Türkiye, IŞİD'e Karşı Cepheye mi?

Türkiye, IŞİD'e Karşı Cepheye mi?

Suriye’de ve Irak’ta neler olduğunu tam anlamayanlar için tekrar edelim; Artık Irak ve Suriye diye iki devlet yok.

Sedat Laçiner / İnternethaber

Türkiye, IŞİD'e Karşı Cepheye mi?

Suriye’de ve Irak’ta neler olduğunu tam anlamayanlar için tekrar edelim; Artık Irak ve Suriye diye iki devlet yok. Suriye’de taş üstünde taş kalmadı; Irak’ta yıkım sürüyor; kan gövdeyi götürüyor. Gruplar işkencede ve vahşette birbirleriyle yarışıyor. Milyonlar yer değiştirdi, bunlardan 2 milyona yakını Türkiye’nin dört bir yanına saçıldı. İstanbul’un, Gaziantep’in, Kilis’in vs. sokaklarında Türkiye’nin en büyük üçüncü azınlık grubu oluştu… Ne kan durdu, ne de göç… Bu gidişle duracak gibi de durmuyor…

BATI, KARADA SAVAŞACAK GÜÇ ARIYOR

Irak ve Suriye’de her gün harlanan ateş topu, çevresindeki ülkelere de sıçrama riskini taşıyor. Ürdün, Lübnan ve Türkiye ise komşular içinde en çok risk taşıyanları. Etrafa saçılan Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler, Türkmenler ve diğerleri iç savaş kıvılcımlarıyla birlikte hareket ediyorlar. Bölgenin dengeleri karmakarışık oldu… Kısacası, Türkiye'yi ateşe atacak riskli hamlelerin hiç sırası değildir

Eğer Türkiye bir şekilde bu alev sarmalının parçası olur ise, eğer Türkiye bir şekilde Batı’nın ileri karakolu haline gelirse müreffeh, gelişmiş ve medeni Türkiye hayallerinizi şimdiden askıya asın…

Tablo bu iken Batı’nın derdi asla Suriye’yi veya Irak’ı kurtarmak değil. Onlar aklınıIŞİD’le bozmuş durumdalar… IŞİD aşağı, IŞİD yukarı…

Havadan bombalamaya hazırlar, bombalar düşmeye başladı da. Ancak yerde savaşacak bir saf henüz bulamadılar. Kürtler biraz da mecburen gösterilen hedeflere saldırıyorlar, kimi zaman da kendilerini savunmak zorunda kalıyorlar… Ancak bu işin Peşmerge veya PKK ile olmasının zorluğu anlaşılıyor. Bu nedenle ABD, Türkiye konusunda ısrarcı.

Özellikle İncirlik Üssü ve Türkiye’nin kara sınırları Amerika için vazgeçilemez jeo-stratejik değerler. Nitekim ABD üst düzey yetkilileri de bunu inkâr etmiyorlar, aynen bu kelimelerle “Türkiye sırf konumu için dahi vazgeçilmezdir” diyorlar ve ekliyorlar “Türkiye bu koalisyonun bir parçası olmak zorunda”

DİNİ/FİKRİ MÜCADELE ESAS OLMALI 

Bu köşeyi düzenli olarak takip edenler bilirler, Türkiye’nin IŞİD’e karşı daha net ve sert bir tutum takınması gerektiğini hep söyledim. Ancak bu tutumu hiçbir zaman askeri bir tutum olarak tanımlamadım.

IŞİD, İslam dininin ve Sünni toplumların imajını yerle bir ediyor. Yeni tür bir Hariciliği terörizm ile birleştiren IŞİD, her yönüyle dinimize ve insanlığımıza hakaret gibi. Bu nedenle Türkiye IŞİD ile arasına bir mesafe koymakla kalmamalı, aynı zamanda IŞİD’in temsil ettiği anlayışın İslam dışılığına da vurgu yapmalıydı. Ancak bunları söylerken her zaman tekrar ettik, Suriye ve Irak’taki yangını Türkiye tek başına söndüremez. Tam tersine ateşe tek başına müdahale edildikçe ateş Türkiye’ye de sıçrama eğilimine girer.

Bu çerçevede, Türkiye bir yandan işin fikri/dini boyutlarını ortaya koymak ve tüm dünyaya gerçek İslam’ı anlatmak zorundadır, diğer taraftan Suriye ve Irak’ta uluslararası topluma çözüm yönünde fikri liderlik yapmalıdır. Türkiye'nin çözüm reçetesi ise mezhepler üstü, etnik ayrılıkçılığa ve yayılmacılıklara karşı, insan haklarını, liberal demokrasiyi ve liberal pazar ekonomisini savunan, insanların inançlarına ve köklerine saygılı olmak zorundadır.

Yetkililer bu önerimize karşılık, “biz de zaten aynısını yapmaya çalıştık, ABD veNATO’yu kendi tezlerimize ikna etmeye çalıştık” diyebilirler. Ne yazık ki ben aynı görüşte değilim.

Türkiye bugüne kadar IŞİD konusunda yanlış algıların oluşmasına neden oldu. Bu algılar, üzücüdür ki onun inandırıcılığına zarar verdi.

İkinci olarak, Türkiye’nin Suriye, Irak, Mısır ve Filistin’de hem Ortadoğu’nun önemli güçlerini (Suudi Arabistan, Mısır, İran, İsrail, Şam, Bağdat, Hizbullah vd) hem de küresel güçlerin hemen hemen tamamı ile karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Oysa ki hem Irak hem de Suriye’de yalnız kalan kaybeder.

SORUMSUZ VE TEHLİKELİ ÇAĞRILAR

Kobani’de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor ve Türkiye bu yaranın sarılmasında önemli bir rol oynuyor. Ancak Türkiye’de bazı siyasiler ve yorumcular son derece tehlikeli ve sorumsuz çağrılarda bulunuyorlar. Kobani’de Kürtlerin zor durumda kaldığını belirten ve bunlara yardımın meşru olduğunu iddia eden kimileri Türkiye’nin gençlerini Suriye iç savaşına katılmaya çağırıyor. HDP ve PKK, bu konuda başı çekiyor hiç şüphesiz. Bizler PKK’nın silahsızlanmasını beklerken PKK, her geçen gün silahlanıyor ve daha fazla silahlanma için açıktan gençleri dağlara davet ediyor…

Kobani’de yaşananlara üzülmekle birlikte, Kobani’de yaşananların ilk olmadığını biliyoruz...

Kobani’ye gelinceye kadar nice canlar işkencelerden geçirildi, insanlar Esad’ın ve Irak’taki yeraltı milislerinin eziyetlerine uğradı. Onbinlerce çocuk katledildi, 100 binden fazla sivil yok edildi. O zaman aynı kişiler neden gençleri Suriyeli sivillere yardıma çağırmıyordu? Kobani’de çatışanlar Halep’te neden sivil canları kurtarma derdinde değildi? Hiç kimse Suriye’de veya Irak’ta etnisite veya mezhep yarıştırmasın. Bu iki ülkede vahşetler birbirine denk ve Türkiye gençlerini o vahşete ortak etmek büyük bir sorumsuzluktur, aynı zamanda Türkiye’yi de ateşe ortak etmektir

Eğer bugün Türkiye’nin Kürt gençleri Suriye iç savaşının parçası olurlarsa yarın o savaş Türkiye topraklarında cereyan edebilir. Türkiye’ye sığınan 2 milyona yakın Arap, Kürt ve Türkmenin kavgasına ne kadar girerseniz oradaki savaşlar da ülkenize o kadar çok girer.

Bu arada hatırlatmak isterim, daha şimdiden İstanbul Otogarı Suriye iç savaşına adam sevk eden önemli merkezlerden biri haline geldi bile. Otogardan kimi Kürtlere yardıma gidiyor, kimi ise karşı gruplara… (Milliyet)

KOBANİ, TÜRKİYE'NİN İÇLERİNE YAYILIYOR

Birkaç günde Kobani ve çevresinde Türkiye'ye akan Kürt sayısı ise 200 bini bulmuş.Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş"kimse endişelenmesin, biz yüzbinlerin göç dalgasına hazırız" diyor.

Devletin bu konudaki gayretlerini takdir ediyoruz, ancak şunu da biliyoruz, hiç bir devlet 2 milyon sığınmacıya yeterince hazırlıklı olamaz. Türkiye'nin ekonomisi, siyaseti, güvenliği, sağlığı, eğitim sistemi, sosyal dengeleri vs. büyük göçlerden dolayı açık ve yakın tehditlerle karşı karşıyadır...

CEPHEYE Mİ KOŞUYORUZ?

49 rehinenin serbest kalmasından sonra Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılması yönündeki beklentiler arttı. Özellikle ABD en üst seviyelerde Türkiye’yi sıkıştırdı ve koalisyona katılım olmaz ise Türkiye’yi IŞİD’e destek veren ülke sayacakları gibi imalarda bulundular…

Türkiye, bu baskılara nasıl direniyor, detaylarını bilemiyoruz. Ancak, anlaşılan o kiCumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York ziyareti son derece hareketli geçmiş. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Türkiye de IŞİD'e karşı koalisyona katıldı ve ön saflarda yer alacak diyor… Kerry’e göre Türkiye IŞİD'e karşı kurulan uluslararası koalisyona katılma sözü vermiş. Kerry“Türkiye, cephe hattında yer alacak” diyor…

Dediğim gibi New York’ta neler konuşuldu bilemiyorum. Ancak şu satırlar yazılırkenCumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta basın mensuplarına yaptığı açıklamalar gelmeye başladı.

Sayın Erdoğan sorular üzerine “ABD’nin IŞİD operasyonuna olumlu bakıyoruz, ara verilmeden devam edilmeli” demiş. Bununla da kalmamış, “askeri destek de verebiliriz”demiş. Erdoğan, Türkiye’nin koalisyona desteğinin askeri, siyasi, her türlü desteği kapsayacağını belirtiyor…

Tüm bu sözlerden ne anlamamız gerektiğini bir iki güne göreceğiz. Eğer Türkiye IŞİD’e karşı çekimser aktör konumundan bir anda muharip hale geçerse bunun da pek çok sakıncası bulunduğunu belirtmek gerekir.