TV’deki öfkeli kız

TV’deki öfkeli kız

Şairin dediği gibi “O ne şiddet ne celal!” Ne oluyor? Memleket düşman işgaline mi uğruyor?

TV’deki öfkeli kız

Abdülkadir Özkan /
milligazete


Meclis’te Anayasa değişikliğinin ikinci tur oylamasının yapıldığı gün türban karşıtlarının da mitingleri vardı. Mitinglerde laikliliğin elden gittiği, rejimin tehdit altında olduğu gibi konuşmalar yapıldı. Belli bir kesimin bu tür söylemlerine üzülüyor olsak da, artık alıştık. Ancak bir televizyon kanalının Ana Haber bültenine yansıyan bir görüntü karşısında şaşırıp kaldım. Bu tepkiyi ve öfkeyi anlamakta zorlandım. Şairin dediği gibi “O ne şiddet ne celal!” Ne oluyor? Memleket düşman işgaline mi uğruyor?

Kendisine uzatılan mikrofona öfkeyle, kin ve nefretle konuşan bu kızımız, “Başörtülülerin üniversiteye girmesine izin vermeyiz. Gelsinler de girsinler bakalım. Girebilecekler mi? Kapıdan içeri sokmayız” diyordu. Önce duyduklarımın yanlış olduğunu düşünmek istedim. Ama yanlış değildi. Muhabir, Meclis’te oylanan Anayasa değişikliği ile üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılmasını nasıl değerlendirdiğini soruyor, öfkeli genç kızımız da yukarıya aktardığım sözlerle düşüncelerini ve tepkisini ortaya koyuyordu. Elbette kendisi başörtüsü takmayabilir, bunu yanlış bulabilir ama başını örten bir okul arkadaşına karşı bu öfkenin sebebini anlamak mümkün olabilir mi? Ne oluyor öyle?

Anayasa değişikliği ve diğer yasal düzenlemeler yapılsa bile başı örtülüleri üniversiteye almayacağını bağıra bağıra söyleyen bu genç kızımız nerede yaşadığını sanıyor? Okumuşluk bu mu? Eğer okumuşluk buysa, okumak insanları böylesine tahammülsüz, katı, öfkeli ve kindar yapıyorsa, o üniversiteler kapatılsın daha iyi.

Eğer ilkokuldan üniversiteye kadar ulaşan eğitim sistemi insanlara sevgiyi, hoşgörüyü, farklı düşüncelere saygıyı veremiyorsa, insanın bırakın toplum cahil kalsın diyesi geliyor. Aslında bu öfke ve kin kusan genç kız şöyle bir kendi kendine düşünse ve sorsa, “Ben kimim? Okula kimlerin girip giremeyeceğini ben mi belirleyeceğim? Beni birileri üniversite kapısında başörtülüleri içeri sokmamakla mı görevlendirdi?” Hemen anlayacaktır yaptığı işin yanlışlığını... Kaldı ki başını örten hemcinslerini anlamaya çalışsa, bunun için onları birazcık olsun dinleyecek tahammülü olsa, belki de gösterdiği tepkiden kendisi de utanacaktır. Çünkü, ben haberleri izlerken bu kızımızın tepkisi karşısında onun adına utandım.

Bu tepki ve öfke karşısında bu ülkede bir kamplaşma ve çatışma ortamı oluşacaksa bunun tek sorumlusunun laiklik savunucuları olacağını düşündüm. Çünkü, aynı mikrofon başörtülü kızlara da uzatılıyor. Onların hiçbirisi “Bu bizim hakkımız. Çatır çatır okulumuza gider, okuruz. Bunu kimse de engelleyemez” şeklinde, meydan okuyucu bir tavır sergilemiyorlar. Onlar sadece inançlarına saygı gösterilmesini, okuma haklarının ellerinden alınmamasını istiyorlar. Bu bakımdan kesinlikle söyleyebilirim ki insan hak ve hürriyetlerini başı örtülü kızlarımız, laiklik savunucularından çok daha fazla özümsemişler.

Bir taraf demokrasiyi özümsemiş, diğerleri ise sözde demokratlıktan öte gidemiyorlar. Öfke ve kinleri bunu engelliyor. Yüreklerinde sevginin zerresi kalmamış. Sevginin olmadığı yerde kardeşlik ve barış nasıl olacak? Bu öfkeli kızımızı izlerken anladım ki bu ülkede kendilerini laikliğin koruyucusu ilan edenlerin toplumun birlik ve beraberliği gibi bir dertleri yok. Onlar kendilerinden başka gördüklerini rahatlıkla toplumun dışına atabilirler. Ancak, bu sanıldığı kadar kolay değil elbette. Buna kimsenin gücü de yetmez. O kin dolu, öfkeli genç kızımıza bu hatırlatmayı yapmam gerekiyor. Bu ülke kimsenin babasından irtikal etmiş mirası değildir. Bu ülke burada yaşayan herkesindir. O öfkeli ve kin kusan genç kızımıza birileri bu gerçeği mutlaka hatırlatmalıdır. Öfke ile meydan okuma ile tehditle başı örtülüleri susturacaklarını, korkutacaklarını ve sindirebileceklerini birileri bu genç kızımızın kulağına fısıldamışsa yanlış yapmışlar. Hepimiz farklılıklara rağmen birlikte yaşamayı öğrenmek durumundayız. Çünkü buna mecburuz.