Ürdün’deki Çalkantılar
Ahmet Varol, Yeni Akit’teki köşesinde Ürdün’de meydana gelen gelişmeleri değerlendirmiş.
Ahmet Varol’un Yeni Akit’teki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (07 Haziran 2018) yazısı şöyle:
Ürdün’deki Çalkantılar
Ürdün normalde kendi ayakları üstüne durabilen bir ülke değildir. Dışarıdan gelen yardımlara ve desteklere ihtiyacı var. Özellikle Saddam döneminde Ürdün üzerinden ihraç edilen Irak petrolünün hattının kesilmesinden sonra dış desteğe ihtiyacı daha da arttı. Suriye’deki savaş yüzünden bu ülkeden Ürdün’e de pek çok kişi iltica etti. Ürdün’ün kendi imkânlarıyla bu mültecileri barındırması kolay değildi. Dışarıdan yardım yapılmasını bekliyordu. Fakat beklediği yardımlar gelmedi.
Arap dünyasında ablukacı bloğu oluşturan ve başını Suudi Arabistan’ın çektiği dört ülke Katar’a abluka uygulanması konusunda Ürdün’ün de kendilerine destek vermesini istemişti. Fakat Ürdün, Katar’la ekonomik ilişkilerini kesmemeyi tercih etti. Bunun üzerine Suudi Arabistan ve BAE, Ürdün’e yardımlarını büyük ölçüde kesti.
Mısır’da yaşanan olaylar esnasında Mısır’dan Ürdün’e doğalgaz nakleden boru hatları sabote edildi. Bu yüzden Ürdün, doğalgazını farklı yollardan temin etmek zorunda kaldı. Ürdün yönetimi Mısır doğalgazının boru hattının sabote edilmesi sonrasında yapılan düzenlemelerin ve doğalgaz temini işlemlerinin kendilerine dört milyar dinar yani bugünkü değerle 5 milyar 650 milyon dolar ek külfet getirdiğini açıkladı.
Bazı yorumcuların tespitlerine göre ABD aynı zamanda, “yüzyılın anlaşması” olarak yutturulmaya çalışılan ve gerçekte Filistin üzerindeki gayri meşru siyonist işgali meşrulaştırmayı amaçlayan anlaşma planına Ürdün’ün tam destek vermesini istiyor. Gerçi Ürdün Filistin davasına sahip çıkma konusunda iyi bir puana sahip olmasa da halkının en az yarısının Filistin asıllı olması ve bütün halkın da Filistin davası konusunda duyarlı olması ülke yönetimini, Filistin davasını tamamen tarihe gömmeyi ve siyonist işgalin kazıklarını sağlamlaştırmayı amaçlayan böylesine sinsi bir anlaşmayı olduğu gibi onaylama konusunda da tereddüde yöneltiyor.
Bu gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalan ülkenin dış borç yükü ise belini burkuyor. IMF, dış borç yükünü hafifletmesi için güya bir rapor sundu ve başbakanlığını Hani El-Mulki’nin yaptığı hükümet IMF’nin hep çalkantılara yol açan reçetelerinden birini uygulayarak bazı önemli tüketim maddelerinin fiyatlarını artırdıktan sonra yeni bir gelir vergisi yasası hazırlayarak milletvekilleri meclisine gönderdi. Hani El-Mulki yaptığı açıklamada ekonomik reform politikalarının yüzde yetmişini uyguladıklarını, gelir vergisi usûlünde değişiklik yapan yasanın kabul edilmesi durumunda gelecek yılın ortalarında güvenli karaya çıkmalarının mümkün olabileceğini söylüyordu.
Fakat yeni vergi yasası ülkede ciddi tepkilere ve protestolara neden oldu. Sadece başkent Amman’da değil ülkenin birçok ileri gelen şehrinde protesto gösterileri düzenlendi. Göstericiler hükümetin istifasını talep ettiler.
Halkı bütün bu gösterilere sevk eden sadece yeni vergi yasası değildi. Hükümetin 2017 ve 2018’de bazı önemli tüketim maddelerine ek vergi uygulaması sebebiyle birçok ürünün fiyatının artmasının da bunda önemli rolü olmuştu. Yeni vergi yasasının hazırlanıp Meclis’e gönderilmesi bardağı taşıran miktarı oluşturdu.
Hükümetin bu protestolara direnmesinin sakıncalı sonuçlar doğurabileceğini gören Kral II. Abdullah, Başbakan Hani El-Mulki’yi çağırarak onun hükümetinin istifasını istedi. Ardından Kral halka hitaben konuşma yaparak halkın haklı olduğunu ama ülkenin de zor bir dönemden geçtiğini ya bir çıkış yolu bulmak ya da bilinmeze doğru yol almak gerektiğini dile getirdi. Yeni hükümeti kurma görevini de El-Mulki’nin hükümetinde Eğitim ve Öğretim Bakanı olarak görev yapan Ömer Er-Rezzaz’a verdi.
Kralın devreye girmesinden sonra sendikalar genel grev kararlarından vazgeçtiler. Ancak henüz Ürdün’ün tam olarak düzlüğe çıktığı söylenemez.