Abdurrahman Dilipak
Unuttuğumuz bir şey yok mu?
“Allah”ı ve “Ahiret günü”nü unuttuk sanki. Ormanlar yanarsa ağaç dikeriz, yanan evlerin yerine TOKİ daha iyisini yapar, evlerini yeni mobilyalar ve beyaz eşyalarla donatırız. Söylememiz gerekenler bunlardan ibaret mi?
Tamam, bunları yapalım da, sanırım başka bir şeyi ıskalıyoruz. Başımıza gelen bu felaketlerin bir sebebi olmalı ve bizim bu süreçte yapmamız gerekenler, yani sorumluluklarımız.
Mesela “İnni küntü minezzalimiyn” demek aklımıza gelmiyor. Yani “kendimizi değiştirmek”, “ben nerede yanlış yaptım” demek.
Sınıfta kaldık, sınıfta!
Al sana Suriyeliler, Afganistanlılar, Somalililer.
20 yıldır iktidarız. Suriye gerçeğini gençlere anlatamadık. Onlar Suriye gerçeğini “göçmen”den ibaret sanıyorlar. 100 yıl önce tek devlet olduğumuzu bilmiyorlar. Sınırın bu yanı ile öbür yanının aynı olduğunun da farkında değiller. Torosların güneyinin “Haleb”e bağlı olduğunu da bilmez çoğu kimse.
Kur’an’a bakan var mı, kitap “yurtlarından çıkartılanlar” hakkında. Ya da hani “yolda kalmışlar, dullar, yetimler, yoksullar” Allah’ın emaneti idi. Eğer biz onlar için bir iyilik yaparsak, Allah o şeyin karşılığını bize on katı, 100 katı, hatta 700 katı ile geri verecekti. Hani bu “Allah’a borç vermek”ti. Hani “bir sadaka bin musibeti def ederdi”.
Siyasiler ve toplum olarak kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz. Allah kitabında “öfkeni yut” der. Bilirim “öfke baldan tatlıdır”. Ve yine bilirim “Aşk ve öfke aklı zail eder”. Öfkesine yenilmiş akıl tehlikelidir. Ve sonunda öfkeyle kalkan, zararla oturacaktır.
Evet, rıza yolunda yarışalım masiyette değil. Rıza yolunda koşanlar “bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever. Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler.
Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki?
Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. “İlâhî emirlere yapışanlar, bollukta da, darlıkta da, sevinçli zamanlarında ve kederli anlarda da, refah günlerinde ve ekonomik darboğazlardan geçerken de, Allah için, karşılık gözetmeden, gönüllü harcayanlardır, öfkelerini yutanlardan” olalım inşallah.
Gökte ve yerde olanlar “Allah’ın ayetleri ve şearindendir”.
Ve onlar gökte ve yerde olanı etkiler ve etkilenirler. Yağmur bir rahmettir, gazaba da dönüşür.
Rüzgâr da öyle. Eğer Cebrail aleyhisselamın getirdiğine inanmazsanız, İsrafil aleyhisselam Azrail aleyhisselamla birlik olduğunda yer depreşir, gökten taş yağar başımıza, şimşekler ölüm kusar, çekirgeler ve daha birçok haşerat başımıza musallat olur, hastalıklar yakamıza yapışır.
O virüslerin, bakterilerin, çekirgelerin, sincapların, arıların, kuşların ve kelebeklerin de Rabbi Allah’tır.
Biz ahirzaman peygamberinin ümmetiyiz. Bakın yaşadığımız zaman fitne zamanıdır. İrtidat zamanıdır. Mümin yatılıp kâfir uyanılan bir zaman. O gün gök, dönerek sallanmadan (52/Tûr 9) Ve dağlar bir yürüyüşle yürümeden. (52/Tûr 10).
Aklımızı başımıza alalım.
O günü, yalanlayanların vay hâline! (52/Tûr 11) ve Veyl olsun o namaz kılanlara! (107/Maûn 4) Onlar ki namazlarında gaflet içindelerdir. (107/Maûn 5), Onlar, riyakâr kimselerdir. (107/Maûn 6), Ve onlar, insanların gündelik yardımlaşmalarına dahi engel olurlar. (107/Maûn 7)
Biz, insanları azabın kendilerine geleceği günle uyarmaya devam edelim! Ve şüphesiz ki Allah’ın azabı, can yakıcı azabın ta kendisidir. (15/Hicr 50). Muhakkak ki onlardan öncekiler de tuzaklar kurdular. Allah onların evlerini temelden yıktı, üstlerindeki tavan başlarına çöktü ve azap onlara hiç ummadıkları bir yerden geldi. (16/Nahl 26) Kötülükleri (yapabilmek için) tuzak kuranlar, Allah’ın onları yerin dibine geçirmesinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın kendilerine gelmesinden emin mi oldular? (16/Nahl 45).
Ya da (mallarını, canlarını, amellerini eksilte eksilte onları) korku içerisindeyken yakalamasından (emin mi oldular)? Şüphesiz ki senin Rabbin, (şefkatli olan) Raûf, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (16/Nahl 47).
“Allah’a yemin olsun ki, senden önceki ümmetlere de (resûller) gönderdik. Şeytan amellerini onlara süslü gösterdi. O, bugün de onların velisidir/dostudur. Onlara can yakıcı bir azap vardır.” (16/Nahl 63)
Korku ile umud arasında bir yerde duralım. Azabı vadilerine yönelen bir bulut erken bir sevince sebeb olsa da sonu hüsran olabilir. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır da olabilir. Aksine o bulut, içinde can yakıcı bir azap olan rüzgâr da olabilir. (46/Ahkâf 24)
Aslında bizim, Müslümanlığımızı yeniden bir gözden geçirmemiz gerek. Aslında bu yangınlar, sel baskınları, CoVID belası, Great Reset, NeuraLink, internet, mRNA’sı, yerlisi-millisi ile aşı rezaleti, düşünüp aklımızı başımıza toplamak için bir vesile olabilir mi?
Yoksa geliyorum diyen bir azabın ilk işaretleri mi bunlar!
Her iki halde de Allah’ın ipine tutunanlar kurtulacaklar.
Bir de bu durum “Global Reset” ve “NeuraLink”, “Trans Humanizim“ çerçevesinde bütün dünyada ölüm, ahiret, savaş, din, ahlak, gelenek, uluslararası düzen, demokrasi, özgürlük, adalet, barış, çevre gibi konularda ciddi bir hassasiyet oluşturdu.
19.YY sonunda oluşturulan kavram ve kurumlarla yeni dünyanın açıklanmasının mümkün olmadığı, bu bilim, siyaset, düzenle geleceğin inşa edilemeyeceği görüldü. Şimdi bu insanlarla evrensel bir erdemliler hareketi oluşturabiliriz. Ve doğuda ve batıda yeni bir “İslami uyanış ve diriliş” hareketine, yeni bir “ihya ve inşa” hareketine dönüşebilir.
Bu mümkün. Bu karanlığın en koyu anında, dünyada umutsuzluğun zirve yaptığı bir zamanda yed-i beyzanın elimizden tutması için önce Allah’ın yardımının bize ulaşması önünde perde olan iş, söz, mal, para, makam, dostlardan uzaklaşalım.
Yoksa halimiz yaman.
Gelecek günler geçen günleri aratabilir.
Eğer gazabı hak etti isek, yakılan ormanların yerine fidan dikerek, yanan yıkılan evlerin yerine TOKİ’nin yenisini yaparak, evlere yeni, eskisinden daha iyi beyaz eşya ve mobilyalar yerleştirerek gazaba karşı direnemeyiz.
Elbette ağaç da dikeceğiz, zarar görenlere de yardım edeceğiz, afete karşı da tedbirler alacağız.
Ama haramdan, cahillikten ve zulümden vazgeçeceğiz. Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağız.
Yoksa halimiz yaman!
Selam ve dua ile.