Suud Protesto Edildi(FOTO)
Mazlumderin öncülüğünde düzenlenen Bab-ı Ali Vakfı ve İsra Kültür Merkezinin de katıldığı protesto eyleminde katil Suud rejimine öfke yağdı.
Suud güçlerinin Yemen'in kuzeyinde masum ve savunmasız sivillere fosfor bombası ve füzelerle saldırarak çok sayıda kadın ve çocuğu katletmesi Ankara'da protesto edildi.
Mazlumder'in öncülüğünde düzenlenen Bab-ı Ali Vakfı ve İsra Kültür Merkezi'nin de katıldığı protesto eyleminde katil Suud rejimine öfke yağdı.
Üzerinde İngilizce "We will not forgive those kill incoment children (müsum çocukları katledenleri affetmeyeceğiz)" "Saudi King is a killer (Suudi kralı bir katildir) "The King of Saudi America (Suudi Amerika Kralı) ve Türkçe "bu hainleri affetmeyeceğiz" "hangi suçtan ötürü öldürüldü" "Bebek katilleri yargılansın" yazılı dövizlerin ve katledilen masumların resimlerinin taşındığı eylemde "mazlumların kanı zalimleri boğacak" "kahrolsun Suudi faşizmi" sloganları atıldı.
"Üzerinde "Zillet Bizden Uzaktır" ve !"Suudi Katliamlarını Unutmayacağız" yazılı pankartların önünde yapılan konuşmalarda Suud rejiminin masum ve savunmasız insanları katlederek ve fosfor bombası kullanarak insanlık suçu işlediği ve yargılanması gerektiği belirtildi.
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı ve Suud elçiliği görevlilerinin de elçilik içinden kameraya aldığı protesto eyleminde Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Bab-ı Ali Vakfı Başkanı Kadim Toptaş ve İsra Kültür Merkezi yöneticisi Nureddin Şirin birer konuşma yaparak, Suud saldırılarının tekrar durdurulması istendi.
Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın konuşması:
Arap yarımadasının güney batısında, Bab-ül Mendeb ve Kızıldeniz'in doğu yakasında bulunan Yemen son aylarda iç savaşlar ve insani krizlerle gündeme gelmektedir. 23 milyonluk nüfusunun çoğunluğu Sünni olan ülkede %30 civarında Şii Zeydi azınlık bulunmaktadır. Zeydi azınlığın yoğun yaşadığı ve Suudi Arabistan sınırındaki Saada bölgesi ise bugünkü çatışmaların merkezi durumundadır.
Tarihsel bakımdan çatışmaların kaynağı daha da gerilere gitmekle beraber, 2004 yılında yaşanan gelişmeler ve bölgedeki muhalif Zeydi grubun lideri Hüseyin el Husi'nin öldürülmesiyle ihtilaf zirveye çıkmış, ardından konu uluslar arası toplumun gündemine gelmiştir. 2004'ü takip eden yıllarda çatışmalar aralıklarla devam etmiş, 2009 yılı Ağustos ayında başlayan son çatışma ise henüz durdurulamamıştır.
2009 Ağustos'unda başlayan iç savaş bölgede büyük çaplı bir insani krize neden olmuştur. Uluslar arası toplum yaşanan insani krizi çözme noktasında henüz bir ilerleme gösterememiştir. Çatışmalar şiddetini arttırarak devam etmiş ve Suudi Arabistan'ın güneyine de sıçramıştır. Suudi Kuvvetleri havadan ve karadan Yemen içlerine 10 km kadar girerek tampon bölge oluşturma amacıyla saldırılarını devam ettirmektedir. Son günlerde medyada yer alan, Suudi yönetiminin bölgede Husilere karşı fosfor ve yakıcı diğer silahları kullandığına dair iddialar Uluslararası Af Örgütü tarafından Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı'na; "bu silahların kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa siviller için nasıl bir önlem alındığı" şeklinde sorulmuş ama Suudi yönetiminden konuya ilişkin henüz bir cevap gelmemiştir.
Çatışmaların durdurulamaması ve Suudi Arabistan'ın güney bölgelerine yayılması bölgedeki insani durum açısından endişe vericidir. Ağustos ayından beri devam eden çatışmalarda kesin olmamakla beraber 170-200 bin arasında kişinin mülteci durumuna düştüğü ve yüzlerce kişinin de öldüğü tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler bölgeyle ilgili acil gıda, çadır ve diğer yardım malzemeleri için çağrı yapmaktadır. Aynı şekilde UNICEF bölgedeki çocuklarla ilgili yetersiz beslenme sorunu olduğu ve yüzlerce çocuğun bu nedenle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıklamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise bölgedeki imkânların çok yetersiz olduğu ve acil tıbbi destek sağlanması çağrısında bulunmuştur.
Çatışmaların Suudi Arabistan'a sıçramasıyla birlikte Suudi yönetimi bölgedeki köyleri tahliye etmiş, ülkeye daha önceden gelmiş olan Yemenli göçmenleri ve işçileri geri göndermeye başlamıştır. Gelecek olan sığınmacılara da sınırı kapattığını açıklayan Suudi yönetimi uluslararası insani hukuku ayaklar altına almak bir yana savaşın tahribatını arttırmaktadır. Yardım örgütlerinin bölgede rahat çalışamaması ise durumu daha da ağırlaştıran bir diğer faktördür. Tarafların yardım örgütlerinin bölgede rahat çalışabilmesi ve çalışanlarının can güvenliklerinin sağlanması noktasında üzerlerine düşeni yapmaları gerekmektedir.
Bölgeden gelen haberler, çatışan tarafların çocukları savaşta kullandığı, sivil yerleşim yerlerini ayrım gözetmeksizin bombaladığı ve sivil alanlara anti-personel mayın döşediği şeklindedir.
Mazlumder etnik, dinsel ve mezhepsel hiçbir ayrım yapılmaksızın bölgedeki çatışmaların son bulması, mültecilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, insani durumun düzeltilerek bölgenin yardım kuruluşlarına ve insan hakları örgütlerinin denetimine açılması, olaya üçüncü bir taraf olarak müdahale eden ülkelerin bu tür girişimlere son vermesi için çağrıda bulunmaktadır.
Mazlumder etnik, dini veya mezhebi farklılıklar sorunun politik hesaplaşmanın kanlı malzemesi yapılmak yerine evrensel insani ilkeler ve uluslararası hukukun hakemliğinde çözülmesinin, yüzyıllar içinde biriktirilmiş olan beşeri deneyimin hikmetine uygun düştüğünü bir kez daha hatırlatır"
Nureddin Şirin'in konuşması:
Konuşmasına "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" diyerek başlayan Şirin Suud rejiminin gerçekleştirdiği katliamların Siyonistlerin tarih boyu gerçekleştirdiği katliamların bir benzeri olduğunu belirterek "Suud kralının Siyonist peresten ne farkı var?" diye sordu.
Şirin konuşmasını şöyle sürdürdü:
Katil Suud rejimi katliamcı yüzünü kez daha göstererek, Yemen'in kuzeyindeki sivil halka karşı füzelerle ve fosfor bombalarıyla saldırdı. Bu saldırılarda bebekler, çocuklar, kadınlar vahşice katledildi. Bizler yakın tarihte Siyonistlerin Sabra Şatila, Kana, Beyt Hanun, Cenin katliamlarını, son olarak da Gazze'de gerçekleştirdiği büyük soykırım saldırılarını göz önünü getirdiğimizde Suudilerin Yemen'in kuzeyinde gerçekleştirdiği katliamın bu katliamlardan geri kalan yanı olmadığını görüyor ve soruyoruz: Suud kralının Siyonist Peres'ten ne farkı var?
Suudilerin tarihinde böylesi katliamlar çoktur. Onlar Allah'ın evinin yanı başında Allah'ın evinin ziyaretçilerini de alçakça katletmişlerdi.
Bu insanlık dışı saldırıları gerçekleştiren Suud canileri karşısında insanlık vicdanı harekete geçmeledir. Temiz fıtratlar harekete geçmelidir. Kendilerini insan hakları savunucusu olarak gösteren uluslar arası kuruluşlar gerçekten de insan hakları ve onuruna değer veriyorlarsa, Suud katillerinin bu saldırıları karşısında seslerini yükseltmelidir.
Bizler burada Suud elçiliği önünde Türkiyeli Müslüman kardeşlerimize ve tüm özgür insanlara çağrıda bulunuyoruz: Bu katliamlar karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayalım, katillerin yargılanması ve cezalandırılması için çabalarımızı ortaya koyalım. Böylesi bir katliam karşısında sessiz ve tepkisiz kalmak her şeyden önce Allah katında büyük bir vebal ve suçtur. İnsanlık, adalet ve özgürlük duygularını taşıyan her bir insan sesini yükseltmeli ve tavrını ortaya koymalıdır.
Buradan Türkiye hükümetine, cumhurbaşkanına ve dışişleri bakanına da sesleniyoruz: Türkiyeli Müslümanların gösterdiği tepkiler giderek büyümekte ve artmaktadır. Bu sese ve feryada kulak vermeli ve bu katil rejime karşı gereken politik tavrı ortaya koymalısınız. Bu katliamları görmezlikten gelmek bir çifte standarttır.
Sayın Başbakan Davos'ta Siyonist rejim cumhurbaşkanı Peres'e "katil" olduklarını söylemişti. Siz bebekleri ve çocukları katledilyorsunuz demişti. One minute demişti. O halde sayın başbakan, Shimon Peres'ten hiç geri kalmayan bu katil rejime de "dur" demeyecek misiniz? Siyonistlerin Gazze'de gerçekleştirdiği katliamlar ile Suudilerin Kuzey Yemen'de sivil yerleşim bölgelerinde gerçekleştirdiği katliamlar arasında bir fark var mı? Siyonistler Gazze'de fosfor bombası kullanarak masum Filistinli kardeşlerimi yakarak katletmişlerdi. Şimdi de aynı fosfor bombalarını Suudiler kullanıyorlar ve katlettikleri bebeklerin, çocukların hali ortada. O halde Türkiye hükümeti bu katliam karşısında bir tepki ortaya koymayacak mı?
Bizler Kuzey Yemen'de özgürlük ve adalet mücadelesi veren Husi kardeşlerimizin haklı mücadelesini de destekliyoruz. Ve bu Suud rejimi elçiliği önünde onların sloganlarını haykırıyoruz: "Amerika'ya Ölüm olsun, İsrail'e ölüm olsun, Terörist Yahudilere lanet olsun, Zafer İslam'ındır, Allahuekber"
Bab-ı Ali Vakfı Başkanı Kadim Toptaş'ın konuşması
"Bizler Suudiler tarafından gerçekleştirilen bu katliamlarla Kerbela'yı bir kez daha hatırlayarak, zalimlerin her zaman var olduğunu gördük. Hangi din, mezhep ve fikri görüşe sahip olursa olsun zulme uğrayan herkesin yanında olmayı ve zalimlerin karşısında durmayı kendimize bir görev ve sorumluluk biliyoruz.
Müslümanlar aralarında mezhebi ayrılıkları ve bağnazlıkları bir kenara bırakarak birbirleriyle kardeşçe kucaklaşmalı ve kardeşlerine sahip çıkmalıdır. Suudilerin yaptığı katliamlar karşısında hangi Müslüman sessiz kalabilir ve susabilir.
Biz buraya insanlık dışı saldırıların hedefi haline gelen masum kardeşlerimizin acısını dile getirmek ve katil Suudileri lanetlemek için geldik. Bu insanlık görevidir, Müslümanlığımızın gereğidir. Dünyanın her neresinde Müslümanlara bir zulüm olsa, o zulme karşı sesimizi yükseltme sorumluluğunu taşıyoruz."
israhaber