Van Hak ve Özgürlükler Platformunun 68.hafta başörtüsü eylemliliğine yoğun bir katılım sağlandı. Basın açıklamasında, Tevhide Kütük olayı ve Tübitak ödülü töreninde başörtülü öğrenciye gösterilen tepkinin İslam düşmanlığı olarak değerlendirilmesi gerektiği dile getirildi. Yine Kürt sorununun çözülmesi için gereken özgürlüklerin sağlanması belirtilerek gelecek hafta aynı yer ve saatte buluşmak üzere sözleşen katılımcılar sloganlar eşliğinde dağıldı. Basın açıklamasını platform adına İnsan-Der üyesi Ferda Uğurlu okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Olayların ilim ve hak çerçevesinde değil de, duyguların zaviyesinden değerlendirildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu da beraberinde “güçlü olanın haklı, güçsüz olanın haksız” olduğu gibi bir anlayışı getirmektedir. Bu anlayışın kendisi zulüm olduğu gibi, zulüm niteliği taşıyan uygulamalar meydana getirmektedir. Bu anlayışın kendisi zulümdür. Çünkü zulme uğrattığı kesimin mağduriyetinin ortadan kaldırılması/giderilmesi için hiçbir vicdani/insani/hukuki sorumluluk duygusu taşımamaktadır.

Haftalardır burada protesto ettiğimiz başörtüsü zulmünün müsebbibi yasakçılar da böyle bir anlayışın sahipleridirler. Bu anlayış insanlık dışı bir anlayıştır. Çünkü insani olan durum; insana yaptıklarının muhasebesini yaptırır. Ortada bir hata/yanlış varsa onu düzeltmeye ve yanlıştan vazgeçme erdemliliğine sevk ettirir.

Başörtüsü yasağı tüm evrensel insani değerler, ilim ve hukuk ölçülerine göre zulümdür/insanlık dışı bir tutumdur. Bu açık gerçeğe rağmen yasakçıların zulmü görmezden gelmesi ve sorunun çözümü için hiçbir insani/hukuki sorumluluk duymaması böylesi insanlık dışı bir düşünceye sahip olduklarını göstermektedir.

Binlercesinin benzerini yaşadığımız/şahit olduğumuz; aklını/ilmini/tefekkürünü insanlık eğitmeni öğretmenleri anlatmak için yazan ve yazdıkları haklı olarak ödüle layık görülen Tevhide KÜTÜK’ün başına gelen olay ve yine TÜBİTAK tarafından düzenlenen Bilim Olimpiyatlarında ödül alan başörtülü öğrenciye ödül verenler hakkında soruşturma açılması olayı da böylesi insanlık dışı bir zihni işaret etmektedir.

Başörtüsü yasağı ile yaptıklarının insanlık dışı ve hukuksuz olduğunu gösteren en önemli delillerden bir tanesi de yasakçıların bu insanlık dışı/zalim/zorba/vahşi uygulamalarıdır. Çünkü hak olduğuna kendisi inanmış hiçbir düşünce mensubu, düşüncesini kabul ettirmek için zora başvurmaz. Bu tarihi bir ilkedir/hakikattir. Düşüncelerini/inançlarını akılla, ilimle insanlara anlatamayacak düzeyde yanlışta olanların, kendilerini insanlara kabul ettirmenin zorbalıktan başka yollarının olmadığını bilirler. Bu yasakçıların haklılıklarına kendilerinin de ikna olamadıklarını ispatlamaktadır.

Bunun için zulüm olduğu açık bir hakikat, kamu hizmetlerinden yararlanırken veya bu hizmetleri üretirken maruz kaldıkları en büyük ayrımcılık olan haksız/hukuksuz başörtüsü yasağı mutlaka sona erdirilmelidir. Yapılmaya çalışılan yeni sivil anayasa ile toplumda kaos, kargaşa ve huzursuzluğa sebep olan başta Kürt sorunu olmak üzere diğer bütün kronikleşmiş sorunlar hukuki olarak mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. Bu anayasa ile inanç, inandığı gibi yaşama, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü en geniş manada teminat altına alınmalıdır. Bu cümleden inancını ve düşüncesini kendi öz kaynaklarından özgürce öğrenme hakkı mutlaka tanınmalıdır.

Bütün yaptıklarına rağmen dünya ve ahirette tüm insanlığın mutluluğunu, saadet ve huzurunu isteyen bir dinin/medeniyettin müntesipleri olarak biz müslümanlar; yasakçıların kendilerini muhasebe etmeye, insani olana, değer olana karşı duyarlı, vicdan ve değer sahibi olmaya çağırıyoruz. Ve insani ortak miras olan şu gerçeği de kendilerine hatırlatıyoruz: bütün dünya karanlıkla dolsa ve zere miktarı aydınlığı karartmaya çalışsalar bunu asla başaramayacaklardır.

Halkımızı her türlü haksızlığa karşı duyarlı ve tepkili olmaya çağırıyoruz.

Yasaklara/zulümlere/haksızlıklara karşı duruşumuz/direnişimiz/direncimiz devam edecektir…