Selâhaddin Çakırgil
‘15 Temmuz Direnişi’mize, iç-uzak köşeden bir bakış..
‘Ol mâhîler (balıklar)ki derya içredir, deryayı bilmezler..’ denilir. Bazıları,'15 Temmuz Hadisesi’ nin tam ortasında olduklarından onu bir bütün olarak algılayamadılar. Bazıları da, onu 90 yıl boyunca karşılaşılan nice askerî darbelerden biri sandılar.
İdeolojik farklılaşma sebebiyle büyük toplum kesimlerinn uzağında kalmış bazılarının gözlemleri de bir başka özellik taşıyordu. Bunlardan sosyalist olarak bilinen birisi, vefat etmiş Ahmet isimli bir arkadaşına hitaben, ‘serbestiyet.com’daki (ve bu sütunun hacmi gereği,özetlemek zorunda kaldığımız) yazısında şöyle diyordu:
‘Ahmet, (…) sana bu mektubu yazmamın sebebi (…) kalbinin bütün kırıklarını, içinin bütün sızılarını iyileştirecek bir müjde: Türkiye toplumu, Türkiye coğrafyasında yaşayan halklar tarihinde ilk kez bir askeri darbeye yekten karşı çıktı; kurşunlara, bombalara, tanklara, uçaklara, zırhlı birliklere, albaylara, generallere direndi, darbeye geçit yok dedi, kaderine sahip çıktı. (…) Türkiye toplumunun tüm kalbi kırıkları, tüm kendini gurbette hissedenleri, içindeki sızıya bir sebep bulamayanları, (…) en önde dindar Müslümanlar ayağa kalktı.(…) 246 şehid, 2186 yaralımız var. Ama, kazandık Ahmet, biz kazandık! (…) ömrümüzün son mevsiminde kardeşlerimizi tanıdık.
Salâ verdiler bütün camilerde: Es Salatu Ve’s-Selamu Aleyke Ya Rasulallah!
Uyanın dediler minarelerden, güvercinler havalandı; uyanın vatan tehlikededir! (…) Ne dediklerini tam bilmiyorum, Allahu Ekber kebira, ama kalın menkıbe kitaplarından çıkmış kahramanlar gibi gözlerini kırpmadan zalimin üstüne yürüdüler; oradaydım, gördüm ve şahidim.
Darbenin belirmeye başladığı ilk andan itibaren sokağa çıktılar; öyle rastgele bir sokağa çıkış değil ha, aman yanılmayasın. Sanki ilahi bir esinle davranan bir orkestra gibi, (…) ayağa kalktılar (…)
***
Ahmet, (…) bu sade, mütevazı Müslüman “kitleler”e; onların kelimeleriyle Allah onlardan razı olsun dememe izin ver.(…)
Diyeceksin ki (…) ; “nasıl, neyle yaptılar?”
Elleri, imanları ve kalpleriyle. önce Ya Allah diyordu, sonra Bismillah, sonra Allahu Ekber. (…) Dediklerini tam anlamıyordum ama hepsinin üstüne bir dudak kıpırtısı halinde Vel’Hamdu Lillahi Rabbil Alemin’di! (…) Ahmet tüm bunları vallahi elleriyle yaptılar. Ellerinde bir keleş, av tüfeği, baba yadigârı ya da çakaralmaz Laz yapısı tabanca, molotof, el yapımı piknik tüplü bomba, vb yoktu. Olmadığından değil, bulamayacaklarından değil, (…) silaha başvuran olmak istemediklerinden! (…) Aşk olsun ve ant olsun yapmadılar. Silaha, şiddete tenezzül etmediler. (…), içlerinden bir teki bile suçlular gibi yüzünü kapatmadı.
***Hemen en tepeden en alta kadar tereddütsüz, sade, alnı açık bir duruş: Alevilerin namusu Sünnilere, Sünnilerin namusu Alevilere emanettir diye haykırdılar ve Alevi mahallelerinin etrafında olası provokasyonlara karşı nöbet tutmaya durdular. Şükürler olsun. (…) Darbeye karşı duran yüzbinler arasında, yüzbinlerce Müslümanın yanında devrimci/sosyalistyoktu (…) ama, “faşistlerin partisi” MHP ilk andan itibaren, açıktan darbeye karşı durdu. (…)
Peki, sosyalistler ne yaptılar mı diyorsun? (…)
Bir tanesi bile (tam onların on yıllardır hayal ettikleri gibi)bir akşam vakti salâlarla dualarla karanlığın kenarından ağır ellerini toprağa basıp doğrulmuş ve adına Türkiye denen bu çorak bozkırın, sonsuzluğun ortasında sanki kımıldanmadan duran (…) “sıradan”insanların, hani şu dillerinden düşürmedikleri “halkların” yanında darbecilere karşı sokağa çıkmadı, şahidim.
Çünkü onlar yobazdı, tutucuydu, gericiydi, Müslümandı, bangır bangır ezan okuyordu; aydınlıktan korkan, aydınlanma karşıtı, çağın gerisinde kalmıştı; örümcek kafalıydı, kara böcüktü. (…) Çünkü kendileri sosyalistti, moderndi, aydınlanmacıydı, darbeye karşı çıkmasını Müslümanlardan öğrenecek değillerdi. (…)’
***
Evet, sol-ideolojik faaliyetleri yüzünden 12 Eylûl 1980 darbesi sonrasında TSK’dan atılan Ertuğrul Başer bunları yazıyordu. İnsafla düşünebilen bu gibileri ortaya çıkarması da, ‘15 Temmuz’un bir diğer kazanımı…
stargazete