Hasan Karakaya
ABD’deki lobi faaliyetleri ve Paralel’in yeni hinlikleri!
Dün de ifade ettiğim gibi; New York’taki Müslümanlar “potansiyel bir güç” olarak varlar ama “organize olamadıkları” için, “varlık”larını hissettiremiyorlar... “Fetullah Gülen Örgütü” ise, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi; “organize” olmuş ama onların da “taban”ları yok!..
Ne var ki; Türklerde, son zamanlarda “organize” olabilmek için “yoğun bir çaba” var... En azından, Türkler bir “dernek çatısı” altında toplanma gayreti içinde... Herhalde yakında bir “dernek” kurulacak ve “Türklerin sorunları” tek tek ele alınıp, halledilmeye çalışılacak!
ABD’DE 12 BİN ÖĞRENCİ
Sadece “New York’ta çalışanlar”ın değil, “ABD’de okumaya giden öğrenciler”in de “yurt” problemleri var, “kurs” problemleri var... Türkler, birbirlerinden “çok uzak yerlerde” oturdukları için, “buluşma yerleri” yok... Dolayısıyla, “asimile” olma gibi bir risk yaşıyorlar.
Dediğim gibi, inşallah yakın bir zamanda bir “dernek” kurulacak ve “sorunlar çözülmeye” başlanacak!
Amerika’da “12 bin öğrenci” okuyor. Ve Türkiye; “ABD’ye öğrenci gönderen ilk 10 ülke” arasında bulunuyor...
Bu öğrencilerin elbette “yurt” problemleri var, “geçinme” problemleri var... Birçoğu “çalışarak” okuyor... Kimi lokantalarda “garsonluk” yapıyor ya da “bulaşık” yıkıyor!.. Kimi de, New York’un merkezindeki Central Park’ta “bisiklet” veya “at arabası” ile “turist” gezdirip, para kazanıyor... İyi de kazanıyorlar... Aralarında, memleketteki ana-babasına “harçlık” gönderenler bile var...
Dedim ya; New York’ta oturan veya okuyanların bir “çatı” altında toplanmaya ihtiyaçları var...
Daha “4 ay önce”, yani 11 Haziran 2014’te, Ensar Vakfı öncülüğünde kurulan TURKEN Vakfı, elbette iyi bir “çatı” örgütü...
Başkanlığını Dr. Halil Mutlu’nun yaptığı bu vakıf, sadece “sorunların çözümü”nde değil, elbette “lobi faaliyetleri”nde etkili çalışmalar yapacak.
ABD ziyaretimizin son gününde, TURKEN Vakfı tarafından verilen “akşam yemeği”nde Dr. Halil Mutlu’nun, TÜRGEV Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Arzu Akalın’ın, Ensar Vakfı Başkanı Av. Cenk Dilberoğlu’nun ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalardan anladığım o ki, Türkiye; ABD’de “atılım”a hazırlanıyor.
Bu atılımda, “işadamları”nın desteğine de ihtiyaç var... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yemekte yaptığı konuşmada, “Türk işadamları”na açık açık söyledi: “Maddî ve manevî desteğinizi esirgemeyin!”
DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR
Sadece TURKEN ve yeni kurulacak “dernek” değil, “Dünya 5’ten Büyüktür” adlı platform da, biz oradayken faaliyetlerine “start” verdi.
Marriot Oteli’nde düzenlenen ve Türkiye’den Genç Siviller’in ortağı olduğu uluslararası bir sivil ağ tarafından iki yıl boyunca yürütülecek kampanya için veto hakkına sahip ülkelerden ABD, İngiltere ve Fransa’da yayınlanan gazetelere ilan verilmeye başlandı... Ancak; hangi sebeple olduğu bilinmez; Moscow Times ve China Daily gibi Rus ve Çin gazeteleri; önce “Tabiî yayınlarız” dedikleri ilânı, daha sonra “yer yokluğu”(!) sebebiyle yayınlamamışlar...
BM’ye üye 193 ülke olmasına karşılık, sadece 5 ülkenin veto yetkisini kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kullanmalarıyla uluslararası sorunların çözüm yollarının tıkanmasına neden olan BM’nin siyasi organı BM Güvenlik Konseyi’nin yapısını hedef alan “Dünya 5’ten Büyüktür” kampanyasının tanıtım toplantısında Hintli aktivist Sana Uddin ile Türk aktivist Beybin Samuk birer konuşma yaptı.
Malûm; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da; BM Güvenlik Konseyi’nin “antidemokratik yapısı”na sık sık vurgu yapıyor... BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının bir bölümünde de bu “antidemokratik yapı”yı eleştiren Erdoğan, “Dünya 5’ten Büyüktür” kampanyasını hem önemsiyor, hem de destekliyor.
“Genç Siviller” öncülüğünde yürütülen bu “kampanya”nın başarılı olmasını diliyorum...
OTELDEN ATMA OLAYI
New York’ta bulunduğumuz süre içinde; bir de “tatsız olaylar”a şahit olduk... Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve bizim kaldığımız Peninsula Oteli’nin önünde, gerek TURKEN Vakfı’nın yemek verdiği Mandarin Oteli’nin önünde “bir avuç çapulcu” protesto gösterisi yaptı...
“Bir avuç çapulcu” diyorum, gerçekten de “bir avuç”tular!.. İçlerinde ADD’liler vardı, TGB’liler vardı, Çarşı’cılar vardı!..
Bizim kaldığımız otelin önündekiler “14 kişi”ydi, yemek verilen otelin önündekiler ise, toplam “17 kişi”ydi!..
Hani; “Boş teneke çok ses çıkarır”mış ya; bunlar da “boş sloganlar” atıp, çok ses çıkardılar.
Aslında, yazmaya bile değmezlerdi ama “tatsızlık” deyince, bir kanat çırpıp, geçeyim dedim...
Çünkü asıl “tatsızlık” çıkaran, Bugün gazetesi Washington Temsilcisi Adem Yavuz Arslan oldu...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Peninsula Oteli’nde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’le “bir buçuk saatlik görüşme”si esnasında, otele gelmiş!..
Amacı, elbette “bilgi” almak veya “haber” yapmak değil... Tam aksine “provokasyon” çıkarıp, “kendisi haber olmak!”
Nitekim, başardı da!..
“Paralel Medya”da haber oldu!..
Ben, “olaydan 5-10 dakika” sonra otele geldiğim için, “ne olduğunu” korumalardan öğrendim...
Erdoğan’ın korumaları uyarmış kendisini: “Otelin içinde gazeteci yok... Sen de dışarı çık!”
Ama, Adem Yavuz Arslan çıkmamış... Korumalar da, tutmuş kolundan, atmış dışarı!..
Yani, öyle “darp” filan yok...
Ama, ona göre; neredeyse “linç” edilmiş!.. Be adam; herhangi bir yumruk-tekme veya “darp” varsa, hastaneye gidip, niye “rapor” almadın, niye “şikâyetçi” olmadın?!?..
Dedim ya; adam “haber” olmak istiyordu!.. “Provokasyonu” ile bunu başardı...
BU NE PİŞKİNLİK?
Ben, “New York’taki Türklerle Sohbet”ten döndüğümde; Adem Yavuz Arslan, otelin önünde durup, sağ-sola bakınıyordu...
Beni gördü, bir şeyler söyleyecek oldu ama, ben “yüzüne bile bakmadan” yürüdüm geçtim...
Bu ne “pişkinlik”tir, bu ne “yüzsüzlük”tür ki; “Gazetem ve çocuklarım” hakkında “olmadık iftiralar” atacak, “hakaret”ler yağdıracak, sonra da benimle konuşmak isteyeceksin!..
Pişkinliğin bu kadarına pes!..
Benden birkaç dakika önce, bir başka arkadaşım gelmiş otele...
Hemen başlamış yakınmaya;
“Aaabii; korumalar bana böyle böyle yaptılar... Bana sahip çıkın!”
Arkadaşım da, “hangi cür’etle” anlamında yüzüne bakmış, tek kelime bile etmeden yürümüş gitmiş!..
Gerçekten de, hangi cür’etle?..
Adem Yavuz Arslan’ın; “aman” dilediği, “Bana sahip çıkın” dediği arkadaşla ilgili o kadar “hedef gösterici” yazısı var ki, bırakın sahip çıkmayı, suratının ortasına yumruk indirmediğine şükretsin!..
Sen sahip çıkılacak adam mısın Adem Yavuz Arslan?.. Bana sorarsan, sen “adam” bile değilsin!.. Sen, “Abi”lerinden duyduğun “yalan”larla “tetikçilik” yapan, “provokatörlük” peşinde koşan ve “sürekli hedef gösterici yazılar” yazan bir “zavallı”sın!..
HABER YAP, HABER OLMA!
Attığın “tweet”lerde ve “paralel televizyonlar”da yaptığın konuşmalarda demişsin ki; “Yandaş medya oradaydı ve bana sahip çıkmadılar!”
Yalan!..
Hiçbir arkadaş, “olay anında” otelde değildi.. Hepsi, olaydan çok sonra geldi.
Ama, sormak lâzım;
Hadi “yandaş medya”(!) sahip çıkmadı, peki “yoldaş ve candaş medya” niye sahip çıkmadı sana?..
Öyle ya; Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinin muhabirleri de otelin önündeydi... Onların da sahip çıkmadığını niye söylemiyorsun?..
Çıkmazlar... Çünkü sen oraya “gazetecilik” yapmaya değil, “olay” çıkarıp, “haber” olmaya geldin!..
Oysa, “gazeteci” dediğin “haber yapar”, kolay kolay “haber olmaz!..”
Nokta...
MONTAJ TAPELERE TERCÜME!
Efendim, olay budur.
Bu vesileyle, şunu da söyleyeyim: Öğrendim ki; Adem Yavuz Arslan’ın da içinde bulunduğu “Paralel Yapı”nın adamları, son günlerde “hızlı bir çalışma” içindelermiş!.. Hani, “Darbe amaçlı kirli 17 ve 25 Aralık operasyonları” sürecinde “montaj kasetler”in tapelerini yayınladılar ya, şimdi de onları “tercüme” etmek için “canhıraş bir gayret” sarfediyorlarmış!..
“Montaj kaset ve tapeleri” İngilizce, Almanca gibi dillere tercüme edip, “çeşitli ülkelere” göndereceklermiş!..
Anlayacağınız, “Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı”nı devam ettirecekler!..
Bu “tercüme”leri yaparken, “montajlara montaj yapacaklarını” söylersek, herhalde abartmış olmayız!..
Hele söyleyin;
Bu ne, bitmek-tükenmek bilmeyen “öfke”dir, bu ne “kin” ve “nefret”tir?.. Bu ne “intikam”dır?..
İşte, New York’ta gördük... Bütün ülkeler anladı ki; “Türkiye’siz” yapılacak bir işin asla başarı şansı yok!.. Ama bunlar, hâlâ “Türkiye düşmanlığı” yapıyor!..
Allah akıl-fikir versin!..
Öyle yüksekten “uçuyorlar” ki;
Bu hızla “Mars”a kadar giderler!..
Tabiî, “Hocaları” ile birlikte!..
********************************************************************************
IŞİD, ne menem bir örgüttür ki, hep “Müslümanlara” saldırıyor!
ABD dönüşü, havaalanından eve “taksi” ile dönerken, “taksi şoförü” ile havadan-sudan konuşmaya başladık.
“Gazeteci” olduğumu öğrenince, “IŞİD terörü”nü sordu... Ben de; ABD’nin ve İngiltere’nin işgal ettiği ülkelerde “kaos” bıraktığını, o ülkeleri “bataklığa” çevirdiğini, IŞİD gibi örgütlerin de, bu bataklıklarda filizlenip büyüdüğünü filan söyleyince, “inanılmaz olaylar” anlatmaya başladı...
Meğer, “oğlu ve gelini” de anne-babaya haber vermeden Suriye’ye gitmiş ve IŞİD’e katılmış!.. Orada “ders” görmüşler, “eğitim” görmüşler!..
Taksi şoförünün eşi üzüntüden yataklara düşünce, “oğlunun ve gelininin nerede olduğunu” araştırmaya başlamışlar!..
Taksi şoförü; “çalmadığım kapı, görüşmediğim kişi kalmadı” dedi... Sonunda, “iz”lerini bulmuşlar ve yalvar-yakar Türkiye’ye dönmelerini sağlamışlar!..
Oğlu, ünlü bir giyim mağazasında “müdür”, gelini de “mühendis”miş ama “beyinleri öyle bir yıkanmış” ki, “cihad” yaptıklarını filan sanıyorlarmış!..
Neyse ki, uyanmışlar...
Şimdi “psikolojik tedavi” görüyorlarmış!..
Düşündüm de;
IŞİD denilen bu örgüt, “İslâmî cihad” iddiasında ise; niye Esad yönetimi veya meselâ İsrail ile değil de, “Müslümanlar” ile savaşıyor?.. Yoksa bunlar; “terör örgütü” filan değil de, “İngiliz petrolünü koruma örgütü” mü?
Bunu, herkesin düşünmesi lâzım!..
yeniakit