Abdurrahman Dilipak
Türklük-Araplık davası
Derin Gerçekler
Siz devam edin, Türk-Kürt kavgasına, Türk-Arap kavgasına. Cumhuriyetin 100. Yılını kutlamaya hazırlandığınız şu günlerde, şimdi, Akif’in, o günlerden bu günlere çığlığını aktarmak istiyorum Akif bize, 21 Şubat 1328 (1913)de, tam 110 yıl önce yazdığı “Hakkın Sesleri”ndeki mısralarında şöyle sesleniyor:
"Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,
Bak, nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!
Diriler koşmadı imdadına, sen bari yetiş...
"(Medeniyyet!) size çoktan beridir diş biliyor;
Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu kovunuz!
"Arnavutluk" mu ne demek? Var mı şeriatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Acem’in Çin’liye rüçhânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyeti tel'in ediyor Peygamber "
"Artık ey millet-i merhûme, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i zîşânın ilâhî sözünü!
Evet işte böyle “Medeniyet denilen maskara mahluk” ve “tek dini kalmış canavar”ın elinde bir ümmet oyuncak oldu. Darbelerle ezildik, Yarın asrı aşan bir süredir de AB kapılarında “Domuz ağılına girmek isteyen kuzu”(!?) gibi bekletiliyoruz. Ne siyaset, ne bürokrasi, ne Akademi, ne Media ve ne de STK’dan bu konuda bir ses duyuyor musunuz, doğru düzgün?
Evet, birileri, toplumun farklı dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıkları üzerinden, aynı ülkenin çocuklarının, kanları ve göz yaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor.
Bakın “Kamalist Türkçülük”ün fikir babası Tekin Alp adı ile yazan Moiz Kohen’dir. “Türk’ün yeni Amentüsü” ve “Türkün dini Kemalizm’dir” fikriyatının sahibi de budur. Agop Dilaçar’ın öncülüğünde örgütlenen “Türk Dil Kurumu” aslında “Türk Ulusu” için “din ve tarihten bağımsız yeni bir dil inşa etmek için” kuruldu. Lazaro Franco’nun desteklediği “Türk Tarih Kurumu” da yeni bir ırka dayalı ulus inşa etmek için örgütlendi. Harf devrimi ya da Laiklik de bunun için dayatıldı topluma.
Türk kime denir? Kimine göre Türklüğün alameti farikası İslamiyet’tir. Kimine göre değil. Musevilere göre, Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in çocuklarıdır Türkler. Mesela Luther’e göre Gog Magog'la Türkler aynı soya sahip..
Aslında biz hepimiz Hz. Adem’in çocuklarıyız ve Hz. Adem de topraktandır. Allah’ın kullarıyız. Doğduğumuz ana babayı, toprağı, zamanı, derimizi, cinsiyetimizi biz seçmedik ve bundan dolayı da ileri ya da geri olamayız. Böyle bir iddia, İlk ırkçı, ilk laneti hak eden fikrin sahibi olan İlk Haramı işleyen Şeytandan geldi. Ve Şeytan ahir zaman peygamberinin ümmetine karşı son oyununu yine ırkçılık üzerinden oynuyor.
Elbette Allah bize kabileler halinde yarattı ki, tearüf edelim/bilişelim ve yardımlaşalım diye yarattı, birbirimizin canına okuyalım diye değil. Üstünlüğün de takva ile, Hak ölçüsünde olduğunu haber verdi bize kitaptaki hitab!
Evet her kavimde her çeşit insan var ve Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirerek imtihan etti. Bakara Suresi bize bunu anlatır. İsrailoğulları Firavun zulmüne karşı korunurken, Sina’ya geçince canları güvende, manevi ikramlarla ihtiyaçları karşılanırken, 40 gün sonra lanet yakalarına yapışıverdi. Peygamberlerin aileleri bile bu anlamda sınanmaya devam etti.
Türk, Arap, Kürt, Çin’li, Yunan, Yahudi, Avrupalı ya da Rus fark etmez, herkes aynı imtihana tabi olacak. Hak-Adalet ölçüsünde, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Asiye annemiz, Firavun olan kocasına karşı, mazlumları n yanında yer aldı ve şehit edildi.
Irkların ulus kimlikleri ile tanımlanması, 15 Mayıs 1648’de Vatikan ile sömürü mirasının pay edilmesi için derebeyler arasında imzalanan Vestfalya barış anlaşması ile yapıldı. Kimi kan dedi, kimi toprak, kimi dil de, daha sonra buna bir de “Kültür” diye bir şey eklediler. Daha sonra dinin yerini ırk, ideoloji ve kültür alacaktır. Zaten Yahudilik ırkçı bir inanca sahipti.
Bugün “Yeni dünya düzenine giden yolda, Satanist Pedofilik, GreatReset çetesi yeni bir Vestfalya, yeni bir BrettonWoods’dan söz ediyor. Vestfalya Barışı dedikleri (Münster Antlaşması ve Osnabrück Antlaşması),30 Yıl Savaşları ve 80 Yıl Savaşları'nın sonunda 24 Ekim ve 15 Mayıs 1648’de imzalandı. Antlaşma önce Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile diğer Alman prensleri, İspanya, Fransa, İsveç ve Hollanda Cumhuriyeti temsilcileri arasında imzalandı. Fransa ve İspanya arasında 1659 yılında imzalanan Pyrenees Antlaşması'nı da bu devamı mahiyetindedir. Bu gün tek insan, tek toplum ve tek devlet ve tek gelecekten söz eden bir tehditle karşı karşıyayız. CoVID yalanı, İklim belası, Filistin topraklarında yaşananlar aslın da aynı belanın farklı veçhelerini gösteriyor bize. “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetlerarası savaş”tan, “Tanrıyı kıyamete zorlamak”tan söz ediyor bu Şeytani “Deccaliyet komitesi” Eğer aklımızı başımıza toplamayacak olursak, gelecek günler, geçen günleri aratabilir. Topyekun insanlığa karşı başlatılan bu saldırılara karşı, topyekun insanlık cephesi olarak karşı koymamız gerek.
Bunlar biyolojik insan neslini sona erdirmek ve 500 Milyonluk bir biyolojik cinsiyet, din, ahlak ve gelenekten bağımsız, GENDER diye tanımlanan GENOM’lardan oluşan, biyonik robotlara dönüştürülmüş, NESNE haline getirilmiş SIBORG ve KLONOİD, AVATAR’lardan oluşmuş bir TOPLUM dan söz ediyorlar.
Biz ahir Pazar peygamberinin ümmetiyiz. Geldiğimiz noktada tarihin en büyük fitnelerinden biri ile karşı karşıyayız. Bakın eğer cahillerden olursak, Liderleri, Şeyhleri İlah ve Rab edinir ve onlara tapınmaya devam edersen, söylüyorum, ne din, ne de devlet kalacak..
Bugün günlerden Cuma. Bu konu üzerinde düşünelim. Unutmayın “Tefrika girmeden millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. AHİ EVRAN geleneğine sahip çıkalım. İTTİHAD, İTTİFAK, İTİLAF, HILFUL FUDUL anlayışı ile haksızlıklara, zulmü, sömürüye, yalana-dolana karşı HAYIR diyelim. La İlahe İllallah.
Selam ve dua ile.