Van'da 96. başörtüsü eylemi
Van'da 96. başörtüsü eylemi gerçekleştirildi...
ADALET, VAROLUŞUMUZUN VE VARLIK İNANCIMIZIN OMURGASIDIR
Sayın Basın Mensupları, Sayın Halkımız Ve Yıllardır Bu Meydanda Şahitlikten Vazgeçmeyen Direngen Ve Onurlu Katılımcılar"
Gerek küresel, gerekse ülke çapında zor ama çok şeyin değişeceği bir süreçten geçiyoruz. Bundan 12 yıl evvel şu bakış açısı artık kesin ve tartışılmaz bir yargıya dönüşerek şöylece özetlenmişti: "Susurluktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!" Bu yargı daha sonra 11 Eylül şeklinde dev bir fenomene dönüşüyor ve aynı zamanda devasa projelerin, çok özel ve aynı zamanda bir o kadar da karmaşık kirli hesapların, bunların nereden ve nasıl işlediği belli olmayan mahfillerce tezgâhlandığı bir sürecin de bir anda hız kazandığı bir döneme tekabül ediyordu.
Ülke olarak gerçekten çok özel ve çok özellikli bir sürecin içindeyiz. Eski halin muhal olduğu ve hayati bir dönüşümün ekmek gibi su gibi kendini dayattığı bir dönemeçte, bizim yani insanlığın hiç de ciddiye alınmadığı böylesine kritik bir ortamda iyi şeylerin olacağına dair umudumuzu korumak ve diri tutmak istiyoruz. Çünkü bu umut ve aynı zamanda hakikate bağlılıkta göstereceğimiz direnç, bunu yapacak iradenin de cesaret ve inancına katkı yapacaktır. Her ne kadar ciddiye alınmasa da aslında bu cesaretin kaynağı bu direngen ve insanı kendi gerçekliğinde ihya etmeye çalışan bu damardır. Çok güzel, sevindirici ve bu inancımıza medar gelişmeler oluyor. Darbeciler bırakın eleştirilmeyi, yargılanacak bir aşamaya gelmişse umutlu ve iyimser olmak için çok sebebimiz var demektir. Darbeye ve darbecilere karşı ortak bir ses ve tepki verme kültürü kendini ifade ediyorsa, bazı başlangıçlar için gerekçemiz sağlam demektir. Bu ülkenin kaynaklarını, insanı ve emeği öğüten cinayet, soygun ve talan şebekeleri teşhir ve tecziye gündemine girmişse, sevinmek ve bu iradeyi tahkim edip, muhkem ilkelerle imar etmek için çok sebebimiz ve hüccetimiz var demektir. Bunun için sebeplerimiz, gerekçelerimiz ve delillerimiz var. Bunun listesini yapmak aynı zamanda bu mevhum şebekelerin soy kütüğünü çıkarmakla eşanlamlı olacaktır. İnsanı ve ona ait olanı hoyrat ve insafsızca harcamak bunun üst başlığı olarak düşünüldüğünde, yeryüzündeki bütün kötülük ve istismarın buradan kaynaklandığını görmek zor değildir. Dolayısı ile gerek emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve bir yığın inanç, düşünce, emek ve değer düşmanı olarak tanımlansın gerekse de ahlaki ve dini terminoloji içerisinde, zulüm, ifsat, fitne, tekebbür, tahakküm, ilhad ve bunlara bağlı kavramlarla ifade edilsin, ortadaki durum tam bir insan öğüten sistemi ifade etmekte ve bu tür örgütlenmeler buna hizmet etmekteler.
Toplumu kamplara ayırmayı, barış ve adaleti çözmeyi, inancı ve ibadetleri yasaklamayı, çatışma ve kaos üreterek verimliliği düşürmeyi, iletişimin koparılması ile kötülüğe karşı örgütlenilmeyi sabote etme kurnazlığını burada okuyoruz, bu adreste netleştiriyoruz.
Kim mi bunlar?
-Başörtüsünü ve İslam'ın şiarlarını ayrışma ve suç unsuru olarak algılayanlar, yasaklayanlar.
-Etnik ve kültürel şovenizm ile böl, parçala, erit projesini ihya etmeye çalışanlar.
-Darbelerle insanı ve tercihlerini, kitleleri, halkı yok sayarak militarist yapılanmalarla devleti militarize edenler
-Darbecilerin yargılanmasına karşı çıkarak, açıkça kendi hazırladıkları hukuki metinleri bile bir anda geçersiz sayanlar
-Ahlakımıza, değerlerimize, emeğimize, ekmeğimize, alın ve zihin terimize göz diken insanlık ve değer düşmanı jakobenler
-Kendini her şeyin üzerinde zanneden, zaman ve çağ üstü olarak tanımlayan derin ilahlık ve rabblık iddiacıları.
- Bilgi, düşünce, irade, özgürlük ve adalet düşmanı tek tipçi zorbalar"
Daha sayalım mı" Hayır, aslında tek cümle ile; herkesin bir tarağın dişleri gibi eşit haklara sahip olduğuna inanmayan, kendilerini efendi ve üstün olarak kurgulayan, ruhları ile açık bir Siyonist haline gelmiş kötücül ve hastalıklı kimselerdir. Kötülük deyince, şerr deyince hemen hayatımızda görünürlük kazananlardır. İnsanlığın damarlarına üşüşen ve bu konuda her meslek ve meziyetten kimselerin ortak çıkarlarında buluşup örgütlediği, sülük yapılanmalardır.
Ama artık bu ülkede her şeyin geçici yalnız kendilerinin baki olduğu, bilhassa derin iktidar ruhuna ve anlayışına darbe vurulmuş, darbeci zihniyete, halk gücünün ve muhalefetinin ne anlama geldiğinin gösterilebileceği tarihi bir fırsat doğmuştur. Bugün ortak menfaatlerine halel geldiği için yargılama sürecinin hukuksuzluğuna itiraz edenler, daha düne kadar bırakın onlarca, yüzlerce demeyi, milyonlarca kişiye uygulanan işkence sistematiğinden haberdar mı değillerdiler? Yoksa bu çarkları döndürenler kendileri değil miydi? Şimdi hangi yüzle çıkıp bu tarihi hesaplaşmayı manipüle etmeye çalışıyorlar? Hukuk ve adalet şimdi mi akıllarına geldi?
Bu haftaki basın açıklamamızın yalnızca bu konuya yoğunlaşmış olması, demin de ifade ettiğimiz gibi başörtüsü ve diğer yasakların kaynağının bu zalim paradigma olması ve bu hesaplaşmanın taşıdığı tarihi önemden kaynaklanmaktadır.
Adalet, herkes ve hepimiz için hayati derecede ihtiyaç ve bizi ayakta tutacak temel omurgamızdır. Varlığımız, var oluş düşüncemiz ve kendimizi nispet ettiğimiz temel fikriyatımız, yakınlarımız ve kendimiz aleyhine dahi olsa sımsıkı sarılmak zorunda olduğumuz inancımız ve bakış açımızdır. Bunu ayakta tutacak şahitler olabilmenin onuru ve bu hayırlı sürecin hayırlı sonuca ulaşması umudu, inancı, duası, çabası ile Adaletin kaynağına emanet olunuz. Gelecek hafta ve yasaklar sonuçlanıncaya kadar diğer haftalarda yine bu meydanda saat 13.oo'da her cumartesi buluşmak ve direşmek çağrısı ile"
VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu)
Gökkuşağı Derneği, Anadolu Gençlik Derneği,
İnsan-Der, Mazlumder, Memur-Sen, Umut-Der
Sayın Basın Mensupları, Sayın Halkımız Ve Yıllardır Bu Meydanda Şahitlikten Vazgeçmeyen Direngen Ve Onurlu Katılımcılar"
Gerek küresel, gerekse ülke çapında zor ama çok şeyin değişeceği bir süreçten geçiyoruz. Bundan 12 yıl evvel şu bakış açısı artık kesin ve tartışılmaz bir yargıya dönüşerek şöylece özetlenmişti: "Susurluktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!" Bu yargı daha sonra 11 Eylül şeklinde dev bir fenomene dönüşüyor ve aynı zamanda devasa projelerin, çok özel ve aynı zamanda bir o kadar da karmaşık kirli hesapların, bunların nereden ve nasıl işlediği belli olmayan mahfillerce tezgâhlandığı bir sürecin de bir anda hız kazandığı bir döneme tekabül ediyordu.
Ülke olarak gerçekten çok özel ve çok özellikli bir sürecin içindeyiz. Eski halin muhal olduğu ve hayati bir dönüşümün ekmek gibi su gibi kendini dayattığı bir dönemeçte, bizim yani insanlığın hiç de ciddiye alınmadığı böylesine kritik bir ortamda iyi şeylerin olacağına dair umudumuzu korumak ve diri tutmak istiyoruz. Çünkü bu umut ve aynı zamanda hakikate bağlılıkta göstereceğimiz direnç, bunu yapacak iradenin de cesaret ve inancına katkı yapacaktır. Her ne kadar ciddiye alınmasa da aslında bu cesaretin kaynağı bu direngen ve insanı kendi gerçekliğinde ihya etmeye çalışan bu damardır. Çok güzel, sevindirici ve bu inancımıza medar gelişmeler oluyor. Darbeciler bırakın eleştirilmeyi, yargılanacak bir aşamaya gelmişse umutlu ve iyimser olmak için çok sebebimiz var demektir. Darbeye ve darbecilere karşı ortak bir ses ve tepki verme kültürü kendini ifade ediyorsa, bazı başlangıçlar için gerekçemiz sağlam demektir. Bu ülkenin kaynaklarını, insanı ve emeği öğüten cinayet, soygun ve talan şebekeleri teşhir ve tecziye gündemine girmişse, sevinmek ve bu iradeyi tahkim edip, muhkem ilkelerle imar etmek için çok sebebimiz ve hüccetimiz var demektir. Bunun için sebeplerimiz, gerekçelerimiz ve delillerimiz var. Bunun listesini yapmak aynı zamanda bu mevhum şebekelerin soy kütüğünü çıkarmakla eşanlamlı olacaktır. İnsanı ve ona ait olanı hoyrat ve insafsızca harcamak bunun üst başlığı olarak düşünüldüğünde, yeryüzündeki bütün kötülük ve istismarın buradan kaynaklandığını görmek zor değildir. Dolayısı ile gerek emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve bir yığın inanç, düşünce, emek ve değer düşmanı olarak tanımlansın gerekse de ahlaki ve dini terminoloji içerisinde, zulüm, ifsat, fitne, tekebbür, tahakküm, ilhad ve bunlara bağlı kavramlarla ifade edilsin, ortadaki durum tam bir insan öğüten sistemi ifade etmekte ve bu tür örgütlenmeler buna hizmet etmekteler.
Toplumu kamplara ayırmayı, barış ve adaleti çözmeyi, inancı ve ibadetleri yasaklamayı, çatışma ve kaos üreterek verimliliği düşürmeyi, iletişimin koparılması ile kötülüğe karşı örgütlenilmeyi sabote etme kurnazlığını burada okuyoruz, bu adreste netleştiriyoruz.
Kim mi bunlar?
-Başörtüsünü ve İslam'ın şiarlarını ayrışma ve suç unsuru olarak algılayanlar, yasaklayanlar.
-Etnik ve kültürel şovenizm ile böl, parçala, erit projesini ihya etmeye çalışanlar.
-Darbelerle insanı ve tercihlerini, kitleleri, halkı yok sayarak militarist yapılanmalarla devleti militarize edenler
-Darbecilerin yargılanmasına karşı çıkarak, açıkça kendi hazırladıkları hukuki metinleri bile bir anda geçersiz sayanlar
-Ahlakımıza, değerlerimize, emeğimize, ekmeğimize, alın ve zihin terimize göz diken insanlık ve değer düşmanı jakobenler
-Kendini her şeyin üzerinde zanneden, zaman ve çağ üstü olarak tanımlayan derin ilahlık ve rabblık iddiacıları.
- Bilgi, düşünce, irade, özgürlük ve adalet düşmanı tek tipçi zorbalar"
Daha sayalım mı" Hayır, aslında tek cümle ile; herkesin bir tarağın dişleri gibi eşit haklara sahip olduğuna inanmayan, kendilerini efendi ve üstün olarak kurgulayan, ruhları ile açık bir Siyonist haline gelmiş kötücül ve hastalıklı kimselerdir. Kötülük deyince, şerr deyince hemen hayatımızda görünürlük kazananlardır. İnsanlığın damarlarına üşüşen ve bu konuda her meslek ve meziyetten kimselerin ortak çıkarlarında buluşup örgütlediği, sülük yapılanmalardır.
Ama artık bu ülkede her şeyin geçici yalnız kendilerinin baki olduğu, bilhassa derin iktidar ruhuna ve anlayışına darbe vurulmuş, darbeci zihniyete, halk gücünün ve muhalefetinin ne anlama geldiğinin gösterilebileceği tarihi bir fırsat doğmuştur. Bugün ortak menfaatlerine halel geldiği için yargılama sürecinin hukuksuzluğuna itiraz edenler, daha düne kadar bırakın onlarca, yüzlerce demeyi, milyonlarca kişiye uygulanan işkence sistematiğinden haberdar mı değillerdiler? Yoksa bu çarkları döndürenler kendileri değil miydi? Şimdi hangi yüzle çıkıp bu tarihi hesaplaşmayı manipüle etmeye çalışıyorlar? Hukuk ve adalet şimdi mi akıllarına geldi?
Bu haftaki basın açıklamamızın yalnızca bu konuya yoğunlaşmış olması, demin de ifade ettiğimiz gibi başörtüsü ve diğer yasakların kaynağının bu zalim paradigma olması ve bu hesaplaşmanın taşıdığı tarihi önemden kaynaklanmaktadır.
Adalet, herkes ve hepimiz için hayati derecede ihtiyaç ve bizi ayakta tutacak temel omurgamızdır. Varlığımız, var oluş düşüncemiz ve kendimizi nispet ettiğimiz temel fikriyatımız, yakınlarımız ve kendimiz aleyhine dahi olsa sımsıkı sarılmak zorunda olduğumuz inancımız ve bakış açımızdır. Bunu ayakta tutacak şahitler olabilmenin onuru ve bu hayırlı sürecin hayırlı sonuca ulaşması umudu, inancı, duası, çabası ile Adaletin kaynağına emanet olunuz. Gelecek hafta ve yasaklar sonuçlanıncaya kadar diğer haftalarda yine bu meydanda saat 13.oo'da her cumartesi buluşmak ve direşmek çağrısı ile"
VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu)
Gökkuşağı Derneği, Anadolu Gençlik Derneği,
İnsan-Der, Mazlumder, Memur-Sen, Umut-Der