Susuzluk Derdi Susturur mu?
Çöl Gezegeni/Dunede suyun neden hayatî değer taşıdığını, Hz. Hüseyine ulaşmak için başını taştan taşa vuran suyun gözyaşlarıyla çölü sele gark etmesini bir bardak suyu kana kana içmeyi...
Hani, çocukken dere boyuna giderdik. Gömlek ya da tişört ne varsa üzerimizde, çıkarır, bir süzek gibi suyun üzerine yayardık. Sonra da o çağıl çağıl akan sudan doyasıya içerdik; büyüklerimizin: "Dereden su içmeyin, karnınızda kurt olur!" demelerine aldırmadan.
Bademcikleri şişmiş, ateşi fırlamış, vücut direnci kırılmış, sürekli yakaza halindeki bir çocuğun evin dışını özlemesi kadar özledim Haziran'ı. Her yutkunmasında boğazına bir bıçak saplanan o çocuk, hasta olana kadar soğukların da sıcakların da insana dost olan yüzlerini bilir ya hani" İşte, tam da içtiği soğuk su ve başına geçen güneş bildiklerini ters yüz etmiştir.
Dünyanın en basit eylemlerini özledim"
Nefes almayı,
Bir lokma kuru ekmek yemeyi,
Dillerim dolaşmadan ve yutkunmadan konuşmayı,
Yürümeyi"
İnsan susuzken daha iyi anlıyor
İnsan bir şekilde nefes alabiliyor. Yemek yemeden de vücut direnmeye devam ediyor. Konuşmadan da iletişim kurabiliyorsunuz. Yürümeseniz de zihninizde volta atıyorsunuz.
Ama su içmek"
Karınca neden İbrahim'e bir damla su taşıdığını, karıncanın su içtiği yerin bereketini, suyun aziz olmasını, susuz bırakmanın neden en büyük işkencelerden olduğunu, su için kavga eden kabileleri, su için savaşlar çıkaran milletleri, suyun sızlamasını, Çöl Gezegeni/Dune'de suyun neden hayatî değer taşıdığını, Hz. Hüseyin'e ulaşmak için başını taştan taşa vuran suyun gözyaşlarıyla çölü sele gark etmesini bir bardak suyu kana kana içmeyi özlediğimde daha iyi anladım.
Mayamız çamur olsa da özümüz su!
İstanbul'un 2020 yılına kadar su ihtiyacı olmadığı, baraj ve derelerin tam dolu olduğu duyurulmuştu birkaç ay önce. Suyu içemeyen için böyle bir haberin ne değeri olabilir? Sanki, Karun hazinesinin üzerine gecekondu kuran adam gibi değil midir susuzluktan yandığı halde suya ulaşamayan adamın hali?
Suyu özledim. Kendimi özler gibi özledim. Zira her gün kadrini bilmeden yalap şalap içmişim suyu; ne zaman ki bademcikler geçiş yolunu kapattı, susuzluğun ne menem bir hal olduğunu anladım.
Allah kimseyi su ile imtihan etmesin
Eskiler, "Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin!" derlerdi. Elbet bir bildikleri vardır.
Bu sözde bir kelimeyi değiştirmekle eskilerin bana kızacaklarını sanmıyorum: "Allah kimseyi su ile imtihan etmesin!"
Aisisli Françesko, fakirlik ve hastalık için "kardeşlerim" derdi. Onların bir çeşit sağaltıcı, imana erdirici, doğruyu yanlıştan ayırıcı, sabırlı ile sabırsızı ayırt edici turnusol olduklarına inanırdı. Hastalık kardeş gelip elimdeki bir bardak suyu aldıktan sonra anladım her gün Kevser'in başında durup bir kere olsun Kevser sûresini okumadığımı.
Susamıştım
Susuzluktan yanan bir kabile ateşin etrafında dönmektedir. Ateşin ortasında ise bir kaya, kayanın üzerinde de bir testi su vardır. Herkes susuzdur, ama kimse varıp da ateşin içinden o testiyi alamaz. Bir gün bir adam gerilerden gelir, ateşi geçer, kayanın üzerine uzanır ve testiyi alır, suyu içer. Geri döndüğünde ise insanlar, 'neden böyle bir şey yaptığını' sorarlar. Adam, "Susamıştım!" der. İnsanlar, "Biz de susadık!" deseler de adamın cevabı hep aynı yalınlıktadır: "Susamıştım."
Hasta olmadan susamak, Kevser'in başındayken dua etmek ne güzel olurdu!
Zeki Bulduk, "su gibi aziz olasınız ey sudan gelenler" diyor
dunyabizim