Van'da 77. Başörtüsü Eylemi
Van’da Hak ve Özgürlükler Platformu tarafından 77. başörtüsü eylemi düzenlendi.
Basın açıklamasının tam metni:
Tarih boyunca insanlığın kazanımı için verdiği mücadele alanlarından en önemlisinin özgürlük olduğu hususu herkesin malumudur. Bu aslî hakikat kadar bir başka gerçek daha vardır ki, o da tarih boyunca özgürlük eğilimlerini ve taleplerini görmezlikten gelmek, bastırmak, baskı altında tutmak, sınırlandırmak veya bütünüyle ortadan kaldırmak misyonuyla hareket eden kişi veya sınıfların da mevcut olduklarıdır. Bu kesimin baskın ve ayırıcı özellikleri ise, toplumsal yapı içinde daha imtiyazlı ve egemen şartlara sahip olmalarıdır. Bu gün başörtüsü karşıtlarının her vesilede cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğunu haykırmaları aslında kendi bireysel ve kurumsal imtiyazlarıdır. Bu gerçeği gizlemek için bir takım kavramları kılıf olarak kullanmaktadırlar. Oysa bize göre cumhuriyet (cumhur) fikri esas itibariyle İslâmî referanslıdır. Dolayısıyla özgürlük mücadelesi veren bizlerce; kabul edilemez olan cumhuriyet değil, aksine bugünde devam ede gelen mutlu azınlığın saltanatıdır.
Ülkemizin çatışma ve ayrışmayı körükleyici edebiyat üretmekle ünlenen bazı parti ve siyasetçilerinden, üniversiteli kimi yönetici seçkinlerinin de geri kalmadıklarına şahit oluyoruz. Bu söylem biçiminin hep CHP'den çıkması artık garipsemiyoruz. Zira artık bunun bir CHP klasiği olduğunu bilmeyenimiz kalmadı. Ancak aynı söylem türünün üniversiteleri yönetme makamında bulunanlardan, medyadaki bazı köşe yazarlarından duyulması kadar bahtsız, tehlikeli ve ürkütücü bir durum olamaz. Bu tür totaliter ve faşizan söylem ve yaklaşımları kabul etmek mümkün değildir. Gerilim, çatışma ve ayrışma yaratmaya kabiliyetli bu seçkinlerin bilmeleri gerekir ki; İnsanların özgürlük alanlarını artan bir istekle genişletme eğilimlerini durduramaz ve bastıramazsınız.
Şimdiye kadar Türkiye'de, İslâm'da başörtüsünden çok daha önemli olduğu halde hiçbir namaz kılan kılmayana baskıda bulunmadı, Ramazan'da doğruluğu şüpheli birkaç haber çıktıysa da, kimseye oruç baskısı olmadı. Hacca gidenler gitmeyenleri "Siz neden gitmiyorsunuz?" diye sorgulamadı. Her Kurban bayramı öncesi onca menfi yayınla Kurban aleyhinde olunmasına rağmen, hiçbir Müslüman, kurban kesmeyenlere "Neden siz de kesmiyorsunuz?" diye hücumda bulunmadı. Bırakın bunları, içki içen, kumar oynayan, her türlü günahı irtikâp edenlere de dindarlar, nasihatte bulunmak dışında bir şey demedi. Kızlarımızın başını örterek okuyabildiği yıllarda hiçbir hadise olmadı. Bundan sonra olacağına da, başlarını örtmeyen kızlarımız dahi ihtimal vermiyor. Gerçek bu iken, asıl mağduriyete zaman zaman daha çok dindarlar maruz kalıyorken, başörtüsü serbest bırakıldığında başını örtmeyenlere baskı olur demek, aslında yapılabilecek bazı provokasyonları akla getirmektedir.
28 Şubat sürecinin kalıntılarından olan katsayı adaletsizliği başka bir bahara kaldı. 14.02.2008 de toplanan YÖK Genel Kurulu Bilindiği üzere sırf imam hatip lisesi öğrencilerinin üniversitelere girişlerinin engellenmesi için devreye sokulan "katsayı adaletsizliği" uygulamasına son verilmesi beklenirken baskıcı, dayatmacı güçlerin bastırmaları karşısında sorunun çözümü yerine ertelenmesi yoluna gidilmiştir. Kamuoyu bir kere daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Bu kararla yasakçılar, baskıcılar bir kere daha seslerini fazla çıkartmanın, ortalığı velveleye verip, "kaos" ortamı yaratma tehditlerinin semeresini almış oldular.
Başörtüsü konusun da bir başka trajikomik olayda. Başörtüsünün nasıl bağlanacağı konusudur. Örtünün (çene altı modeli) ile üniformavari bir başörtüsü şekli ifadeleri, kendi içinde çelişen bir özgürlük anlayışını gözler önüne sermektedir. Oligarşik sistemin lisanı ile "benim belirlediğim kadar özgür olabilirsiniz." dayatması asla kabul edilebilir değildir.
Bizler Van Hak ve Özgürlük platformu olarak; hükümetin, MHP'nin desteğiyle anayasanın 10 ile 42. maddelerindeki değişiklikle getirilen başörtüsü serbestliğine sıcak bakmamakla beraber, ilersi için sıkıntı olacağı kanaatindeyiz. Çünkü her şeyden önce sınırlı özgürlük diye bir özgürlük olamaz. Sadece üniversiteler de uygulanması düşünülen başörtüsü serbestliği, serbestlik değildir. Çalışma hakkı ile eğitim hakkı arasında bir ayırım olamaz. Getirilen bu başörtüsü serbestliğini yasağı hafifleten bir adım olmakla birlikte bu düzenlemeyi yeterli bulmuyor ve yasak hayatın bütün alanlarında kaldırılmalı diyoruz.
Tarih boyunca insanlığın kazanımı için verdiği mücadele alanlarından en önemlisinin özgürlük olduğu hususu herkesin malumudur. Bu aslî hakikat kadar bir başka gerçek daha vardır ki, o da tarih boyunca özgürlük eğilimlerini ve taleplerini görmezlikten gelmek, bastırmak, baskı altında tutmak, sınırlandırmak veya bütünüyle ortadan kaldırmak misyonuyla hareket eden kişi veya sınıfların da mevcut olduklarıdır. Bu kesimin baskın ve ayırıcı özellikleri ise, toplumsal yapı içinde daha imtiyazlı ve egemen şartlara sahip olmalarıdır. Bu gün başörtüsü karşıtlarının her vesilede cumhuriyet rejiminin tehlikede olduğunu haykırmaları aslında kendi bireysel ve kurumsal imtiyazlarıdır. Bu gerçeği gizlemek için bir takım kavramları kılıf olarak kullanmaktadırlar. Oysa bize göre cumhuriyet (cumhur) fikri esas itibariyle İslâmî referanslıdır. Dolayısıyla özgürlük mücadelesi veren bizlerce; kabul edilemez olan cumhuriyet değil, aksine bugünde devam ede gelen mutlu azınlığın saltanatıdır.
Ülkemizin çatışma ve ayrışmayı körükleyici edebiyat üretmekle ünlenen bazı parti ve siyasetçilerinden, üniversiteli kimi yönetici seçkinlerinin de geri kalmadıklarına şahit oluyoruz. Bu söylem biçiminin hep CHP'den çıkması artık garipsemiyoruz. Zira artık bunun bir CHP klasiği olduğunu bilmeyenimiz kalmadı. Ancak aynı söylem türünün üniversiteleri yönetme makamında bulunanlardan, medyadaki bazı köşe yazarlarından duyulması kadar bahtsız, tehlikeli ve ürkütücü bir durum olamaz. Bu tür totaliter ve faşizan söylem ve yaklaşımları kabul etmek mümkün değildir. Gerilim, çatışma ve ayrışma yaratmaya kabiliyetli bu seçkinlerin bilmeleri gerekir ki; İnsanların özgürlük alanlarını artan bir istekle genişletme eğilimlerini durduramaz ve bastıramazsınız.
Şimdiye kadar Türkiye'de, İslâm'da başörtüsünden çok daha önemli olduğu halde hiçbir namaz kılan kılmayana baskıda bulunmadı, Ramazan'da doğruluğu şüpheli birkaç haber çıktıysa da, kimseye oruç baskısı olmadı. Hacca gidenler gitmeyenleri "Siz neden gitmiyorsunuz?" diye sorgulamadı. Her Kurban bayramı öncesi onca menfi yayınla Kurban aleyhinde olunmasına rağmen, hiçbir Müslüman, kurban kesmeyenlere "Neden siz de kesmiyorsunuz?" diye hücumda bulunmadı. Bırakın bunları, içki içen, kumar oynayan, her türlü günahı irtikâp edenlere de dindarlar, nasihatte bulunmak dışında bir şey demedi. Kızlarımızın başını örterek okuyabildiği yıllarda hiçbir hadise olmadı. Bundan sonra olacağına da, başlarını örtmeyen kızlarımız dahi ihtimal vermiyor. Gerçek bu iken, asıl mağduriyete zaman zaman daha çok dindarlar maruz kalıyorken, başörtüsü serbest bırakıldığında başını örtmeyenlere baskı olur demek, aslında yapılabilecek bazı provokasyonları akla getirmektedir.
28 Şubat sürecinin kalıntılarından olan katsayı adaletsizliği başka bir bahara kaldı. 14.02.2008 de toplanan YÖK Genel Kurulu Bilindiği üzere sırf imam hatip lisesi öğrencilerinin üniversitelere girişlerinin engellenmesi için devreye sokulan "katsayı adaletsizliği" uygulamasına son verilmesi beklenirken baskıcı, dayatmacı güçlerin bastırmaları karşısında sorunun çözümü yerine ertelenmesi yoluna gidilmiştir. Kamuoyu bir kere daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Bu kararla yasakçılar, baskıcılar bir kere daha seslerini fazla çıkartmanın, ortalığı velveleye verip, "kaos" ortamı yaratma tehditlerinin semeresini almış oldular.
Başörtüsü konusun da bir başka trajikomik olayda. Başörtüsünün nasıl bağlanacağı konusudur. Örtünün (çene altı modeli) ile üniformavari bir başörtüsü şekli ifadeleri, kendi içinde çelişen bir özgürlük anlayışını gözler önüne sermektedir. Oligarşik sistemin lisanı ile "benim belirlediğim kadar özgür olabilirsiniz." dayatması asla kabul edilebilir değildir.
Bizler Van Hak ve Özgürlük platformu olarak; hükümetin, MHP'nin desteğiyle anayasanın 10 ile 42. maddelerindeki değişiklikle getirilen başörtüsü serbestliğine sıcak bakmamakla beraber, ilersi için sıkıntı olacağı kanaatindeyiz. Çünkü her şeyden önce sınırlı özgürlük diye bir özgürlük olamaz. Sadece üniversiteler de uygulanması düşünülen başörtüsü serbestliği, serbestlik değildir. Çalışma hakkı ile eğitim hakkı arasında bir ayırım olamaz. Getirilen bu başörtüsü serbestliğini yasağı hafifleten bir adım olmakla birlikte bu düzenlemeyi yeterli bulmuyor ve yasak hayatın bütün alanlarında kaldırılmalı diyoruz.