Abdurrahman Dilipak
3. Dünya Savaşı'nı durdurmak
Ukrayna ne olacak, Suriye nereye gidiyor derken, G.Kore’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülke iç savaşın eşiğinde. Bir Latin Amerikalı politikacının dediği gibi “Görünen o ki, tek darbe olmayacak ülke ABD, çünkü orada ABD elçiliği yok”. Bu gidişle ocak ayının ortasına varmadan dünyadaki gidişatta bir durulma olmayacak. Hatta Trump görevi devraldıktan sonra da ne olacağı belli değil. Bu saatten sonra kimsenin evdeki hesabının çarşıya uyacağının bir garantisi yok.
Sanırım Suriye savaşı başladığı yerde bitmeyecek. Daha ilk gün Suriye rejimi PYD’yi Haleb’e çekip kendisi çatışmanın dışında kalıp, ÖSO ve “Fethi Mübin”in karşısında PYD’yi çıkartmak isterken, PYD, “Feth-i Mübin” ve ÖSO’dan önce Haleb’e giremedi. Hatta, yarı yolda kalan PYD unsurları, Haleb ve çevresindeki adamlarının tahliyesine odaklandı. Evdeki hesaplar çarşıya uymadı.
Bu savaş bölgeye yayılacak gibi görülüyor.. İsrail bunun işaretini aylar öncesinden verdi. ABD’nin “barış vaadleri”ne bakmayın. Trump “Yurtta savaş, cihanda savaş” diye geliyor.
Bu savaş, eğer ARMAGEDON Lobisi tarafından bölge devletlerinin sınır, rejim ve iktidar yapılarını dönüştürmek için bir başlangıç olacaksa, yakında çakma bir Mesih, Çakma Mehdi’ler de zuhur edebilir. Bakarsınız, Yıl sonunu bulmadan Aralık ortasında İstanbul depremini tetikleyebilirler de, söylendiği gibi stres zirveye ulaşmışsa.
Bunların “SIFIR ATIK”tan söz ederken, “ÇÖP İNSANLAR” diye tanımladıkları 7 Milyar insanı toprağa gömmek istedikleri, “tarihin sonu”nu getirecek bir savaştan söz ediyoruz.. ABD, Rusya Ve Çin’in muhtemel bir dünya savaşında kullanabilecekleri, nükleer başlıklı sesten hızlı hipersonik füzelerle, potansiyel olarak dünya üzerindeki 5 milyar insan öldürülebilir. Satanist, Pedefolik Siyonistler Nükleer bir Armagedon'a hazırlanıyor.. Joe Biden’in “veda partisi” kanlı olacağa benziyor. Bugün, 1. ve 2. Dünya savaşında olduğundan daha yakınız bir 3. Dünya Savaşı'na!
Kıyamet teoloji ile ilgili haberler yanında “Yuhanna Vahyi”nde “insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte ölüm ve yıkım”dan söz ediliyor. Ve bu savaşın platosu, bugün bizim ÖSO, “Feth-i Mübin operasyonu” ile adı sıkça geçen “El Bab”la, hani şu bizim “Gavur dağı” dediğimiz coğrafyada gerçekleşecek. Son güneydoğu bölgesindeki depremin coğrafyası böyle bir savaşın adresi aslında. Bugünkü savaşlar artık genelde birer vekalet savaşı. Ulusal bahaneler, gerekçeler uydurulsa da, Uluslararası sistem ve egemenlerin çıkarlarına hizmet edecek şekilde kurgulanıyor ya da çatışan tarafların içine sızıp yönlendiriliyor. Dikkat ederseniz, herkes merkeze ulusal çıkarlarını, ulusal güvenliği alıyor. Kimse HAK ve HAKİKAT’ten sözetmiyor. Neredeyse kimsenin Allahın yardımını almak gibi, “İ’layı Kelimetullah” diye bir meselesi yok. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un Fethi’ndeki gayesi ile ilgili olarak ne diyordu: “İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm”. (Niyetim, Allah rızası için, Hak ve hakikat inkarcılarına karşı Mücahede etmektir.. Gayretim, sadece İslâm dininin tüm dünyevi heva, heves ve arzularından soyutlanmış, Allahın rızasının tecellisinin vesilesi içindir). Toprak almak, Cihangirlik, Şan ve şöhret davası değil maksat yani.
Şunu görelim, bu bölgedeki bütün devletleri sınır, rejim ve iktidar yapıları, işgal kuvvetleri tarafından tayin ve tesbit edildi. Suriye’de onlardan biri. İngiltere ve Fransa istediği için Nuseyri bir aileye iktidar verildi. Solcu, sosyalist olmaları, Rusya’ya yakın durmaları istendi. Bu şekilde Müslümanların Filistin’e yardımlarının önünde bir bariyer oluşturulması gerekiyordu. Ulusal bağımsızlık hareketi de sol-sosyalist bir hareket olduğu için Müslümanlar tarafından desteklenmeyecekti. Bölge devletlerinin hemen hepsinin efendileri vardır. Bu anlamda Suriye konusunda karşımızda sadece Esed rejimi yok bunu bilelim. İsrail’in arkasındaki güç icabında bunlar için de yardıma koşacaktır. Biz de bölgede, İslam ülkeleri içindeki tek NATO üyesiyiz değil mi. Dostumuz, müttefikimiz, Stratejik ortağımız aynı zamanda PKK’nın, PYD’nin patronu, bunların ve FETÖ’nün koruyucusu değil mi? Rahip Bronson’a dokunduğumuzda başımıza neler geldiğini biliyoruz. Darbelerin arkasında da bunlar yok mu? Onlara karşı sesimiz çıkıyor mu?
ABD’li gazeteci Tucker Carlson, NATO'nun Ukrayna'daki vekalet savaşını ile ilgili çarpıcı iddialarda bulundu: "Ukrayna savaşının arkasında Donbas'ın altındaki 11 trilyon dolarlık mineralleri kontrol etmek çabası var.. Ukraynalı gençler bunun için savaşın değirmeninde öğütülüyor. Bu savaşı, kendi savnayimizin ve NATO’nun ihtiyaçları ve savunma politikaları gereği jeopolitik konumu ve Ukrayna’daki askeri açıdan kimya laboratuvarları, için çıkarttık. Gerçek şu ki, ABD hiçbir zaman Ukrayna halkının yanında olmadı. Bu bir çıkar ve prestij, Ukrayna' üzerinden bölge devletlerine karşı kararlılık ve güç gösterisi idi. Bunun bedelini Ukraynalı gençler ödüyor.. Savaş yanlıları ve bankacılar Ukrayna'nın dostu değiller." Evet, bir palyaço “zenne”nin başını çektiği bir savaştan söz ediyoruz. Ukrayna halkının kanları ve gözyaşları üzerinden birileri kendilerine iktidar ve servet devşiriyorlar. Modern zaman savaşları bu hep böyle oldu. Ama insanlara kahramanlık hikayeleri anlatıldı, algı yöneticileri, toplum mühendisleri tarafından.
Karşı karşıya olduğumuz küresel savaş beraberinde kıtlıklar, göçler, terör, soygun, yağma, salgın hastalıklarla desteklenmeye çalışılacak GlobalReset çetesi tarafından. Şu anda doğu Akdeniz’deki savaş gemilerindeki nükleer başlıkların infilak gücü, 2. Dünya savaşındaki toplam infilaktan daha fazla bir kapasiteye sahip.
Evet, bir savaş makinasına dönen BMGK’nin Veto yetkisine sahip 5 ülkesinin Dışişleri Bakanlığı, savunma bürokrasisi, istihbarat servisleri ve Derin Devletleri o ülkelerdeki Adalet, Barış, Özgürlük isteyen halkları tarafından kontrol altına alınabilecek mi? Önce ABD’nin ve NATO’nun durdurulması gerek. Önce GlobalReset’çi, Satanist, Pedefolik Siyonist’lerin, İsrail’in temsil ettiği “global lobi”nin ve onların tüm dünyadaki “yerli ve milli” işbirlikçileri, siyaset, bürokrasi, media, akademi, sermaye, STK, Cemaat yapıları içindeki uzantılarının, unsurlarının kontrol altına alınması gerek. Bu gelinen noktada NATO'nun varlık ve meşruiyeti sorgulanmalıdır.
Artık şehirler kontrol edilemiyor. Uyuşturucu, fuhuş, gasb her yerde. Çocuklar çalınıyor, intihar, şiddet olayları ve cinayetlerde patlama yaşanıyor. Artık şehirleri kontrol etmek için “Büyük gözaltı”, siber kontrol sistemleri konuşuluyor. Birileri NeuraLink’le beynin kontrolüne giden yolu açıyor aslında. Adalet duygusu yaralandı. İnsanlar “İhkak-ı hak” yoluna yöneldi. Hukukun üstünlüğünden kimse söz etmiyor artık, çünkü Adalet yok. Aileler dağılıyor doğurganlık oranları düştü. Büyük ülkelerin büyük şehirlerinin halkları(!?) ırk, cinsiyet ve çevre sunağında şeytana tapınan Tanrısız bir kalabalığa dönüştürdüler. Başkentlerin arka sokaklarına bakın ne dediğimi anlarsınız.
İnsanlığı yabancı ülkelere tamamen bağımlı hale getiren küreselci sınıftır. Bu küreselciler... 3. Dünya Savaşı'nı isteyenler de bunlar. Millenium’dan bu yana, Hatta soğuk savaştan bugüne onlarca yıldır ülkeleri ve halklarını mahveden bu satanist, Pedefolik Siyonist, yozlaşmış küreselci kuruluşlar ve onların yerli ve milli işbirlikçilerinden kurtulmadan kimseye dünyada rahat yok.
NATO ile birlikte aslında BM’nin birçok konuda elini tutmak gerek. DSÖ bir cinayet makinasına dönüştü, UN WOMAN aileyi bitiriyor. ÇEVRE, İKLİM politikaları ıslah edici gözüken bozguncuların maskesinden başka bir şey değil. DİJİTALİZM İnsanlığı tehdit eden bir canavar. FED, ya da FDI, daha düzinelerce örgüt, Stratejik araştırma kuruluşu, istihbarat örgütleri bu Şeytani plana hizmet ediyor.
“Zehirli dili, kutuplaştırıcı söylemleri ve çirkin siyasi üslubla siyaset” çözüm değil, sorun üretmeye davam ediyor.. Özgürlük şampiyonu, insan hakları savunucusu sandığımız ülkeler, teröre destekçi, soyguncu, Mafia’nın işbirlikçisi, çevreci gözükürken çevreyi en çok kirleten ülkeler çıktı! Siyaset bir çok ülkede hızla varlık ve meşruiyet temelinde uzaklaşıyor. İç savaş, terör, darbe, ekonomik ve siyasi kriz, toplumsal olaylar, suikastler, faili meçhuller kapıda.
Gündemle ilgili size birkaç kısa not:
1-G.Kore’de sokağa çıkma yasağı var.. Sol muhalefet seçimi kazanınca Amerikancı devlet başkanı sıkıyönetim ilan etti ve ordu sokağa indi. Ülkede basına sansür uygulanıyor. Son gelen bilgilere göre, Cumhurbaşkanı sıkıyönetim kararını geri aldı. Ama olaylar hemen durmayacak gibi.
2-Ruslar’ın Tartus’tan ayrıldığı haberi var. Bunun Rusya-Suriye ilişkileri ve Suriye savaşı üzerindeki muhtemel etkileri tartışılıyor. Esad ülkesinden ayrılacak olursa, gideceği yer Rusya değilse neresi, bu da cevabını arayan bir soru. Esat giderse yerine kim gelecek ya da Suriye’nin akıbeti ne olacak?
3-ABD Hazine bakanı Janet Yellen’in evinin yakınında silah sesleri duyulması üzerine bölgede güvenlik tedbirleri artırılmış.
4-Ankara HABAT ve Agartha konusunda karşı bir duruş sergilemesinin ABD ve Avrupalıların muhtemel tepkisini dikkate alarak sessizliği korurken, Hamas’a yakın dursa yine ABD, İsrail, AB ülkelerinin tepkisine sebeb olacağı endişesini taşırken, Hamas’dan uzaklaşmasının kendi parti tabanında huzursuzluğa sebeb olduğunu görerek mutsuz.
Korkarım birileri barış arayışı içinde değil. Savaş onlar için daha kazançlı görülüyor. Onlar bu kadar nüfusla baş edemeyeceklerini düşünüyor olsalar gerek. Geçmişte olduğu gibi bugün de aynı ülkenin çocuklarının, dini, mezhebi, ideolojik, politik, etnik farklılıklarına sahip kesimlerini birbirlerine karşı kışkırtarak onların kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmek isteyen birileri var. Onlar savaş istiyorlar. Yeryüzünün bütün, akıllı, dürüst, cesur insanları, farklılıklarına rağmen barış içinde bir araya gelip, bu, Satanist, Pedefolik, Siyonist insanlık düşmanlarına karşı ortak bir şekilde direnmezlerse işimiz zor. Bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.