Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

15 Temmuz

Bugün 29 Temmuz. Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli şûrası farklı bir zamanda ve farklı bir mekanda, farklı üyeleri, farklı bir gündemle ve farklı süre ile yapıldı. Yeni hafta, yeni ay ile yeni bir dönem başlayacak.

Ordudaki FETÖ’cülerin tasfiye süreci bugün tamamlanmış oluyor. TSK için de yeni bir dönem başlıyor.. Her şey yeniden gözden geçirilecek ve yeniden yapılandırılacak..

15 Temmuz aslında bir milad olma özelliğine sahip.. O gün darbe olacağını aslında herkes biliyormuş.. Herkes sessiz sedasız dolar alıyormuş. İçeridekilere 15 Temmuz sonrası dışarıya çıkacakları söyleniyormuş. 

Meral Akşener ve arkadaşları şimdi bir anda niye suspus oldular.. “Yurtta sulh, cihanda sulh” sloganı nereden çıktı. 15’inden sonra nasıl başbakan olacaktı. Neden Paralel suçlamalarına karşı hep dolambaçlı cevaplar verdi.

15 Temmuz sonrası için daha nice senaryolar yazılmıştı. Irak, Suriye, Barzani, PKK, PYD, İsrail’le ilişkiler, Mısır’la ilişkiler, Suudi Arabistan, İran ve Katar’da olacak olanlar, Mehdiyyet ve Mesihiyyet tartışmaları ile ilgili bölgemizle ilgili inanılmaz değişiklikler yaşanacaktı.

Türkiye’deki bu değişiklik, AB, Rusya, Balkanlar, Kafkasya’daki dengeleri radikal bir şekilde değiştirecekti..

Dubai üzerinden ABD’ye kaçmaya çalışan Afganistan’daki Türk Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Cahid Bakır ile Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Şener Topuç yakalandı.Dubai’de havaalanında yakalanan General Cahit Bakır ve Şener Topuç’un Afganistan’da Amerikalı ISAF Komutanı General John F. Campbell ile çalışıyor olması, Campbell’in darbe öncesi gizlice Türkiye’ye gelip İncirlik’te darbeci subaylarla toplantı yapması ne anlama geliyor? ABD’li yöneticiler iddiaları yalanlasa da mızrak çuvala sığmıyor.. Herkesin gördüğü, bildiği, yaşadığı bir gerçek inkarla gerçek dışı olmuyor..

Gülen hâlâ Amerika’da ve ABD’nin himayesinde. Bugüne kadar da CIA’nın himayesinde orada kaldı..

Darbe direkten döndü. Erdoğan’ın kurtulması ve halkın sokağa çıkması ile tarihin akışı değişti..

Darbe gerçekleşmiş olsaydı, bu planı yapanların senaryosuna göre Türkiye ve bölgede dehşet cinayetler işlenecekti.. Batılılar, batı entelijansiyası, batı mediası, STK’ları zil takıp oynayacaklardı.. Suçüstü oldular ve şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar.. Gülen’i ve Yunanistan’a sığınan darbeci askerleri ne yapacaklar bilmiyorlar.

Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti filan, hepsi batılılar tarafından rafa kaldırıldı..

Son kamuoyu araştırmalarında halkın %95’i bu darbenin FETÖ’nün işi olduğu görüşünde.. Operasyonlar konusunda halk desteği %96. Erdoğan’a güven ve destek %79’a yükselmiş durumda. Olağanüstü hale verilen halk desteği ise  %73,5.

Böyle bir şey beklemiyorlardı. Onların planına göre, eğer bugünkü o muhteşem halk desteği olmasaydı A-B-C planları vardı. Kesin-mutlak bir başarı öngörülüyordu, ama her şey altüst oldu ve bu saatten sonra eski planlarına dayalı diğer planların hiçbirinin pratik bir anlamı yok..

Meclisin vurulması, Erdoğan’a yönelik suikast planı ve sonrasında yaşananlar, o muhteşem halk direnişi bütün oyunları bozdu. Hatta Erdoğan’ın, AK Parti’nin elini güçlendirdi, karşı sürece olağanüstü bir hız kazandırdı. Bu darbe planı ile kim neyi elde etmek istiyorsa, onu kaybetti.

Kamuoyu araştırma sonuçları muhalefetin buharlaştığını gösteriyor.. Bu arada MHP’yi bölmeye yönelik operasyon da başarısızlıkla sonuçlandı.. Türkiye karşıtı grub ve örgütler de gelişmeler karşısında politikalarını yeniden gözden geçiriyorlar. Hiç biri paratöner olmak istemiyorlar.. Onların de bütün planları, senaryoları altüst oldu.. 

Aslında bu süreç, soğuk savaştan hemen sonra başladı. Bir yandan İslamifobianın temelini oluşturan “Yeşil tehlike” NATO’nun yeni tehdit ve düşman algısının mihverini oluştururken, “Tavşana kaç, tazıya tut” politikasının, kontrollü bunalım stratejisinin bir parçası olarak ılımlı İslam ve dinde reform tartışmaları ile ılımlı bir İslam’ın toplumsal hayata enjekte edilmesi için yeni bir siyasi proje başlatıldı.. 1999’de Kamu Personeli Yasası’nda yapılan bir değişiklik ile daha önce DMS adı ile uygulanan seçme sınavı, bu tarihten sonra KMS olarak yeniden düzenlendi. Sınav; öğretmenlik, sözleşmeli personel, memurluk ve uzman kadroların istihdamında eleme sınavı niteliği taşımaktaydı. KMS sadece ilk ve son kez 7-8 Temmuz 2001 tarihinde uygulandı. 2002’de ise yapılan isim değişikliği ile KMS, KPSS adını aldı. 

KPSS, 18.3.2002 tarih ve 2002/3975 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ilk olarak 2002 yılında ÖSYM tarafından hazırlanıp, uygulanmaya konmuştur. O zamana kadar örgüt kamuda stratejik, istihbarat, mali, personel, bilgi işlem alanlarına sızmıştı. KPSS ile daha AK Parti’nin ilk yıllarında soruları çalarak hem devlet kadrolarına çok sayıda personel sokma ve hem de terfilerini garanti altına aldı. Dershaneler bu anlamda bir Truva atı görevi görüyordu.. Sorular çalınıyor ve kripto adaylara cevap anahtarları ezberletiliyordu.. Üniversite giriş sınavlarında yüksek puan alanlar hep aynı dershanenin öğrencileri idi!

Bugünlere böyle geldik. Gülen’in yarım asırlık örgütünün çeyrek asırlık dönemi CIA’ya hizmet içinde geçti. 140 ülkeye yayılan yüz milyarlarca dolarlık yatırımları ile  bir dünya devine dönüştü ve bugünlere gelindi.

15 Temmuz herkes için farklı bir anlam taşıyor. 15 Temmuz aynı zamanda The Cemaat “CIAmade” için sonun başlangıcıdır. Gülen artık suçüstü olmuştur. O yaşayan bir cenazedir.. Gideceği, kaçacağı yer yoktur. Onun için gelecek günler geçen günleri aratacak.. Ahir ömründe rezil ve rüsvay olarak bu dünyaya veda edecek.. Ne kötü bir son! “Biz ancak ıslah edicileriz” diyordu, oysa bozguncuların tâ kendileriydiler.. Çevresindekilere gelince, hâlâ birileri gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor.. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1157 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar