İbrahim Karagül
Türkiye'ye karşı kara propaganda!
"ABD Türkiye'ye ültimatom verdi" iddiası, Türkiye'ye karşı yürütülen kampanyanın en son örneği olsa gerek. İsrail'le ilişkilerdeki yaşanan ayrışmayla ters orantılı biçimde asılsız iddiaların, Türkiye'yi küçük düşürecek senaryoların ardı arkası kesilmiyor.
Bu alanda çok çarpıcı bir iddiayı da biz aktaralım: Türkiye Hizbullah'ı silahlandırıyormuş! Kim iddia ediyor bunu? İsrail basını. Kaynak olarak İtalya gazetesini gösteriyor. Corriere Della Sera, Türkiye ile İran'ın Hizbullah'ı silahlandıracağını yazmış. Aşırı sağcı Jarussalem Post ise bunu dünyaya duyurmuş! İran ve Suriye'nin Hizbullah bağlantısını biliyorduk, şimdi buna Türkiye de eklendi?
Malum kaynaklar bu iddiayı ısrarla diri tutmaya, böyle bir algı oluşturmaya, bu algıyı da bölgesel ilişkilerde pazarlamaya çalışıyor. Türkiye; Lübnan'a roket, silah ve mühimmat gönderecekmiş. Suriye'ye ileri teknoloji ürünü roketler, silahlar veriliyormuş. Bunların son durağı Lübnan'mış. Bu da söz konusu silahların Hizbullah'ı transfer edileceği anlamına geliyormuş.
İsrail'in doğrudan hedef aldığı MİT Müsteşarı Hakan Fidan İranlı muhatabı Hüseyin Taib ile buluşup bu konuları ele almış.
Haber İtalyan Corriere Della Sera'da yayınlanıyor. İsrail gazetesi kaynak olarak kullanıyor. En büyük hedef Hizbullah üzerinden bir Türkiye imajı oluşturuluyor. Daha önce birkaç kez yapıldığı gibi, bu haber üzerinden de MİT Müsteşarı hedef alınıyor. Peki haberi İtalya gazetesine servis edenler kim? Kaynak belli değil mi?
Şimdi; "ABD Türkiye'ye ültimatom verdi" haberi Financial Times tarafından yayınlandı. "Safını seç yoksa silah alamazsın" denmiş Türkiye'ye. "Ültimatom" ifadesini iki taraf da yalanladı. Ama orada duralım. Yalanladılar, diye konuyu es geçmeyelim.
Türkiye ile ABD arasında "ültimatom"la halledilecek bir konu ortada yokken bu ifade neden kullanılır? Financial Times'ın "ABD yönetimindeki kaynak" dediği kişinin kim?
"İsrail'in İran'a saldırmak için sekiz günü kaldı" gibi kışkırtıcı açıklamalar yapan John Boulton gibi İsrail aşırı sağına yakın bir ABD yönetimi mensubu olabilir mi? Her kimse ama kesinlikle İsrail aşırı sağına mensup bir kişi olmalı. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, bu da onların mutafından çıkmış ürünlere benziyor çünkü.
Bugünkü küresel ve bölgesel konjonktürde ABD Türkiye'ye ültimatom veremez. Safını seç diyemez. Madem Haziran ayında böyle bir görüşme oldu, Türkiye İsrail ilişkilerinde neden bir düzelme olmadı? Neden Türkiye'nin geri adım attığına tanık olmadık?
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu önceki gün Atina'da ne arıyordu o zaman? Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'la neler pişiriyordu? Neden o bölgelerde kendisine dost arıyor?
Ültimatom haberi, referandum sürecine doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan'a yönelik bir nokta atışıydı. Ama tutmadı.
Türkiye'nin bölgesel arayışları, bu dönemde İsrail'le yaşadığı sorunlar, Tel Aviv'in Balkanlar'da kendine yeni müttefik arayışına geçmesi, Türkiye'ye karşı terör dahil bütün nüfuz alanlarını kullanması, aynı zamanda İran'a saldırı hazırlıklarını sürdürmesi ve son "ültimatom" senaryosunda da yüksek teknoloji ürünü silah transferinin engellenmek istenmesi bir rastlantı mı?
PKK'ya karşı kullanılır diye alanının en iyilerinden Reaper insansız hava aracının Türkiye'ye satışının önüne geçmek isteyenler kim acaba? Sakın İsrail'e yakın çevreler olmasın. O zaman Financial Times üzerinden kimin ne pazarladığını daha iyi öngörebiliriz...
Kara propaganda kampanyası giderek yoğunlaşacak. Ve bizler akla hayale gelmeyen, bazıları son derece iyi işlenmiş bazıları ise he-pimizi güldürecek benzer iddialara tanık olacağız...
Hele şu İran meselesi biraz daha ciddileşsin, hep beraber göreceğiz...
yenişafak