Yoğun bakımdan çıktı ilk Gülen"i andı…

Yoğun bakımdan çıktı ilk Gülen"i andı…

İlhan Selçuk'un "irtica fobisi"ni gülümseyerek okuyacaksınız.

Osman Özsoy / haber7

Yoğun bakımdan çıktı ilk Gülen'i andı"

Geçirmiş olduğu ağır ameliyattan dolayı İlhan Selçuk'a öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Dilerim biran evvel sağlığına kavuşur ve her fani gibi geride kalan ömrünü millet vicdanında ve ahirette hesabını verebileceği bir çizgide sürdürme fırsatı bulur. Kaldı ki hiçbirimizin yarını teminat altında değil. Her birimiz iyi bir final için çaba göstermeliyiz.

Bu iyi dileklerimizden sonra gelelim konumuza"

İnsanoğlu hakikaten garip bir varlık"

Uzun zaman önce okuduğum bir yazıda, "Bir insanın hayat tarzı onun şuuraltına doğrudan tesir eder. Bu sebeple insanın bütün hayatında, ölümü esnasında ve kabirde sorulara cevap verirken hep o şuuraltının izleri tezahür eder" denildikten sonra, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşr olursunuz!" Hadis-i Şerifi aktarılıyordu. Hayatın bütünü kadar, kabirdeki suallere cevap verirken dahi şuuraltının etkisinin görülmesi konusu ilgimi çekmişti.

Şimdi şu güzelim bahar havasında durduk yerde ölümden, kabirden, haşirden söz etmek de nerden aklına geldi diyebilirsiniz" Kaldı ki bunları unutmadan yaşamak lazım.

Basını internetten takip ediyorum. İnternette hiçbir siteye üye olmak gibi bir âdetim olmadığından ve Cumhuriyet gazetesinin internet sayfası da üye olmayanlara kapalı olduğundan, Cumhuriyet'te çıkan kimi yazı ve haberlerden ancak diğer sitelere düştüğünde haberdar olabiliyorum. Tıpkı bugün olduğu gibi"

Vatan gazetesinin internet sayfasında; "Ameliyat geçirdikten sonra istirahata çekilen İlhan Selçuk uzun aradan sonra ilk yazısını yayınladı ve 'Pencere'yi 1 Mayıs için açtı" anonsuyla, Sayın Selçuk'un kaleme aldığı "1 Mayıs'a Merhaba..." başlıklı yazısı verildi.

Bilgisayarımda tarama yaptım. 16 Nisan itibariyle 25 yılını dolduran yazı hayatımda Sayın Selçuk'un adının geçtiği sadece 1 yazı kaleme almışım. "Ayağa kalkan ilk maymun solcu muydu?" başlıklı 3 yıl önceki bir yazımda, o tarihte Mimar Sinan Üniversitesi'nde, "Şeriat, Aydınlanma ve Türkiye Cumhuriyeti" başlıklı konferans veren İlhan Selçuk'un, ayağa kalkan ilk maymun solcuydu iddiasıyla ilgili değerlendirmede bulunmuşum.

En önemli gündem bunlar mıydı?

Sayın Selçuk 7 Nisan'da anjiyo olduğu günden bu yana ilk kez dün bir yazı kaleme aldı. "1 Mayıs'a Merhaba..." başlıklı yazıdan bazı satırlar şöyle"

"Önce Feto'nun adamı Hakan Şükür Galatasaray'ı ele geçirdi... Hakan Şükür'ün dediğine göre "Kutlu Doğum Haftası" ünlü uluslararası futbol derbisinde Galatasaray'a yarayacaktı" Yaradı mı?

İşler gittikçe karışıyor"

Feto Galatasaray'a el koyup "kutlu doğum"u futbola soktuktan sonra Papa'nın ne yapacağı bilinir mi?

Meryem Ana'nın Hazreti İsa öyküsü de kale ağlarına karışıp Hıristiyan yandaşlarına tezgâhlanmaya başladı mı, Hakan Şükür solda sıfır kalır mı kalmaz mı?

Evet, işler gittikçe karışıyor...

Kırk yılda bir hastaneye yatayım dedim" Ben hastanede yataktayken olan bitenlere bir bakın"

Gülen gündemde miydi?

İlhan Selçuk yazısının sonunda; "Sizlerden bir süre daha izin istiyorum" Henüz hastanedeyim..." demiş. Hastanede irtica nöbetine kalmış gibi, nekahet anında bile Sayın Gülen'e sataşmadan rahat edememiş. İnsan ister istemez sormak istiyor; "Sayın Gülen sizi bu kadar kızdıracak ne yaptı diye?

Gazeteleri şöyle bir taradım. Sayın İlhan Selçuk hastaneye yattığı günden bu yana Sayın Fethullah Gülen'in gündemdeki herhangi bir konu vesilesiyle basına yansımış yazılı veya sözlü bir beyanına rastlamadım. Yani geçtiğimiz süreç içerisinde ülke gündemi Sayın Gülen'le oturup kalkmamış. Zorlama yorumlarla adının geçtiği çok az satırlar bile, tamamen onun dışındaydı.

Şunu demek istiyorum. Sayın Selçuk olsa olsa, yazının hemen başında belirttiğim; "Bir insanın hayat tarzı onun şuuraltına doğrudan tesir eder. Bu sebeple insanın bütün hayatında, ölümü esnasında ve kabirde sorulara cevap verirken hep o şuuraltının izleri tezahür eder" şeklindeki haleti ruhiye içinde olmalı diye düşündüm. Yoksa bir insan yoğun bakımdan daha çıkar çıkmaz, ülkenin onca sorunu varken gündemde olmayan bir konuyu birincil mesele olarak nasıl algılayabilir ki? Demek ki yoğun bakımda geçirdiği günlerde bile şuuraltında yer etmiş konularla meşgul olduğunu, kendine gelir gelmez de aynı duygu ve düşüncelerle kaleme sarıldığını düşündüm.

Sayın Selçuk'un yazısını okurken iletişim sosyolojisi alanındaki yazılarıyla dikkatleri çeken değerli araştırmacı Sayın Mustafa Şen'in satırları geldi aklıma. Sayın Şen bir yazısında; "Algıdan bağımsız bir dış gerçeklik var mıdır, yoksa dış gerçeklik dediğimiz, bizim algılarımızda mı oluşuyor?" konusunu irdeliyordu.

Yani Sayın İlhan Selçuk'un şuuraltını tamamen kapsama altına alan algılarının, yoğun bakım sonrası daha gözünü açar açmaz gerçeklik âlemini de bu kadar yoğun olarak işgal etmesi hakikaten şaşılası bir durum"

Seçim kaybettiren derin nefes"

Yazımıza son vermeden bir anekdot aktarayım. Malum, Amerika'daki seçim kampanyalarında televizyonun gücü yadsınamaz. 2000 yılı başkanlık seçimlerinde en favori aday, Amerikan tarihinin en sevilen, en başarılı başkanlarından olan Bill Clinton'ın sekiz yıl boyunca yardımcılığını yapan Al Gore'du. Cumhuriyetçilerin adayı ise Teksas valisi George Bush idi. Bush hem sertlik yanlısı biliniyordu, hem de yeterince sempatik bulunmuyordu. Kaldı ki son 10 seçimden 9'unu uzun boylu adaylar kazanmıştı. Bush, Al Gore'dan daha kısaydı"

İkili seçimlere çok az zaman kala bir televizyon programında karşı karşıya geldiğinde, Bush, ülkenin öncelikli sorunlarıyla ilgili bir soruya dikkat çekici cümlelerle cevap verdiği sırada, Al Gore, konuşulanlardan sıkılmış gibi bir yüz haliyle ekrana yansıdı ve tam o sırada sinirli bir şekilde iç çektiği görüldü. Amerikan seçmeni bu görüntüden hoşlanmadı. Bu tablo Al Gore'un, ülkenin gerçek sorunlarına ilgisiz bir aday olarak algılanmasına neden oldu ve seçimi kaybetti. (Ayrıntı için)

Kısacası, Türkiye'de birçok siyasal partinin, sivil toplum kuruluşunun ve özellikle de medyanın ülkenin gerçek sorunlarına odaklanmasına ihtiyacı var. Yoksa bu durum kendilerine de ülkeye çok zaman kaybettirecek gibi görünüyor.

Dokuz yıldır hiçbir mayıs ayını ülkesinde geçirememiş Sayın Gülen'i "1 Mayıs" içerikli yazılara bile konu ettikten, her şeyi ona bağladıktan ve hele bir yoğun bakım sonrası bile ilk yazıyı ona ayırdıktan sonra, geriye söylenecek çok bir şey kalmıyor.

İnsan, Sayın Gülen'i doyasıya sevse bile, Sayın Selçuk kadar sık yazılara konu edemez. Bu ne muhabbettir Ya Rabbi"