Abdurrahman Dilipak
Yöneticilerimin yanıldıkları nokta
Sen dostlarınla başet, düşmanlarını bize bırak! Kendilerine makam ve mevki verdiğin, servet kazanmalarına vesile olduklarından koru kendini, eğer ona layık değillerse.. Karga beslersek gözünü sakınmamız gerekir..
Siyasette vefa yoktur. Öfke ve ihtiras, aşk gibi, aklı zail eder ve gözü kör eder.. Yapılan iyiliği çabuk unuturlar.. Haketmedikleri servet ve makama sahip olanlar, hep daha fazlasını isterler ve bir gün mamalarını kestiğinde dişlerini gösterirler.. Ayakta iken elini öpenler, yorgunluk gösterip oturduğunda saldırırlar ve düştüğünde vururlar.. Siyaset arenasında her yer Brütüslerle dolu..
İnsanoğlu genel anlamda kan dökücüdür, nankördür ve muhteristir.. İnsanlar nefsinin esiri olursa cahil, kan dökücü bir zalim ve muhteris olurlar. Sabırsızdırlar.. İyilikleri hem kendilerinden, kötülükleri başkasından bilir.. Egosantiriktir, ben merkezcidir yani..
Bu işler böyledir. Firavun sarayında Hz. Musa olmak da var, Hz. Yakup aleyhisselamın evinde büyüyüp kardeşini kuyuya atmak da! Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında kim vardı!
Para, kadın, makam, silah konusunda kendi nefsimize de güvenmeyeceğiz..
Zaten siyaset güven müessesesi değil, denetim müessesesidir.. Velayet değil vekalet müessesesidir.. Onun için açık, şeffaf ve denetlenebilir olması gerekir..
İşin ilginç, garip yanı, bir insanı daha önce iyi biliyorsunuz da, onu bir makama getirince ya da servetle tanışınca onun öteki yüzü ortaya çıkıyor..
Sanırım çok fazla başarıya odaklandık.. Oysa Allah bizi mallarımız canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Zafer Halid’den değil, Allah’tan! Allah Hz. Ali’ye kamil bir iktidar nasib etmedi! Ebazer acından öldü.. Yarın bir imtihan vesilesi olarak geçici bir başarısızlıktan dolayı, zafer, başarı, güç ve servet ihtirası ile başımıza toplananlar bir anda bizi bırakıp başka yerlere gidebilirler..
Kalkınma ve başarı peşinde koşarken, gelip içimize sızmış hasta nefisler zor zamanda bizi terk edebilecekleri gibi, kalkınma çabaları içinde, ağaç kurdu gibi bizi içimizden kemirebilirler.. Kalkınma heyecanı içinde yolsuzluk planları yapabilirler..
Şeytan tatile çıkmayacak.. Şeytan sadece Siyonistleri ve Mafia’yı, derin ya da paralel güçleri kullanmıyor, hepimizin tamah ve zaafları onun sermayesi.. Sanıyorum Media, Mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK içindeki Şeytani yapıların işbirlikçilerini görelim derken, bunların arkasına gizlenen, nefsimizi mesken edinen Şeytanı gözardı ediyoruz..
Ayet bize “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” derken ne diyordu aceba!
Allah cahil, zalim ve fasık bir topluluğa, inkarcılara kurtuluş nasib etmeyecek. Ve biz kendi, hakkımızdaki, hükmü değiştirmeden, O, bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Tencere yuvarlanacak ve kapağını bulacak..
Bakın, siyasi ya da idari görevliler için o makam, dua ile istenen bir belaya dönüşebilir..
Maddi anlamda işler iyiye gidiyor. Ama manevi açıdan durum pek de iç açıcı değil.. Anne-babaları başörtüsü için çile çeken insanların çocuklarının Düzce’de ne haltlar yediklerini biliyoruz.. Başörtüsü firmalarının reklamlarına bakın, onları takan manken kızların kıyafetlerine, makyajlarına bakın, başörtüsünü basit bir aksesuvar haline getirdiler.. Hemen hemen hiç biri o zor günlerde meydanlarda değildi.. Bu yeni yetme zenginler dün neredeydiler ve bugün hangi vadilere savruldular.. Para ve güç onları nasıl değiştirdi..
Bana kalırsa henüz yolun başındayız.. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak evrensel sorumluluklarımız açısından bugünkü güç ve servetin yüz kat fazlasına muhtacız, ama daha ilk günden geldiğimiz yerde servet ve gücümüz aklımız ve imanımızın önüne geçti.. Dünyevileştik.. Bu gidiş iyi bir gidiş değil.. Cemaat yapıları bile iktidar ve servetle tanışınca bir anda değiştiler.. Sermaye; iktidar ve cemaat yapılarına hakim olmaya başladı..
Bir yerde durup kendimize de bir bakmamız gerekiyor.. Tek bir cemaat sorunu yaşamıyoruz. Bir başka cemaat, birilerinin boşalttığı yeri ele geçirme mücadelesi veriyor..
Hani işi ehline verecektik. Hani rüşvet almayacak, torpil yapmayacaktık.. Dünden daha fazla değil aslında bu işler. Dün hiçbir şey yapmadan yine yiyorlardı. Bugün yapılanların yanında oran olarak yenilenin daha fazla olmadığını düşünüyorum, ama hiç olmamalı, ama ne yazık ki, bu işler dün vardı, bugün de var, yarın da olacak. Ama o zaman da yapanın yanına kâr kalmamalı bu işler.. Bazı hadiselerin şuyuu vukuundan beterdir. Eğer birtakım usulsüzlükler görmezden gelinirse yarın başka sorunlara sebeb olabilir. Başkaları bu konuda daha cüretkar işler yapmaya kalkabilir.. Hani haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olacaktık. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa!
Ha! Şu var, bu noktada ötekilerle kıyaslanamayacak kadar iyi ve temiziz, ama bu gidişle yarın varacağımız yer kınadıklarımızın durdukları yerden daha farklı olmayacak. Onu söylemeye çalışıyorum.. Ötekilerin kızgınlığı, zakkuma dönüşmüş mamaları kesildiği için ya da kıskançlıklarından.. Yoksa dünden bugüne yapılan ortada. Bir de dün, Serçe’ye, Kartal’a, Şahin otomobiline sahip olunca şükredenler, şimdi aldıkları pahalı jipin taksidini ödemekte zorlanınca, ekonominin kötü gittiğini anlatmaya başlamıyorlar mı, bayılıyorum bunlara!.. Görmek istemeyince görmüyor insan.. Duymak istemeyince duymuyor..
İnsanlar bulundukları halden hep şikayet eder. Sürekli itiraz eder bazı insanlar ve sürekli isterler, hiçbir bedel de ödemek istemezler.. Hafızai beşer nisyan ile malüldür.. Birileri de yaşları itibarı ile bilmez, bazı gerçekleri bilmek de istemez. Onların gerçekten daha önemli ve kutsal kanaatleri vardır.. Demem o ki, ha bu yaşananlardan ders çıkaralım da kendi içimize bakalım. Şaha kalkacağımız günler için, bugünden tedbir almaz ise ağır bir vebal ve bedel riski ile karşı karşıya kalmayalım diye. Selâm ve dua ile..
yeniakit