Üç Filistin, Bir Ahmak, Bir Hain
Üç günlük yat keyfi için öz kaynaklarını batı dünyasına peşkeş çeken hainler ve beş kuruşluk uyduruk ideolojileri için Filistin davasını kullanan gazeteci görünümlü ahmaklık üreticileri sahi siz kimsiniz ?
Üç Filistin, Bir Ahmak, Bir Hain
Filistin, yani Mescid-i Aksa, yani Ebu Zerimsi bir yalnızlık, yani Ebu Hanefimsi bir şöhrete rağmen tek başına direniş, yani Fırat’ın yanında olmuşluğa rağmen aç, susuz Huseyni bir kıyam ve şehadet beldesi…
Nasıl bir dramdır ki giriş ve çıkışlar yıllardır kapalı olduğu için şu virüslü dünyada en emin emniyetsiz bir belde Gazze ile birlikte altı oyulan Mescid-i Aksa’nın mazlum coğrafyası Filistin denince akıllara kaç adet Filistin gelir ? Evet, bilinmelidir ki tek bir Filistin yoktur ve artık Filistincilik oyunu oynamanın da zamanı geçmiştir. Zira Sayın İsmail Heniyye’nin ifadesi ile 2009’daki “Furkan Savaşı” ile hak ehli ile bâtıl taraftarları çoktan ayrışmıştı. Ayrışmanın resmi şimdilerde daha da netleştiği ve anlatılabilir olduğu için “Üç Filistin”i kaleme almak istedik. Bu anlamda “Üç Filistin” şöyle sıralamak mümkündür:
1. Asabiyet Filistin’i :
Osmanlı Devleti’nin yıkılış sebeplerinden birisi de malumdur ki ; milliyetçilik akımları ile tetiklenen ulusalcı devlet projeleri idi. İngiliz siyasi projelerinden “ırk+İslâm” tezi ile Emevi ve Abbasi siyasetinden klonlanan “Arap+İslâm” teşekkülü ile Arap İslâmcılığı da Türk İslâmcılığı gibi kendi coğrafyasında zemin buldu. İngilizlerin ve arka plandaki siyonistlerin Araplar’a “ sizi Osmanlı tebalığından kurtardık ve artık hepiniz birer kralsınız” zokasını yutturması ile rahat rahat işgal edilebilen bir Filistin zemini oluşturuldu. 1948’de kurulan işgalci siyonist İsrail Devleti (!) algı projeleri ile yeni nesile yüzyıllardır oradaymış imajı ile yerini sağlamlaştırmaya halâ devam etmektedir. 1967 savaşları ile çakma Arap ordularına galebe çalan işgalci İsrail her geçen gün adım adım işgalini sürdürürken Filistin’e araplık asabiyeti ile sahip çıktığını iddia eden kartondan krallıklar elli altmış yıldır Filistin davaları varmışçasına rol kestiler ve bunu kendi halklarına yutturmaya çalıştırlar. Ancak kuşaklar ve nesiller değiştikçe işin asıl rengi ortaya çıkmaya başladı. Petrol gelirlerinden elde ettikleri yüksek standartlı hayatla kötü yola düşürüldüler ve alıştıkları lüks ve refahlı sürdürebilmek için tüm değerlerini pazarlayacak çukurluğa girdiler. Önce İngilizlerin bölgesel diyanet işleri krallığı sonra da ABD’nin diyanet işleri krallığı olan Suud kuruluşundaki Arap İslâmcılığı’nı da unutarak “Arap Filistin”e kör ve sağır oldu. İngiliz derin devletiniz ortadoğudaki istihbarat bürosu Birleşik Arap Emirlikleri bir kaç gün evvel İşgalci İsrail ile Birleşmiş Arap Emirlikleri’ne dönüştüğünü ilân etti. Hakeza Ürdün de öyledir. Mısır, Firavun döneminde bile bu denli kapalı kalmamış Refah kapısını açmayıp Gazze’nin bebeklerine mama dahi ulaşmaması için tüm askeri ve siyasi gücünü kullanmaktadır. Evet hâl böyleyken “ Asabiyet Filistini” bom boş bir tezgâhtan öte değildir ve biliyoruz ki ulusalcı Arap liderler birer hain ve satılmış kukladır. Müslüman halkını “ Asabiyet Filisitini” ile aldatan bu konuyu bir politik malzeme olarak kullanan ne Filistin ne de Mescid-Aksa derdi olmayan birer faşist keyf ehlidir. Filistin bu uyduruk krallar için sadece keyif bozan, işgalci İsrail’le yatıp kalkmaya mani olan bir kaktüstür.
2. Mülkiyet Filistin’i:
Mülkiyet Filistini zemindeki oluşum samimi fakat çocukça bir saflık ve ahmaklık içinde hayatını idame ettirir. Yüzyıllar boyunca Filistin’in, Mescid-i Aksa’nın Osmanlı Devleti sınırlarında olması ve bu günki Filistin topraklarının Sultan II. Abdulhamid’in şahsi mülkü olarak tapu kayıtlarında geçmesi ile oluşan “ Mülkiyet Filistini” algısı haklı ve iyi niyetli bir yaklaşım olsa da “ Türk İslamcılığı” ve Osmanlıcılık hezayanına teslim olmaktan kurtulamadığı için yönsüz ve dramatik şekilde varlık sürdürmektedir. Filistin’e sahip çıkmayan “ Arap İslamcılığına” çok yüklenemeyen “mülkiyet Filistinciliği” Filistin’e sahip çıkmaya kalkışanın gözünü oyarcasına bir refleksle kıskanç bir liseli aşık saçmalığında savrulmaktadır. Hatta öyle ki “ Filistini kurtaracak ordu İstanbul’dan hareket edecek” diyen hoca efendiler(!) dahi olmuştur. Sanki Filistin’e Sudan’dan bir ordu girse ve beldeyi işgalci İsrail'den temizlemeye gelmiş olsa Filistin halkı “ hayır siz gidin bizi İstanbuldan gelecek ordu kurtaracak sizin kurtarmanızdan razı olmayız” diyeceklerinden emindirler. Filistin’in seçilmiş Başbakanı Sayın İsmail Heniyye ve tüm direniş grupları kendilerine yardım eli uzatan insanlara müteşekkir olduklarını tüm medya aracılığı dünyaya ilan ederken Filistinli’den daha Filistinli(!) olmayı başarabilen bir zihin yapısı cidden psikoloji bölümleri için iyi bir araştırma ve tez konusudur. Uyduruk Youtube kanallarında, sosyal medya sayfalarında ve Filistin’i siyonist işgalciye terk eden Arap sermayenin medya organlarında köşe yazarlığı yaparak Filistin’in mazlumiyetinden ekmek üreten ve Filistin sayesinde gazeteci olabilmeyi başarmış tiplerin Filistin’e yardım etmeyenlere sövmek yerine Filistin’e yardım elini uzatanlara sövgü zinciri kurması sadece ahmaklıkla izah edilebilecek bir şey olmasa gerek. Sanırsın ki Türkiye Anadolu Selçuklu Devleti olmuş tüm beldeler şeriat-ı Ahmediye ile idare olunurken sıra Filistin’e gelmişçesine bir mehter coşkusu ile evcilik oynayan çocuk neşesiyle bayrak sallarken Mescid-i Aksa’ya ancak İsrail vizesi ile girebildiğini unutarak ve Gazzeli bebeğe çocuk maması göndermekten acizken Filistin direnişine silah ve nakit sağlayanlara sövmesi , yardım etmeyenleri görmezden gelmesi ahmaklığın hangi basamağında olduğunu tartışmalı hale getirmiştir.
3. İslâmiyet Filistin'i:
Rasulullah (sav) bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyuruyor: “Binekler, yalnız üç mescide doğru koşturulur: Mescid-i Haram, benim mescidim ve bir de Beytu'l-Makdis Mescidi'” (Buharî, Müslim)
İslâm’ın Filistini’nde beldeyi kıymetli yapan ilk unsur O beldede Mescid-i Aksa olmasıdır. Sonra o beldede yaşayan müslümanların ve diğer mazlum halkların olmasıdır. İslâm’ın Filisitini’nde tek hesap ve tek düşman vardır. Hesap; Filistin’i ve Mescid-i Aksa’yı siyonist işgalden temizlemektir. Tek düşman ise ; işgalci siyonist ve işbirlikçi yandaşlarıdır. Hz.Ali ( rd.a) “ Dostum üçtür; dostum, dostumun dostu, düşmanımın düşmanı. Düşmanım üçtür; düşmanım, düşmanımın dostu, dostumun düşmanı” buyurur. Bu net bir öğreti ve nasihattir. Hâl böyleyken hain ve ahmak sözde Filistin savunucuları hangi dayanakla düşmanınıza düşman olmuş bir kavmi düşman ilan ediyorsunuz? Hangi mesned ile dost diye ilan ettiğiniz Filistin halkına dostluk gösteren bir kavmi düşman ediniyorsunuz? Her gün tepelerine bomba yağan mallarını ve canlarını Allah yolunda harcayan, kadın ,çocuk ihtiyar demeden top yekün siyonist işgale direnen Filistin halkı yardımlarından dolayı bir kavme teşekkür ederken size ne oluyor da yumuşak minderlerinizde oturup çayınızı kahvenizi içerken yardım edicilere sövgü partileri düzenliyorsunuz? Sayın İsmail Heniyye ve Filistin direniş gruplarından daha mı Filistinli’siniz? Her gün şehid cenazesi kaldıran bir halktan daha mı yiğitsiniz ? Yaralılarına ilaç bulamayan, bombalanmış evini onaramayan ama onuru hiç hasar almamış Filistinli müslümandan daha mı mertsiniz ? Üç günlük yat keyfi için özkaynaklarını batı dünyasına peşkeş çeken hainler ve beş kuruşluk uyduruk ideolojileri için Filistin davasını kullanan gazeteci görünümlü ahmaklık üreticileri sahi siz kimsiniz ?
Abdullah Mesud / Tevhidhaber