Mehmet GÖKTAŞ
Yırtılan bir hayâ perdesi dikiş tutar mı acaba?
Yırtılan bir hayâ perdesinin bir daha dikiş tutabileceğine dair benim ümidim çok azdır nedense. Elbette Allah Teala’dan hiçbir zaman ümit kesilmez. Fakat çatlayan bir ar damarının bir daha durdurulabileceğine kolay kolay inanamıyorum.
Evet, “Hayâsı olmayanın imanı yoktur!” Nebevi ölçüsünü hepimiz bilmekteyiz.. Fakat “Ar damarı çatlamış” tabirini ben bundan daha ileri boyutlara ulaşmış kişiler için kullanıyorum, beni ümitsizliğe sevk eden de budur.
Çünkü bugün niceleri için “hayâsız” tabiri gerçekten hafif kalmaktadır ve biz onlara “Hayâ perdesi yırtılmışlar”, “Ar damarı çatlamışlar” tabirini kullanıyoruz ve bundan dolayı ümitsizliğe düşüyoruz.
Biliyoruz, kötülüğü tasvir etmek, temiz kalplerin bozulmasına sebep olur. Fakat her şey herkesin gözleri önünde cereyan etmektedir. Bugün bir Müslüman kafasını kaldırarak rahat bir şekilde yürüyemez duruma gelmiştir. Sanki herkese ait bir caddeden değil, birilerinin yatak odasından geçip gidiyorsunuz ve ürperiyorsunuz.
Diğer insanlar arasında kendilerini öne çıkarabilecek başka hiç bir vasıfları ve değerleri olmadığı için sadece dişiliklerini ortaya koyarak varlıklarını ispatlamaya çalışan zavallılar!
Gelelim ikinci şahıslara, bunların velilerine!
Unutmayınız ki, sizler de Allah Teala'ya karşı yürütülen bu kirli savaşa bilerek veya bilmeyerek iştirak etmiş durumdasınız!
Kendi hayâ perdelerini tamamen yırtmış, ar damarlarını çatlatmış durumda olan Batı medeniyeti, bugünkü dünyaya egemen bir vaziyette.
Bu kirli savaşın diğer aktörleri ise, hitap ettiği kesimlerin hayâ perdelerini yırtmak ve ar damarlarını çatlatmak olan medyadır.
Her ne kadar ülkenin anayasasında, rejimin doğrudan sahibi olan partilerin tüzüklerinde ve ilkelerinde bu durum yazılı olarak açıkça belirtilmese de, fiiliyatta, gerçek hayatta bu rejimin en kalın çizgisinin, olmazsa olmazının örtüsüzlük olduğunu bizzat görüyoruz.
Müslümanlar olarak varsın her şey ve herkes karşımıza dikilsin bu konuda. Allah Teala’nın izniyle bizler yılmadan edep ve hayânın mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Bir yandan ferdi düzeyde, ardından toplumsal düzeyde edep ve hayânın taşıyıcılığını, temsilciliğini büyük bir şerefle yürüteceğiz.