Van'da 137. Başörtüsü Eylemi
Van Hak ve Özgürlükler Platformu tarafından 137. başörtüsüne özgürlük eylemi gerçekleştirildi.
Mazlumder Üyesi Fuat Değer'in Okuduğu Basın Açıklamasının Tam Metni:
Geride bıraktığımız hafta, Ergenekon Terör Örgütünün postallı hocalarına yönelik operasyon sarsıntısı ve yansımaları ile yoğun bir gündeme tanık olduk. Ergenekon gibi oluşumlar, yüz yıllık dayatmacı bir sisteminin devamı olan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi doğrudan ve dolaylı askeri müdahaleler yaşatarak, varlığına zemin oluşturmuştur. Ülkenin siyasi hayatının yarısından fazlasının, sıkıyönetimler ve olağanüstü haller altında geçmesine sebebiyet veren darbeler sürecinin her zaman için bir sivil ayağı olmuştur. Ayrıcı ETÖ zanlısı olarak tutuklananlardan tamamının, başörtüsü yasaklamasında saldırganca bir tutum içerisinde olanların başını çekmeleri dikkat çekicidir. Bu 12. dalga bağlamında, kendilerini, devletçi ve seçkinci kadrolar olarak gören kesime, ilk defa dokunulmuştur. Birçok darbeye muhatap olmuş Demirel'in ETÖ zanlısı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı destekler mahiyetteki tavırları veya Deniz Baykal'ın "Ergenekon davasında alınanlar bu ülkenin en şerefli insanlarıdır" şeklindeki açıklaması, darbecilerin gerçek yüzünü ortaya koyması açısından manidardır. Biz, kendimizi "bu şerefli insanlar" tanımlaması içerisinde görmediğimizi ilan ediyoruz.
Ayrıca, genelkurmay başkanının yaptığı açıklama da dikkat çekici ayrı bir gelişmedir. Açıklamaları değişik boyutlarıyla değerlendirmek mümkündür:
1- Yüz yıllık, seçkinci kadrolarca yürütülen asimilasyon projelerinin iflası anlamına gelmektedir.
2- 25 yıllık düşük yoğunluklu savaş ortamının, yorgunluk belirtileri sezilmektedir.
3-Bütün dünyaca kabul edilen sosyolojik hakikatlerin, yine dıştan baskılarla kısmen kabul edildiği gözlenmektedir.
Dün Baskın Oran ve arkadaşlarını, "Türkiye Halkı" tezini öne sürdükleri için linç edip mahkeme salonlarında süründürenler, bugün için bu sözü devletçe kabul edip çözüm perspektifi olarak sunmaktadırlar. Din ve cemaatlerle ilgili tezlerin de bir gün gelip değişeceğini umuyoruz.
Manidar olan diğer bir konuysa; askeri vesayetin demokrasi üzerinde hala devam edişi ve medyanın hala militarizmin emrinde oluşudur. Açıklamanın diğer bir boyutu da yıpranan askeri imajı tamir etmeye ve dış dinamiklere yeni konseptin ipuçlarını vermeye yöneliktir.
Elinde silah, postallarını yere vurarak dinin toplumdaki yerini, toplumun siyasal ve sosyal kimliğini, tarih ve demokrasi hakkındaki doğru tanımlamaların ne olduğunu öğretmeye kalkışmak, demokratlık samimiyetine gölge düşürür. Militarizmin gölgesinin yansıdığı yerde demokrasi olamaz. Hele ki, darbe dosyası hayli kabarık olan bir militarizmde"
Devletçi seçkinci bürokratlar ve askerler, demokratik bir ortamın oluşmasına katkıda bulunmak istiyorlarsa, ellerindeki silahları bırakmalı ve sırtlarındaki 'devlet biziz' üniformasını çıkarmaları gerekmektedir. Şiddetin ve militarizmin bir kültür olarak işlenmesinden vazgeçip, tabular dahil her şeyi, ama her şeyi tartışmaya hazır olduklarını belirtmeleri gerekir. Tepeden inmeci kültür devrimi projesinin öz eleştirisi yapılmalıdır. Demokratlıkta ve demokrasiden yana samimiyet varsa; toplumu korkuyla yönetme anlayışı terk edilmeli, yalanla yaşamanın toplumda ahlak erozyonu oluşturduğu görülmeli ve bundan vazgeçilmelidir. Vatandaşlığın ne olduğu, hangi hak ve sorumlulukları ima ettiği, "Türkiye Halkı"nın uhdesinde olması gereken bir konudur. Vatandaşlık bireylerle devlet arasındaki ilişkinin adıdır. Cumhuriyeti kuran "Türkiye Halkı" ise, devletin nasıl davranması ve temel ilkelerinin ne olması gerektiği konusunda da yine tek meşru merciin "Türkiye Halkı" olması gerekmez mi?
Bu ülkede güzel şeylerin olabileceğine dair umut ve inancımızı koruyarak, 137. hafta Basın Açıklamamızda yine düşünceye, inanca yönelik her türlü baskı ve engellemeye yönelik tavrımızı dimdik bir duruşla ifade ediyor ve lanetliyoruz. Hak ve özgürlükler konusunda verdiğimiz mücadelemizden asla vazgeçmeyecek, adalet ilkemize sahip çıkarak her ahlaki ve meşru zeminde taleplerimizi deklare edecek ve takipçisi olacağız.
VAHÖP (VAN HAK ve ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU)
Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlumder, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Erdem-Der, Anadolu Gençlik Derneği, Van İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği
Geride bıraktığımız hafta, Ergenekon Terör Örgütünün postallı hocalarına yönelik operasyon sarsıntısı ve yansımaları ile yoğun bir gündeme tanık olduk. Ergenekon gibi oluşumlar, yüz yıllık dayatmacı bir sisteminin devamı olan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi doğrudan ve dolaylı askeri müdahaleler yaşatarak, varlığına zemin oluşturmuştur. Ülkenin siyasi hayatının yarısından fazlasının, sıkıyönetimler ve olağanüstü haller altında geçmesine sebebiyet veren darbeler sürecinin her zaman için bir sivil ayağı olmuştur. Ayrıcı ETÖ zanlısı olarak tutuklananlardan tamamının, başörtüsü yasaklamasında saldırganca bir tutum içerisinde olanların başını çekmeleri dikkat çekicidir. Bu 12. dalga bağlamında, kendilerini, devletçi ve seçkinci kadrolar olarak gören kesime, ilk defa dokunulmuştur. Birçok darbeye muhatap olmuş Demirel'in ETÖ zanlısı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı destekler mahiyetteki tavırları veya Deniz Baykal'ın "Ergenekon davasında alınanlar bu ülkenin en şerefli insanlarıdır" şeklindeki açıklaması, darbecilerin gerçek yüzünü ortaya koyması açısından manidardır. Biz, kendimizi "bu şerefli insanlar" tanımlaması içerisinde görmediğimizi ilan ediyoruz.
Ayrıca, genelkurmay başkanının yaptığı açıklama da dikkat çekici ayrı bir gelişmedir. Açıklamaları değişik boyutlarıyla değerlendirmek mümkündür:
1- Yüz yıllık, seçkinci kadrolarca yürütülen asimilasyon projelerinin iflası anlamına gelmektedir.
2- 25 yıllık düşük yoğunluklu savaş ortamının, yorgunluk belirtileri sezilmektedir.
3-Bütün dünyaca kabul edilen sosyolojik hakikatlerin, yine dıştan baskılarla kısmen kabul edildiği gözlenmektedir.
Dün Baskın Oran ve arkadaşlarını, "Türkiye Halkı" tezini öne sürdükleri için linç edip mahkeme salonlarında süründürenler, bugün için bu sözü devletçe kabul edip çözüm perspektifi olarak sunmaktadırlar. Din ve cemaatlerle ilgili tezlerin de bir gün gelip değişeceğini umuyoruz.
Manidar olan diğer bir konuysa; askeri vesayetin demokrasi üzerinde hala devam edişi ve medyanın hala militarizmin emrinde oluşudur. Açıklamanın diğer bir boyutu da yıpranan askeri imajı tamir etmeye ve dış dinamiklere yeni konseptin ipuçlarını vermeye yöneliktir.
Elinde silah, postallarını yere vurarak dinin toplumdaki yerini, toplumun siyasal ve sosyal kimliğini, tarih ve demokrasi hakkındaki doğru tanımlamaların ne olduğunu öğretmeye kalkışmak, demokratlık samimiyetine gölge düşürür. Militarizmin gölgesinin yansıdığı yerde demokrasi olamaz. Hele ki, darbe dosyası hayli kabarık olan bir militarizmde"
Devletçi seçkinci bürokratlar ve askerler, demokratik bir ortamın oluşmasına katkıda bulunmak istiyorlarsa, ellerindeki silahları bırakmalı ve sırtlarındaki 'devlet biziz' üniformasını çıkarmaları gerekmektedir. Şiddetin ve militarizmin bir kültür olarak işlenmesinden vazgeçip, tabular dahil her şeyi, ama her şeyi tartışmaya hazır olduklarını belirtmeleri gerekir. Tepeden inmeci kültür devrimi projesinin öz eleştirisi yapılmalıdır. Demokratlıkta ve demokrasiden yana samimiyet varsa; toplumu korkuyla yönetme anlayışı terk edilmeli, yalanla yaşamanın toplumda ahlak erozyonu oluşturduğu görülmeli ve bundan vazgeçilmelidir. Vatandaşlığın ne olduğu, hangi hak ve sorumlulukları ima ettiği, "Türkiye Halkı"nın uhdesinde olması gereken bir konudur. Vatandaşlık bireylerle devlet arasındaki ilişkinin adıdır. Cumhuriyeti kuran "Türkiye Halkı" ise, devletin nasıl davranması ve temel ilkelerinin ne olması gerektiği konusunda da yine tek meşru merciin "Türkiye Halkı" olması gerekmez mi?
Bu ülkede güzel şeylerin olabileceğine dair umut ve inancımızı koruyarak, 137. hafta Basın Açıklamamızda yine düşünceye, inanca yönelik her türlü baskı ve engellemeye yönelik tavrımızı dimdik bir duruşla ifade ediyor ve lanetliyoruz. Hak ve özgürlükler konusunda verdiğimiz mücadelemizden asla vazgeçmeyecek, adalet ilkemize sahip çıkarak her ahlaki ve meşru zeminde taleplerimizi deklare edecek ve takipçisi olacağız.
VAHÖP (VAN HAK ve ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU)
Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlumder, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Erdem-Der, Anadolu Gençlik Derneği, Van İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği