Nureddin Şirin
Türk Savaş Uçağını Amerika Ve İngiltere Düşürdü
Bir Türk savaş uçağının Suriye sahasında düşürülmesi ile ilgili olarak, ortaya çıkan gündem, yapılan açıklamalar, suçlamalar ve çizilen senaryolar, konuşulması gereken asıl konunun üzerini örtmekten başka bir anlam ifade etmiyor.
Bir taraf sürekli olarak meseleye Türk ulusal onuru açısından bakılmasını isteyerek "Suriye"ye haddi bildirilmelidir" diyor. Diğer taraftan birileri ise NATO müdahalesinin nasıl olacağının ihtimallerini dillendiriyor.
Suriye'de rejimin yıkılması için "Suriye Dostları" (!) adlı küresel ve bölgesel ülkelerin sürdürdüğü tüm girişimler istenilen sonucu veremeyince, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague"nin dillendirdiği "yeni yöntemler" devreye sokuluyor.
İngiltere Dışişleri Bakanı Hague, "Suriye"ye karşı tüm seçenekler masada. Şimdi bunları göz önüne alacağız" demişti. Bunun hemen ardından ise Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey "Suriye"ye karşı tüm askeri hazırlıkları tamamladık, vurmak için emir bekliyoruz" derken, Suriye"nin vurulmasının yanı sıra bölgeye çok sayıda Amerikan askerinin yerleştirilmesinin planlandığını duyurmuştu.
Ne demek oluyordu, "masadaki yeni seçenekler" ?
Aslında bu sözün "şimdiye kadar başvurulmayan yöntemler" anlamına geldiğini anlamak güç olmasa gerek. Ancak, biz Suriye ile ilgili Amerika ve İngiltere"nin ne dediklerine ve ne yaptıklarına bakmak yerine, sanal gündemlerin manipülasyonları ile ip üstündeki cambazlara bakıyorduk.
Ardından New York Times"te yayınlanan, CIA"nın Türkiye"nin Suriye sınırında, rejime karşı silahlı eylemleri yönlendirdiği haberi üstteki iki verinin tamamlayıcısı idi.
Şimdi birileri yine "komplo teorisi" diyerek suçlamalarını başlayacaktır: "Ne alakası var, uçak Suriye"nin füzeleri ile vuruluyor, siz kalkıp uçağı Amerika ve İngiltere düşürdü, diyorsunuz!"
Evet, Türk savaş uçağı Suriye üzerinde ve Suriye"nin füzeleri ile düşürüldü. Zira bu Suriye tarafından da resmen açıklandı.
Meselenin asıl noktası; bu uçağın Suriye ordusu tarafından düşürülmesinden daha çok, savaş halinde olan bir ülkenin sahasına bir savaş uçağının niçin girdiğidir.
Türk savaş uçağının bir keşif uçağı olduğu ve ülkesinin güvenliği için istihbarat uçuşları yaptığı belirtilerek, mesele normal görülebilir. Bu her ülkenin savunma stratejisi içinde olan bir operasyondur. Ancak burada "normal"in dışına çıkan nokta, bu uçağın başka bir ülkenin sahasına girmesidir.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yıllarda Türkiye üzerinden Suriye"ye giren İsrail savaş uçakları Suriye"nin tesislerini bombaladıktan sonra yine Türkiye üzerinden geri dönmüş, dönerken de yakıt tankerlerini Türkiye sınırları içinde bırakmıştı.
Suriye"ye yönelik dış saldırı tehditlerinin yükseldiği bir süreçte, bu ülkenin hava savunma sistemlerinin her tür hava ihlaline karşı müteyakkız bir şekilde beklemesi de en doğal olanıdır.
Bu durumda sorulması gereken asıl soru şu:
Vurulacağı biline biline Türk savaş uçağının Suriye sahasına girmesinin nedeni nedir? Bölgenin hali hazır konumunu bilen herkes en basitinden bunun böyle olacağını çok iyi bilebilir.
O halde Türkiye, kendi savaş uçağının Suriye üzerinde vurulamayacağından kesinlikle emin olduğu için mi bu uçağın Suriye"ye girmesine fırsat verdi, yoksa bu uçak sınırımızda keşif-istihbarat misyonunu sürdürürken istem dışı olarak Suriye sınırlarına girme durumunda mı bırakıldı?
İşin doğrusu; o uçak, pilotlarımızın iradesi dışında dış etken ve müdahaleyle Suriye sahasına sokuldu!
Bunu anlamak için iki noktanın görülmesi gerekir:
Amerikan teknolojisi ile üretilen bir savaş uçağının uzaktan yine Amerikan teknolojisi ile yönlendirilip yönlendirilemeyeceği. Yine aynı şekilde uçuş öncesi uçağa yerleştirilecek bir cihaz ile uçağın elektronik kumanda sistemlerinin devre dışı bırakılıp bırakılamayacağı!
Bu seçenekleri sıfırlayabilirsek, ileri sürdüğümüz iddia da düşmüş olacak, biz de bir "komplo teorisi"cortaya atmış olmakla kalacağız.
Yeri gelmişken, AK Partili Ömer Çelik"in savaş uçağımızın düşürülmesi ile ilgili sarf ettiği şu sözlere bir bakalım:
"Suriye'nin savaş uçağımızı düşürmesi, sadece Türkiye-Suriye meselesi değil, aynı zamanda Uluslar arası toplum-Suriye, Nato-Suriye meselesidir. Suriye rejiminin eylemi uluslar arası hukukun tüm dinamiklerine aykırıdır."
Çelik burada sözü, "Suriye savaş uçağımızı düşürmekle bize saldırmıştır; bize saldırmakla da NATO"ya saldırmıştır. Böylelikle de bunun karşılığını bu şekilde görecektir" demeye getiriyor.
Çelik"in bu sözlerinin altında aynı zamanda NATO sözleşmesindeki "bir NATO ülkesine yapılan saldırı bütün NATO ülkelerine yapılan saldırıdır, NATO ülkeleri saldırgana karşı hep birlikte karşılık verir" hatırlatması da yatmaktadır.
Nitekim, şimdilerde en çok konuşulan konu, NATO"nun bu durum karşısında nasıl tavır takınacağıdır.
İstenilen de buydu zaten"
Aralarındaki derin dostluk ilişkileri savaş gerginliğine dönüştürülen Türkiye ile Suriye, bir savaşın eşiğine getirilecek, dünya kamuoyu buna hazırlanacak, Türkiye ile Suriye arasında bir savaş kıvılcımı, NATO müdahalesinin temel gerekçesini oluşturarak, Suriye"ye yönelik NATO bombardımanları başlatılacak"
Ancak bu savaşın ön cephesi Türkiye olacak. Çıkacak savaşta Batı en az zayiatla en çok yarar elde edecek, ama en çok zayiat Türkiye"nin boynuna kalacak. Ve Türkiye, müslümanlar arasındaki bir savaşta NATO'nun ileri karakolu görevini yüklenmiş olacak..!
Türkiye"yi sevdiğini ve ülkesinin çıkarlarını gözettiğini söyleyen kim, Türkiye"nin bu şeytanca kapanın içine çekilmesine rıza gösterebilir?
NATO denen işgal ve katliam şebekesinin yakın tarihi, bize çok şeyi gösteriyor ve öğretiyor. Şimdi aynı senaryolar Türkiye"nin ve bölge Müslümanlarının üzerine bir kez daha yazılıyor.
Müslüman alimler ve İslamcı grupların marifetleriyle, NATO karşıtlığının alabildiğince köreltildiği bir zamanda bunları söylemenin ne denli güç olduğunu da biliyorum elbette...
Devam edecek
velfecr