Abdurrahman Dilipak
Tarikat kontenjanından milletvekili
Eskiden tarikatlarda “devlet kapısından uzak durulması” öğütlenirdi. “Kul hakkı” denirdi. Kamu malına da “yetim hakkı” olarak bakılırdı.. “Ömer ve kocakarı” ilişkisi hatırlanırdı. Madem yapmadıklarından da hesaba çekileceğiz, insanlar kendilerine, ailelerine, akraba ve komşularına karşı sorumluluklarını yerine getirme konusunda bu kadar isteksizken, başkalarının sorumluluklarını da talep etmek “veballi” bir işti.
Şimdiye gelince tarikatlar adına partilerle pazarlık yapılıyor, kontenjanlar oluşturuluyor.. Tarikat kontenjanından milletvekili çıkartılıyor..
Tarikatlar daha önce sivildi, şimdi “siyasallaştı”. Bürokraside kadrolaşıyorlar.. Kendi adamlarına kadroda yer bulmak için, sınav sorularını çalabiliyorlar.. Önlerindeki adamının yerini almak için ona iftira edebiliyorlar.. Gayeye giden her yol meşrudur mantığı ile hareket ediyorlar.. Kamu kaynaklarını kendi cemaatlerine aktarabiliyorlar.. Rüşvetin adını “himmet” koyup yollarına devam edebiliyorlar..
Lionslar, genel olarak masonik örgütler “hizmet ediyoruz” derler.. Bizimkilerin “himmet” taleplerinin perdesi de “hizmet”. Onlara “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” demek gerek..
Kedi acıkır da, yavrusunu yemeye karar verirse onu fareye benzetirmiş. Bizimkiler de yiyecekse, vakıf, cami, Kur’an kursu diye çıkıyorlar ortaya..
Sünni tarikatlar için değil bu işler sadece. Alevi’si de böyle, Selefisi de, Şii’si de.. IŞİD, Husi ya da Nuseyri ne farkeder ki..
Eskiler laf olsun diye “Bizi bize bırakma Rabbim” dememişlerdir.
Mecliste güvenlik yasası ile ilgili süreçte laik CHP, Cemaatle birlikte hareket etmiyor mu? Bu işlerde kimin eli, kimin cebinde belli değil. CHP’liler, BDP’lilerle birlikte mecliste yüzlerine maske takıp geliyorlar. İyi ki meclise molotofkokteyli ile, kama ile, kaldırım taşı ile filan gelmiyorlar.. Mecliste maytap atmaya kalkmıyorlar.. Ellerinden gelse, meydanı boş bulsalar Meclisi gezi parkına çevirirler.. Çadır kurarlar, meclis kulisinde pankart açıp davul çalarlar.. Kafa bu! Belki meclis duvarlarına slogan yazarlar.. Çünkü en iyi bildikleri iş bu. İçeridekiler, dışarıda bu işi yapanların içerideki temsilcisi rolünde..
Bütün bu olanlar milletin gözleri önünde oluyor.. Millet bu adamları meclise göndermemeli. Çünkü bu adamlar söz ve fiilleri ile Meclisin saygınlığına gölge düşürüyor.. Onun için seçmen sadece kendi partisi için değil, öteki partiler ve adaylar için de söyleyecek sözü olmalı. Seciyesi bozuk, seviyesiz kişilerin meclise girmesini engellemek için çevremizi uyarmalıyız. Herkes kendi partisinin aday adayı listesinden en iyilerin öne geçmesi, diğer partilerde de en kötülerin öne geçmemesi için çaba göstermesi gerek.
Bugün, siyasi anlamda Türkiye’nin en önemli eksikliği, ciddi bir muhalefet eksikliği.. Bu Türkiye için gerçek bir talihsizlik.. Bugünkü muhalefet muhalefet değil, baş belası. Allah hiç bir ülkeye böyle bir talihsizlik vermesin.
CHP ile Cemaat sanki zihniyet ikizi gibi. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş sanki. Gülen, Mavi Marmara konusunda İsrail otoritesinden izin alınıp alınmadığını sorarken, CHP, Suriye’deki Süleyman Şah operasyonu konusunda da hükümeti eleştirirken Esed rejiminden izin alınıp alınmadığını soruyorlar.. Biliyorsunuz hükümet Milli koalisyonun, CHP ise Esed’in Baas diktatörlüğünün yanından duruyor. Buradan bakınca, CHP Esedvari yöntemlerle iktidara saldırıyor..
Birileri Esed’i sahiplenme konusunda yalnız değil. Perinçek, Kılıçdaroğlu’ndan önce kucakladı Ahmedi Nejat’ı ve seçim öncesi Şam’a giderek Esed’le kucaklaştı. Şimdi sırada Sisi var.
Evet bu seçimde AK Parti, CHP, MHP ile birlikte BDP yani barış süreci ve Esed ile Sisi de oylanacak.. Tabi Esed-Sisi ve Paralel cephesi Kılıçdaroğlu’na mı yoksa Perinçek’e mi oy verecek göreceğiz. Selam be dua ile..
yeniakit