"Ümmetin Birliği"
Milli Gazete köşe yazarı Ali Haydar Haksal, "Ümmetin Birliği" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Haksal, "Müslümanlar açısından asıl sorun, muhafazakârlığa, Kemalizm’e, ulusalcılığa ve ırkçılığa dönüşmeleri oldu" dediği yazısında, bu sürece götüren yapı taşlarını ve temel saikleri inceleyerek İttihatçı ruhun dün olduğu gibi bugünde gelip merkeze oturduğunu ve bu ruhun ırkçılığa doğru kayışı hızlandırdığını belirtti ve "Müslümanlar İslâm milletinde bütündürler. Hiçbir bir ırkın, kişi ve çevrenin üstünlüğünden söz edilemez." ifadelerini kullandı.
Yazının tamamı şu şekilde:
Müslümanların içinde bulunduğu ütopik bir durumdan söz ediyoruz. Ütopyalar insanın gelecek düşüncesi ve hayali. Olmaz diye bir şey yok. Önemli olan zorlukların başarılması.
Zor bir hayal değil bu, insan teki olarak iki milyarı aşan Müslüman var yeryüzünde. İki Müslüman bir araya gelince birlikteliğin ilk adımı atılmış olur. Olması gereken ilk adımın atılması. Sevgili Efendimiz en zor zamanda bir başına attı ilk adımı. Müslümanların her biri Sevgili Efendimizin ümmeti ve halifesi. Mümin olma sorumluluğunu taşıyan her Müslüman’ın yükümlülüğüdür. Birden fazla insan bir araya geldiklerinde birini lider seçerler. İster buna imam densin ister lider fark etmez.
Müslümanların asıl sorunu dağınıklıkları, çok parçalı oluşları. Parçaların bütünleştirilmesi atılacak olumlu bir adıma bağlı.
Tanzimat sonrası Müslümanların yabancılaşmaları, kendine ait olan kavramlarla değil de önerilenlere uymaları kaosun asıl başlangıcı. Ve tabii en büyük sorun da ırk duygusunun öne çıkması. İttihat ve Terakki ile bu durum kökleşti. Selanik, Kahire öncü merkezler oldu. Tanzimat aydınlarının öncüleri ile İttihat ve Terakki mensuplarının büyük çoğunluğu mason. Irkçılık onlarla başlıyor. Devlet’in çöküş ve dağılış süreci de bunların öncülüğünde oluyor. Çünkü Büyük Devlet’in çok unsurlu, ırklı oluşu için en büyük tehlike. Devlet’in uzun ömürlü oluşu adalet özlü oluşu. Hak ve adalet insanlık için en gerekli durum.
Altı yüz yılı aşkın ümmeti derleyen, toparlayan, yöneten Yüce Devlet’in elbette ki iç sorunları vardı, olması da doğal. Ancak, yıkılışın asıl nedenleri önceliğimiz. Bugünün baş sorunu da bu.
Müslümanlar İslâm milletinde bütündürler. Hiçbir bir ırkın, kişi ve çevrenin üstünlüğünden söz edilemez.
İttihatçı ırkçı ruh günümüzde ne yazık ki gelip merkeze oturdu. Müslümanların birlikte olmasını sağlayacak hamlelerin önü kesildi. İslâm bilincindeki mücadele büyük bir mesafe kat etmişken başka alanlara doğru evrildiler. Yabancı kavramlarla tanımlanmanın getirdiği sonuçlardır bunlar. Kültürel ve siyasal mücadele kırılmaları oluşturan kavramsal oluşlara kendini uyarlama baş neden. Avrupalıların Hıristiyan Demokrat, sosyalist, Marksist, sağ ve sol, muhafazakâr partileri ve oluşları var ise neden bizde de benzerleri olmasın? Oldu da.
Sürekli bir evriliş ve dönüşüm yaşıyorlar. Kimi kavramlar çekiciliklerini yitirdi, kimi başka alanlara kaydı.
Müslümanlar açısından asıl sorun, muhafazakârlığa, Kemalizm’e, ulusalcılığa ve ırkçılığa dönüşmesi oldu. Irkçılık baş döndürüyor. İslâmcılık iddiasından ırkçılığa geçiş asıl düşündüren yan. Bugünün ırkçılarının ittihatçılarınkinden hiç farkları yok. Ümmetin önündeki en büyük engel. Müslümanların bir araya gelişleri giderek zorlaşıyor.
Müslümanlar ipotek altında. Özellikle petrol ve kimi kaynakları olan uluscuklar. Korku ve endişeden teslim oluyorlar.
Müslümanlara öncülük edeceklerin sayısı giderek azalıyor. Öncü düşünürlerin şu kaotik ortamda bir kasaba siyasa adamı kadar bir değeri yok. Sırdan biri öncüleri, düşünürleri aşağılıyor, tiye alıyor, hakaret ediyor.
Asla karamsar değiliz. Sahih ve hakiki Müslümanlar yeryüzünde var oldukça umudumuz tükenmeyecek. Özü ve ruhu bozulmayan Kur’an ile sünnet var oldukça ütopyamız ve hayallerimiz sönmeyecek.
Sorunlarımızı ve dertlerimizi kedimize dert edindikçe, çabaladıkça elbette ki karşılık bulacak. Biliriz ki atılacak düşünce tohumlarının da günü gelecek.
Tek derdimiz: İslâm milletinin bütünlüğü, Müslümanları bir araya getirecek bir çatı devletleri -AB gibi-, kardeşlik bilinci ve ruhu ile İslâm ümmeti bilincinin yeniden oluşumu. Dünyevi ve gündelik çıkarların ötelenmesiyle bu durum başlar.