TOKAD'tan Başörtüsü Eylemi
TOKAD tarafından düzenlenen başörtüsü eyleminde tek çözümünün şartsız ve sınırsız özgürlükten geçtiği ifade edilirken, Allah’ın kamusal alanın da Rabb’i olduğu hatırlatıldı.
TOKAT - Toplumsal Dayanışma Derneği (TOKAD); başörtüsüne özgürlüğün şartsız ve sınırsız getirilmesi çağrısının yapıldığı bir eylem düzenledi. Geniş bir katılımla gerçekleşen eylemde, TOKAD başkan yardımcısı Neşe Gürer bir basın açıklaması okuyarak, “Çıkarlarını korumak için çırpınanların; topluma batılı ve laik hayat tarzlarını dayatma politikaları etkinliğini kaybediyor. Buna karşılık, halkımız; inandığı gibi ve özgürce yaşama hakkını daha yüksek sesle talep ediyor. Başörtüsü; bu toplumun yüzyıllardır yaşayan bir gerçeğidir. Başörtüsü; Allah’a teslimiyetin sembolü, İslam’ın toplumsal hayattaki apaçık tezahürüdür. İslami kimliğin ve Müslümanca yaşama kararlılığının ifadesidir. Ne var ki; İslam’ın varlığını, kendi varlıkları için tehdit olarak görenler; yıllardır başörtüsü yasağı gibi uygulamalarla Müslümanlara zulmetmektedir. Kendi beşeri ideolojilerine teslim olmayan toplumu; hukuksuz yasaklarla baskı altında tutmaktadır,” dedi.
Yasakçıların “irtica, gericilik, ortaçağ karanlığı, türban, sıkmabaş, bez parçası” gibi ithamlarla aslında İslam’a saldırdıklarının ifade edildiği basın açıklamasında Gürer, sadece kampüsle sınırlı ve hizmet alan-hizmet veren ayrımına dayanan bir serbestliğin, başörtüsü sorununun çözümü gibi sunulmasına razı olmadıklarını belirtti. Basın açıklaması şöyle son buldu: “Müslümanlar için İslam bir bütündür. Özel, bireysel ya da kamusal alan gibi ayrımlara tabi tutulamaz. Müslümanlar hizmet alırken de, hizmet verirken de Allah’ın kuludur. Unutulmamalıdır ki Allah, kamusal alanın da Rabb’idir! İnandığımız gibi yaşamamıza; namazımıza ya da örtümüze engel olanlara karşı tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz hiç bitmeyecektir... Baskı ve yasaklara karşı dayanışma bilinciyle tavır almaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.”
Eylemde, başörtüsü direnişçileri Macide Göç Türkmen ve Özlem Hicran Özyurt’un resimlerinin de yer aldığı “Başörtüsü Allah’ın emri, Müslüman kadının kimliğidir” ve “Başörtüsüne şartsız, sınırsız özgürlük” yazılı pankartlar açıldı. “Kamusal alan, hizmet alan; başka yalan?”, “Başörtüsüne kayıtsız, şartsız özgürlük!”, “Allah’ın emirleri sınırlandırılamaz”, “Örtüne, inancına sahip çık!” yazılı dövizler taşıyan TOKAD mensupları, eylem boyunca “Başörtüsü Allah’ın emridir”, “Yasakçılar halka hesap verecek,” “Hırsız rektör istemiyoruz”, “Yaşasın başörtüsü mücadelemiz” sloganları attılar. Yasakçıların uygulamaları sık sık yuhalanırken, eyleme destek verenler; “Allah, kamusal alanın da Rabb’idir!” cümlesinden sonra tekbir attılar.
Basın Açıklamasının Tam Metni
BAŞÖRTÜSÜNE ŞARTSIZ, SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK!
Hak ve özgürlüklerimizi zorbalıkla gasp edenlerin; başörtüsü yasağının arkasında gizlenenlerin gerçek niyetlerinin ortaya çıktığı bir süreçten geçiyoruz. Çıkarlarını korumak için çırpınanların; topluma batılı ve laik hayat tarzlarını dayatma politikaları etkinliğini kaybediyor. Buna karşılık, halkımız; inandığı gibi ve özgürce yaşama hakkını daha yüksek sesle talep ediyor.
Başörtüsü; bu toplumun yüzyıllardır yaşayan bir gerçeğidir. Ninelerimiz, annelerimiz, bacılarımız ve kardeşlerimiz dini bir duyarlılıkla örtünmekte ve hayatın içinde örtüleriyle yer almaktadır. Bu; Allah’a teslimiyetin sembolü, İslam’ın toplumsal hayattaki apaçık tezahürüdür. İslami kimliğin ve Müslümanca yaşama kararlılığının ifadesidir. Ne var ki; İslam’ın varlığını, kendi varlıkları için tehdit olarak görenler; yıllardır başörtüsü yasağı gibi uygulamalarla Müslümanlara zulmetmektedir. Kendi beşeri ideolojilerine teslim olmayan toplumu; hukuksuz yasaklarla baskı altında tutmaktadır.
Başörtüsü yasağı; İslami kimliğimize yönelik, semboller üzerinden yürütülen sistemli bir saldırıdır. Bu saldırı; örtümüze “türban” adı takılarak gözden kaçırılmak isteniyor. Oysa bugüne kadar yasağın uygulanmasında başörtüsü-türban ayrımı hiç yapılmamıştır. Üstelik başörtüsü yasağının; dinimiz İslam’ı, toplumsal hayattan uzaklaştırmak için şart olduğu yüksek mahkeme kararlarında ifade edilmiştir.
Başörtüsü düşmanlığı öyle bir hal almıştır ki; kanser hastası 71 yaşındaki Medine Bircan, sağlık karnesindeki başörtülü fotoğraf yüzünden tedavi edilmediği için hayatını kaybetmiştir. Beş yaşındaki bir bebeğin tedavisi annesi başörtülü olduğu için yarıda kesilmiştir. Başörtülü öğrenciler salonlardan, ödül törenlerinden kovulmuştur.
Müslüman kimliğini yok etmek isteyen yasakçıların, AK Parti ve MHP’nin üniversitelerde başörtüsü serbestliği sağlanmasıyla ilgili girişimiyle birlikte takındıkları son tutum ise nasıl bir inkar, istikbar ve azgınlık içinde olduklarını açıkça ortaya koyuyor: Devlet içindeki çeteleşmelerin hesabını veremeyenler; yasakçılıklarını bir kez daha ilan etmekten çekinmiyor. Aldıkları 28 Şubat brifingleriyle hareket eden yüksek yargı; bu iki siyasi partiye kapatma tehdidi savuruyor. Akademik kariyerlerini yasakçılıktaki başarılarına borçlu olan rektörler; başlarını açmayan öğrencilere düşük not vereceklerini söylüyor. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar! Kartel medyası “irtica, gericilik, ortaçağ karanlığı, türban, sıkmabaş, bez parçası” gibi ifadeler kullanarak dinimize saldırıyor. Darbeden medet uman siyasi parti uleması kürsüden fetva uyduruyor. Kimi haddini bilmezler ise cumhurbaşkanı ve başbakanın eşlerinin başlarını açmalarını çözüm diye ortaya atıyor.
Azgın azınlık başörtümüze fütursuzca dil uzatırken, sessiz kalmamız elbette beklenemez! Şu bilinsin ki; inancımıza ve kimliğimize sonuna kadar sahip çıkacağız! Başörtüsü sorununda oluşturulmaya çalışılan emr-i vakiyi içimize sindirmemiz mümkün değildir. Sadece üniversitelerle sınırlı tutulan bir serbestliği asla kabul etmiyoruz. Allah’ın emrine kim, nasıl sınır koyabilir! Başörtüsü sorunu; “çene altı, fiyonk bağ” gibi tariflerle kesinlikle çözülemez. Kaldı ki; tepkileri yumuşatmak adına düzenlemenin aldığı son hal; yeni sorunlara yol açabilir. Bugüne kadar hukuksuzca uygulanan başörtüsü yasağı; yapılan değişiklikle yasal bir dayanağa kavuşabilir.
Kamuoyunun kahir ekseriyeti başörtüsü yasağının kalkmasını talep etmektedir. Sadece kampüsle sınırlı ve hizmet alan-hizmet veren ayrımına dayanan bir serbestliğin, başörtüsü sorununun çözümü gibi sunulmasına razı değiliz. AK Parti ve MHP’ye; “üniversitede çözdük, bununla yetinin” şeklinde bir savunmayı kabul etmeyeceğimizi şimdiden bildiriyoruz. Ülkedeki gerilimi gidermenin tek yolu; bu toplumsal soruna kalıcı ve adil çözüm getirmekten geçer. Bu sebeple, başörtüsü yasağının şartsız, sınırsız bitirilmesi gerekmektedir.
Bilinmelidir ki; Müslümanlar için İslam bir bütündür. Özel, bireysel ya da kamusal alan gibi ayrımlara tabi tutulamaz. Müslümanlar hizmet alırken de, hizmet verirken de Allah’ın kuludur. Unutulmamalıdır ki Allah, kamusal alanın da Rabb’idir!
İnandığımız gibi yaşamamıza; namazımıza ya da örtümüze engel olanlara karşı tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemiz hiç bitmeyecektir. Bu bizim kulluk sorumluluğumuzdur. Baskı ve yasaklara karşı dayanışma bilinciyle tavır almaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Başörtüsüne kayıtsız şartsız özgürlük! Hemen, şimdi, her yerde!
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD)
https://www.tokad.org