Abdurrahman Dilipak
47 idam
Suudi yönetimi 47 idam kararı ile işaret fişeğini ateşledi.. İdam kararı daha önce verilmiş, ancak infazlar gerçekleşmemişti. İdamların topluca gerçekleşmesi ve bunun yayınlanması, Şii dünyasında protestolara sebeb oldu. Meşhed Suudi konsolosluğu protestolar sırasında ateşe verildi.
Tam da bu gerginlik yaşanırken, Çin’de terörle uluslararası mücadele konusunda yeni bir yasa çıkarıldı. Rusya ile İran arasında da önemli gidip gelmeler sözkonusu.. Biliyorsunuz petrol fiyatları tepetakla oldu. Petrol üreticisi ülkeler sıkıntıda.
Aslında uzun süredir Suudi Arabistan ile İran arasında örtülü bir savaş sürdürülüyor. Yemen sınır bölgesi ve Necran bölgesinde yıllardır örtülü bir savaş sözkonusu.. El Kaide ve uzantıları aslında Suudilerin gizli ordusu. Husiler ve Hizbullah da İran’ın gizli ordusu.. Suudilerin arkasında ABD ve İngiltere var, İran’ın arkasında Rusya.. Yani ABD ve Rusya, İran ve Suudi Arabistan üzerinden örtülü bir savaş veriyorlar..
Bu iş Matruşka’ya benziyor.. Aslında asıl savaş, İslam dünyası ile ötekiler arasında. Yani bu bakış açısına göre ABD ve Rusya aynı cephede yer alıyor. Birinin bölgeye gelmesi ötekininin bahanesi oluyor. Aynı paranın iki yüzü, gece gündüz, ya da kendi sisteminin alternatifini üretmek gibi bir şey.
Suudiler işaret fişeğini ateşlediğine göre, ABD Rusya’yı, İran ve Suudi Arabistan üzerinden hesaplaşmaya çağırıyor.. İran’ın tepkisi de tam beklenen gibi.. Yani tencere yuvarlanıyor, kapağını buluyor. Şimdi İran 43 Sünni’yi asmadan rahat etmeyecektir. Kan kanı çağırır. Bu işin din, mezhep, akıl, adaletle ilgisi yok.. Bunlar kanlı bir senaryonun ucuz figüranları.
Aslında savaş temelde bir hak batıl savaşı. Ama burada saflar karışmış. Din, mezhep, ideoloji, politika, felsefe, vicdan her şey iç içe. Multi disipliner, asimetrik bir savaş bu. Bir konuda beri tarafı, bir başka konuda karşı tarafı haklı bulursunuz. Biz her zaman haklıdan, mazlumdan yana olmamız gerekirken, bir kavme olan düşmanlığımızın bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerekirken insanlar ırkçı bir tercihle bu şeytani oyunda genel anlamda tehlikeli vadilere savrulacaklar. Öfkeleri akıllarını zail edecek, yokuşaşağı gider gibi Şeytanın açtığı yoldan ilerleyecekler.
Şimdi bizim oturup, “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” diye düşünmemiz gerek.
Yeni yılla birlikte, bugün dünya daha kırılgan.. Şimdi İran ve Rusya’nın hamlesi bekleniyor. Sonra Suudi Arabistan’ın karşı hamlesi.. Bu işin Bahreyn, Pakistan, Yemen, Lübnan, Irak, Suriye’deki yankılarını göreceğiz.
Amerika seçimi yaklaşıyor. Rusya’da kriz derinleşiyor.. Bölgedeki krizin derinleşmesi dünyadaki gerilimi daha da artırıyor.. Bir yandan ekonomik kriz riski büyürken öte yandan savunma harcamaları artıyor.. Bu süreç batıda İslamifobiayı artırıyor. Belirsizlik, yatırımları da tüketimi de vuruyor bu arada..
Öyle anlaşılıyor ki, batılı ülkeler Rusya’da Putin’i değiştirmek istiyorlar.. İslam dünyasında ise Şii-Sünni çatışmasını, eşzamanlı olarak Sufi-Selefi çatışması ile birbirine karşı kırdırma planı yapanlar ellerini çabuk tutacaklar. Müslümanları birbirlerine karşı kırdırmak için ciddi provokasyonlar olacak gibi. Atomizasyon devam edecek. Hedef nötralizasyon ve agnostizm..
Önümüzdeki ilk 3 ay çok önemli. 2. üç ayın yönünü bu ilk üç ayın sonucu belirleyecek. Krizi zamana yaymak tehdidin derinleşmesine ve kontrolünün güçleşmesine yol açıyor. Çok fazla belirsizlik sözkunusu. Onun için önce radikal çıkışlar, arkasından dengeci bir atak sözkonusu. Kontrol edemedikleri bir krizin kendilerine hizmet etmeyeceğini gören çevreler, Türkiye üzerinde radikal bir dönüşüm beklemiyor. Ama görünen o ki, Türkiye’nin aşırı güçlenmesini ve güç kaybına uğramasını da istemiyorlar. Onun için de, PKK ve paralel yapının umutları boşa çıkacak gibi.
Ama paralel boş durmuyor. Yakında Avrupa merkezli Türkiye’ye yönelik liberal-sol, demokrat görünümlü yayın yapacak bir kanal için 2. elden içeride ve dışarıda temaslarda bulunuyor. Tanınmış, popüler isimler, akademisyenler, eski politikacıların içinde yer alacağı, paralel olarak adı çıkanlar değil, demokrat kimlikli kişilerin vitrinde olduğu bir kanal ve etkin bir internet sayfası..
Bu arada Suudi Arabistan’dan gelen idamlarla ilgili açıklamalardaki bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. Suudi Arabistan’dan yapılan açıklamada, toplu infazlar yapılmadığı söyleniyor. İnfazlar 12 ayrı bölgede, cezaevlerinde, 4’ü kurşunla, 8’i kılıçla gerçekleşmiş. Ve infazlarla ilgili hiçbir video ve resim kaydı verilmemiş. Peki bu resimleri kim, niçin servis etti. Yine yapılan açıklamada, mahkeme kararı ile idam kararı verilenlerin infazlarının devam edeceği açıklandı. İran’ın ise misilleme olarak Sünni birtakım isimleri infaz etmesinden endişe ediliyor.. Bunlar normal gelişmeler değil. İran ve Suudi Arabistan’da bunlar ilk idamlar değil. Ben her iki ülkede de yargılamaların çok da adil olduğunden pek de emin değilim.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in Tahran’daki vahdet konuşması ve ardından Suudi Arabistan’a gitmesi anlamlı. Bu olaylar Türkiye’nin vizyonu, misyonu açısından önemli. Türkiye hem dini, hem de siyasi açıdan çatışmayı durdurmak için devrede. Eğer taraflar bu barış girişimine olumlu cevap vermeyecek olurlarsa, bu gidişin sonu, hem İran ve hem de Suudi Arabistan’ın parçalanmasına kadar gidebilir.. İran’ın önünde yığınla sorun var. Hamaney sağlık sebebi ile gidebilir.. Hamaney sonrası İran eski İran olmayacak. Arap Şiası ile Safevi Şiası arasında da ciddi sorunlar yaşanabilir. Aslında Sünni dünya ile Vehhabiler arasında da ciddi sorunlar var. İşlerin daha kötüye gitmemesi için, her iki ülke açısından da Türkiye’nin rolü ve önemi hayati bir yere sahip.
2016’ya doludizgin giriyoruz..
Selâm ve dua ile..
yeniakit