"Vergini Ver Devlete O Da Versin Siyonistlere"
Sakarya Başörtüsü Platformu 130. Başörtüsü Eylemini gerçekleştirdi. Başörtüsünün ülkenin gündemini belirlemeye devam ettiği, bu süreç içinde hükümet-asker-muhalefet arasında yaşananların...
“VERGİNİ VER DEVLETE, O DA VERSİN SİYONİSTLERE!”
SAKARYA- Sakarya Başörtüsü Platformu 130. Başörtüsü Eylemini gerçekleştirdi. Başörtüsünün ülkenin gündemini belirlemeye devam ettiği, bu süreç içinde hükümet-asker-muhalefet arasında yaşananların dikkatle izlenmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gidişatın yanında Filistin’de yaşananlara ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Sakarya Başörtüsü Platformu 130. basın açıklamasını gerçekleştirdi. Açıklamayı SBP adına Özgür-Der Geyve Temsilcisi Mustafa ÖZER okudu. Başörtüsünün Türkiye’nin gündemini belirlemeye devam ettiğini, yasağın sadece üniversitelerde kaldırılmasını içeren söz konusu yasa değişikliğinin iptali için CHP-DSP tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulduğunu hatırlatan ÖZER şunları söyledi: “En başından beri bizim Sakarya Başörtüsü Platformu olarak vurguladığımız; İslam’ın ve Müslümanların yok sayılması, İslami hak ve taleplerin görmezden gelinerek halkın bunlara meyletmemesi için her türlü çabanın bizzat bürokratik yollarla ve daha olmadı darbelerle, muhtıralarla sağlanması bu rejimin genel karakteristiğidir.”
Yaşanan süreçte, kendisini ülkenin asıl sahibi ve siyaset belirleyicisi olarak gören askerin sesini çıkarmıyor olmasının, Kuzey Irak’a yapılan operasyon sonrasında CHP-MHP’nin eleştirilerinin asker tarafından hainlik olarak nitelendirilmesinin ve hükümetle Dolmabahçe protokolü sonrasında sürdürülen uzlaşının üzerinde iyice düşünülmesi gerektiği dile getirilen açıklama; “Bir tarafta kendi meşruiyetini kaybetme aşamasına gelmiş ve bunu AkParti üzerinden tazelemeye çalışan askeri bürokrasi, diğer tarafta karşıtına sığınarak var olmayı akide haline getirmiş bir anlayış ve bu anlayışın içerisindeki dünyevileşme, sekülerleşme, yeniden sağcılaşma ve emperyalizme kul köle olma ve daha bir sürü hastalık.” cümleleri ile devam etti.
Açıklamada, esnafı, çalışanı, emeklisi ile halkın ekonomik açıdan zor durumda olduğu, işsizliğin, gelir-ücret adaletsizliğinin içinden çıkılmaz bir hal aldığı belirtilirken, Müslüman halkın inanç ve değerlerinin vergi haftalarında düzenlenen kampanyalarda yada Cuma hutbelerinde hatırlanıyor olması da eleştirildi. Siyonist İsrail’in korkunç bir soykırım gerçekleştirdiğini, buna karşı Filistinli Müslümanların onurlu bir direniş örnekliği sergilediklerini söyleyen ÖZER açıklamasını şu sözlerle bitirdi: “Kundaktaki bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen bu azgın katillerle olan hesap elbet görülecektir. Ve bu hesap gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onların azabını erteleyen Rabbimizin izni ile pek yakında olacaktır. Filistin’e, Kudüs’e, Direnişe bin selam. Yaşasın Küresel İntifada.”
“Uyan, Diren, Özgürleş” ve “Hamas’a Selam, Direnişe Devam” sloganlarının atıldığı eylemde platform mensuplarınca “Başörtüne Sahip Çık”, “Yasak Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?”, “Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz” yazılı dövizler ve “Başörtüsü İslam’ın Emri, Müslüman Kadının Kimliğidir” yazılı pankart taşındı.
SAKARYA BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 130.BASIN AÇIKLAMASI
“VERGİNİ VER DEVLETE, O DA VERSİN SİYONİSTLERE!”
Başörtüsünün sadece üniversitelerde özgür bırakılması ile ilgili anayasa değişikliğinin iptali, hatta yok sayılması istemi ile CHP ve DSP tarafından Anayasa Mahkemesine dilekçe verildi. Anayasa Mahkemesi de bu başvuruyu kabul ederek incelemesi ve raporunu hazırlaması için raportöre verdi. Bu aşamadan sonra anayasa mahkemesi bu istemle ilgili kararını açıklayacak.
Bunun yanında başörtüsü Türkiye’nin gündemini belirlemeye devam ediyor. Gerek medyada olsun, gerek yazılı basında olsun veya gerekse politik alanda olsun en belirleyici gündem başörtüsü ve üniversitelerde başörtüsüne sağlanacak olan özgürlüğün çatışmaya yol açacağına dair iddialar, komplolar ve felaket senaryoları.
En başından beri bizim Sakarya Başörtüsü Platformu olarak vurguladığımız; İslam’ın ve Müslümanların yok sayılması, İslami hak ve taleplerin görmezden gelinerek halkın bunlara meyletmemesi için her türlü çabanın bizzat bürokratik yollarla ve daha olmadı darbelerle, muhtıralarla sağlanması bu rejimin genel karakteristiğidir. Bilhassa son dönemde girilen süreçte ülkenin asıl sahibi ve siyasetin asıl belirleyicisi askerin sesini çıkartmıyor olmasının üzerinde çok iyi düşünülmelidir. Hatta en son olarak Kuzey Irak’a yapılan askeri harekattan ABD’nin emri ile apar topar çekilinmesinden sonra, CHP ve MHP’nin yaptığı eleştirileri Genelkurmay’ın hainlik olarak nitelemesi de yine AKParti – Genelkurmay ilişkisi üzerinde de çokça düşünmeyi ve incelemeyi gerektiriyor. Her ne kadar muhalefet partileri geri adım atarak “bizim eleştirilerimizin muhatabı siyasi iktidardır” deseler de Genelkurmay hiçte umursamışa benzemiyor ve Hükümet ile devam ettirdikleri ABD’ye uyduluk vazifesine toz kondurmuyor.
Bundan fazla değil on yıl önce 28 Şubat’ta askeri, siyasi iktidara karşı göreve çağıranlar bugün askerin kendilerine takındığı tavır karşısında elleri ayaklarına dolaşıyor ne yapacaklarını bilemez bir halde davranıyorlar. Tüm bunlar açıkça gösteriyor ki Dolmabahçe protokolü tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Bir tarafta kendi meşruiyetini kaybetme aşamasına gelmiş ve bunu AkParti üzerinden tazelemeye çalışan askeri bürokrasi, diğer tarafta karşıtına sığınarak var olmayı akide haline getirmiş bir anlayış ve bu anlayışın içerisindeki dünyevileşme, sekülerleşme, yeniden sağcılaşma ve emperyalizme kul köle olma ve daha bir sürü hastalık.
Bütün bunların yanında değinilmesi gereken bir diğer konu ülkedeki ekonomik durum. Hiç kimse itiraf edemese de geniş halk kesimleri akşam evlerine nasıl ekmek götüreceklerini endişe eder durumdalar. Esnaf diye bir sınıf sözde var olsa da gerçekte fiili olarak bitmiş, tükenmiş durumda. Büyük sermaye gruplarının adeta bir hortum gibi ülkedeki parayı çekip götürdükleri ortada iken Hükümet emeklinin maaşı ile ikramiyesi ile vakit harcıyor. Azgın sermayedarlara ses çıkartamayanlar, servetlerine servet katanlara itibar gösterenler bu ülkenin asıl sahibi olması gereken halkı yok sayıyorlar. Vergi haftasında başörtülü bir bayanın resmini kullanarak “vergi ver devletine, haram katma servetine” sloganları ile Müslüman halkın dini kavramlarını, har vurup harman savurdukları vergileri toplamak için kullanıyorlar. Cuma namazlarında vergi ile ilgili hutbeler okutuyorlar ve sonrasında bu topladıkları vergileri iç ve dış borç ödemeleri altında kompradorların midelerine indirmelerine seyirci kalıyorlar. İşsizlik artıyor, gelir ve ücret adaletsizliği her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal alıyor. İnsanlığın en büyük belalarından olan adaletsiz liberalleşme ve ayrımcı özelleştirme Türkiye’yi de çok ciddi bir ekonomik krize doğru sürüklüyor. İnsanlar geçim derdi ile oyalandırılarak ölmemeye razı edilip hayatları boyunca korkunç bir sıtma ile yaşamaya mahkum ediliyorlar.
Biz Sakarya Başörtüsü Platformu olarak yapmış olduğumuz bu 130.Basın açıklamamızı Gazze’de katledilen Filistin’li kardeşlerimize ve orada onurları için mücadele veren Müslümanlara değinerek bitirmek istiyoruz. Bugün Filistin’de korkunç bir soykırım uygulamaya çalışan İsrail, Filistin’li Müslümanların direnişi karşısında şaşırmış durumda. Kundaktaki bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen bu azgın katillerle olan hesap elbet görülecektir. Ve bu hesap gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onların azabını erteleyen Rabbimizin izni ile pek yakında olacaktır.
Filistin’e, Kudüs’e, Direnişe bin selam.
Yaşasın Küresel İntifada.
SAKARYA BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU adına ÖZGÜR-DER GEYVE TEMSİLCİLİĞİ
www.basortusuplatformlari.org
www.ozgurder.org
SAKARYA- Sakarya Başörtüsü Platformu 130. Başörtüsü Eylemini gerçekleştirdi. Başörtüsünün ülkenin gündemini belirlemeye devam ettiği, bu süreç içinde hükümet-asker-muhalefet arasında yaşananların dikkatle izlenmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gidişatın yanında Filistin’de yaşananlara ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Sakarya Başörtüsü Platformu 130. basın açıklamasını gerçekleştirdi. Açıklamayı SBP adına Özgür-Der Geyve Temsilcisi Mustafa ÖZER okudu. Başörtüsünün Türkiye’nin gündemini belirlemeye devam ettiğini, yasağın sadece üniversitelerde kaldırılmasını içeren söz konusu yasa değişikliğinin iptali için CHP-DSP tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulduğunu hatırlatan ÖZER şunları söyledi: “En başından beri bizim Sakarya Başörtüsü Platformu olarak vurguladığımız; İslam’ın ve Müslümanların yok sayılması, İslami hak ve taleplerin görmezden gelinerek halkın bunlara meyletmemesi için her türlü çabanın bizzat bürokratik yollarla ve daha olmadı darbelerle, muhtıralarla sağlanması bu rejimin genel karakteristiğidir.”
Yaşanan süreçte, kendisini ülkenin asıl sahibi ve siyaset belirleyicisi olarak gören askerin sesini çıkarmıyor olmasının, Kuzey Irak’a yapılan operasyon sonrasında CHP-MHP’nin eleştirilerinin asker tarafından hainlik olarak nitelendirilmesinin ve hükümetle Dolmabahçe protokolü sonrasında sürdürülen uzlaşının üzerinde iyice düşünülmesi gerektiği dile getirilen açıklama; “Bir tarafta kendi meşruiyetini kaybetme aşamasına gelmiş ve bunu AkParti üzerinden tazelemeye çalışan askeri bürokrasi, diğer tarafta karşıtına sığınarak var olmayı akide haline getirmiş bir anlayış ve bu anlayışın içerisindeki dünyevileşme, sekülerleşme, yeniden sağcılaşma ve emperyalizme kul köle olma ve daha bir sürü hastalık.” cümleleri ile devam etti.
Açıklamada, esnafı, çalışanı, emeklisi ile halkın ekonomik açıdan zor durumda olduğu, işsizliğin, gelir-ücret adaletsizliğinin içinden çıkılmaz bir hal aldığı belirtilirken, Müslüman halkın inanç ve değerlerinin vergi haftalarında düzenlenen kampanyalarda yada Cuma hutbelerinde hatırlanıyor olması da eleştirildi. Siyonist İsrail’in korkunç bir soykırım gerçekleştirdiğini, buna karşı Filistinli Müslümanların onurlu bir direniş örnekliği sergilediklerini söyleyen ÖZER açıklamasını şu sözlerle bitirdi: “Kundaktaki bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen bu azgın katillerle olan hesap elbet görülecektir. Ve bu hesap gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onların azabını erteleyen Rabbimizin izni ile pek yakında olacaktır. Filistin’e, Kudüs’e, Direnişe bin selam. Yaşasın Küresel İntifada.”
“Uyan, Diren, Özgürleş” ve “Hamas’a Selam, Direnişe Devam” sloganlarının atıldığı eylemde platform mensuplarınca “Başörtüne Sahip Çık”, “Yasak Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?”, “Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz” yazılı dövizler ve “Başörtüsü İslam’ın Emri, Müslüman Kadının Kimliğidir” yazılı pankart taşındı.
SAKARYA BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 130.BASIN AÇIKLAMASI
“VERGİNİ VER DEVLETE, O DA VERSİN SİYONİSTLERE!”
Başörtüsünün sadece üniversitelerde özgür bırakılması ile ilgili anayasa değişikliğinin iptali, hatta yok sayılması istemi ile CHP ve DSP tarafından Anayasa Mahkemesine dilekçe verildi. Anayasa Mahkemesi de bu başvuruyu kabul ederek incelemesi ve raporunu hazırlaması için raportöre verdi. Bu aşamadan sonra anayasa mahkemesi bu istemle ilgili kararını açıklayacak.
Bunun yanında başörtüsü Türkiye’nin gündemini belirlemeye devam ediyor. Gerek medyada olsun, gerek yazılı basında olsun veya gerekse politik alanda olsun en belirleyici gündem başörtüsü ve üniversitelerde başörtüsüne sağlanacak olan özgürlüğün çatışmaya yol açacağına dair iddialar, komplolar ve felaket senaryoları.
En başından beri bizim Sakarya Başörtüsü Platformu olarak vurguladığımız; İslam’ın ve Müslümanların yok sayılması, İslami hak ve taleplerin görmezden gelinerek halkın bunlara meyletmemesi için her türlü çabanın bizzat bürokratik yollarla ve daha olmadı darbelerle, muhtıralarla sağlanması bu rejimin genel karakteristiğidir. Bilhassa son dönemde girilen süreçte ülkenin asıl sahibi ve siyasetin asıl belirleyicisi askerin sesini çıkartmıyor olmasının üzerinde çok iyi düşünülmelidir. Hatta en son olarak Kuzey Irak’a yapılan askeri harekattan ABD’nin emri ile apar topar çekilinmesinden sonra, CHP ve MHP’nin yaptığı eleştirileri Genelkurmay’ın hainlik olarak nitelemesi de yine AKParti – Genelkurmay ilişkisi üzerinde de çokça düşünmeyi ve incelemeyi gerektiriyor. Her ne kadar muhalefet partileri geri adım atarak “bizim eleştirilerimizin muhatabı siyasi iktidardır” deseler de Genelkurmay hiçte umursamışa benzemiyor ve Hükümet ile devam ettirdikleri ABD’ye uyduluk vazifesine toz kondurmuyor.
Bundan fazla değil on yıl önce 28 Şubat’ta askeri, siyasi iktidara karşı göreve çağıranlar bugün askerin kendilerine takındığı tavır karşısında elleri ayaklarına dolaşıyor ne yapacaklarını bilemez bir halde davranıyorlar. Tüm bunlar açıkça gösteriyor ki Dolmabahçe protokolü tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Bir tarafta kendi meşruiyetini kaybetme aşamasına gelmiş ve bunu AkParti üzerinden tazelemeye çalışan askeri bürokrasi, diğer tarafta karşıtına sığınarak var olmayı akide haline getirmiş bir anlayış ve bu anlayışın içerisindeki dünyevileşme, sekülerleşme, yeniden sağcılaşma ve emperyalizme kul köle olma ve daha bir sürü hastalık.
Bütün bunların yanında değinilmesi gereken bir diğer konu ülkedeki ekonomik durum. Hiç kimse itiraf edemese de geniş halk kesimleri akşam evlerine nasıl ekmek götüreceklerini endişe eder durumdalar. Esnaf diye bir sınıf sözde var olsa da gerçekte fiili olarak bitmiş, tükenmiş durumda. Büyük sermaye gruplarının adeta bir hortum gibi ülkedeki parayı çekip götürdükleri ortada iken Hükümet emeklinin maaşı ile ikramiyesi ile vakit harcıyor. Azgın sermayedarlara ses çıkartamayanlar, servetlerine servet katanlara itibar gösterenler bu ülkenin asıl sahibi olması gereken halkı yok sayıyorlar. Vergi haftasında başörtülü bir bayanın resmini kullanarak “vergi ver devletine, haram katma servetine” sloganları ile Müslüman halkın dini kavramlarını, har vurup harman savurdukları vergileri toplamak için kullanıyorlar. Cuma namazlarında vergi ile ilgili hutbeler okutuyorlar ve sonrasında bu topladıkları vergileri iç ve dış borç ödemeleri altında kompradorların midelerine indirmelerine seyirci kalıyorlar. İşsizlik artıyor, gelir ve ücret adaletsizliği her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal alıyor. İnsanlığın en büyük belalarından olan adaletsiz liberalleşme ve ayrımcı özelleştirme Türkiye’yi de çok ciddi bir ekonomik krize doğru sürüklüyor. İnsanlar geçim derdi ile oyalandırılarak ölmemeye razı edilip hayatları boyunca korkunç bir sıtma ile yaşamaya mahkum ediliyorlar.
Biz Sakarya Başörtüsü Platformu olarak yapmış olduğumuz bu 130.Basın açıklamamızı Gazze’de katledilen Filistin’li kardeşlerimize ve orada onurları için mücadele veren Müslümanlara değinerek bitirmek istiyoruz. Bugün Filistin’de korkunç bir soykırım uygulamaya çalışan İsrail, Filistin’li Müslümanların direnişi karşısında şaşırmış durumda. Kundaktaki bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen bu azgın katillerle olan hesap elbet görülecektir. Ve bu hesap gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onların azabını erteleyen Rabbimizin izni ile pek yakında olacaktır.
Filistin’e, Kudüs’e, Direnişe bin selam.
Yaşasın Küresel İntifada.
SAKARYA BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU adına ÖZGÜR-DER GEYVE TEMSİLCİLİĞİ
www.basortusuplatformlari.org
www.ozgurder.org