Ülkücü İle Maocu Nasıl Yanyana Geldi

Ülkücü İle Maocu Nasıl Yanyana Geldi

Ülkücü İle Maocu Nasıl Yanyana Geldi, Beyin Jimlastiğini Vakit Yazarı Yaptı...


A. İhsan Karahasanoğlu / Vakit

Avukatlar Günü'nde savcının ne işi var?

Dün “Avukatlar Günü” idi..
Ve Türkiye’nin birçok ilinde baroların düzenlediği etkinliklerle Avukatlar Günü kutlandı.
Ama nasıl?
Savcıları konuk ederek!
Kimi Yargıtay Savcısı’nı konuk etmiş. Kimi emekli başsavcısını!
Meslektaşlarım adına utandım. Sanki Avukatlar Günü’nde konuşacak avukat yokmuş da, savcıları bulmuşlar, onları konuşturuyorlar!
Ve üstelik de, avukatlar çılgınca alkış tutuyorlar!
Dünyanın sonu mu geldi ne?
Avukatlar ve savcılar, adeta birbirlerinin zıttı iki meslek grubudur..
Birbirlerinin düşmanı olmasalar da, birbirleriyle yarış içindedirler..
Savcı iddia eder.
Avukat da savunur..
Ama dün törenlerde gördük ki, savcılar konuşuyor, avukatlar alkışlıyor.. Konuşan tek tük avukat da, savunmanın önemini anlatacağına, YargıtayBaşsavcısı’nın kapatma davasındaki iddialarını alkışlıyor!
Garip bir durum..
Kolay kolay çözülemeyecek kadar derin sırlar barındıran bir durum..
“Bu nasıl bir iştir” diye kendi kendime düşünürken, ta hafta başında yazmayı düşündüğüm ama daha somut konular ortaya çıkınca ertelediğim bir konu aklıma geldi..
Arşimet’in hamamdan “Buldum buldum” diye, koşa koşa çıktığı gibi, ben de kendi düşünce dünyamda “buldum buldum” diye kendimi rahatlatacak sırrın şifresine ulaştım..
Neydi o konu? Neydi o şifre?
Oral çalışlar’dan Erol Mütercimler’e, Bedri Baykam’dan ümit Zileli’ye kadar televizyonlarda izliyor, gazetelerde yazıları okuyorsunuz.. Terör örgütü sanığı olarak gözaltına alınan İlhan Selçuk’u savunmaya çalışan herkeste aynı cümle tekrarlanmıyor mu: “Ergenekon soruşturması ciddi değil. Sanıklara baktığınızda, birbiri ile hiç ilgisi olmayan insanlar bir arada imişler gibi gösteriliyorlar.. İlhan Selçuk ile Veli Küçük’ün, Sami Hoştan’ın ne işi olabilir? Bunlar birbirlerine zıt insanlar. Suçlamalar tamamen hayali..”
Gerçekten de öyle gibi görünüyor(du) değil mi?
Bir solcu ile, bir milliyetçi paşanın ne işi olabilir?
ömrü gazetecilikle geçmiş bir düşünce adamının, derin devlet oluşumu bir örgütün sanıkları ile, kumarhane sahiplerinin bulunduğu yapılanma ile ne işi olabilir?
Başörtünün yasak olmasını isteyen bir gazeteci ile başörtü serbestisi için(!) cinayet işleyen bir avukat aynı yapı içinde nasıl olabilir?
Daha somut söyleyelim, Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi, Cumhuriyet gazetesine bomba atanlarla aynı örgüt içinde nasıl olabilir?
İşte kritik nokta bu!
“Mümkün değil.” “Aklın almayacağı bir iş bu..”, “Olamaz, olması düşünülemez bile..” diye itirazda bulunuyorsunuzdur siz de..
Susurluk kazasında, arabanın içindekileri hafızama sabitlemesem, ben de sizinle aynı şaşkınlığı yaşardım..
Ama hatırlayın bakalım, Susurluk kazasında Mercedes’in içinde kimler vardı?
HüseyinKocadağ..
Abdullah çatlı..
Sedat Bucak..
Birisi, 12 Eylül öncesinde, milliyetçi polislere karşı solcu polislerin kurduğu POLDER’in önemli isimlerinden Hüseyin Kocadağ.. 6 defa polislikten atılıp, mahkeme kararı ile göreve dönen, hatta sol örgütlerle irtibatı bile ileri sürülen polis müdürü.. Tüm olumsuz siciline rağmen, gelip İstanbul’da Terörle Mücadele Şubesi’ne müdür yapılan bir solcu polis!
İkincisi, ülkücülerin en radikali.. 12 Eylül öncesinde solculara karşı katliamla suçlanan, bu sebeple devletin aradığı bir isim..
üçüncüsü ise, PKK’ya karşı ailesiyle birlikte devletin safında mücadele ettiği ileri sürülen bir milletvekili..
Haydi diyelim ki, üçüncünün ilk ikisi ile çatışan bir özelliği yok.. Milletvekilinin, kaçak bir kişi ile birlikteliğinden başka..
Ama solcu polis müdürü ile, aranan ülkücü şahısın birlikteliğini nasıl izah edebilirsiniz?
Siz izah etseniz de, edemeseniz de, Hüseyin Kocadağ ile Abdullah çatlı aynı arabada çıktılar.. Yüz defa söyleseniz, binlerce delil getirseniz, gözümüzle görmedikten sonra inanmazdık, inanamazdık bu gerçeğe.. Ama gözlerimizle gördük işte..
Kimin aklına gelebilir ki?!
İlhan Selçuk’un, sağ milliyetçilerle, Susurlukçularla bir araya gelemeyeceğini iddia edenler de, önce Susurluk kazasında, Mercedes’in içindekileri hatırlayıp, söylesinler: “O birlikteliği tahmin edebilir miydiniz?”
Bugün; maocu olarak tanıdığımız Doğu Perinçek ile, Türk Milliyetçisi olarak bilinen Veli Küçük’ün aynı fotoğrafta yer alması, Susurluk kazasında gördüğümüz fotoğrafı hatırlatıyor bize..
Susurluk’taki ilginç birlikteliği..
Birbirine düşman olanların birlikte işbitiriciliğini..
Anlamını kestiremediğimiz diğer birliktelik de; Avukatlar Günü’ndeki savcılara gösterilen büyük ilgi!..
Bizim bildiğimiz, Avukatlar Günü, avukatlarla kutlanılırdı. Ne hikmetse, şimdi savcılarla kutlanılıyor..
Aynen, kanun kaçağı ile, onu yakalamakla görevli polisin Susurluk’ta bir arada olduğu gibi..
Derin işler.. Derin ilişkiler!