"Türbanistler"in Deşifresi

"Türbanistler"in Deşifresi

Türbanistleri deşifre ediyorum..


F K. BARBAROSOĞLU
YENİ ŞAFAK

Türbanistleri deşifre ediyorum..
Tekrar tekrar yazdım. Lakin ne söz bitiyor ne acı! “Şov ve Mahrem” kitabımda antitürbanist tavırlar üzerinden son on yılın “davranış dökümü”nü yapmaya çalıştım üstelik.

Ama türbanist tavırları anlaşılır kılmadan, başörtüsüne özgürlük gelmeyeceğini, hatta türbanist tavırlar yüzünden başörtüsü yasağının devam ettiğini göstermeyi kendime dert edindim.

Başörtüsü yasaklarının sürme sebebi, sadece “antitürbanist” tavırlar değil.

Antitürbanist tavırların beslenip büyütülmesine vesile olan “türbanist” tavırlar.

Öyleyse “türbanist” tavrın özelliklerini sayalım.

Türbanistler, başörtülü kadınları/genç kızları özne olarak görmez.

Ne başarıları bir “özne”nin başarısıdır, ne de acıları bir öznenin acısıdır.

Her olayda “başörtüsü “ birincil, o başörtüsünü başında taşıyan kişi ise ikincil durumdadır.

Türbanistler, başörtülüleri savunuyormuş gibi yaparken esasında kendi makamlarını, mevkilerini, yıpranan, eskiyen düşünce dünyalarını “türbanist tavırlar” üzerinden onarmaya çalışırlar.

Mesela kamuoyu önünde başörtüsünü savunan türbanistler, gündelik hayatlarında karşılarına çıkan bir başörtülü ile asla göz hizasından bir ilişki kurmazlar. Kendileri yukarda, başörtülü şahıs ona temana eden konumda olmalıdır.

Türbanistler tirübünlere oynamayı severler.

Türbanistler başörtülülerin en çok mağduriyetlerini severler.

Göle mağduriyet üzerinden maya çalındıkça, mağdurların avukatı rolü kendilerinde ebediyen kalmış olacaktır.

Türbanistler tıpkı antitürbanistler gibi başörtülüleri fon kağıdı olarak sever.

Kamuoyuna artistik poz verirken arka tarafta birkaç başörtülünün, konumlarını ve söylemlerini pekiştirici bir unsur olması onları ziyadesiyle mutlu eder.

Başörtüsü tartışmalarının en mutlu grubudur türbanistler. Ne antitürbanistlerin “gerginliği” vardır onlarda, ne de başörtüsü yasaklarına uğrayanlar ile yekdil olmuş kalbin acıları.

Türbanistlerin fikirsel ya da vicdani bir dertleri yoktur. Onların ilgiye, ve alkışa ihtiyacı vardır.

Başörtü mağdurları protesto etmek için alkışladıkça, türbanistler çok başarılı bir konser vermişçesine sahneye çıkıp alkışları kabul ederler. Zeki Müren'den ödünç alınmış vücud diline eşlik etmeyen tek şey “beni siz yarattınız zavallı mağdurlar” cümlesidir.

Türbanistler, başörtülülerin okumuş yazmış olanlarından hiç hoşlanmaz. Çünkü okumuş yazmış kadınlar türbanistleri “sahici” bulmamaktadır. Erkekler cemaatinin türbanist kadınlara/erkeklere bahş etmiş olduğu mevki ve makamı da dillerine dolamaktadırlar üstelik.

Çünkü başörtülüler türbanist ya da antitürbanist tavırların oportinist söylemleriyle değil, “hakiki muhalifler” ile diyalog içinde olmayı önemsemektedir.

Yani müdafa ya da savunu, ya da koruma filan talep etmemektedir başörtülüler. Sen sensin. Ben de ben diye başlayan bir diyalog istemektedirler.

İstedikleri elbette “çok büyük”! Çünkü gerçekleşmesi bir hayli zor. Dinleyebilecek kulağı, idrak edebilecek aklı,kendisine hiç benzemeyenler ile yekdil olabilecek bir kalbi olan kaç kişi var ki!

Var olanlar ise kim bilir hangi gezegende!

“Ses” sesi duymuyor.

Kulaklarımızı geri istiyoruz...