Abdurrahman Dilipak
29 Mayıs
Derin Gerçekler
Gelin İş Bankasını 6’ya bölelim, birini Diyanet ve Vakıflara bağlayalım. Birini Hazineye bağlayalım, birini Cumhurbaşkanlığına verelim, Birini Afyon Terakki Bankasının hissedarlarına verelim, Biri’ni CHP’lilere verelim, Biri de bugünkü diğer ortaklarının olsun.
Hangi oranda taksim edileceğine gelince, Hilafet fonuna aktarılmak üzere gelen ya da zekat ve benzeri dini kaynaktan gelip de, İş Bankasına aktarılan paraların karşılığı, Diyanet ve Vakıflara aktarılmalı.
Hatta bu gün, başta Ayasofya olmak üzere, dini vakıflardan elde edilen, gelen, gelmekte olan, gelecek olan gelirlerin de Diyanet ve Vakıflara aktarılması ve bunların maksadına uygun olarak tasarruf edilmesi gerekir. Mevcut durum, yukarıda saydığım bütün temel esaslara aykırıdır.
Bu konu, ne dine, ne ahlaka, ne hukuka, ne yasalara, ne maslahata ve kamu yararına uygundur, hepsine aykırı. Hatta, İş Bankası bu kamburdan kurtulursa, bu şekilde küçülmez aksine daha da büyür.
-Hilafet Fonu’ndan alınıp, İş Bankasına sermaye olarak kaydedilen para Diyanet ve Vakıflara aktarılmalı. Doğru olan bu para ile ayrı, bu tüzel kişiliklere ait bir Banka kurulmalıdır. Bütün dini vakıfların, dini vergilerin toplanacağı bir bankadan söz ediyorum. Toplanan Zekat türü dini veriler muhasebeleştirilerek, ayrıca şirketlerin matrahlarından düşülmelidir. Yani bir şekilde Zekat muhasebesi de gerçekleşmiş olur. Riba konusunda daha hassas bir vakıf şeklinde servet yönetim ve yatırım şirketi kurulmuş olur. Aslında bu kuruluşun Kooperatif şeklide olması daha da doğru olur.
-Mustafa Kemalin eğer şahsi bir serveti varsa o onun vasiyetine göre tanzim edilsin.
-CHP parti teşkilatı üzerinden yerli burjuvaziyi desteklemek için kurulan bankaya ortaklık için parti üzerinden toplanan paraların karşılığı, hak sahiplerine hisseleri verilsin.
-Afyon Terakki Bankasının sermayesi İş Bankasına devredilmiş. Bu hisseler Hak sahiplerine verilsin.
-İttihat Terakkinin kurduğu, aslında İş Bankası için model oluşturulan, Osmanlı İtibarı Milli Bankası İttihat Terakki Partisi iktidar olunca, Hazineden aktardıkları para ile bu bankayı kurdular ve kendi Partileri için harcadılar. Bu paranın Hazineye devri gerekir.
-80 darbesinden sonra İş Bankası sermaye artırımına gidince, Evren Hazineden İş Bankasına, Mustafa Kemal hesabına, Bankadaki sermayesi oranındaki bir parayı İş Bankasına haval etmiş. Bu paraya denk gelen hisse senedinin de Cumhurbaşkanlığı üzerinden Hazineye devri gerekir.
Kimse Hilafet, Laiklik diye yaygara kopartmasın. Devlet zoru ile Zekat parası bir RİBA kurumuna sermaye yapılamaz.
Hatta, Hak sahiplerine geçmiş yılların neması ile birlikte bu paranın nakit ya da hisse olarak ödenmesi gerekir.
Yasaya bakın, Hilafet kaldırılması. Hilafet yasaya ve resmi kayıtlara bakılacak olursa, mana ve mefhum olarak Cumhuriyet ve TBMM’nin şahsı manevisinde mündemiçtir. İlga edilen Makamdır. Makamın misyonunu tedvir memur olan, Hak ve Hukukunu koruyacak olan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’dir.
Anayasa değişikliği tartışmalarına bu konu da eklenebilir aslında.
Kurulacak Banka üzerinden, Osmanlı topraklarında ve İslam ülkelerindeki, Hilafete bağlı dini vakıflar konusu da yeniden masaya yatırılabilir. Hatta dünya genelinde Müslümanların zekatlarının bu merkez üzerinden etkin ve verimli yönetimi için uluslararası divan da kurulabilir. Bu kaynak, aslında Türkiye içinde ciddi anlamda itibar ve zenginlik olarak bir kazanım olur. Diyanetin paraları, imam maaşları da bankalar üzerinden değil, bu kurum üzerinden değerlendirilir. Tabi, Hac ve Umre ziyaretleri de.
İsrail İslam İlahiyatı kuruyorsa, bizde neden MUSEVİ İLAHİYATI, HRİSTİYAN İLAHİYATI yok.. Niye bu dini topluluklar ABD’den, Rusya’dan, Yunanistan’dan ruhban ithal etmek zorunda kalıyor? Niye bu kadim kiliselerin ruhanilerini KATOLİKlerin, PROTESTANların himmet ve himayesine mecbur bırakıyoruz?
Aslında bütün bunları ve 21.YY’a girerken ortaya çıkan olayları yorumlamak ve geleceğe ilişkin bir takım kararlar almak için İZNİK KONSÜLÜ’nün bugün yeniden toplanması gerek.
Buna onlar kadar bizim de ihtiyacımız var. Hristiyanlık bu topraklarda doğdu. 4 İncil burada kabul edildi. Hz. İsa’ya ilk iman eden kral Edese kralı idi. Yuhanna Vahyinin hemen hemen tamamının platosu Güney ve batı Anadolu’dur. Tarihin sonu bu coğrafyada gerçekleşecek. Burası aynı zamanda Arz-ı Mev’ud coğrafyası içinde yer almaktadır. TEO POLİTİK, TEO STRATEJİK açıdan bütün bunların çok yönlü olarak ele alınıp, konuşulması gerekir.
Evet, bir de Ortodoks Bankası kurulmalı. Konsül konusu Mesih, Meşiah, Armegedon, Gog-Magog, Kudüs’ün statüsü konusunu da müzakere eder. Yuhanna Vahyini yorumlayarak, siyasetin dini istismarını önler.
Bakın, Süryani Kiliseleri Birliğini kurduran Hz. Ömer, Ermeni Patrikliğini Kurduran Fatih, Fatih aynı zamanda Rum Patrikhanesinin başı. Türk Ortodoks Patrikliğini kurduran Mustafa Kemal. HABAT 5 Tepede ayin yapıyor, HAZARA, NUHİ YASALAR ve KARAY konusunu konuşuyorsa, Biz KARAY’larla niye doğrudan görüşmüyoruz. GÖKOĞUZ/GAGAVUZ’larla görüşmüyoruz? Konsül, bu Üniversite ve Banka konusu ve diğer konuları da bu vesile ile ele almalı. Kurucusu ve koruyucusu olduğumuz kiliselerle Katolikler ve Protestanlar kadar, Fransız Laikleri kadar ilgilenmiyoruz. Ya hu, Fatih İstanbul’u Latin işgalinden kurtarmadı mı? Tabi bizim çocuklara siz İstanbul’un fethini başka türlü anlattınız. İstanbul’un fethindeki model, Hz. Ömer’in Kudüsü kurtarmadaki modeldir.
Daha önce de yazmıştım: 28 Şub 2019’da Erdoğan Kushner görüşmesi gerçekleşti. Ardından 16.04.2019’de de Trump Albayrak ile görüşmüştü. Her iki görüşmede de Albayrak ve Kushner beraberdiler. Kushneri’in BOP çerçevesinde hayata geçirilmesi için gündeme getirilen Dahlan senaryosunun da koordinatörü idi. Dün İsrail Cumhurbaşkanı niye gelmişti, Netanyahu niye gelecekti, Erdoğan niye gidecekti, aynı konu söz konusu. Kushner Habat’çı idi. Trump da GlobalResetçi, Trump yeni düzeninin ABD’nin liderliğinde gerçekleşmesini istiyor. Global Resetçi’ler ise Devlete gerek yok diyor. Trump aynı zamanda “Tanrıyı kıyamete zorlama” çabasındaki Siyonist Evengelikler’den. Kushner de bu işin İsrail ayağındaki isim.
23.12.2021 tarihli şu haberi hatırlayın: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Beştepe'de Siyonist HABAT örgütüne bağlı Türk dünyasının da içinde olduğu “İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı üyeleri”ni kabul etti. Bu Hahamlar birliğinin yani Yeni bir Siyon dini liderliğinin merkezi neresi oluyor: İSTANBUL! Hilafet konusunda Cıyak Cıyak bağıranlar, 2. SİYON TAPINAĞInı İstanbul’da inşa etmek isterlerken niye kimsenin sesi çıkmıyor. HABAT’ın Hahamları KKTC’ye yerleştiler. Havralarını da inşa ettiler. Şimdi grup grup gelip bastırıp pasaportu Türk vatandaşı olup gidiyorlar. Kimseden bu “Göçmen”lere karşı bir ses duymuyorum. Baskın bu konu en az İsrail’le ticaret kadar önemli bir konu. Bu göçmen Yahudiler, Türkiye’deki Yahudi cemaatini azınlığa düşürüp mevcut yerli Hahambaşılığı da ele geçirmek istiyorlar.
Yeni İznik konsülü Yuhanna vahyine dayalı Kıyamet senaryosunu yorumlarken, Evengeliklerin “Tanrıyı kıyamete zorlama” yorumuna da bir cevap vermiş olacaktır. Türkiye bu anlamda tüm dünyadaki dindar Hristiyanların da ilgi konusu olacak ve biz de bu vesile ile kendi yorum, mesaj ve düşüncemizi dünyaya duyurmuş olacağız. İslamofobya’nın yerini tarafların birbirini dinleme, anlama ve bilmesine sebep olacak. Belki bu vesile ile bizim halkımız da Arz-ı Mev’udu, Urfa’yı, Hatay’ı 7 Kilise bölgesini, İznik’i, TİRİLYE’yi, Simon dağını, Gavur dağını, Amik Ovasını öğrenebilir.
Bizim inancımız o ki, Hz. Adem de, Hz. Nuh’da, Hz. İbrahim de, Hz. Musa da, Hz. İsa da Müslümandı. Biz Hz. Davud’u da, Hz. Süleyman’ı da peygamber biliriz. (Amenna ve saddakna) ZEBUR bizim için mukaddes kitaptır. KUR’AN’ı Kerim, tahrifin dışında TEVRAT, ZEBUR ve İNCİLİN devamı ve tekrarıdır. Onları ilgilen her konu bizi de ilgilendirir ve bizim de o konularda söyleyecek sözlerimiz var. Gazze trajedisinden sonra, özellikle GlobalReset sürecinde bu konu hayati bir öneme sahip. DSÖ, FDA safsataları ile oyalanmak yerine kendimize, kendi içimize, kendi tarihimize dönelim, Kutsalımıza dönelim yüzümüzü. Bu herkes için en iyi olanıdır.
Bu vesile ile Gelin İstanbul’un Fethini yeniden okuyalım ve üzerinde düşünelim derim. Gerçek büyük ölçüde bize anlatılan gibi değil. Tarih övgü ya da sövgü kitabı da değil, hele magazin hiç değil. Tarih bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi, bizim önerimiz olmamalı.
Selam ve dua ile.