Tuncayım Özkanım out... Şovmenim Ekrem’im Dumanlı’m in!

Sayın hakimler, sayın savcılar ve sayın polisler; beğendiniz mi yaptığınızı?..

Adamı “gözaltına” aldınız, gözaltına alırken bile “şov” yapmasına zemin hazırladınız, daha sonra “4 gün” gözaltında tuttunuz, o zaman bile“efelenmesine” fırsat verdiniz ve sonunda, kendi ellerinizle bir “parti lideri” çıkardınız!..

Elbette Ekrem Dumanlı’dan ve dünkü “miting”inden söz ediyorum...

Malumlarınız olduğu üzre;

14 Aralık günü; Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu “31 kişi”hakkında “gözaltı”kararı çıkarıldı..Hidayet Karaca, gitti; kendi teslim oldu!.. Ve dün, “tutuklanan 4 kişi”nin arasında Karaca da vardı.

Diğerleri de;“adres”lerinden alındı!.. Yani; kim nerede “oturuyor”, nerede “ikamet”ediyorsa, orada gözaltına alındı!..

ADRES GAZETE OLUNCA!

Ekrem Dumanlı ise;

“Oturduğu adres” olarak “Zaman gazetesinin 5. katı”nı gösterince; polis de gitti, “tebligat”ını oraya yapmak istedi!..

Yani polis, “özellikle” Zaman gazetesine gitmiş değil!..

Ekrem; daha önce, “Ben orada oturuyorum... Zaman gazetesinin 5. katı, bana ayrılmış bir lojmandır” demiş olmalı ki; polis, oraya gitti!..

“Oturduğu ev” olarak Zaman gazetesini değil de, “gerçekten oturduğu evi”göstermiş olsaydı; polis, o adrese giderdi!..

Ama Ekrem, bu olayı bile, bir “şov malzemesi” olarak kullandı..

Dün dedi ki;

“Ne yapsaydım  yani?.. Yeni bir bebeğim olacakken, buyrun evime de, size çay-kahve ikram edeyim mi deseydim?”

Demek oluyor ki;

Ekrem, “ikâmet ettiği ev” olarak “oturduğu evi” değil, “Zaman gazetesi”ni göstermiş!..

O halde;

Polis ne yapsaydı yani?..

“Gazete”ye değil de;

“Bebek beklenen ev”e mi gitseydi?..

Ama helâl olsun Ekrem’e!..

Gerek “gözaltına alınışını”, gerek “serbest bırakılışını” tam bir “şov”a, tam bir “propaganda”ya, tam bir “miting”e dönüştürdü ya, helâl olsun!..

ARKADAŞLARINI SATTI!

Ne var ki;

“Şov” yaparken, “eski arkadaşlarını” da, anında satıverdi!..

“Eski arkadaşları” için; onların “yalı”larda, “villa”larda oturduğunu,“keyifle puro içtiklerini” söyledi ki, bu “mesaj”ın nerelere gittiğini ben çok iyi biliyorum!..

Yalnız, hatırlatmam lâzım;

Ekrem’in bugün “sattığı” arkadaşları, bir zamanlar onun “en yakın dostları” idi!..

23 Mart 2010’da; birlikte “dernek” kurmuşlar, “medyada yeni dönem”başlatmışlar, “Amacımız kaliteli medya!.. Çok sesli medya için dev adım!.. Kaliteli medya, kaliteli demokrasi!..” demişlerdi!.

İşin tuhaf tarafı;

“Birlikte kurdukları” bu derneğe, “kendilerine uyum sağlamayacağı”nı düşünmüş olmalılar ki; “Akit’i almamışlar”dı!..

Evet, evet;

Aralarına, Akit’i almamışlardı!.

Aradan aylar geçti... 

Köprünün altından 17-25 Aralık’lar, 30 Mart’lar, 10 Ağustos’lar geçti veEkrem, bu süreçte “yeni ittifak”lara girdi, “yeni dost”lar edindi ve “eski dost”larını sattı!..

Kimini “puro”cu ilan etti, kimini “pipo”cu, kimini de “okey”cilikle suçladı!..

Hayatımda “puro ve pipo” içmediğim, “okey” de oynamadığım için, bu ithamların muhatabı ben değilim!..

İtham edilen arkadaşlar herhalde bunun cevabını vereceklerdir!..

AKİT, ADAM SATMAZ!

Yalnız, Ekrem Dumanlı’nın da vermesi gereken bir cevap var:

“Aynı çatı altında buluştuğunuz ve kurduğunuz derneğe niye Akit’i almadınız?.. Acaba, boyun eğmez bir gazete olduğu için mi?.. Diyalog, uzlaşma ve hoşgörü kavramlarına ayak uydurmayacağı, dik duruşundan taviz vermeyeceği için mi dışladınız Akit’i?!?”

Evet, Akit;

“Zulüm kimden gelirse gelsin, zalim kim olursa olsun, doğrudan söyleyen, doğruları söyleyen bir gazetedir.”

Ama, aynı zamanda; “Müslüman’a karşı müşfik, kâfire karşı şedit”tir!..

Dolayısıyla, “Müslüman” bildiklerini “anında satmak” gibi bir ahlaksızlığa asla yönelmez!..

Ama, sen ne yaptın?..

“Aynı dernek çatısı altında” bulunduğun, “birlikte kararlar” aldığın “eski arkadaşlarını” anında sattın!..

Bu “ayıp” da sana yeter!..

Hani, hep; “Vicdansızlık etme!.. Allah’tan kork!” dersin ya, bu yaptığın“vicdansızlık” değil mi?..

Allah’tan kork be Ekrem!..

“İnsan” olan, arkadaşlarının “özel”lerini hiç fâş eder mi?..

Ama, sen de haklısın;

Siz, hiçbir “değer”i tanımıyorsunuz ki!.. Siz, sadece “çıkar”larınıza bakıyor, bir zamanlar ABD Başkanı Bush oğlu Bush’un; “Ya bizdensiniz, ya bizim düşmanımız” dediği gibi, siz de; “sizden olmayan” herkesi “düşman”olarak görüyorsunuz!..

Hani, Horasani Hazretleri demiş ya;

“Zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. 

Kendilerine bağlamak ve onları kazanmak için düşmanlarını yakınlaştırdılar.

Yakınlaştırılan düşmanlar dost olmadı.

Ama, uzaklaştırılan dost, düşman oldu.

Herkes düşman safında birleşince,

Yıkılmaları mukadder oldu!..”

Evet, görüyorum ki;

Bugün “dimdik ayakta”sın!..

Dolayısıyla, “yıkılma”yı filan, aklının ucundan bile geçirmiyorsun!..

Hatta; “Adliye nöbeti”ne getirdiğiniz “taşıma kalabalık”lara bakıp,“hitabet şehveti”ne kapılıyorsun ama; bu gidiş, gidiş değil!..

İnsanın “güvenebileceği bir dostu” olmalı değil mi?.. Ama, anladım ki, senden “dost” olmaz!..

HANİ “SOKAK ÇARE DEĞİL”Dİ?

Dün, seni Çağlayan Adliyesi’nin önünde izleyip, “mikrofon şehveti”ne kapıldığını görünce, “Tamam” dedim;

“Cemaat’in, bundan sonra Tuzluk partilerine bel bağlamasına gerek yok... İşte, Buzluk’tan yepyeni bir lider çıktı!.. Vazgeçin İdris’lerden, takılın Ekrem’in peşine!”

Gerçekten bunu düşündüm.

Öyle ya, bir zamanlar, hadi gününü de vereyim; 25 Ekim 2005 tarihli Zamangazetesinde röportajı yayınlananFetullah Gülendiyordu ki;

“Problemlerin çözüm yeri sokak değildir!.. Sokak, problemlere problem ilave eder. Aslında sokağa dökülen insanların hepsi bir hak alma mülahazasıyla sokağa dökülmüyorlar. Onlara karşı çıkanlar da yine hak adına yapmıyorlar bunları. Bu ülkede kargaşa olsun diye yapıyorlar. Bana öyle geliyor ki, Türkiye’de devletin dışında hususi oluşturulmuş birlikler var. Bir yerden düğmeye basınca harekete geçiyorlar gibi.”

Fetullah Gülen, 2005’te bunları söylerken, Cemaat mensupları; bugünHidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı için “toplama kalabalık” da olsalar,“sokağa dökülüyorlar” ise; bu demektir ki; artık, karşımızda “dini bir cemaat” değil, “siyasi bir hareket” vardır!..

Olması gereken de buydu!..

Madem, kendinde “güç” vehmediyorsun, madem “etkin” olmak istiyorsun, kuracaksın bir “parti” alacaksın “oy”ları, yürüyeceksin “iktidar”a!..

Ama, cemaat ne yapıyordu?..

“Davul Hükümet’in boynunda, tokmak benim elimde olsun” istiyordu!..

Yok, öyle yağma!..

“Kur partini, çık yola!”

Nihayet, partilerini kurdular!. 

Ne var ki; kamuoyunda “tuzluk partileri” olarak adlandırılan, İdris Bal veİdris Naim Şahin’in partileri, beklenen ilgiyi görmedi...

“Tuzluk”lar, “susuz bir çöl” gibi yapayalnız kaldılar salonlarda!.. 

Ama, dün görmüşsünüzdür; Fetullah Gülen’in dediğinin aksine, “sokakta hak arayan” kalabalıkların toplandığı Çağlayan Adliyesi’nin önü, tam bir“miting meydanı” gibiydi!.. 

Herkes, “Ekrem Dumanlı’nın şovu”nu izledi, alkışladı, slogan attı!..

Baktım da;

“Aranan kan, pardon cemaat için aranan lider bulunmuştur” dedim!..

Gerçekten de;

Vazgeçsinler “İdris”lerden!.. 

Kurdukları partileri birleştirip, başına Ekrem  Dumanlı’yı geçirsinler!..

“Şov” onda!..

“Şehvet” onda!..

Bu “şov” ve “mikrofon şehveti” oldukça,  

Cemaat’ten hiç kimse Ekrem’in eline su dökemez!..

Bunu bir düşünsünler!..

TUNCAY DA BÖYLEYDİ!

Yalnız, bir “uyarı”da bulunmalıyım ki; ileride “Demediydin” demesinler!.. 

Bir zamanlar, tıpkı bugünkü Ekrem Dumanlı gibi, Tuncayım Özkanım da, aynı Çağlayan Meydanı’nda düzenlenen “miting”lerde coşmuş, konuşmuş,“Cumhuriyet elden gidiyor” diye höykürmüş, sonra “Ergenekon operasyonlarında gözaltı furyası” başlayınca, yine meydanlara çıkıp, bir yerlerini yırtarcasına haykırmıştı:

“Beni de alın!..

Beni de alın!..

Gözaltına aldığınız o kişiler gibi, ben de suçluyum!.. Beni de alın!”

Ne olmuştu sonra?..

Onu da gözaltına almışlar, tutuklamışlar ve hapse atmışlardı!..

Tuncayım Özkanım; bu defa “Silivri Cezaevi”nden yine haykırmış ama bu defa farklı haykırmıştı;

“Çıkarın beniii!..

Beni de çıkarııın!..”

Dilerim; Ekremim Dumanlım da, Tuncayım Özkanım’ın durumuna düşmez!..

Ama, “mikrofon”lar, “kamera”lar ve “alkış”lar ayağını kaydırır insanların!.. İnsan, “algı operasyonu” yapayım derken,. “yanılgı operasyonu”na kurban gidebilir!..

Ekrem’in de; “kalabalık ve mikrofon şehveti”ne kapılınca, ilk yaptığı şeyin,“eski arkadaşlarını satmak” olduğunu görünce, “ikaz” etmeden geçemedim!..

Tamam, ortada;

“Tuncayım Özkanım out,

Ekremim Dumanlım in”

Gibi bir manzara var ama, “Pop 10”da olmak, ya da “Şov Ten” olmak, yanıltmasın Ekrem’i!..

Çünkü, ilk sırada;

“1 Numara” var!..

Yani, hocası Fetullah Gülen!..

“Örgütün 1 numarası” olduğu için, hakkında “yakalama kararı” çıkarılmış!.. Demek oluyor ki; diğerleri, birer “çerez”dir!..

O kadar da, sevinmesinler!.

Bu iş, daha bitmedi!.. 

 *************************************************************

Selahattin Demirtaş, bile bile niye işbirliği yaptı?

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, dün Mardin’deki bir düğün salonunda yapılan “il kongresi”nde yaptığı konuşmada demiş ki;

“Cemaat, bugün kendilerine yapılanın aynısını bize yapmadı mı?.. 10 bin arkadaşımızı 5 yıl içeride yargıladılar.  Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonuna özellikle hatırlatmak istiyorum: Bak güzel kardeşim; bizim belediye başkanlarımız makamlarından alınırken sizin televizyon ve gazeteleriniz, ‘KCK yöneticilerine, teröristlere gözaltı’ diye yayın yapıyordu.  Sizin gazete ve televizyonlarınız daha arkadaşlarımız gözaltındayken onların idam fermanını yayınlıyordu. Bak devran döndü!..

Siirt’te KCK operasyonlarını yapan Cemaat’in emniyet müdürü dün İstanbul’da gözaltına alındı. 

Cemaat çıkıp özür dilemeli, özeleştiriyi vermeli!.. O dönemin bütün suçlarını, günahlarını nasıl yaptıklarını anlatmalı. Türkiye’de ilk defa onların başına hukuksuzluk, haksızlık geliyormuş gibi davranmalarına gerek yok.” 

Tamam da, yeni mi uyandı Demirtaş?.. Bu “kumpas”ları biliyorsa;“Hükümet’i zora sokmak” için, niye “Cemaat’le işbirliği”ne gitti?..

Neyse... Zararın neresinden dönülürse kârdır!.. 

İnşallah, bir daha “dolmuş”a binmezler!..

yeniakit

Bu yazı toplam 673 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar