Abdurrahman Dilipak
15 Şubat sendromu
Evet 15 Şubat da geçti. Değişen bir şey yok..
Anlaşılan evdeki hesap çarşıya uymuyor. Aza koyuyorlar dolmuyor, çoğa koyuyorlar almıyor..
Şunun şurasında seçimlere 45 gün bile kalmadı.. Bu hafta YSK’ya adaylık başvurusunun yapılması gerekiyor..
Türkiye’yi dolaşıyorum, hiç bu kadar garip bir seçim yaşanmadı.. Muhalefet ortalıkta gözükmüyor. AK Parti’de ise olağanüstü bir hareketlilik ve dayanışma sözkonusu.. Tek konuşulan konu var, o da Cemaat konusu!
MİT operasyonu geri tepti, olmadı.. Bu işin Milli bir operasyonun engellenmesi olarak görüldü.. Hele işin Bosnalı Müslümanlara finansal destek sağlanmasının engellenmesi anlamına gelen bir takım suçlamalara dönüştürülmesi, bu tertibin gerçek niyetini ortaya koyan bir gelişme olarak ifade ettiği değer büyüktü..
Bosna olayı ile ilişkili olarak Ziraat Bankası’nı suçlayanlar bu çabaları Halk Bankası olayını gündeme getirdi. Musul Petrolleri ve İran’ın Türkiye’deki Petrol parası ile ilgili olarak Halk Bankası’na karşı yürütülen operasyonda toplumun hafızasında çok farklı bir yer edindi.. Toplum nezdinde suç duyusunda bulunanlar suçlu hale geldi.. Halk Bankası Genel Müdürünün evindeki ayakkabı kutusundaki 4 milyon doları birileri gözünüze dayarken, arasındaki 100 Milyar dolarlık ekonomideki kaybı gizlemeye çalışıyorlar aslında.. Bu komplonun sahipleri şecaat arzederken sirkatini söyleyen adamın durumuna düştüler..
Bu işi gündeme taşıyanların, devam eden İş Bankası davası konusunda sessizliklerini korumaları da ilginç değil mi?
Kaset olayı da geri tepen bir silah. Toplum bu tür iddialara itibar etmiyor. Özellikle de zamanlaması bu işin içindeki “art niyet”i göstermeye yetiyor zaten! Hem kaset savaşı başlayacak olursa bu işten en zararlı çıkacak parti AK Parti olmaz herhalde!
Bana kalırsa yolsuzluk dosyaları ile ilgili iddialar da büyük ölçüde inandırıcılığını ve ciddiyetini kaybetti. Halk artık bu işlerin seçim malzemesi yapılmasını istemiyor.. Yolsuzluk iddialarının arkasına saklanmaya çalışılan tehdit ve şantaj girişimleri, en az yolsuzluk kadar toplumda nefret uyandırıyor. İşte camia bunu hesaba katmamıştı!
15 Şubat’ta bombalar patlayacaktı olmadı. İnternet yasası ile ilgili olarak Gezi’deki gibi Taksim’e çıkma konusu da toplumdan destek görmedi.. Şimdi ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar.. Bu konuda Mütevellilere verilen talimatlar var.. Mesela kimileri Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasının hükümet tarafından engellendiği iddiasını yaymaya çalışıyor.. Her fırsatta iktidarın yıpratılması için ne lazımsa yapılması için çaba gösteriyorlar.. Bu arada basında yer alan, Ankara’daki hakim ve savcılara dinletildiği belirtilen kayıttaki ifadeler son derece dikkat çekici. 19 maddenin sıralandığı kayıtta “Hizmetin bekaası için Türkiye’nin feda edilebileceği”, “takiyye, inkar ile her yolun kullanılabileceği”, “insanların zaaflarıyla tehdit edileceği”, “Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği” gibi ifadeler dikkat çekiyor..
Sözkonusu kayıtta “MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor” deniliyor. Dahası, fişlemelerle birçok kişinin bilgilerinin ellerinde olduğunu ve gerekirse bunların kullanılacağı belirtiliyor ve “Bütün bilgiler her alanda amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf ve talebe sayı ve özellikleriyle masamızda. Herkesi her an ‘hain ilan ediliriz’ endişe ve baskısı altında tutun. Gerekirse zaaflarını açıklamakla tehdit edin. Hizmetimizi muhafaza için güçlü olandan yana olmak esas düsturumuz olmalı. Türkiye’deki mücadelede ABD’nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız” deniliyor. Başbakan ile ilgili olarak “Üç yıldır Uzun’un ölümü için dua ediliyor. Hala ayakta. Demek ki halisane dua etmiyorsunuz. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun’u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden ‘159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE’yi götürürsünüz’ diyorlar. Hizmet onlar için o kadar önemli ki, bir kişi veya ülke gitse ne olur.! Çünki Hizmet onların gözünde dünyanın ve insanlığın kurtuluşu olacak..
Bu arada Türkiye’deki gelişmelerle ilgili olarak, dünyaca ünlü Amerikalı ekonomist John Perkins, “Lobiler Başbakan Erdoğan’a karşı güçbirliği yaptı. Faiz lobisi Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız. Türkiye hedefte.’’ dedi. Perkins, faiz lobisinin Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olduğunu dile getirdi, faiz lobisinin kaos için denediği yolları anlattı ve “Dünyada bazı organize gruplar var ve bu grupların amacı Türkiye’yi karmaşa içine gömmek. Türkiye’nin güçlenmesini istemiyorlar. Türkiye, Orta Doğu ve birçok ülke için model. Bölgede faaliyet gösteren büyük şirketler, bu şirketlerin teokrasisi ve gücü kontrol eden gruplar stratejik konuma sahip olan Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor. Bölünmüşlük istiyorlar” dedi.
Evet! Yine hesapları tutmadı.. Şimdiden seçim süreci ve sonrası için bir takım tertipler ve tedbirler için çalışıyor olabilirler, ama bu yöndeki çabaları da ayrı bir suç oluşturacağı için tedirginler. Çünki izlendiklerini biliyorlar ve içlerinde, saf değiştiren “hainlerin” olacağından kuşku duyuyorlar.. Onun için de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyorlar.. Ve tabi arada Nisan var!
Aslında Mart sonu ortaya çıkacak seçim sonuçları, daha sonraki yol haritasını belirlemede önemli bir kriter olacak.. Görünen o ki, cemaatin başarısız operasyonları ve muhalefetin tutarsız politikaları, hepsi AK Parti’nin işine yarıyor. Söndürmek için üfledikleri ateşin daha da büyümesine yol açtılar gibi sanki!
Selam ve dua ile..
yeniakit