Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

12 Eylül

Yılın belli günleri ne yazacağımız belli: 27 May, 12 March, 12 Alul, 28 Şabat..

Elimizde kala kala 28 Şubat kaldı, onlar da FETÖ ile mücadele kapsamında, zaten sorun bir dava olan Ergenekon ve Balyoz’dan kurtuldular. Şimdi de, 28 Şubat postmodern darbe girişimi ve BÇG zulmünden yakalarını sıyırma noktasındalar.

Hâlâ 12 Eylül dönemi mağdurları var içeride, darbeciler kurtuluyor, ama darbecilerin mağdur ettikleri bir türlü yakalarını kurtaramıyorlar.. Mesela BÇG adı nerede ise unutuldu gitti. “Batı Çalışma Grubu”. Ordu içinde “Garb Muhibler Cemiyeti” üyesi batının içimizdeki Truva atları artık gündemde değil.

Aslında FETÖ neyse BÇG odur. BÇG İslam’a karşı sopa, FETÖ ise “Ilımlı İslam” adı ile etiketlenen “Euro İslam”a uzatılan havuçtu.. NATO soğuk savaşın sonunda “tehlikenin rengi”ni kırmızıdan yeşile çevirince, yeşil tehlikeye karşı BÇG kuruldu.

Tekrar söylüyorum: FETÖ neyse, BÇG odur. Biri bizi koyun yerine koyup Müslümanların arkasına geçip, elindeki sopayla sırtımıza vura vura bizi Amerikan mezbahasına götürmeye çalışıyordu, ötekisi ise, elinde bir tutam “Green grass”, başında takke, kolunun altında bir kitap, yine bizi koyun yerine koyup önümüze geçip, “Allah, lillah, bismillah, inşallah maşallah bici bici” diye bizi peşine takıp Amerikan mezbahasına götürmek istiyor.

İkisinin de arzı ihlas ettikleri kapı aynı! Birbirlerini kıskanıyorlar. Kıskançlık histerisine yakalandılar. Batıya kendilerinin daha iyi hizmet ettiklerini, kendi yöntemlerinin en doğru yöntem olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar. Biri Fuller’in tetikçisi, ötekisi Brezinsky’nin.

Bildik soğuk savaş tekniği.

BÇG’liler de, FETÖ’cüler de kaçınca aynı yere kaçıyorlar, aynı çevreler koruyor onları.. PKK, PYD, DAEŞ, “Milliyetçi, sağcı, solcu, liberal” fark etmiyor. Kadrolarında şeyh de var fahişe de.

Hatırlayın, BÇG’liler, FETÖ’yü kıskanıp, “biz de yaparız” diye T. Günay ve Sisi’ye tarikat bile kurdurmuşlardı. “Kalkancı tarikatı” böyle bir şeydi. BÇG’nin ya da ABD’nin, İngilizlerin, Fransızların, Almanların örgütledikleri tek tarikat yok.. Kimini kendileri örgütlediler, kimini ele geçirdiler, kiminin içine sızdılar.

Nasıl şeytanın sızmadığı nefis yok artık günümüzde, bu anlamda cemiyet, cemaat da yok. Para, kadın, makam ilişkileri harim-i ismetimizin kırılan kapıları..

BÇG davası henüz tam olarak sonuçlanmadı. Hâlâ o dönemde açılıp kanamaya devam eden yaralar var. Sanıklar aklanacakları günü bekliyorlar. Mahkûmiyet kararları da zaten belli kişilerle sınırlı. 28 Şubat’ın iş, finans, medya, siyaset, STK ayağı ile ilgili hiçbir ciddi soruşturma olmadı.

15 Temmuz ile ilgili bu anlamda bir şey var mı? Örgüt diye belli bir tarihle sınırlı bir soruşturma var. Bu örgütün uluslararası bağlantıları, STK, finans, siyaset, bürokrasi, medya ayağı da tam olarak çözülmedi. Bu gidişle çözülmeyecek de. Çünkü süreç sulandırılmaya devam ediyor. Suçlular korunuyor, suçsuz, ya da ilişkisi çok detayda insanlar ise suçlu gibi süründürülüyor.

12 Eylül bizim neslimizin ukdesi. O günkü 5’li çete üyeleri ölüp gittiler. 

Darbeciler hiçbir zaman âlem-i ibret bir ceza almadılar.

Ve biz darbecilerin arkasındaki gücü hiçbir zaman tam anlamı ile sorgulamadık. ABD, CIA, MOSSAD, İngilizler, Almanlar olmadan darbe olur mu? Ama onlar bizim “dostumuz” ve “Müttefikimiz” AB’de, NATO’da onlarla birlikteyiz.

15 Temmuz’da İncirlik darbe sürecine aktif olarak katıldı, ne oldu! Yapanın yanına kâr kalıyor.

Darbeciler, terörün ağababaları, kayıt dışı ekonominin baronları hep batı ile kol kolalar. Kaçınca oraya kaçıyorlar. Çaldıkları paraları sonunda yine batıya kaçırıyorlar.

Darbecileri örgütleyen, onlara arka çıkan, onları koruyan batı, sonra dönüp bize demokrasi, insan hakları dersi veriyor.

İçinde batılıların olmadığı tek bir darbe olmadı bu ülkede. Hepsi aynı zamanda darbe şartlarını oluşturmakla görevli her türlü terör eyleminin de arkasında onlar var. Teröristleri koruyanlar da yine kendileri. Sabancı suikastının faili Fehriye Erdal kim, nereye kaçtı, kim koruyor?

Bakın, her darbeden sonra, oda, vakıf, dernek, sendika, parti, meclis hepsi kapatılıyor, ama tek kapatılmayan örgüt Mason locaları ve dahası, her darbeden sonra kurulan ara rejim hükümetlerindeki kabine üyelerinin üçte ikisi de Mason..

Düşünsenize darbeyi yapanlar asker. Kabineyi oluşturanlar da onlar. Peki, ordu mensuplarının bu Mason muhabbeti nereden geliyor.

Darbeler hep demokrasiyi rayına oturtmak, demokrasiye balans ayarı yapmak için yapılır.

Darbeler Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyetini korumak için yapılır.

Darbeler Atatürk ilke ve inkılaplarını ve Anayasal düzeni korumak için yapılır.

Darbeciler yönetimi tekrar ABD ve AB ile, NATO ile uyumlu çalışmaya söz veren kadrolara devreder.. ABD, AB ve NATO’ya sadakat beyanında bulunmadan hiç kimseye yeni süreçte görev verilmez. Görev verilenlerin çoğunluğu ise CHP tabanından seçilen insanlardan oluşur.

İşe bakar mısınız, BÇG’den kurtulmak için FETÖ’yü arkamıza alıyoruz, sonra FETÖ’den kurtulmak için BÇG ile anlaşıyoruz. Sonunda celladımız değişmiyor. Değişen celladımızın elbisesi.. Hani bugün de Fırat’ın doğusundaki PYD’liler Amerikan vatandaşı olup, PYD parkasını çıkartıp, Pentagon parkesini giyip görevlerine devam ediyorlar ya, işte öyle bir şey!

Yok aslında birbirlerinden pek farkları, tek farkları adları!

Yine efkâr bastı. Darbelere ve darbecilere lanet olsun!

Bu kurtarıcılardan kurtulmadan kurtuluş yok bu millete, anlaşılan.

Selam ve dua ile..

Bu yazı toplam 1084 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar