"Taraflı Yargı Değil, Adil Yargı İstiyoruz"

"Taraflı Yargı Değil, Adil Yargı İstiyoruz"

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk GERGERLİOĞLU, “Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisi” hakkında, “İdeolojik Ve Taraflı Yargı Değil, Adil Yargı İstiyoruz” konulu açıklama yaptı.

İDEOLOJİK VE TARAFLI YARGI DEĞİL, ADİL YARGI İSTİYORUZ

Yargıtay Başkanlar Kurulunun 21.5.2008 tarihinde açıkladığı bildiri/ muhtıra sivil alana müdahale niteliğindedir.

Hukuk devletlerinde elbetteki yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ilkeleri asıl olup, güdümlü , yandaş yargının bizzat adalet açısından tehlikeli sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Bunlarla birlikte;

Yargıtay başkanlar kurulunun siyasi ve ideolojik taraf beyanları "yargının bağımsızlığı" ve "Yargının tarafsızlığı" ilkelerini ihlal edecek niteliktedir. Suç teşkil etmeyen düşünce açıklamaları, fiil ve davranışları suçmuş gibi değerlendirerek "düşünce ve ifade özgürlüğünü", yasama faaliyetlerini, demokratik talepleri zan altında bırakarak, "örgütlenme özgürlüğünü" ihlal sonuçlarını doğurucu açıklamada bulunulmuştur.

Yargı ancak kanunen yetkili olduğu bir konu ve yargılamada görüş beyan edebilir. Tarafsızlık ve bağımsızlığını koruması yönünde; üyelerinin, siyasi partiye ve genel olarak STK'lara üye olamamaları yasayla sağlanmıştır. Yargıya, özellikle siyasi konularda ve temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı yönde açıklama ve etkinliklerde bulunma hakkı, yetkisi verilmemiştir. Yargı ve özellikle millet adına konuşma hakkını kendinde gören başkanlar kurulu, bizzat millet meclisi ve yasama faaliyetlerine müdahale gücünü kendinde görmemelidir.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kendi kişisel veya ideolojik görüşlerinden de bağımsız olmayı gerektirmektedir.Yargı organlarının görevi; ideolojik devleti korumak, siyasal bir görüşün tarafı olmak değil, evrensel insan hakları standartlarında hakkı, adaleti ve insanı korumak olmalıdır.

Cumhuriyetin niteliği ve kazanımları arasında Laiklik ilkesi özellikle vurgulanmakta, ancak bu soyut kavramın içeriği tartışmaya açılamaz şekilde kapatılmaktadır. Halk adına çalışma yapan meclisin 411 milletvekiliyle çıkardığı 2 yasa maddesi uygun görülmezken, yüksek yargının çerçevesini çizdiği Laiklik anlayışı tek geçerli ve tartışılamaz addedilmektedir.

Bizzat kurul açıklamasında yargıya müdahaleden bahsedilirken, kapatma davası süren bir yargılama hakkında görüş beyan edilmiş ve yine kendileri etki ve müdahalede bulunmuştur.

28 şubat sürecinde bazı yargı mensuplarının aldığı brifing ve ayakta alkışları, o dönemin etkili yargı mensuplarının hemen akabinde ideolojik siyasi partilerden aday olmaları, 367.madde hakkındaki karar, HSYK'nın Savcı Sarıkaya hakkındaki kararı ve bu kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olması, Yargıtay Başsavcısının kapatma istemli iddianamesinin verilmesinden önce Ergenekon soruşturmasında isimleri geçen kişilerin bilgisayarlarında daha öncesinde kaydının olması, TESEV'in 2007 deki yargı anketine göre hakimlerin karar alırken devletin ideolojik yapısını her şeyin üstünde tuttuklarını belirtmeleri yargıdaki zihniyetin durumu ve diğer hususlar ve bu son bildiri/ muhtıra içeriği Yargı'ya ve adalete olan güveni sarsıcı niteliktedir. Buna rağmen kurulun "tarafsızlığı tartışma konusu olamayacak" ibaresiyle kendisini kutsaması gerçekçi değildir.

A.B. sürecini, bazı demokratik kazanımları içselleştiremediği anlaşılan kurulun, A.B temsilcileri ve kurumlarının beyanlarını "yabancılar" olarak halen görme eğilimi ve yargı organları ve kararlarının eleştirilmesine karşı ağır bir tutum geliştirmesi ile kendi fiillerinin tartışılmaz olduğu yönündeki dogmasını dayatması doğru bir fiil değildir.

Özellikle ifade özgürlüğü ihlali oluşturan beyanların yüksek yargı temsilcilerinden gelmesi endişe vericidir. "Akla, mantığa, hukuka aykırı tavır, söylem ve yazılarda ve hatta çoğu suç teşkil eden davranışlar.." ibarelerine yer verilmiştir. İfade özgürlüğü, ideolojik devleti eleştirebilmeyi, şoke edici olsa da şiddete yönelik beyanlarda bulunulmadığı sürece her türlü "Akla, mantığa, hukuka aykırı tavır, söylem ve yazılar" la yapılacak etkinlikleri özgürlük kapsamında görür."çoğu suç teşkil eden davranışlar" gibi henüz yargı kararıyla suç olduğu tespit edilmemiş davranışlara da karşı çıkılması, Anayasadaki başlangıç kısmının ve değiştirilemez maddelerin kutsanması, ifade özgürlüğü çerçevesinde tartışmaya dahi açtırılmaması, özgürlüğe müdahaledir. İfade özgürlüğünü dar ideolojik kalıplarla çerçevelendiren zihniyet asıl sorunlu zihniyettir.

A.B sürecinde "Yargı Reformu" çalışmalarının yürütüldüğü ve bu ihtiyacın gerekliliği yönündeki çalışmalar akabinde, kurulun ağır ve suçlayıcı bir dille konum alması uygun olmamıştır.

Sonuç olarak MAZLUMDER, Yargıtay Başkanlar Kurulunun açıklamasını ;
- Sivil alana ve siyaset alanına hukuk dışı bir müdahale olarak nitelendirmekte,
- Kurulun bir yargı muhtırası sunmasının doğru olmadığını ifade etmekte,
- Siyasi ve ideolojik beyanlarla yargının bağımsızlığı, tarafsızlığının zedelendiğini,
- Açıklamanın Anayasa mahkemesindeki yargıyı etkileme ve müdahale sonucunu doğurduğunu,
- Düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğüne müdahale niteliğinde açıklama yapıldığını beyan eder.

MAZLUMDER Genel Başkanı
Ömer Faruk GERGERLİOĞLU