Abdurrahman Dilipak
Yine dershane konusu!
İnşallah bu polemik, başka konular için örnek teşkil etmez..
Nasıl bir bardak suda fırtına kopartılıyor, nasıl gerçekler tersyüz ediliyor..
Ya hu, dershanelerin kapatılması değil, sözkonusu olan daha verimli bir şekile dönüştürülmesi. Bu konu zaten yıllardır gündemdeydi ve 3 yıl içinde bir dönüşüm planlanıyor.
Bu dershaneler devam ettiği sürece cümle alem biliyor ki, lise son sınıflarda ders yapılmıyor, öğretmen, öğrenci, idareci herkes suç işliyor..
Dershanelere yeni düzenleme ile diploma verme hakkı tanınıyor. Bu dönüşüm için teşvik uygulanacağı gibi, okutulan öğrenci başına da bir teşvik verilmesi sözkonusu.
Bu şekilde dershaneler okula dönüşünce zaten devlet okullarındaki sınıf yoğunluğu da büyük ölçüde düşecek ve eğitim-öğretimin kalitesi yükselecek, üniversiteye girişteki adaletsizlik giderilmiş olacak. Sosyal adaletten söz ediyorlar, ya hu halk eğitim merkezleri, okullar, bilgi evleri, internet ortamında herkes, sadece dershaneye gidenler değil, (O parayı bulamayanlar da var) herkes sınav desteği alacak. O dershane parasını veremeyenler de bu işten yararlanacak daha yaygın bir sosyal adalet sağlanacak. Okul sahibine, öğrenciye destek/teşvik verilecek..
Yağ, un, şeker var madem, neden helva yapmamakta direniyorsunuz ki! Bina, sınıf, öğretmen, kitap, öğrenci var, okul olun! Eksiğinizi devlet desteği ile tamamlayın!
Birilerinin maksadı üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..
Bu tartışma böyle devam ederse camia ciddi anlamda güç kaybeder..
Bu kadar aşırı ısrar, akıllara başka ihtimalleri, dershaneler üzerinden birtakım başka yapılanmalara ilişkin iddiaları gündeme getirir. Dershaneler belli bir ideolojik ve siyasi yapılanmanın altyapısı için kullanılıyor iddiaları yanında bu işin camianın basın grubunun desteklenmesi için abone imkanı sağladığı gibi iddiaların yanında, bir süreden beri basında yer alan paralel devlet tartışmalarına da zemin hazırlar.. Bu proje işletmeciler için, öğrenciler ve öğretmenler için bir fırsat..
Bu saatten sonra, eskiye dönelim deseniz de dönemezsiniz.. Devlet internet üzerinden halk eğitim merkezlerinde, örgün eğitim kurumlarında üniversiteye destek imkanı sunacak olursa dershaneler ne yapacak. Kim gider. Zaten bu tartışmalardan sonra bu işin geri dönüşü olmaz..
Ya hu, lise son sınıflarda derse devam konusunda sıkı bir kontrol yapılsa bu sistem çöker..
Yanlışın neresinden dönülürse kârdır..
Bu iş yanlış. Ezbere dayalı, öğrencileri sınav stresi altında ezen bir anlayış pedagojik değil. Bu çocuklar psikolojik destekle ayakta duruyorlar.. Sürekli ezber için uykusuz kalıyorlar..
Camianın bu tavrının gerçekten siyasetten bağımsız bir hak arama mücadelesi olduğunu düşünmüyorum.. MİT, KCK Operasyonu, Gezi olayları öncesi camia mediasının Erdoğan ve iktidara karşı tavrı, özellikle bazı yazarların saldırgan üslup ve mesajları, Gezi olayları sırasında ve sonrasında yaşananlar, AK Parti iktidarını 28 Şubat’la kıyaslayanlar..
Son zamanlarda bazı konularda ciddi bir anlayış değişikliği oldu.. Ergenekon, Balyoz bırakıldı, AK Parti ve Erdoğan üzerine gidilmeye başlandı..
Sanki birileri de bu durumu fırsat bildi yangına körükle gidiyor..
Gelen mesajlar dehşet verici. “Hoşgörü” filan unutuldu gitti.. Her şeyden alınıyorlar, her şeyi üzerlerine alıyorlar. Ve inanılmaz ifadelerle saldırıyorlar.
Belki de bunların bir kısmı başka birileridir. Camianın adını kullanıyor olabilirler mi diyeceğim ama, kendi medialarındaki, bazı yazarların üslup ve tavırlarına bakıyorum, inanamıyorum..
Camia bu gidişle artık herhalde bir süre hoşgörüden filan söz etmez. Zaman’ın reklamı da bu süreçte havada kaldı. İş şefkat tokatını geçti, siyasi hesaplaşmaya döndü..
Camia sanırım AK Parti üzerindeki gücünü görmek istiyor.. Onlar %20’ye yakın tahmin ediyorlar.. Şu AK Parti’de 50+35 milletvekili söylentileri de yeniden gündeme geldi bu arada..
Hani, bu kişiler gerçekten AK Parti’yi bırakıp, CHP ve MHP’ye oy verirler mi? Göreceğiz! Böyle bir durumda ortaya çıkan sonucu kendi tabanlarına nasıl açıklayacaklar. Bu işin vebalini nasıl taşıyacaklar.. “Biz söyleriz, taban yapar” mantığı tutmaz!
Farkındalar mı bilmem ama, kahvehanelerde, otobüste, ev sohbetlerinde, sokakta herkes camiayı, camiaya ilişkin dedikoduları, AK Parti ile arasındaki rekabeti konuşuyor.. Öyle anlaşılıyor ki, Pandora’nın kutusu açıldı.. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..
Herkes camianın sermaye ilişkilerini, adamlarını, niyetlerini konuşuyor.. Bu işler bu şekilde devam ettiği sürece bu söylenti sadece camiayı değil, camianın dayandığı esnafı, işadamını da vuracak.. Bunu nasıl görmezler..
Bu arada Risale-i Nur, Mehdilik, camianın bu süreçteki rolü, Vatikan ilişkileri, ABD ve Batı ile ilişkiler, dinler arası diyalog, her şey konuşuluyor..
Bir de komplo teorileri var. Kimine göre, camia eli ile AK Parti’nin önlenemeyen yükselişi durdurulmak, aynı zamanda, camia da dizginlenmek isteniyor.. Yani aynı şekilde camianın da önlenemeyen yükselişi dizginlenmiş oluyor.. Yani birileri bir taşla iki kuş vurmuş oluyor.. Aynı çevreler camianın çok büyüdüğünü, kontrol sorunları yaşandığını ve yarın kontrol dışına çıkmaları halinde baş edilememe riski ya da bu işler bir yerden çözülmeye başlarsa, domino etkisi ile mevcut kazanımları da alıp götürecek bir irtifa kaybına yol açabileceği endişesini taşıyor..
Zaten böyle bir zamanlama ve böyle bir üslupla sürdürülen kampanya, camiadaki, parti içinde kariyer yapmak isteyenlerin işini bitirdi.. Bürokraside de benzer bir kriz yaşanması kaçınılmaz gözüküyor. Kimse yenileceği belli olan bir ata oynamak istemez.. Bu işler böyledir. Ayakta iken elinizi öpenler, yorgunluk ve zaafiyet gösterip oturdunuz mu saldırırlar, düştünüz mü vururlar..
Bu tartışma artık kabak tadı vermeye başladı.. Selâm ve dua ile..
yeniakit