Nureddin Şirin
17 Ocak, Bu Azgın Siyonistler ile Millet Olarak Topyekun Hesaplaşma...
17 Ocak, Bu Azgın Siyonistler ile Millet Olarak Topyekun Hesaplaşma Günüdür
Yıllar öncesine, çocukluk dönemimize gittiğimizde, tekrar ve tekrar 6 Eylül Konya Kudüs Mitingi"ni hatırlıyorum her zaman.
Yahudi şeflerinden Rifat N. Bali"nin deyimiyle, Türkiye"de "siyonizme karşı mücadele" davasını başlatan Prof. Dr. Necmeddin Erbakan"ın önderliğindeki Milli Görüş Hareketi ile Anadolu"da yüzbinler siyonist işgal ve saldırganlık karşısında "Kudüs..!" diye haykırmaya başlamıştı"
Türkiye"deki yahudi toplumunun baş yazarlarından olan Rifat N. Bali, "The image of the jew in the rhetoric of political islam in Turkey" (Türkiye"deki Siyasal İslam"ın Dilinde Yahudi Görünümü) başlıklı yazısında, Erbakan Hoca"nın nasıl adım adım takip edildiğini ve siyonizmi rahatsız eden konuşma ve çıkışlarının nasıl rapor edildiğini açıkça görebiliyoruz.
Bali raporunda şöyle diyordu:
"Erbakan o günlerde iki temel nokta üzerinde durdu: Birincisi Türkiye"nin Batı"ya bağımlılığına, Batılılaşmaya ve Batılılaşmanın Türk toplumunu dönüştürmesine karşı çıkmak, ikincisi ise sürekli olarak yahudi-siyonist ve İsrail karşıtlığı yapmak. Yahudi ve siyonist karşıtlığı Erbakan"ın günlük çıkışları olmuştu."
Mili Selamet Partisi tarafından 12 Eylül darbesinin bir hafta öncesinde Konya"da düzenlenen ve yüz binlerin katıldığı o büyük "Kudüs Mitingi", bu kanser mikrobu siyonist rejime karşı Osmanlı ve Ümmet adına hesaplaşmanın bir dönüm noktası olarak tarihin parlak sayfalarında yerini almıştı."
Haçlı emperyalizminin zehirli bir hançer olarak mukaddes İslam topraklarına sapladığı bu Siyonist varlığa 1948 yılında BM"de resmiyet kazandırıldığında, bu terör rejimini tanıyan ülkelerin başında ne yazık ki Türkiye geliyordu. Türkiye ile Siyonist rejim arasında kurulan stratejik ilişkiler, uluslar arası siyonizmin Türkiye"yi yıllar boyu bir kukla olarak kullanmasını beraberinde getirdi.
Uluslar arası siyonizm içimizdeki uzantıları ile, mason locaları, lions ve rotary kulüpleri gibi kirli ve karanlık odaklarıyla, satılmış işbirlikçileri, yetiştirme ve beslemeleriyle bu ülkenin mukadderatına musallat olmuş; ülkemizin ve milletimizin kaderi onlarca yıl siyonistlerin eline geçmişti.
Milli Görüş Hareketi, öncelikle ülkemiz üzerinden, genelde tüm yeryüzünden ve özellikle de Filistin toprakları üzerinden bu siyonist işgal ve kuşatmayı kırmak için bir seferberlik başlatmıştı"
6 gün sonrasında gelen, zahiren "ülkedeki anarşiyi durdurma" adı altında gerçekleştirilen ancak, 12 Eylül cuntasının şefi Kenan Evren"in bizzat kendisinin anılarında belirttiği üzere, Konya"daki "Kudüs Mitingi"nden duyulan rahatsızlıktan dolayı yapılan bu darbe, "siyonizm" için geçici bir nefes alma dönemini de başlatmış oldu"
Refah-Yol hükümetinin kurulmasını kendi şeytani diktatörlükleri için ölümcül bir tehdit olarak algılayan siyonistler bu kez ülkemizdeki uzantılarını ve işbirlikçilerini harekete geçirtip Refah Yol hükümetini yıkarak, bu haince operasyonun adını "28 Şubat Süreci" olarak koydular. Siyonistler Necmeddin Erbakan Hoca"nın başbakanlığını önlemekle hedeflerine ulaştıklarını, bu hareketin bir daha doğrulamayacağını ve siyonizme karşı mücadele bilincinin toprağa gömüleceğini hesapladılar.
Ancak, "ve mekeru ve mekerallah vallahu hayrul makirin" buyuran Rabbimizin hesabından gafil olan siyonistler ve onların içimizdeki uzantıları bu ülkenin siyonizme karşı mücadelede bir volkan gibi patlayacağını, halkın yanardağa dönüşen öfkesinin hükümetleri de siyonist rejimin karşısına dikeceğini hiç de düşünemediler".
"Osmanlı ruhu" yeni baştan canlanıyor, Sultan Abdulhamid"in çocukları okyanus gibi dalgalanarak Kudüs"e doğru akıyordu artık. Hiç bir baraj ve bendin, hiçbir silah ve gücün durdurmayacağı bu sel, Merhum İmam Humeyni"nin "Her Müslüman bir kova su dökse İsrail"i sel alır" sözündeki hikmet üzere, bu kanser mikrobu rejimin üzerine dökülmek üzere doldurulan kovları andırıyordu"
Bunun en görkemli örneği, siyonist işgal güçlerinin geçen yıl Gazze"ye gerçekleştirdiği soykırım saldırılarına karşı Türkiyeli Müslümanların doğusuyla batısıyla bir okyanus gibi dalgalanarak Gazze ile dayanışma gösterilerinde ortaya çıktı; bütün şehirler "İsrail"e Ölüm" feryadlarıyla yankılanıyor, 6 Eylül Kudüs Mitingi 30 yıl sonrasında Çağlayan meydanında tekrar ayağa kalkıyor ve siyonist rejimin konsolosluğu 16 gün boyunca kuşatma altına alınıyordu"
Bu Anadolu"nun arınma hareketiydi aynı zamanda; özüyle, ruhuyla, tarihiyle, onurlu geçmişiyle buluşmasıydı; Türkiye artık zehirli Siyonist rejimin stratejik ortağı olamaz, haçlı emperyalizm ve siyonizmin şeytanca amaçları için bir üs olarak kullanılamazdı artık"
Ok yaydan çıkmıştı"
Kudüs özgürleşinceye kadar da geri dönüş yoktu"
Türkiye artık halkıyla, yöneticileri ile, sanatçıları ile, aydınları, medyası ve kamuoyu ile Siyonist varlık karşısında tek bir sese dönüşüyordu"
Bu süreç Tel Aviv"deki terör çetesini çılgına çevirdi; dengelerini kaybeden siyonistler artık diplomatik teammülleri de çiğneyerek küstahlıklarının zirvesine çıktı"
Türkiye"de yükselen bu dalga karşısında panikleyen ve gittikçe hırçınlaşan siyonistler, Türkiye büyükelçisini hiç beklenmedik bir şekilde aşağılamaya kalkınca, bu kanser mikrobunun çıbanı da patlamış ve etrafa saçılmış oldu"
İğrenç bir çıban"
İrin dolu terör rejimi"
Erbakan Hoca"nın deyimiyle 5.600 yıllık bir mikrop"
Engerek yılanlarının kurduğu gasp rejimi"
Türkiye hükümeti, bu küstahlığa tepki olarak Büyükelçi Oğuz Çelikkol"u geri çağırdı: Çelikkol, Knesset"teki bir Arap milletvekiline bir daha Tel Aviv"e dönmeyebileceğini söyledi"
Türkiye hükümeti artık bütün Türkiye halkının ortak isteğini yerine getirmelidir; artık biz şehidlerimizin pak kanlarıyla suladığı bu topraklar üzerinde siyonistlere ait hiçbir yapının barınmasını istemiyor, siyonist rejimin elçi ve konsoloslarının bu ülkeden derhal kovulmasını bekliyoruz"
Madem ki bizler Osmanlı"nın çocuklarıyız; o halde bu küstah ve terörist siyonistlerin kara suratlarına Osmanlının o güçlü tokatını vurmak zorundayız"
Artık bizler bir grup, bir parti, bir hizipten ibaret değiliz. Bütün gruplarıyla, parti ve cemaatleriyle, Osmanlı"nın çocukları ve Sultan Abdulhamid"in torunları olarak müslüman bir milletiz; O halde, gün, bu azgın yahudiler ve terörist İsrail ile millet olarak topyekun hesaplaşma günüdür"
Bu küstah ve terörist rejimin Savaş bakanı Ehud Barak 17 Ocak tarihinde Türkiye"ye gelecekmiş"
Geleceği varsa göreceği de var elbet"
Değişik sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan "Kardeşlik Platformu", Gazze zaferimizin 1. yıldönümünde, siyonist rejimin Gazze"deki o vahşi katliamlarını unutmadığını ve unutturmayacağını göstermek, o kahraman ve cesur mücahidlerimizin siyonist saldırganlık karşısında kazandığı o büyük zaferi milletçe kutlamak için bir dizi etkinlik başlatmıştı.
10 Ocak Fatih camiinde kılınan sabah namazının ardından Saraçhane Parkı"nda açılan -ki o park bundan böyle bizim nezdimizde Kudüs Parkı"dır- Kudüs çadırında devam etmekte olan "Gazze"den Kudüs"e Zafer Günleri" adlı etkinliklerin son günü olan 17 Ocak tarihinde, siyonist rejim konsolosluğu önünde saat 20:00"de "Gazze Zafer Gecesi" kutlamaları yapılacak..
Terör rejimi savaş bakanı Ehud Barak"ın Türkiye"ye geleceği gün"
Bu zafer kutlamaları planlandığında Ehud Barak"ın Türkiye"ye gelmesi gündemde değildi.
Kaderin bir cilvesi olarak aynı güne denk gelmiş oldu.
Siyonist rejimin Türkiye"ye karşı böylesine azgınlaşıp küstahlaştığı bir zaman diliminde "savaş suçlusu ve el kanlı bir terörist" olan Barak"ın Türkiye"ye gelmesine, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla "millet" olarak en güzel cevabı 17 Ocak günü vermiş olacağız"
Sıkılmış yumruklarımızla yükselen feryadlarımız sadece siyonist rejimin konsolosluğunun duvarlarını sarsmayacak!
Bu feryadlar sadece bu ülkedeki Siyonistlerin kulaklarında çınlamayacak.
Bizler feryadlarımızla Tel Aviv"deki terör çetesinin yuvalarını da sarsacağız inşallah"
Seyyid Nasrallah "And olsun Allah"a! İsrail bir örümcek yuvasından daha zayıftır!" diye haykırmıştı"
Evet, bu örümcek yuvası çökmek üzere"
Ümmet İslami direnişle bileklerini birleştirip bu yuvayı dağıtacak..
Ümmet bu kanser mikrobunu İslam topraklarından söküp atacak"
Ümmet bu zehirli hançeri bünyesinden çıkartıp kıracak.
Ümmet Selahaddin"leriyle birlikte Kudüs"üne, Aksa"sına kavuşacak"
Sefer menziline varacak, bu kutlu yolculuk zaferle sonuçlanacak"
İstanbul ve İstanbul dışındaki bütün bacı ve kardeşlerimizi, bütün özgürlük ve Kudüs sevdalılarını, bütün Filistin gönüllülerini, 17 Ocak tarihindeki bu büyük "Gazze Zafer Gecesi"nde buluşmaya davet ediyoruz"
17 Ocak"ta hep birlikte".
Kudüs"ün özgür ve aydınlık şafağında buluşmak üzere...
velfecr