...ve Başbakan Erdoğan, Tahrir Meydanı'nda!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Tunus ve Mısır'daki devrim hareketlerine ilişkin müsbet açıklamaları Arap sokaklarında yeterince yankı bulmadı. Neden? Çünkü Arap sokakları şu günlerde öyle büyük bir heyecan içinde ki, onlara ancak heyecan dozu yüksek konuşmalarla ulaşılabilir. Başbakan Erdoğan dün AK Parti Meclis Grubu'nda öyle bir konuşma yaptı ve o konuşma Kahire Tahrir Meydanı'nda hemen makes buldu. Meydanı dolduran 1 milyonu aşkın rejim muhalifi "Erdoğan, Erdoğan" diye slogan attı.

Mısır halkının zulme karşı mücadele azmini kamçılayan o konuşmadan birkaç bölüm:

"AK Parti grubu tüm dünyada mazlumların sesi olarak tarihe ismini yazdırmıştır. Şunu çok iyi anlamak durumundayız: Tarihte baskıyla, sindirmeyle, korkuyla ayakta kalmayı başaran hiçbir yönetim yoktur. Tarihin her döneminde er ya da geç insanlık onuru bütün zincirleri kırmış, bütün duvarları yıkmış, mazlumun ahı aheste de olsa çıkmıştır... Halka gözünü, gönlünü veya kulağını kapatan yönetimler uzun ömürlü olamazlar. Halkın hiçbir özlemi, hiçbir çağrısı karşılıksız kalmaz. Halka rağmen hiçbir iktidar ayakta duramaz. Devlet halk içindir, halkın varlığıyla, iradesiyle, desteğiyle anlam kazanır. Biz kendimiz için ne istiyorsak dostlarımız ve kardeşlerimiz için de aynısını istiyoruz. Mısır Devlet Başkanı Sayın Hüsnü Mübarek'e çok samimi bir tavsiyede, çok içten bir uyarıda bulunmak istiyorum: Bizler faniyiz, kalıcı değiliz. Her birimiz ölecek ve geride bıraktıklarımızdan dolayı sorgulanacağız... hepimizin gideceği yer iki metreküp çukurdur. Hepimiz gelip geçiyiz, baki olan gök kubbe altında hoş bir sada bırakmaktır, saygıyla anılmaktır, rahmetle yadedilmektir. Yarın öldüğümüzde hocaefendi gelip şunu söylemeyecek, 'Cumhurbaşkanı niyetine, devlet başkanı niyetine, Başbakan niyetine, bakan niyetine' demeyecek, 'er kişi niyetine' diyecek. Seninle beraber gelen sadece kefen olacak. Hem vicdanımızın sesine hem de halkımızın sesine kulak verelim. Onların bedduasına veya hayır duasına hazır olalım. Onun için diyorum ki, halkın haykırışına, son derece insani taleplerine kulak verin, kulak verelim. Halktan gelen değişim arzusunu hiç tereddüt etmeden karşılayın. Açık söylüyorum, istismarcılara, kirli odaklara, Mısır üzerine karanlık planları olan kesimlere fırsat vermeden, Mısır'ın huzuru adına önce siz adım atın. Halkı tatmin edecek adımlar atın. Bugünün dünyasında özgürlükler artık ertelenemez, gözardı edilemez..."

Şimdi şöyle bir soru sorulabilir: "Ya Hüsnü Mübarek bu badireyi de atlatırsa? Ya AK Parti hükümetinin devrimcilere verdiği destek Türkiye-Mısır ilişkilerine zarar verirse?..."

İnceldiği yerden kopsun. Günü gelince yeniden bağlanır.

Türkiye'nin ve dahî İslam dünyasının maslahatı gereği gözetilmesi gereken tatsız dengeler tabii ki var; hükümetin bütün diktatörlüklere aynı anda ve aynı şiddette meydan okumasını kimse beklemiyor; ama zulumata karşı 'genel bir duruş' daima sergilenmeli ve Mısır'daki devrim rüzgârı gibi çok olağanüstü durumlarda bu duruşun da ötesine geçilip, dengelerin-mengelerin canına okumak pahasına, mazlumların kıyamı aşk ve şevk ile desteklenmeli.

Dengeler-mengeler diyoruz ama 'zamanın ruhu' hepsini silip süpürüyor. İşte görüyorsunuz; Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed acil reformlardan bahsetti, Ürdün Kralı Abdullah hükümeti görevden aldı, Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas serbest seçimler için düğmeye bastı. Niye? Çünkü sokaklar saray kapılarına dayanıyor. "Diktatörlerin yüzüne nasıl bakarız?" sorusu hızla anlamsızlaşıyor. Onun yerini, "Halkların omuzları üzerinde yükselen yeni yönetimlerin yüzüne nasıl bakarız?" sorusu alıyor. Almalı!

 


YENİŞAFAK

Bu yazı toplam 2044 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar