Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Suriye: İsrail’i ne yapmalı?

Esed’in bir gece ansızın devrilmesinden bu yana Suriye ile ilgili pek çok şey konuşuluyor da İsrail çok az gündeme geliyor.

Oysa Esed’in gidişini takip eden günlerde İsrail de Suriye’ye yönelik yıldırım operasyonlar gerçekleştirdi. Bir kere Suriye’nin bütün askeri altyapısını imha etti. Artı, zaten 1973 yılından beri işgali altında bulunan stratejik Golan Tepelerine bitişik bölgeleri de de, Şam’a 20 km yakın mesafeye kadar işgal etti.

Belli ki İsrail’in bir “Suriye politikası” var. İster , bütün dünyaya sattığı ve özellikle Batı’da büyük alıcı bulan “kendi güvenliği”, isterse de bizde ve bölgemizde tedirginlik doğuran “Nil’den Fırat’a” hesabı, İsrail’in Suriye’deki varlığını Suriye’nin yeni yöneticileri için de Türkiye için de hayati ölçüde önemli kılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’in açılış oturumundaki konuşmasında “Türkiye’yi tehdit ediyor” dediği ülke İsrail.

Halen Türkiye’nin en sıcak gündemini oluşturan sürecin en kritik ayağı Suriye’deki pyd/ypg yapılanması ile ilgili ve ABD bir şekilde ypg/pyd’yi feda etse bile -ki o da belli ki kıran kırana pazarlıklara sahne oluyor- İsrail’in orada bir çıbanbaşı bulundurmak esteyeceği düşüncesi Ankara’da var.

Yalçın Akdoğan önceki gün Habertürk’teki röportajda Ankara’nın bu kaygısını seslendirdi.

Gazze’de nihayet ateşkese gelindi. Bu, çoğu kadın ve çocuk 46 bin Gazzelinin can verdiği bir sürecin hitamı. Barışa daha çok var. Barış olsa bile Gazze acısı on yıllarca unutulmayacak.

İsrail kuruluş günlerinden bu yana vahşetin adı.

“Yahudiler için küçük bir yurt” projesi, kanla genişleyen bir İsrail haline geldi ve bugün de artık bizim bile “tehdit algısı” hissettiğimiz bir olgu niteliğinde.

Bütün bunlardan sonra Suriye değerlendirmeleri yaparken İsrail’i konuşmamak garip kaçmıyor mu?
Ne Şam konuşuyor İsrail’i ne de bizim siyasetçilerimiz.

Arap dünyası halen geçmişte Trump’ın inisiyatifi ile gerçekleşen İbrahim Anlaşmaları ikliminde. Gazze konusunda bile kılı kıpırdamadı Arap dünnyasının. Katar dışında.

İsrail ile ne yapacağız?

Bu aynı zamanda Amerika ile ne yapacağız demek.

Trump’ı bekliyoruz. Trump’ın Netanyahu’ya hakaretleri ve Erdoğan’a yönelik karmaşık sözleri umutlandırıyor, kabinesine aldığı evanjelist - siyonistler kaygılandırıyor.

Suriye evet bizim komşumuz. Gelenler bize yakın bir dil konuşuyorlar. Ama bu coğrafyada her adım bir başka gelişmeyi tetikliyor.

Belki de bir gün “İsrail ile neyi göze alıyoruz?” noktasına geleceğiz.

Yumurta küfesi metaforu asıl bu ğünler için hatırlanabilir.

GAZZE ATEŞKESİ

Amerika - Tatar - Mısır’ın katkıları ile Hamas ve İsrail arasında ateşkes imzalandı.

İmza öncesinde bile süren İsrail vahşeti şimdilik duracak demek bu.

Sevinç gösterileri var.

Heniye gitti bu arada, Şinvar gitti. Şehit edildiler yani.

50 bine yakın Gazze’li, kadın, çocuk, genç yaşlı demeden en iğrenç savaş suçları işlenerek katledildi. Onların hesabı nasıl sorulacak belli değil. Harabeye döndürülen Gazze nasıl ayağa kalkacak belli değil.

İsrail bu süreçte işgal ettiği yerlerden çıkacak mı belli değil.

7 Ekim eyleminin nehai hedefi bu muydu bbilmiyorum. Bunu sormak günah mı bilmiyorum.

YARGI ARAÇSALLAŞTIRILIRSA

Yargının araçsallaştırılması bir toplum için felaket kaynağıdır. Adalet çarpılırsa ülkede güven kalmaz.
Peki yargı araçsallaştırılabilirr mi?

.Elbette. Tarihte ve bugün bütün dünyada bunun sayısız örneği vardır.

-Siyasi iktidar yargıyı kandi lehine-rakipler aleyhine araçsallaştırabilir.

-Çıkar grupları menfaat temini ile yargıyı araçsallaştırabilir.

-Mafyatik gruplar tehditle yargıyı araçsallaştırabilir.

-Sıhri yakınlıklar yargıyı araçsallaştırabilir.

Türkiye siyasi, ekonomik, sosyal her alanda yargı sancısı yaşayan bir ülke. Onun için de yargıya güven yerlerde sürünüyor.

Ülkeyi yönetenlerin bu yargı sancısının parçası haline gelmesi ise en dramatik olanı.

Bu yazı toplam 94 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar