Vakit Aydın Doğanı Topa Tuttu
İşte Vakit'in Aydın Doğan hakkında yayınladığı haberin orjinal metni:
Hadi ordan kaçakçı!
Günlerdir gazetesi Hürriyet'te kendisini manşete taşıtarak Vakit'e saldıran, yalancılığı ve pornoculuğu tescilli Aydın Doğan'ın vergi kaçakçılığı da Maliye raporları ile tescilli.
Günlerdir kendi gazetesi Hürriyet'te kendisini manşet yaptırarak Vakit'e saldıran, yalancılığı ve pornoculuğu tescilli Aydın Doğan'ın daha önceden de vergi kaçakçılığı tescillendi. Geçtiğimiz yıl, Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlüğü tarafından tebliğ edilen POAŞ raporunda Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi kaçağına ilişkin şu tespit yapıldı: “Petrol Ofisi, İş-Doğan'la birleştirilerek 1 milyar 160 milyon YTL'lik zarar, kârdan düşüldü; bu da vergi kaybına yol açtı.” İki şirketin birleşmesindeki amacın, İş-Doğan'ın bu satın almadan kaynaklanan zararını POAŞ'a yüklemek ve POAŞ'ı satın almada kullanılan kredilerin yine POAŞ tarafından ödenmesini sağlamak olduğu ifade edilen raporda, “Mükellef Kurum POAŞ ile İş-Doğan'ın birleşmesi, iktisadi, ticari ve teknik icaplardan dolayı değil; vergi kaçırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir” denildi.
PATRONDAN VERGİ KAÇIRMA TAKTİKLERİ
2002 yılında yapılan işleme ilişkin raporda, birleşmeye gerekçe olarak Doğan tarafından gösterilen, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 36-39. maddelerinin tümüyle ilgisiz olduğu ifade edilerek, “Kanunun bu maddelerinin amacı birleşme ve devir suretiyle şirketlerin daha verimli hale getirilmesi, kârlılıklarının artırılması, verimsiz firmaların ekonomiye kazandırılmasıdır. Mükellefin gerçek amacı ise vergi kaçırmaktır” denildi. Raporda, İş-Doğan'ın gerçekte fason bir şirket olduğu da ifade edilerek, gücünü ve gelirlerini tamamen POAŞ'tan alan güdümlü bir şirket olduğu belirtildi. Buna örnek olarak, şirketin sipariş üzerine POAŞ'tan aldığı ve gelirinin yüzde 95'ini oluşturan motorinleri depolamadan direk olarak bayiye sattığı ve ticari mal stok hesabının 0 YTL olduğu gösterildi. Raporda şirketin 2000 yılı Ekim ayına kadar personel dahi çalıştırmadığı, Ekim ve Kasım aylarında 5 ve 12 kişilik personel ile iki ayda 12 trilyonluk satış yaptığının altı çizildi.
BEDAVADAN POAŞ'IN SAHİBİ OLDU
Raporda, İş-Doğan - Petrol Ofisi birleşmesiyle Petrol Ofisi'nin neredeyse bedavaya satın alındığı da net bir biçimde ortaya kondu. Raporda birleşme ile 1 milyar 160 milyon YTL'lik zararın mahsup edildiği ve bu işlemden doğan kurumlar vergisi kaybının 348 milyon YTL olduğu belirtildi. Doğan raporunda Petrol Ofisi'nin yüzde 51'inin 1 milyon 260 bin dolara satın alındığı hatırlatılarak, satın alma sürecinde nasıl hiç para ödenmediği şu cümlelerle aktarıldı: “POAŞ'ın yüzde 51'i yaklaşık 500 milyon dolar sermaye konularak kurulan İş-Doğan üzerinden alındı. Daha sonra 2002 Ağustos'unda özelleştirme idaresinde POAŞ'ın yüzde 25,8'i 387.5 milyon dolara satın alındı. Satın alma bedelinin birinci taksiti olan 116 trilyon 223 milyar 505 milyon 350 bin TL'lik bölüm yine İş-Doğan'ın kullandığı kredilerle peşin olarak ödendi.”
DOĞAN'IN TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI '0' VERGİ
Raporda özetle İş-Doğan'ın kuruluşunda konulan 500 milyon dolarlık sermaye dışında bu şirketin satın alması için banka kredileri dışında herhangi bir kaynağa başvurulmadığı açıkça ortaya kondu. Bunun yanında bu kredileri kullanan İş-Doğan'ın 2002 Aralık ayında Petrol Ofisi ile birleşmesi nedeniyle devralınan 1 katrilyon 160 trilyon 547 milyon liralık zarar nedeniyle 348 trilyon liralık vergi kaybına uğrandığı da hesaba katılınca Petrol Ofisi'nin neredeyse maliyetsiz olarak el değiştirdiği vurgulandı. Raporun ilgili bölümünün sonunda şu ifadeye yer aldı: "Sonuç olarak Türkiye'nin ciro ve kârlılıkta en büyük şirketlerinden biri neredeyse maliyetsiz olarak el değiştirmiş, ayrıca yıllardır en fazla vergi ödeyen şirketlerden birinin vergi gelirlerinden mahrum kalınmıştır.”
“TESCİLLİ VERGİ KAÇAKÇISI”
Aydın Doğan'ın son yıllardaki en büyük marifeti ise şüphesiz, POAŞ'ta yaptığı birleştirme oyunundan kaynaklanan vergi cezasından kurtulmak oldu. Aydın Doğan, Maliye Bakanlığı'na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın sağladığı kolaylık sayesinde; POAŞ'ın vergi kaçağı ve gecikme faiziyle birlikte toplamı 2.7 milyar YTL'yi bulan borçtan 275 milyon YTL ile kurtuldu. Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi kaçağı olarak Maliye tarihine geçen bu ceza Petrol Ofisi'nin 2001'deki faaliyetlerini kapsıyordu. Petrol Ofisi'nde tespit edilen 1.2 milyar YTL'lik vergi kaçağıyla ilgili raporda, vergi kaçağının faiz ve cezası ile birlikte toplam tutarının 2.7 milyar YTL olduğu tespit edilmişti. İstanbul Üsküdar Vergi Dairesi tarafından İş-Doğan Petrol Yatırımları A.Ş.'ye ulaştırılan raporun gereği yerine getirilmedi.
Yaklaşık 5 ay sümen altında bekletilen POAŞ'ın 2,7 milyan YTL'lik vergi borcu ve cezası, Gelir İdaresi Başkanlığı ile varılan “uzlaşma” (!) sonucu Mayıs 2007'de 275 milyon YTL'ye düşürüldü. Doğan Grubu'na bağlı medya kuruluşlarında yaklaşık 15 yıl çalışan Gazeteci Yazar Fatih Altaylı, POAŞ'ın vergi kaçağı nedeniyle eski patronu Aydın Doğan için “tescilli vergi kaçakçısı” nitelemesinde bulunmuştu.
Kirli gazetecilik hayatını kararttı
İnançlı insanlara saldırmayı âdet edinen Doğan Medya Grubu, yanlı/yanlış haberleriyle hiçbir suçu günahı olmayan sayısız kişinin hayatını kararttı. Kartel medyasının, bir ay boyunca “Ümraniye sapığı aramızda” haberleri yaparak korku saldığı, robot resme benzediği için iki ay aleyhinde “Sapık yakalandı” haberi yaptığı B.A.'nın avukatı Mehmet Yavuz, B.A. ve ailesinin o günlerini ve şu anki durumlarını anlattı.
Mehmet Yavuz, şunları söyledi: “Bu olayla ilgili o kadar çok yazıldı, çizildi ki. Düşünsenize 7-8 yaşlarında, 10-11 yaşlarında kız çocuğuna tecavüz ile ilgili üzerinize bir suç yıkılıyor. Altından kalkılabilir mi? İki ay boyunca baskı uygulandı, baskıdan ailesi ve çevresi daha çok etkilendi. Kendisi zaten cezaevindeydi. Ama esas zanlının yakalanmasıyla cezaevinden çıkınca tüm baskılar da ortadan kalktı. Olayı yapan kişinin meydana çıkmış olması Bilal için hayati bir neticeydi. Aksi ihtimali düşünün. Asıl zanlı ortaya çıkmamış olsaydı? Bilal, bu suçu işlediğine dair kanıt bulunamayıp serbest bırakılsaydı, tüm insanların zihninde soru işareti olacaktı. Kanal D'ye 40 bin YTL'lik tazminat davası açmıştık, kazanmıştık ama temyiz ettiler. AİHM'ye başvurduk, İdare Mahkemesinde dava açtık. İdare Mahkemesi başvurumuzu ret etti. 466 sayılı yasadan dava açmıştık. O da çok düşük tazminattı, bin 500 YTL kadardı. O da Yargıtay'da ve temyiz aşamasında. Bilal zaten sıkıntılıydı. Ailevi sıkıntıları vardı. Parası yoktu, annesi hastaydı. Neyse ki geçti gitti ama unutulmaz tabii ki.”
VAKİT, YALANLARI BİR BİR AÇIĞA ÇIKARIYOR
Öte yandan, Türkiye'nin Hürriyet gazetesi sorunu bulunduğunu geçtiğimiz haftalarda İnternet Haber'deki köşesinde dile getiren yazar Günsel Günhan, “Yalan, muhataba yapılabilecek en büyük saygısızlık. Hürriyet, okuruna bunu sık sık yapıyor. Çoğu haberin yalanlığı en geç bir gün sonra anlaşılıyor. Zaman, Yeni Şafak ve Vakit, Hürriyet'in yalanlarını araştırıp hemen açığa çıkarıyorlar. Fakat yalanları kim öğreniyor? Kimi zaman o yalandan habersiz muhafazakâr kesimin okuyucuları” dedi. Tekziplerin, yalan haberlerin gazetede kapladığı alanın karekökü kadar bir alanda ve sıkıştırılmış köşeye özenle saklandığını ifade eden Günsel Günhan, Hürriyet gazetesinin inanca saygısızlık temelli, masum dini duygularla alay eden haberler ve yalanları olduğuna dikkat çekti. Kartel medyasının yanlı-yanlış haberleri nedeniyle çok sayıda insanı mağdur etmesi ve birçoğunun da mağduriyetinin hâlâ sürüyor olması, Günhan'ın “Milyonlara ulaşan yalanların, yüzlerce insanın hukukunu ayaklar altına almak ve insanların hayatını karartmak, ne ile sıfatlandırılabilir?” görüşünü doğruluyor.
Günsel Günhan, İnternet Haber'deki 4 Aralık 2007 tarih, “Türkiye'nin 'Hürriyet Gazetesi Sorunu' ve Örnek 15 Yalan” başlıklı köşe yazısında Hürriyet gazetesinin 15 örnek yalanını açıklamıştı. İşte o yalanlardan bazıları:
YALAN 1: Amasya Kız Meslek Lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördükleri için bu okuldan ayrıldılar.
DOĞRUSU: H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. Diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış. Dini baskı gördükleri iddia edilen H.D., G.D., Ş.Ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının işi dolayısıyla Turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. Ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış.
YALAN 2: AK Partili Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu 29 Ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.
DOĞRUSU: Hürriyet'in umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı.
YALAN 3: Başbakanlık korumaları yerinde yok. Manşet: "İftar Vaktinde Allah'a Emanet"
DOĞRUSU: Olay, Başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanlandı.
YALAN 4: "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.
DOĞRUSU: Hürriyet'te yayınlanan tekzip: “Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.”
YILIN YALANI 5: "Konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi".. Uğur Dündar-Mine Özbek imzalı haberde, testislerindeki şişme sebebi ile hastaneye giden çoban A.G. acilen ultrasona gönderildi. Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı, hastayı geri çevirdi. Hasta, ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. Başhekimlik devreye girdi. Hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti.
DOĞRUSU: Olay tamamen yalan. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, uzun bir süre özür dilemeyi geciktirdi. Haftalar sonra haberin yalan olduğunu beyan edip köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.
Panikleyen Doğan savcıya koştu
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, 28 Şubat sürecinde nasıl gazetecilik yaptığını gösteren “Kirli Gazetecilik” başlıklı manşet haberimizden dolayı panikledi ve kendisine yayın yoluyla hakaret edildiğini öne sürerek, gazetemize ceza davası açılması için Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, tebligatı “çok özel durum ve şartlarda” uyguladığı kapıdan kapıya teslim servisi olan “Alo Post” ile yapması dikkat çekici bulundu. Savcılık, sorumlu müdür Ahmet Karahasanoğlu ve muhabir Yusuf Melih'e davette bulunarak ifade vermelerini istedi. Şikayet dilekçesinde, sanık olarak gösterilmeyen Haber Müdürü Muharrem Coşkun'un dilekçenin son bölümünde cezai sorumluluğu olanlar arasında isminin geçmesi, Aydın Doğan'ın tamamen panik içinde hareket ettiğinin ispatı olarak değerlendirildi. Gazetemize yönelik ağır hakaretlerde bulunan ve yaptığı hakaretleri görmezden gelen Aydın Doğan, “Kirli Gazetecilik” başlıklı manşet haberimizde yazılanların tümünün yalan, iftira ve kasıtlı olduğunu savundu. Gazetemizin manşet haberinde, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın 28 Şubat sürecinde Doğan Grubu'nun, elindeki medya organları ile Refahyol Hükümeti aleyhine yayın yaptığına yönelik açıklamaları yer almış, Aydın Doğan'ın da söz konusu açıklamalara verdiği cevaplar aynı haberde verilmişti. Aydın Doğan'ın, görüşlerinin yer almasına rağmen, itibarının sarsıldığını öne sürmesi “komik” bulundu.
Günlerdir gazetesi Hürriyet'te kendisini manşete taşıtarak Vakit'e saldıran, yalancılığı ve pornoculuğu tescilli Aydın Doğan'ın vergi kaçakçılığı da Maliye raporları ile tescilli.
Günlerdir kendi gazetesi Hürriyet'te kendisini manşet yaptırarak Vakit'e saldıran, yalancılığı ve pornoculuğu tescilli Aydın Doğan'ın daha önceden de vergi kaçakçılığı tescillendi. Geçtiğimiz yıl, Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlüğü tarafından tebliğ edilen POAŞ raporunda Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi kaçağına ilişkin şu tespit yapıldı: “Petrol Ofisi, İş-Doğan'la birleştirilerek 1 milyar 160 milyon YTL'lik zarar, kârdan düşüldü; bu da vergi kaybına yol açtı.” İki şirketin birleşmesindeki amacın, İş-Doğan'ın bu satın almadan kaynaklanan zararını POAŞ'a yüklemek ve POAŞ'ı satın almada kullanılan kredilerin yine POAŞ tarafından ödenmesini sağlamak olduğu ifade edilen raporda, “Mükellef Kurum POAŞ ile İş-Doğan'ın birleşmesi, iktisadi, ticari ve teknik icaplardan dolayı değil; vergi kaçırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir” denildi.
PATRONDAN VERGİ KAÇIRMA TAKTİKLERİ
2002 yılında yapılan işleme ilişkin raporda, birleşmeye gerekçe olarak Doğan tarafından gösterilen, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 36-39. maddelerinin tümüyle ilgisiz olduğu ifade edilerek, “Kanunun bu maddelerinin amacı birleşme ve devir suretiyle şirketlerin daha verimli hale getirilmesi, kârlılıklarının artırılması, verimsiz firmaların ekonomiye kazandırılmasıdır. Mükellefin gerçek amacı ise vergi kaçırmaktır” denildi. Raporda, İş-Doğan'ın gerçekte fason bir şirket olduğu da ifade edilerek, gücünü ve gelirlerini tamamen POAŞ'tan alan güdümlü bir şirket olduğu belirtildi. Buna örnek olarak, şirketin sipariş üzerine POAŞ'tan aldığı ve gelirinin yüzde 95'ini oluşturan motorinleri depolamadan direk olarak bayiye sattığı ve ticari mal stok hesabının 0 YTL olduğu gösterildi. Raporda şirketin 2000 yılı Ekim ayına kadar personel dahi çalıştırmadığı, Ekim ve Kasım aylarında 5 ve 12 kişilik personel ile iki ayda 12 trilyonluk satış yaptığının altı çizildi.
BEDAVADAN POAŞ'IN SAHİBİ OLDU
Raporda, İş-Doğan - Petrol Ofisi birleşmesiyle Petrol Ofisi'nin neredeyse bedavaya satın alındığı da net bir biçimde ortaya kondu. Raporda birleşme ile 1 milyar 160 milyon YTL'lik zararın mahsup edildiği ve bu işlemden doğan kurumlar vergisi kaybının 348 milyon YTL olduğu belirtildi. Doğan raporunda Petrol Ofisi'nin yüzde 51'inin 1 milyon 260 bin dolara satın alındığı hatırlatılarak, satın alma sürecinde nasıl hiç para ödenmediği şu cümlelerle aktarıldı: “POAŞ'ın yüzde 51'i yaklaşık 500 milyon dolar sermaye konularak kurulan İş-Doğan üzerinden alındı. Daha sonra 2002 Ağustos'unda özelleştirme idaresinde POAŞ'ın yüzde 25,8'i 387.5 milyon dolara satın alındı. Satın alma bedelinin birinci taksiti olan 116 trilyon 223 milyar 505 milyon 350 bin TL'lik bölüm yine İş-Doğan'ın kullandığı kredilerle peşin olarak ödendi.”
DOĞAN'IN TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI '0' VERGİ
Raporda özetle İş-Doğan'ın kuruluşunda konulan 500 milyon dolarlık sermaye dışında bu şirketin satın alması için banka kredileri dışında herhangi bir kaynağa başvurulmadığı açıkça ortaya kondu. Bunun yanında bu kredileri kullanan İş-Doğan'ın 2002 Aralık ayında Petrol Ofisi ile birleşmesi nedeniyle devralınan 1 katrilyon 160 trilyon 547 milyon liralık zarar nedeniyle 348 trilyon liralık vergi kaybına uğrandığı da hesaba katılınca Petrol Ofisi'nin neredeyse maliyetsiz olarak el değiştirdiği vurgulandı. Raporun ilgili bölümünün sonunda şu ifadeye yer aldı: "Sonuç olarak Türkiye'nin ciro ve kârlılıkta en büyük şirketlerinden biri neredeyse maliyetsiz olarak el değiştirmiş, ayrıca yıllardır en fazla vergi ödeyen şirketlerden birinin vergi gelirlerinden mahrum kalınmıştır.”
“TESCİLLİ VERGİ KAÇAKÇISI”
Aydın Doğan'ın son yıllardaki en büyük marifeti ise şüphesiz, POAŞ'ta yaptığı birleştirme oyunundan kaynaklanan vergi cezasından kurtulmak oldu. Aydın Doğan, Maliye Bakanlığı'na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın sağladığı kolaylık sayesinde; POAŞ'ın vergi kaçağı ve gecikme faiziyle birlikte toplamı 2.7 milyar YTL'yi bulan borçtan 275 milyon YTL ile kurtuldu. Cumhuriyet tarihinin en büyük vergi kaçağı olarak Maliye tarihine geçen bu ceza Petrol Ofisi'nin 2001'deki faaliyetlerini kapsıyordu. Petrol Ofisi'nde tespit edilen 1.2 milyar YTL'lik vergi kaçağıyla ilgili raporda, vergi kaçağının faiz ve cezası ile birlikte toplam tutarının 2.7 milyar YTL olduğu tespit edilmişti. İstanbul Üsküdar Vergi Dairesi tarafından İş-Doğan Petrol Yatırımları A.Ş.'ye ulaştırılan raporun gereği yerine getirilmedi.
Yaklaşık 5 ay sümen altında bekletilen POAŞ'ın 2,7 milyan YTL'lik vergi borcu ve cezası, Gelir İdaresi Başkanlığı ile varılan “uzlaşma” (!) sonucu Mayıs 2007'de 275 milyon YTL'ye düşürüldü. Doğan Grubu'na bağlı medya kuruluşlarında yaklaşık 15 yıl çalışan Gazeteci Yazar Fatih Altaylı, POAŞ'ın vergi kaçağı nedeniyle eski patronu Aydın Doğan için “tescilli vergi kaçakçısı” nitelemesinde bulunmuştu.
Kirli gazetecilik hayatını kararttı
İnançlı insanlara saldırmayı âdet edinen Doğan Medya Grubu, yanlı/yanlış haberleriyle hiçbir suçu günahı olmayan sayısız kişinin hayatını kararttı. Kartel medyasının, bir ay boyunca “Ümraniye sapığı aramızda” haberleri yaparak korku saldığı, robot resme benzediği için iki ay aleyhinde “Sapık yakalandı” haberi yaptığı B.A.'nın avukatı Mehmet Yavuz, B.A. ve ailesinin o günlerini ve şu anki durumlarını anlattı.
Mehmet Yavuz, şunları söyledi: “Bu olayla ilgili o kadar çok yazıldı, çizildi ki. Düşünsenize 7-8 yaşlarında, 10-11 yaşlarında kız çocuğuna tecavüz ile ilgili üzerinize bir suç yıkılıyor. Altından kalkılabilir mi? İki ay boyunca baskı uygulandı, baskıdan ailesi ve çevresi daha çok etkilendi. Kendisi zaten cezaevindeydi. Ama esas zanlının yakalanmasıyla cezaevinden çıkınca tüm baskılar da ortadan kalktı. Olayı yapan kişinin meydana çıkmış olması Bilal için hayati bir neticeydi. Aksi ihtimali düşünün. Asıl zanlı ortaya çıkmamış olsaydı? Bilal, bu suçu işlediğine dair kanıt bulunamayıp serbest bırakılsaydı, tüm insanların zihninde soru işareti olacaktı. Kanal D'ye 40 bin YTL'lik tazminat davası açmıştık, kazanmıştık ama temyiz ettiler. AİHM'ye başvurduk, İdare Mahkemesinde dava açtık. İdare Mahkemesi başvurumuzu ret etti. 466 sayılı yasadan dava açmıştık. O da çok düşük tazminattı, bin 500 YTL kadardı. O da Yargıtay'da ve temyiz aşamasında. Bilal zaten sıkıntılıydı. Ailevi sıkıntıları vardı. Parası yoktu, annesi hastaydı. Neyse ki geçti gitti ama unutulmaz tabii ki.”
VAKİT, YALANLARI BİR BİR AÇIĞA ÇIKARIYOR
Öte yandan, Türkiye'nin Hürriyet gazetesi sorunu bulunduğunu geçtiğimiz haftalarda İnternet Haber'deki köşesinde dile getiren yazar Günsel Günhan, “Yalan, muhataba yapılabilecek en büyük saygısızlık. Hürriyet, okuruna bunu sık sık yapıyor. Çoğu haberin yalanlığı en geç bir gün sonra anlaşılıyor. Zaman, Yeni Şafak ve Vakit, Hürriyet'in yalanlarını araştırıp hemen açığa çıkarıyorlar. Fakat yalanları kim öğreniyor? Kimi zaman o yalandan habersiz muhafazakâr kesimin okuyucuları” dedi. Tekziplerin, yalan haberlerin gazetede kapladığı alanın karekökü kadar bir alanda ve sıkıştırılmış köşeye özenle saklandığını ifade eden Günsel Günhan, Hürriyet gazetesinin inanca saygısızlık temelli, masum dini duygularla alay eden haberler ve yalanları olduğuna dikkat çekti. Kartel medyasının yanlı-yanlış haberleri nedeniyle çok sayıda insanı mağdur etmesi ve birçoğunun da mağduriyetinin hâlâ sürüyor olması, Günhan'ın “Milyonlara ulaşan yalanların, yüzlerce insanın hukukunu ayaklar altına almak ve insanların hayatını karartmak, ne ile sıfatlandırılabilir?” görüşünü doğruluyor.
Günsel Günhan, İnternet Haber'deki 4 Aralık 2007 tarih, “Türkiye'nin 'Hürriyet Gazetesi Sorunu' ve Örnek 15 Yalan” başlıklı köşe yazısında Hürriyet gazetesinin 15 örnek yalanını açıklamıştı. İşte o yalanlardan bazıları:
YALAN 1: Amasya Kız Meslek Lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördükleri için bu okuldan ayrıldılar.
DOĞRUSU: H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. Diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış. Dini baskı gördükleri iddia edilen H.D., G.D., Ş.Ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının işi dolayısıyla Turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. Ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış.
YALAN 2: AK Partili Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu 29 Ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.
DOĞRUSU: Hürriyet'in umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı.
YALAN 3: Başbakanlık korumaları yerinde yok. Manşet: "İftar Vaktinde Allah'a Emanet"
DOĞRUSU: Olay, Başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanlandı.
YALAN 4: "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.
DOĞRUSU: Hürriyet'te yayınlanan tekzip: “Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.”
YILIN YALANI 5: "Konya'da kadın uzman, testis ultrasonu çekmedi".. Uğur Dündar-Mine Özbek imzalı haberde, testislerindeki şişme sebebi ile hastaneye giden çoban A.G. acilen ultrasona gönderildi. Tesettürlü kadın radyoloji uzmanı, hastayı geri çevirdi. Hasta, ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi. Başhekimlik devreye girdi. Hemen ameliyata alınan genç, bir testisini kaybetti.
DOĞRUSU: Olay tamamen yalan. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, uzun bir süre özür dilemeyi geciktirdi. Haftalar sonra haberin yalan olduğunu beyan edip köşe yazısında iki kadın görevliden özür diledi.
Panikleyen Doğan savcıya koştu
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, 28 Şubat sürecinde nasıl gazetecilik yaptığını gösteren “Kirli Gazetecilik” başlıklı manşet haberimizden dolayı panikledi ve kendisine yayın yoluyla hakaret edildiğini öne sürerek, gazetemize ceza davası açılması için Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, tebligatı “çok özel durum ve şartlarda” uyguladığı kapıdan kapıya teslim servisi olan “Alo Post” ile yapması dikkat çekici bulundu. Savcılık, sorumlu müdür Ahmet Karahasanoğlu ve muhabir Yusuf Melih'e davette bulunarak ifade vermelerini istedi. Şikayet dilekçesinde, sanık olarak gösterilmeyen Haber Müdürü Muharrem Coşkun'un dilekçenin son bölümünde cezai sorumluluğu olanlar arasında isminin geçmesi, Aydın Doğan'ın tamamen panik içinde hareket ettiğinin ispatı olarak değerlendirildi. Gazetemize yönelik ağır hakaretlerde bulunan ve yaptığı hakaretleri görmezden gelen Aydın Doğan, “Kirli Gazetecilik” başlıklı manşet haberimizde yazılanların tümünün yalan, iftira ve kasıtlı olduğunu savundu. Gazetemizin manşet haberinde, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın 28 Şubat sürecinde Doğan Grubu'nun, elindeki medya organları ile Refahyol Hükümeti aleyhine yayın yaptığına yönelik açıklamaları yer almış, Aydın Doğan'ın da söz konusu açıklamalara verdiği cevaplar aynı haberde verilmişti. Aydın Doğan'ın, görüşlerinin yer almasına rağmen, itibarının sarsıldığını öne sürmesi “komik” bulundu.