VADEDİLEN MESİH HAKKINDAKİ HADİSLER
Vaadedilen Mesih'in, Kur'ân-ı Kerim ile hiç ilgisi yoktur. Bu mevzû sadece hadislere aittir. Şimdi, bir Mesih'in geleceğini kabul eden bir kişi hadisleri kabul etmelidir, hadisleri kabul etmemek demek o Mesih'in gelişini de önemsememek demektir.
1. Hz. Ebû Hüreyre rivayet ediyor: Rasûlullah bir defasında buyurdular: "Elinde canım olan Zât'a yemin ederim, Meryem oğlu mutlaka adil bir hükümdar olarak size gelecektir. O zaman o haç'ı kıracak ve domuzu öl- dürecektir14[7]. Savaşa son verecektir" (Başka bir rivayette harp yerine cizye kelimesi kullanılmıştır, yani cizyeyi kaldıracaktır15[8]. Ve mallar öylesine bollaşacak ki, bunları kabul eden bulunmayacaktır. Ve öyle bir duruma gelinecek ki, insanların Allah'a bir secde etmeleri, kendilerine her şeyi unutturacaktır). (Sahih-i Buhari, Kitab-ü Ehâdis-il Enbiya, bölüm: Îsa İbn Meryem'in inişi; Müslim, Hz. Îsa'nın dünyaya gelişiyle ilgili bölüm; Tirmizî, Fiten bölümü, Hz. Îsa'nın gelişiyle ilgili kısım; Müsned-i Ahmed, rivayet eden: Ebu Hureyre).
2. Ebû Hureyre'nin bir başka rivâyeti şöyledir: "Îsa İbn-i Meryem dünyaya gelmedikçe kıyamet olmayacaktır". Bu cümleden sonra yukarıdaki hadis geçiyor. (Sahih-i Buhari; Kitab'ul Mezâlim, Kesr'us Salib bölümü, İbn Mâce, Kitab'ul Fiten, Deccâl fitnesi bölümü).
3. Hz. Ebû Hureyre rivayet ediyor ki, Hz. Muhammed (a.s.) şöyle buyurdular: "Aranıza Meryem oğlu (Îsa) gelince siz nasıl olacaksınız? Ve imamlarınız o zaman sizlerden olacaktır"16[9]. (Sahih-i Buhari, Kitap: Peygamberlerin hadisleri, Îsa'nın inişi bölüm; Müslim).
4. Hz. Ebû Hureyre'nin rivâyetine göre, Rasûlullah (a.s.) bir defasında şöyle buyurdular: "Îsa İbn-i Meryem dünyaya gelecek, domuzu öldürecek, haçı yok edecektir. Ve O'nun için namazlar toplanacak ve O, o kadar mal ve mülk dağıtacak ki, onları alacak kimse ortaya çıkmayacaktır. Ve O haracı durduracak ve Ruha17[10] mevkiinde konaklayıp hac ve umre edâ edecektir, ya da ikisini birleştirecektir"18[11] Rivayet edenin bu hususta biraz şüphesi vardır. (Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre'nin rivayetleri, Müslim, Kitab’ul Hac ve Kur'ân ile ilgili bölüm).
5. Hz. Ebû Hureyre rivayet ediyor: (Deccâl'ın ortaya çıkışından bahsettikten sonra Rasûlullah buyurdular): "Müslümanlar onunla (Deccâl) savaşmaya hazırlanırken, saflar düzenlerken ve namaz için tekbir getirirken, Meryem oğlu Îsa dünyaya gelecektir. Ve namazda kendilerine imamet edecektir. Ve Allah'ın düşmanı, (Deccâl) O'nu görür görmez, tuzun suda eridiği gibi eriyecektir. Eğer Îsa (a.s.) Onu kendi haline bıraksa, eriyip gidecektir. Ama, Allah onu Hz. Îsa'ya öldürtecektir ve Îsa onun kanma buladığı mızrağını Müslümanlara gösterecektir. (Mişkat, Kitab'ul Fiten, Bölüm: el-Melâhim, Müslim'e atfen).
6. Hz. Ebu Hüreyre, rivayet ediyor, Rasûlullah şöyle buyurdular: "Ben'imle O'nun (Hz. Îsa) arasında herhangi bir nebi yoktur. Ve kendisi dünyaya gelecektir. Öyleyse, O'nu gördüğünüz zaman tanıyacaksınız. O orta boylu, pembe tenli, sarı renkli elbise giymiş olacaktır. Başındaki saçlar sanki onlardan su damlayacakmışçasına ıslak gibi olacaktır, halbuki onlar ıslak değildirler. İslâmiyet için başkalarıyla savaşacak, haçı parçalayacak, domuzu öldürecek ve cizyeyi ortadan kaldıracaktır. Ve Allah . O'nun zamanında, İslâmiyet'ten başka bütün din ve mezhepleri ortadan kaldıracaktır. Ve O Mesih, Deccâl'i öldürecektir. Dünyada 40 yıl kalacak ve sonra vefat edecektir ve Müslümanlar O'nun cenaze namazını kılacaklardır. (Ebu Davud, Kitab'ul Melâhim, Deccâl'in çıkışıyla ilgili bölüm, Müsned-i Ahmed, rivayet eden: Ebu Hureyre).
7. Hz. Câbir bin Abdullah diyor ki, ben Rasûlullah (a.s .)'tan duydum ki: "... Meryem oğlu Îsa dünyaya gelecektir. Müslümanların imamı O'na diyecektir ki, buyurun namazı siz kıldırın, fakat O cevap verecek, hayır siz birbirinizin imamısınız. Hz. Îsa, bunları, Allah'ın bu ümmete verdiği şan-ü şerefi bilerek söyleyecektir" (Müslim Meryem oğlu Îsa'nın inişiyle ilgili bölüm, Müsned-i Ahmed, Câbir bin Abdullah'ın rivayetleri).
8. Câbir bin Abdullah (İbn-i Sayyâd olayıyla ilgili olarak) rivayet ediyor ki, Ömer bin Hattab bir defasında dedi ki, Ya Rasûlullah, bana izin verin, ben onun kafasını uçurayım. Bunun üzerine Rasûlullah (a.s.) buyurdular, "eğer bu şahıs, (Deccal) bahsettiğimiz insansa, onu siz değil Îsa İbn-i Meryem öldürecektir. Ve eğer bu o şahıs değilse, o zaman siz taah- hütlü kişilerden (zımmiler) birini öldürme hakkına sahip değilsiniz" (Mişkat, Bâb'ul Fiten, İbn-i Sayyâd hikâyesi, Şerh-i Es-Sünne-i Beğavi'ye atfen).
9. Câbir bin Abdullah rivayet ediyor ki, Hz. Rasûl-i Ekrem (a.s.) dedi ki, (Deccâl'in hikâyesini anlatırken) "O zaman Meryem oğlu Îsa birden bire Müslümanlar arasına çıkacaktır. Sonra namaza kalkılacak ve O'na denilecek ki, Ey Ruhullah, ileriye hareket ediniz'. Fakat O diyecek ki, 'hayır sizin imamınız önümüze gelsin ve namaz kıldırsın...’ Sabah namazını kıldıktan sonra Müslümanlar Deccâl ile savaşmaya çıkacaklardır. Buyurdular ki, o kezzab (Deccâl) Hz. Îsa'yı görünce tuzun suda eridiği gibi eriyecektir. Daha sonra (Îsa) onun yanına yaklaşacak ve onu öldürecektir. Ve öyle bir vaziyet meydana gelecektir ki, ağaçlar ve taşlar sesleneceklerdir. 'Ey Ruhullah, bu Yahudi arkamıza saklanmıştır’. Deccâl'in taraftarlarından hiçbiri sağ kalmayacaktır. Hz. Îsa bunlardan hepsini kılıçtan geçirecektir". (Müsned-i Ahmed, Cabir bin Abdullah'ın rivayetleriyle ilgili bölüm).
10. Hz. Nevvâs bin Sem'an Kılabi (Deccâl'in hikâyesini anlatırken) şöyle der: Bu arada, Deccâl bunları yaparken, Allah, Meryem oğlu Îsa'yı gönderecektir ve O Suriye'nin doğu kesiminde, beyaz minarenin yanında, sarı renkli iki elbise giymiş vaziyette iki meleğin kanatları üzerinde dünyaya inecektir. O başını aşağıya eğdiği zaman sanki saçlarından su akıyor gibi olacaktır. Başını kaldırdığı zaman da inci gibi damlalar düşecektir. Nefesinin havası ulaştığı ve gözlerinin gördüğü yere kadar bütün kâfirler ölecektir. Daha sonra Meryem oğlu, Deccâl'in peşine düşecek ve Lod19[12] kapısında ona yetişip onu kat edecektir". (Sahih-i Müslim, Deccâl ile ilgili bölüm; Ebû Davûd, Kitab'ul Melâhim, Deccâl'ın çıkışı bölümü; Tirmizî, Fiten bölümleri, Deccâl kısmı; İbn Mâce, Kitab'ul Fiten, Deccal bölümü).
11. Abdullah bin Amr bin As diyor ki, Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurdular: "Deccâl, ümmetimden çıkacaktır ve 40 (gün mü, ay mı, yıl mı)20[13] dünyada kalacaktır. Daha sonra Allah, Meryem oğlunu gönderecektir. O'nun yüz hatları, Urve bin Mes'ud (bir sahabe) gibi olacaktır. Deccâl'i takip edecek ve öldürecektir. Duha sonra yedi yıl İnsanlar öylesine birbirine kaynaşmış olarak yaşayacak ki, iki kişi arasında bile herhangi bir fikir ayrılığı olmayacaktır" (Sahih-i Müslim, Deccâl ile ilgili bölüm).
12. Huzeyfe bin Esid el-Gifârî diyor ki, bir defasında Rasûlullah (a.s.), toplandığımız yere geldiler. Biz o sırada aramızda konuşuyorduk. Hz. Peygamber bizim ne konuştuğumuzu sordular. Dedik ki, kıyametten bahsediyorduk. Buyurdular ki, "kıyamet, 10 tane işaret olmadan gelmeyecektir. Sonra bu 10 işareti şöyle sıraladılar: 1) Duman, 2) Deccâl, 3) Dâbbet'ul Arz21[14], 4) Güneşin batıdan doğması, 5) Meryem oğlu Îsa'nın inişi, 6) Ye'cuc ve Me'cuc, 7) Üç büyük toprak kayması, biri Doğu'da 8) Diğeri Batı'da 9) Bir üçüncüsü de Arap yarımadasında ve 10) Sonuncusu Yemen'de çıkacak ve insanları soluk soluğa mahşere götürecek büyük yangın. (Sahih-i Müslim; Kitab-ul Fiten ve Eşrât-üs Saat. Davûd; Kitab-ul Melâhim, Emârât-üs Saat bölümü).
13. Hz. Peygamber (a.s.)'in serbest bıraktığı (azat ettiği) kölesi, Sevbân'ın rivâyetine göre, Hz. Muhammed (a.s.) buyurdular ki, "Onları Allah cehennem ateşinden korumuştur. Birincisi, Hindistan'a yürümüş olan ordu, ikincisi, Meryem oğlu Îsa'nın yanında olacak ordu." (Nesâi, Kitab'ul- Cihâd, Müsned-i Ahmed, Sevbân'ın rivayetleri).
14. Mucemmi' bin Câriyet-i Ensari diyor ki, ben Hazreti Peygamber Efendimiz (a.s.)'den duydum, Meryem oğlu (Îsa) Deccâl'i Lod kapısında öldürecektir. (Müsned-i Ahmed, Tirmizî, Fiten ile ilgili bölümler).
15. Ebû Umâme Bahili (uzun bir hadiste) Deccâl'den bahsederken rivâyet ediyor ki: "Müslümanların imamı sabah7 namazını kılmak üzere tam ileriye çıktığı anda, Meryem oğlu Îsa onlara gelecektir. İmam geriye dönecek ve Îsa'nın ileriye gitmesini (imamlık yapmasını) isteyecektir. Fakat Hz. Îsa onun omuzlarına elini koyup, hayır namazı siz kıldırın, zira bu cemaat sizin için namaza kalkmıştır' diyecektir. Dolayısıyla, aynı İmam namaz kıldıracaktır. Selâm verildikten sonra, Îsa (a.s.) diyecektir ki, kapıyı açınız. Kapı açılacaktır. Orada Deccâl, 70 bin silahlı Yahudiyle karşılarına çıkacaktır. Fakat Deccâl, Hz. Îsa’ya bakar bakmaz tuzun suda eridiği gibi eriyecektir ve oradan kaçacaktır. Îsa ona diyecektir ki, Ben'de öyle bir darbe vardır ki sen hiç kurtulamazsın. Sonra onu Lod'un doğu kapısında yakalayacak ve Allah Yahudileri yenilgiye uğratacaktır... Ve yeryüzü Müslümanlarla tıpkı su dolu kap gibi dolacaktır. Bütün dünyanın kelimesi (kelime-i şahadet) aynı olacaktır ve Allah'tan başkasına ibadet edilmeyecektir" (İbn Mâce, Kitab'ul Fiten, Deccâl fitnesi bölümü).
16. Osman bin Ebu'l-As diyor ki, ben Rasûlullah (a.s.)'dan duydum, "Meryem oğlu Îsa sabah namazı sırasında dünyaya inecektir. Müslümanların lideri O'na diyecektir ki, "Ey Ruhullah, namazı siz kıldırın". O cevap verecektir, 'bu ümmetin insanları birbirinin reisidir'. Bunun üzerine Müslümanların lideri ileriye çıkıp namaz kıldıracaktır. Namazı kıldıktan sonra, Îsa muharebe etmek üzere Deccâla yürüyecektir. Deccâl kendisini görünce tunç gibi eriyecektir. Îsa (a.s.) kendi silahıyla Deccâl'i öldürecek ve onun taraftarları hezimete uğrayacak kaçacaklar fakat hiçbir yerde sığmak bulamayacaklardır. Hatta ağaçlar sesleneceklerdir: "Ey mü'min, bu kâfir buradadır" (Müsned-i Ahmed, Taberânî, Hâkim).
17. Semura bin Cündüb (uzun bir hadiste) Rasûlullah (a.s.)'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Sonra sabah vakti, Müslümanlara Meryem oğlu Îsa gelecektir ve Allah, Deccâl ile ordusunu hezimete uğratacaktır. Ta ki duvarlar ve ağaç kökleri haykıracaklardır, 'Ey mü'min, bu kâfir arkamıza saklanmıştır. Gel ve onu öldür' (Müsned-i Ahmed, Hâkim).
18. Umran bin Husayn tarafından rivayet ediliyor ki, Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Ümmetimden bir grup her zaman Hak'tan yana olup muhaliflere galip gelecektir. Nihayet, Allah Teâlâ (cc.) kararını verecek ve Meryem oğlu, Îsa (a.s.) dünyaya gelecektir" (Müsned-i Ahmed).
19. Hazreti Ayşe (r.a.) Deccâl ile ilgili şu rivayette bulunuyor: "Sonra, Îsa aleyhisselam inecektir ve Deccâl'ı öldürecektir. Bundan sonra, Îsa (a.s.) 40 yıl dünyada adil İmam ve adaletli hâkim olarak kalacaktır" (Müsned-i Ahmed).
20. Rasûlullah (a.s.)'ın azâd ettiği kölesi, Süfyene (Deccâl olayıyla ilgili olarak) rivâyet ediyor ki, "daha sonra Îsa (a.s.)
inecektir ve Allah Teâlâ, Deccâl'ı Afik22[15] tepesi yakınlarında öldürecektir" (Müsned-i Ahmed).
21. Hz. Huzeyfe bin Yemân (Deccâl'den bahsederken) diyor ki, "sonra Müslümanlar namaza kalkınca gözlerinin önüne Meryem oğlu Îsa gelecektir ve O Müslümanlara namaz kıldıracaktır. Selâm verildikten sonra, oradakilere diyecek ki, benimle bu Allah'ın düşmanı arasından çekilin.... ve Allah, Deccâl'in taraftarlarına Müslümanları musallat edecektir. Ve Müslümanlar onları iyice dövecek ve hırpalayacaklardır. ta ki, ağaç ve kayalar haykıracaklar, 'Ey Abdullah, ey Abdurrahman, ey müslüman, bak işte bir Yahudi, vur ona'. Böylece Allah onları mahvedecektir ve müslümanlar galip gelip, haç'ı parçalayacak, domuzu öldürecek ve cizye'yi durduracaklardır." (Müstedrek-i Hâkim, Sahih-i Müslim'de de bu hadis özelle anlatılmıştır. Hâfız İbn Hacer ise "Fethul Bâri"de cilt 6, s. 450'de bu hadisin doğru olduğunu beyan etmiştir).
Yukarıdaki 21 hadis, 14 sahabe tarafından doğru ve güvenilir kaynaklara dayanılarak en geçerli ve en güvenilir Hadis kitaplarında kaydedilmiştir. Gerçi bunların dışında da pek çok hadislerde Hz. Îsa (a.s.) ve Deccâl'den bahsedilmiştir. Fakat konuyu dağıtmamak ve gereksizce uzatmamak için yalnız bu hadisleri nakletmeyi uygun bulduk.
Bu Hadisler Neyi İspatlıyor?
Bu hadisleri okuyan herkes herhangi bir "Vaadedilen Mesih", "Mesil-i Mesih" (Mesih Benzeri) veya "Bürûz-u Mesih'den ne açıkça, ne ima yoluyla bahsedilmediğini görmüş olacaktır. Ayrıca, bu hadisler, çağımızda bir kişinin bir kadının batınından ve bir erkeğin sperminden doğup, "Hz. Seyyidina Muhammed Mustafa (a.s.)'nın geleceğini haber verdiği Mesih benim" diyerek ortaya atılmasına da imkân bırakmamışlardır. Bu hadisler, açık sözler ve bariz ifadelerle, bundan 2.000 yıl önce babasız, Meryem'in batınından doğan Îsa (a.s.)’ın tekrar dünyaya geleceğini belirtmektedirler. Burada, Hz. Îsa'nın ölüp ölmediğine dair tartışmaya girmek yersizdir. Çünkü eğer kendisi ölmüş olsa dahi Allahu Teâlâ onu tekrar hayata getirmeye kadirdir23[16]. Allah'ın kudreti için, kullarından birini binlerce yıl kâinatın herhangi bir köşesinde yaşatıp istediği zaman dünyaya getirmesi hiç de zor değildir. Her ne olursa olsun, hadisi tanıyan ve kabul eden biri için, dünyaya tekrar gelecek şahsın Meryem oğlu Îsa olduğunu kabul etmekten başka bir çare yoktur. Ve eğer biri hadisleri kabul etmiyorsa, bir şahsın gelmesini de beklememelidir. Bir yandan hadislerden, gelecek biri hakkındaki kayıtlar ve bölümler alınırken diğer yandan, gelecek kişinin Meryem oğlu Îsa değil, Mesil-i Mesih yani Îsa'nın benzeri olacağını ileri sürmek düpedüz pişkinlik ve hatta küstahlıktır.
Söz konusu hadislerde dikkate değer ikinci husus, Hz. Îsa'nın dünyaya tekrar gelişinde peygamberlik sıfatını taşımayacağıdır. Hz. Îsa (a.s.)'ya ne vahiy gelecek, ne de kendisi Allah'tan herhangi bir mesaj ve talimat getirecektir. Ne Hz. Muhammed (a.s.)'in şeriatına herhangi bir ilâve yapacak, ne de İslâm dinini yeniden canlandıracak veya güçlendirecektir. Ne insanlardan kendisine iman etmelerini isteyecek, ne taraftarlarından müteşekkil bir ümmet meydana getirecektir24[17]. Hz. Îsa sadece önemli bir görev için dünyaya tekrar gönderilecek ve bu görev de Deccal fitnesini ortadan kaldırmak olacaktır. Ve geldiği zaman şartlar ve ortam öyle olacaktır ki, Müslümanlardan hiç biri O'nun Meryem oğlu Îsa olduğundan şüphe etmeyecektir. Kendisi Hz. Muhammed (a.s.)'in önceden verdiği haberlere uygun olarak dünyaya gelip müslüman topluluğuna katılacaktır. O zaman Müslümanların lideri ve imamı kim ise, onun arkasında namazını eda ede-
cektir ve o imamın üstünlüğünü kabul etmiş olacaktır25[18]. Böylece eskisi gibi peygamberlik sıfatıyla Müslümanlara imamlık etmesi söz konusu olamaz. Bilindiği üzere bir cemaatte peygamber yoksa, imamlığı cemaatten bir kişi yapabilir. Fakat peygamber ortada varken imamlığı da liderliği de o yapar. Bir bakıma, Hz. Îsa gelip Müslümanların cemaatine alelade bir ferd gibi iştirak etmekle, kendisinin peygamber olmadığını açıkça itiraf edecektir. Bu itibarla, O'nun gelişiyle peygamberlik mührünün kırılacağı da söylenemez.
Burada herhangi bir benzetme olmaksızın şunu söyleyebiliriz ki, Hazreti Îsa (a.s.)'nın dünyaya gelişi, işbaşında bulunan bir devlet başkanı döneminde eski bir devlet başkanının ziyareti gibi olacaktır. Bu eski devlet başkanı, işbaşındaki devlet başkanının emrinde önemli bir vazife veya hizmet yapmış olacaktır. Sokaktaki adam bile, bir memlekette bir cumhurbaşkanı görevi başında iken, eski bir cumhurbaşkanının gelişiyle Anayasa'nın rafa kaldırılamayacağını pekala bilmektedir. Fakat, Anayasa veya Kanun-u Esasi'ye zarar ancak iki şekilde gelebilir: Birincisi, eski devlet başkanının gelip tekrar iktidar kolluğuna oturmaya çalışması halinde. İkincisi, insanların eski devlet başkanının geçmişteki hukuki durumunu inkâr etmeleri halinde. Zira böyle bir durumda eski cumhurbaşkanının gerek anayasal ve hukuki statüsü, gerekse geçmişteki bütün icraatı tek kalemde silinmiş olacaktır. Bu iki durum ortaya çıkmadıkça herhangi bir anayasal sorun doğmaz. Ayrıca eski cumhurbaşkanının anayasal durumu da zedelenmez. Bunun dışında, Hz. Îsa dünyaya ilk defa değil ikinci defa geleceği için nübüvvetin İlhamıyla ilgili gelenek ve kural da bozulmaz. Fakat kendisi gelip peygamberlik vazifesini tekrar üstlenir, peygamberlikle ilgili icapları yerine getirmeye başlar ya da herhangi bir kimse O'nun geçmişteki peygamberliğini de inkâr ederse Allah'ın koyduğu peygamberlik yasasında bir değişiklik olduğu söylenebilir. Fakat, hadisler bu her iki ihtimali de ortadan kaldırmıştır. Bu hadisler bir yandan, Hazreti Peygamber (a.s.)'den sonra peygamberlik silsilesinin tamamlandığını vurgularken, bir yandan da Meryem oğlu Îsa (a.s.)'nın tekrar dünyaya geleceğini açıkça ifade ediyorlar. Bunlar, Hz. Îsa'nın ikinci gelişinin, bir peygamber olarak olmayacağını da açıkça belirliyorlar. Aynı şekilde, Hz. Îsa'nın gelişiyle müslümanlar arasında küfür-iman çatışmasının baş gösterme ihtimali de yoktur. Geçmişteki peygamberlik mertebesini inkâr eden herkes eskiden olduğu gibi kâfir sayılacaktır. Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.) Hz. Îsa'nın peygamberliğini tanımış ve kabul etmişti ve ümmeti de bunu imanının bir parçası olarak benimsemişti. Aynı durum, Hz. Îsa'nın tekrar dünyaya geldiği sırada da olacaktır. Müslümanlar yeni bir peygamberliğe değil, eski mevkii ve payesine iman edeceklerdir. Aynı durum bugün de müslümanlar için geçerlidir. Dolayısıyla, bu husus ne bugün nübüvvetin hitamına aykırıdır ne de gelecekte olacaktır.
En son olarak bu hadislerden çıkan bir gerçek de şudur: Hz. Îsa (a.s.)'nın ortadan kaldırmak üzere dünyaya geleceği büyük fitne yani Deccâl, Yahudiler arasından doğacaktır. Bu Deccâl kendisine "Mesih" dedirtecektir. Doğrusu, Yahudilerin tarihi ve dini inançlarına vakıf olmayan biri bu meseleyi iyi kavrayamaz. Oysa tarihi okumuş olanlar bilirler ki, Hazreti Süleyman (a.s.)'ın vefatından sonra İsrail oğulları çöküş dönemine girip, kudret ve iktidarlarını kaybetmeye başladılar. Nihayet, güçsüz kalarak Babil ve Asur İmparatorluğunun en aşağı ve horlanan tabakası haline geldiler. Bu sıralarda İsrail oğullarının peygamberleri Allah'tan yeni bir "Mesih'in geleceği ve kendilerini yaşadıkları rezil hayattan kurtaracağı konusunda müjdeler vermeye başladılar. Bu kehanetler yüzünden Yahudiler kudretli bir hükümdar olan ve savaşarak memleketleri fetheden Mesih'i beklemeye koyuldular. Yahudiler bu hükümdarın kendilerini çeşitli ülkelerden toplayarak Filistin'de birleştirip büyük bir imparatorluk kura- cağını umut ediyorlardı. Fakat, bu beklentiler sürerken, umutlarının aksine Hz. Îsa'nın, Allah tarafından Mesih, sade bir vatandaş ve ordusuz olarak dünyaya gönderileceği bildirilince, Yahudiler bir hayli öfkelendiler. Yahudiler önce Îsa'nın Mesih'liğini tanımamakta direttiler, sonra O'nu öl- dürmeye yemin eltiler. İşte bundan sonra da dünyanın bütün Yahudileri hâlâ "Vaadedilen Mesih"i bekliyor ve bu hususta tatlı rüyalar görmeye devam ediyorlar. Yahudilerin literatürü bu Vaadedilen Mesih'in hikayeleriyle doludur. Talmud ve Rabbi'lerin Edebiyatında bu konuda çizilen renkli tablolar her Yahudinin gönlünde yaşamaktadır. Yüzyıllardan beri Yahudiler Mesih'in büyük bir siyasi ve askeri deha olacağına, Nil nehrinden Fırat nehrine kadar uzanan bütün toprakları zaptedip muazzam bir devlet kuracağına ve dünyanın her köşesinden Yahudi milletini toplayarak buraya yerleştireceğine inana gelmişlerdi.
Şimdi, bir kişi, Ortadoğu'daki son gelişmeleri Hazreti Peygamber'in haberleri ışığında inceleyecek olursa, Hz. Peygamber (a.s.)'in hadislerinde bahsedilen ve haber verilen "Vaad edilmiş Mesih”in dünyaya gelmesi için sahnenin çoktan hazır duruma geldiğini görecektir. Bilindiği gibi, Filistin topraklarının büyük bir kısmından müslümanlar kovulmuş ve bir kukla İsrail Devleti kurulmuştur. Bu İsrail ülkesine dünyanın dört bir yanından, özellikle Amerika'dan, İngiltere'den ve Fransa'dan Yahudiler akın akın gelmektedir. Amerika ve Batılı ülkeler bu ülkeyi askeri bakımdan son derece güçlendirip, Ortadoğu'nun barut fıçısı haline getirmişlerdir. Yahudi sermayesi bu Yahudi devlete su gibi akıyor, Yahudi bilim adamları, iktisatçı ve teknik uzmanları, bu devleti, bölgenin en gelişmiş, en müreffeh devleti haline getirmek için uğraş veriyorlar. Bu devletin liderleri de, "vaadedilmiş toprakların tümünü ele geçirmek ve etrafa yayılmak konusundaki kötü emellerini gizlemeye hiç lüzum görmemişlerdir. Hayallerinde yaşattıkları "Büyük İsrail Devleti'ni kurma ve geliştirme amacından hiç caymamışlardır ve hatta bunun için düzmece haritalar da hazırlamışlardır. Bu haritalarda Suriye, Lübnan ve Ürdün'ün bütünü, Irak'ın büyük bir kısmı, Türkiye'nin İskenderun ve Hatay, Mısır'dan Sina yarımadası ve Suudi Arabistan'dan aralarında Medine-i Münevvere’nin de bulunduğu yukarı Hicâz ve Necd bölgelerini İsrail toprakları içinde göstermektedirler. Bugünkü uluslararası gelişmelere de bakılırsa, İsrailliler önümüzde patlak verebilecek büyük bir çarpışma ya da Dünya savaşı sırasında göz koydukları toprakları yeni kurdukları devletlerine kalmaya ve ilhak etmeye çalışacaklardır. Herhalde, tam bu sırada büyük Deccâl, kendisinin "Vaadedi- len Mesih" olduğunu iddia ederek ortaya atılacaktır. Bu Deccâl'in ortaya çıkması haberini Hz. Peygamber bize açıkça vermiş, ayrıca o sıralarda Müslümanların büyük zorluk çekeceğini bildirmiştir. Hazreti Peygamber (a.s.) bu sebeple, hem kendisinin hem ümmetinin Mesih-i Deccâl'den kur- tulması için Allah'a yalvarmıştır.
İşte bu Mesih-i Deccâl'e karşı koymak üzere Allahu Teâlâ herhangi bir Mesih Benzeri (Mesil-i Mesih)ni değil, Yahudilerin 2.000 yıl önce Allah'ın peygamberi olarak kabul etmedikleri ve fikirlerince çarmıha gerdikleri gerçek Mesih (a.s.)'i dünyaya gönderecektir. Bu gerçek Mesih (a.s.) Hindistan'da, Afrika'da veya Amerika'da değil, Şam'da dünyaya inecektir. Zira, savaş için cephe buralarda açılacaktır. Haritaya baktığınızda, Şam'ın İsrail sınırından ancak 50-60 mil uzaklıkta bulunduğunu göreceksiniz. Daha önce naklettiğimiz hadislerde gördüğünüz gibi Deccal 70 bin asker ile Suriye'ye girip Şam kapılarına dayanacaktır. Tam bu nazik anda Şam'ın doğu kesiminde beyaz bir minarenin yanında Meryem oğlu Îsa sabah vakti ortaya çıkacak, Müslümanlarla beraber namaz kılacak ve Müslümanlarla birlikte Deccâla yürüyecektir. Muharebede yenilgiye uğrayacak olan Deccâl, Afik tepesine (Bk. Hadis: 21) çekilecek, daha sonra İsrail'e kaçacaktır. Hz. Îsa (a.s.) onu takip edecek ve bugün Lod Havaalanının bulunduğu mevkide hayatına son verecektir (Bk. hadisler: 10, 14, 15). Bundan sonra Yahudiler teker teker kılıçtan geçirilip dünyadan tamamıyla temizleneceklerdir (Bk. Hadisler: 9, 15, ve 217.) Bununla beraber, Hz.Îsa'nın gerçek ilân etmesiyle, Hıristiyanlıkta yeryüzünden kalkmış olacaktır. (Bk. Hadisler: 1, 2, 4, 6). Nihayet bütün milletler ortadan kalkıp tek bir İslâm ümmeti haline gelecektir (Bk. hadis: 6, 15).
İşte bu gerçekler, hadisi şeriflerden açıkça ortaya çıkıyor. Bundan sonra, memleketimizde "Vaadedilen Mesih" adıyla oynanan oyunun ne maksat ve hedefler taşıdığını pekiyi anlayabiliriz. Akl-ı selim sahibi her müslümanın, artık bunun tehlikeli bir oyun ve hile olduğunu anlamasında herhangi bir şüphe kalmamıştır.
Bu hile ve tertibin en gülünç yanı, yukarıdaki kehânetlerin kendisine ait olduğunu iddia eden zâtın, kendisini Meryem oğlu Îsa alarak gösterme sevdasında hata üstüne hata işlemiş olmasıdır. Bakın, bu hususta ne gibi te'villerde bulunuluyor.
"O (yani Allahu Teâlâ), 'Berâhin-i Ahmediye' (Mirza Gulam Ahmed'in yazdığı Urduca kitabın adi)nin üçüncü bölümünde, adımı 'Meryem' koydu. Sonra Berahin-i Ahmediye'de belirtildiği gibi, iki sene 'Meryem'lik sıfatıyla yetiştirildim... Daha sonra, Meryem gibi, Îsa'nın ruhu bana duhul etti ve sembolik olarak hamile kaldım... Sonra, aradan birkaç ay geçti, ki bu süre 10 aydan fazla değildi. Berahin-i Ahmediye'nin dördüncü bölümünde yer alan ilhamlar yoluyla ben Meryem'den Îsa'ya dönüştürüldüm. Netice itibarıyla, ben Meryem oğlu Îsa'yım (Nuh'un gemisi kısmı, s. 78, 89)."
Dikkat buyurursanız bu zât önce kendisinin Meryem olduğunu söylüyor, sonra hamile kalıyor ve kendi kamından yine kendisi Meryem oğlu Îsa olarak dünyaya geliyor! Doğmasına doğmuş ama daha sonra bir pürüzle karşılaşmış. Çünkü hadis kitaplarında Meryem oğlu Îsa'nın Şam'da ortaya çıkacağı belirtilmiştir. Bilindiği gibi, Şam binlerce yıldan beri Suriye'nin önemli kentlerinden biri ve başkentidir. Bu zât, bu zorluğu şöyle halletmeye çalışmıştır:
"Burada Şam kelimesi üzerinde de biraz durmak isliyorum. Bunun açıklamasını Allahu Teâlâ bana yapmıştır. Şam'dan bildiğimiz Şam kastedilmiyor, aksine Şam'dan, Yezid ve onun gibi düşünce ve karakterlere sahip olan kişilerin bulunduğu yer kastediliyor... Kadiyan (Mirza Gulam Ahmed'in doğup büyüdüğü ve peygamberliğini ilan ettiği, Pakistan'ın Pencap Eyaletinde bulunan küçük kasaba) kasabasının etrafında Yezid'in düşüncesi ve huyunda olan pek çok kişi var ve bu açıdan Şam'a benzemektedir". (Evhâm'ın Def i "İzâle'yi Evham" s. 63-73).
Bundan sonra da yine bir zorluk vardı. Hadislere göre, Meryem oğlu beyaz bir minarenin yanında ortaya çıkacaktı. Bizim "Mesih" bununda bir çaresini düşündü ve gelip bu minareyi kendisi yaptırdı. Saf ve sade müslümanlar için, adı geçen minarenin hadislere göre daha önceden bulunması gerekirken "Vaadedilen Mesih'in bunu sonradan istediği yerde yaptırdığını düşünme ve anlamalarının mümkün olmadığı hesaplanmış olsa gerek.
Son bir pürüz daha vardı ve bu kolay bir mesele değildi. Hadislere göre, Meryem oğlu Îsa, Deccâl'i Lod kapısında öldürecekti. Bu zor meselenin üstesinden gelinmek için türlü çeşit te'vil ve hilelere başvuruldu. Bazen, Lod'un, Kudüs'ün köylerinden biri olduğu teslim edildi (Evhâm'in Defi, İzâle-yi Evham, Lahor baskısı, s. 220). Bazen, Lod kelimesinin aslında yersiz kavga çıkaran kişiler için kullanıldığı ileri sürüldü. Yani bu zât'a göre, Deccâl'in yersiz ve sebepsiz çıkardığı kavga ve olaylar son haddini bulunca, bu kavga ve tartışmalara son verilecektir. (Evhamın Defi, s. 730). Fakat bunlar da tatmin edici bulunmayınca, Lod'tan, Ludhiyana (Hindistan'ın Pencap Eyaletinde bulunan bir kent) şehri kastedildiği, bu şehrin kapısında Deccâl'in öldürülmesinden de bütün muhalefet ve karşı koymalarına rağmen, Mirza Gulam Ahmed'in eline ilk önce bu kentte biat edilmesi kastedildiği iddia edildi (el-hud'a, s. 91).
Bu te'vil ve sudan gerekçeleri gören herkes, Mirza Gulam Ahmed'in peygamber ve "Vaadedilen Mesih" olarak ortaya çıkışının düpedüz bir yalan ve sahte bir kişiliğe bürünme olayından başka bir şey olmadığını hemen anlayacaktır.
Not: Yukarıdaki pasaj değerli âlim Seyyid Ebu Ala el Mevdudi'nin TARİH BOYU TEVHİD MÜCADELESİ VE HZ. PEYGAMBERİN HAYATI isimli eserinden iktibas edilmiştir.
Kaynak: