Abdurrahman Dilipak
Topyekün savaş
Bu işler böyle olacak. İsveç’in başkenti Stockholm'de Sıkı Yön Partisi Genel Başkanı Rasmus Paludan Türkiye Büyükelçiliği'nin önünde Kur’an-ı Kerim yaktı.
İsrail, Çin ve Hindistan’da son zamanlarda hemen hemen her gün İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılar oluyor. Bu arada Hindistan eski bir Türki devlet. Türkiye’de de bir dönem benzer şeyler yaşandı. Hilafet merkeziydi aynı zamanda, İslam “irtica”, Müslüman “Mürteci” idi, Kur’an-ı Kerim haşa “Arab yaveleri” idi, peygamber “Çöl bedevisi”...
İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, “Kur’an yakılması ifade özgürlüğüne girer” görüşünde. LGBT’ye karşı çıksan, ayırımcılık, ötekileştirme, dışlama filan derler.
Tabii bir de şöyle düşünelim, adam pedefoli bir satanistse, her gün besmele çeken birine öfke duyacaktır. Ya onlardan olacaksınız ya da onların öfkesini çekeceksiniz. Onların öfkeleri ağızlarından taşıyor. Bu “Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar”ın mensubu olduk medeniyetin mensuplarının ellerinde Kızılderililerin kanı, kara derililerin gözyaşları, sarı ırkın çalınan alın terleri var. Ben onlarla birlik olmaya çalışan, onların peşinden gidenleri anlamıyorum.
Son olay, aslında 'şeytan ayetleri' ile başlayan, Fransa’da Charlie Hebdo’da yayınlanan bir karikatür krizi vardı. Hatırlarsanız, sonra Yeni Zelanda'da 2 camiye Brenton Tarrant tarafından silahlı saldırı düzenlenmiş 51 kişi şehid olurken 40 kişiyi de yaralanmıştı.
Avustralya’nın Sydney kentinde bulunan Auburn Gelibolu Camisi de saldırıya uğramıştı. Benzer olaylar Hollanda’da ve Belçika’da da olmuştu.
İsveç’teki olay bu saldırıların son örneği. Bu saldırılar devam edeceğe benziyor. Saldırganlığın kimliği önemli. Saldırıyı önceden haber veriyor, tedbir alınmıyor, aksine, olay bir ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiriliyor.
Olay, tam da NATO toplantısından hemen sonra. İsveç’in NATO üyeliği konusunda, Türkiye’nin PKK ve FETÖ ile ilgili itirazı söz konusu. Bunların hepsini birlikte değerlendirmek gerek.
Saldırının ve saldırganın hedefinde İslam ve Türkiye var. Saldırıya karşı Türkiye ve İslam dünyasında tepki olacağı biliniyor. İsveç batıdaki İslam ve Türkiye karşıtı lobilerin harekete geçmesine sebep olabilir.
Bu durum AB ve NATO çevrelerinde sıkıntıya sebeb olacaktır. Türkiye’den, İsrail, Çin ve Rusya karşısında durumunu netleştirmesi isteniyor. Ve tabii bu durumu fırsat bilen bir takım İslamofobik topluluklar, Türkiye karşıtları, AK Parti ve Erdoğan karşıtlarına da gün doğmuş oldu. The Economistin kapağını da bu açıdan okumak mümkün.
Bu adamın partisi Danimarka’da seçime girmiş, %2’lik barajı aşamamış. Kur’an-ı Kerim’e ilk saldırısı değil. Bu yüzden bazı Avrupa ülkelerinden sınır dışı edilmiş kriminal, psikopat bir provakatör. Bunlar ülkelerinde İslam’ın yasaklanmasını, Müslümanların sınırdışı edilmesini istiyor. Bunun gibi bir sürü birey var Avrupa’da. SSCB dağılınca, tehlikenin rengini “kırmızı”dan “yeşil”e çeviren akıl bu akıldı. O zaman İslam dünyasına sordular, “Havuç mu yemek istersin, sopa mı?”.. “Euro İslam”, “Amerikano İslam”a evet dersen havuç verecekler. FG böyle yükseltildi, “hayır” dersen sopa! BÇG durduk yerde hayat bulmadı. Bunun yanına siz ADD, ÇYDD’yi de ekleyin. Ya da “folk islam”ı seçeceksin, dininin ekonomik, sosyal, siyasal ve kamusal alandan çekecek, bireysel anlamda vicdanlara, toplumsal anlamda mabetlere hapsedeceksin. Din bu anlamda toplumda kültürel bir çeşitlilik, bir renk olarak kalabilecek. Bize BOP üzerinden bu rolü yüklemek istemediler mi? İslam dünyasına rol model olacaktık.. Şimdi de başımızda bir Habat belası var ki, bu İsveç belasından daha ciddi. Sahi “Adnan Oktar İslamı” (!?) Kur’an-ı Kerim’e ne kadar uygundu, Amaaan aman, kim BOP’çu, kim FETÖ’cü, kim BÇG yanlısı hepsi birbirine karıştı.. Bu arada, bugün FETÖ’nün zihniyet ikizleri artık her yerde. Birileri İslam'ın görünür yüzüne, sembollerine saldırıyor, birileri özüne... Bunlar aramızda olsalar da görmüyoruz.
Bu zihniyete zemin hazırlayan birçok politikacı, media ve STK var. Öyle anlaşılıyor ki, bu iş “yarı resmi” bir iş. Sanırım bu devam edecek, tedbirli olmamız gerek. Bu işin ucu başka yerlere dayanabilir. Köpeğin kuyruğuna basarsınız sesi ağzından çıkar.
“Artık gizemli ruhlar değiliz; artık hacklenebilir hayvanlarız”. Yuval Harari öyle diyordu 2020 Dünya Ekonomik Forumu'nda. kafamızı ve kalbimizi hacklemek istiyorlar ve işte bütün mesele bu. Transhumanizm, 5G, mRNA, NeuraLink, Starlink’ler, iklim, sağlık ve gıda komplosu, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, hepsi bunun için değil miydi ve seçtiklerimiz bütün parti grubları oy birliği ile bu planları desteklemediler mi, uluslararası sistemle birlikte hareket etme sözü vermediler mi? Bu komplonun taşeron örgütlerine Türkiye’de imtiyazlı diplomatik bir statü tanımadık mı? Bakın yarın İsveç’e yönelik bastırılmış öfke, çok daha geniş ve güçlü bir şekilde bu örgütlere karşı da gösterilirse, sizin için sürpriz olmasın.
Selam ve dua ile..