“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Türkiye’de Aile Politikaları”

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Türkiye’de Aile Politikaları”

Dr. Mücahit Gültekin, Bursa Aile Akademisi Derneği’nin düzenlediği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Türkiye’de Aile Politikaları” programında konuştu.

İslâmî Analiz yazarlarından Dr. Mücahit Gültekin, Bursa Aile Akademisi Derneği’nin düzenlediği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Türkiye’de Aile Politikaları” programında konuştu.


Türkiye’deki mevcut aile sorunları ve boşanma oranlarını hatırlatarak “Adına bakanlık kurulmuş bir alanda neden çözülmeler yaşıyoruz?” diye soran Gültekin, “Sorunları görme ve gerekli zamanda gerekli müdahaleleri yapma noktasındaki zafiyetimizin bu alanda da var. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin şu anda ana akım bir proje. Biz ise bu konuda hala yeterli bilgiye sahip değiliz.” şeklinde konuştu.


Gültekin, “Toplumsal cinsiyet eşitliğine göre, kadınların yaşadığı sorunlar erkek egemen toplumsal kültürün kadınlık ve erkeklik algısından kaynaklanmaktadır, çözüm ise toplumsal cinsiyetin eşitlik temelinde yeniden tanımlanıp politikalarla hayata geçirilmesidir. Peki toplumsal cinsiyet eşitliği ilmi bir çalışma mıdır yoksa politik bir argüman mıdır? İlk olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği kuramının ‘sosyal rollerimizi toplumdan öğreniyoruz’ argümanı tartışmalıdır. Çünkü yapılan araştırmalarda doğuştan gelen cinse ait özelikler de bulunmaktadır. Bu yönde çalışmalar görmezden gelinmektedir.” ifadelerini kullandı.


“Toplumsal cinsiyet eşitliği cinsiyetin sadece toplumsal boyutuyla mı kavgalıdır?” diye soran Gültekin, Shulamith Firestone’un "Cinsiyetler arasındaki doğal üreme farklılıkları doğrudan sınıf bağlamında iş bölümüne yol açtığı kadar kast paradigmasını da sağlar." şeklindeki ifadelerini aktardı. Gültekin şöyle devam etti: “Shulamith Firestone, kadının ekonomik alanda biyolojik özeliklerinden dolayı dezavantajlı olduğunu ve bu duruma çözüm olarak erkek ve kadının biyolojik temelde de eşitlenmesi olarak görür. Yapay plasentalar yoluyla kadınlar doğum yükünden kurtulmalıdır. Bu söyleme yönelik eleştirel bir soru olarak toplumsal iş bölümündeki adaletsizliklerin, cinsiyetçi iş bölümünden mi kaynaklanır yoksa ekonomik kaynaklara erişim ve mülkiyet sorunu mu vardır? Farklılıkların vurgulanmasının ayrımcılık doğurduğu gibi bir temel argümanla hareket edilmektedir. Halbuki farklılıklar doğalken, ayrımcılık bu doğallığın manipüle edilmesiyle ilgilidir. Ayrımcılığın önlenmesi adına, farklılıkların yadsınması bilimsel olmadığı gibi, kadınlık ve erkekliğin doğru bir şekilde anlamlandırılmasını da engellemektedir.”


“Toplumsal cinsiyet eşitliği teorisyenleri, farklılıkları vurgulayan araştırmaları ya görmezden gelmekte ya da ‘erkek egemen bilimle’ ilişkilendirerek, kendi kendini doğrulayan bir perspektifle açıklamaktadır. Bu durumda objektif tartışma olanağı kalmamakta, kadınlık ve erkeklik üzerine yapılan tartışmalar sadece ‘eşitlik’ perspektifine mahkum edilmektedir.” diyen Gültekin, “Peki gelinmek istenen nokta toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir toplum ise bu politikaların en iyi uygulandığı ülkelerde mevcut durum nedir?” diye sordu.


TCE savunucularının çarpıtılmış istatistiklere dayalı bir propaganda dili kullandığına dikkat çeken Gültekin “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Türkiye için hazırladığı ve ‘Günde 5 Kadın Öldürülmeye Devam Ediyor’ başlığıyla verdiği rapor ilginç bir örnektir. Raporun içeriğindeki rakamlar incelendiğinde Türkiye’de günde 0,3 kadın öldürülmektedir. Kadın cinayetleri son yedi yılda %1400 arttı bilgisi tek bir kaynağa dayanmakta, BM, İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından gelen bilgilerle çelişmektedir. TCE’nin dayandığı argümanların ve sunduğu çözüm önerilerinin neoliberal kapitalist politikalarla uyumu göz ardı edilmektedir. TCE paradoksal bir biçimde tersinden bir cinsiyetçi dili yeniden üretmektedir.” ifadelerini kullandı.