Abdurrahman Dilipak: Katolizm’in sonu mu?
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Katolizm’in sonu mu?/Habervakti.com
Hristiyan alemi 2. Millenium’un, İlk Jübilesi’nin ilk çeyreğindeler. Onlar 1.1.2025 girerken Yahudiler 5785. Yılındalar ibrani takviminin.. İlginç 5785’in toplamı da 25 ediyor. 2+5=7 eder. Onlar için 7’nin özel bir anlamı var. 2025’te 9. 9 da 10’dalık sistemde bir sonu ifade eder. Onlar kehaneti keramet gibi görür, bizde ise Kehanet yasaklanmıştır. Onların kimi kahinleri 2025 ile ilgili olarak “Tarihin sonu”na işaret ediyor. Avrupa'da başlayacak bir savaş İnsanlığın sonunu getirecek olaylar zinciri ile, Avrupa kıtasını kan ve gözyaşı içinde bırakacak. Bizim Hicri takvimimize göre 1 Ocak 2025 Çarşamba günü 1 Recep 1446 günü olacak. Yani 3 ay’lar başlarken Haram aylardan Recep ay’ı da başlamış olacak..
Bunlar dini, bir de GlobalReset’çilerin ezoterik bir takvimi var. Onlar tarihin sonuna hazırlanıyorlar. “Yeryüzünde bir cennet, ebedi hayat” peşinde, “sıfır atık” maskeli, “çöp insan” dedikleri 7,5 milyar insandan kurtulmanın yolunu arıyorlar. TransHumanizm’le, İnsanı din, ahlak, gelenek, tarih, biyolojik cinsiyetinden bağımsız hale getirmek ve Siborg’a dönüştürdükleri İnsanı “Nesnelerarası İletişim”in NESNE’si haline getirmek için çalışıyorlar. O zaman ne ulus devlet kalacak ne bilim, Laiklik, Demokrasi, Cumhuriyet, Kapitalizm, Komünizm, Faşizm de olmayacak. Bilinen dinlerin, ideolojilerin sonundan söz ediyorlar. Lucifer’in kırallığı’nda Mülkiyet yok, para yok, okul, yok, iş yok. Suç yok, günah yok, ceza yok. Türk-Kürt, kadın-erkek, yok. Bugün sahih bir gelenekten gelip yoldan çıkmış kitleleri Şeytan Allah’la aldatmış olmalı ki, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın hatta bizim peygamberimizin adını kullanan birileri siyasi emellerini Lucifer’in ve Lilith’in ve onların dostlarının emelleri ile, şahsi çıkarlarını aynı çevrelerin zihniyet ikizlerinin çıkarları ile tevhid etmiş gözüküyorlar. Onlar Cehennemin yükselen ateşinin aydınlığını, bir aydınlanma gibi görüyor ve ona doğru, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar aslında.
Yahudiler ve Hrtistiyanlar sanki aynı dine inanıyorlar gibi, ama değil. Bugün bu konu yeni bir tartışma konusu. Musevi’ler Hz. İsa’yı inkâr ederler. Ama İsevi’ler, Hz. Musa’ya ve Tevrata inanırlar. Museviler, Hristiyanlar Hz. İsayı İlah ve Rab edindikleri için reddederler. Hz. İsanın İlah ve Rab olduğunu iddia eden de yine Saul isimli bir Yahudi’dir ve Katolikliğin kurucusu da odur. Hz. İsa’nın Haça gerildiğini söyleyen de. Gerçekte ise Hz. İsa’da bir beni İsrail Peygamberi idi. Ve asıl olarak ise, hiçbir peygamber yeni bir din getirmedi. Hz. Ademden, Hz. Muhammed (sav)’e bütün peygamberler aynı din’in, yani “TEK DİN olan İSLAM”’ın peygamberleridirler. Yahudiler mesela Hz. DAVUD ve Hz. Süleyman’ı da peygamber kabul etmezler. “Allah’ın ailesi”, Allah’ın oğlu” gibi sapkın iddiaların temelinde Yahudilerin sapkınlığı vardır. Onlar Batil dönüşü de Tevrat’ı yeniden düzenleyen ÜZEYİR Aleyisselam’a “Allah’ın oğlu” dediler. Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu” diyen Tarsus’lu Saul’dü. O sonra Petrus adını aldı, ve Katolizmin kurucusu oldu. Hz. İsa kendini öldürmek için plan yapan Yahudileri “Şeytan’ın çocukları / varisleri / İnsin Şeytanlaşmış şekli” olarak tanımlar. Bakın AYDINLANMA da Şeytani bir dünya algısından başka bir şek değil. MENORA, HANUKA aynı yerden geliyor, Olimpiyad’lardaki ve “Milli Eğitim”(!?)in meşalesi de öyle.
Gazze’de olup-bitenleri anlamak için şu tanıklık önemli. Ron Unz Yahudiler hakkında şöyle der: "Yahudilerin hayatları sonsuz değere sahiptir, Yahudi olmayanların ise hiç değeri yoktur. Bunun ekonomik, politik, sosyal hayatta açık sonuçları vardır. Bir Yahudi'nin karaciğere ihtiyacı varsa, masum bir Yahudi olmayanı öldürmek onları için zorunludur. İsrail bu anlamda dünyadaki organ ticareti merkezlerinden biridir." Hatırlarsanız Guatemala'lı çocuk ticareti yapan Yahudiler, polisin kurtardığı 160 çocuğu tekrar almak için Polise karşı direnmişlerdi geçen hafta. “Temiz Kalp” anlamına gelen “Lev Tahor” çetesi, dini istismar eden korsanlardan oluşan, pedefolik, Satanist, Siyonist bir haydut çetesi’ndan başka birileri değil. Bu çete 1988’den beri aktif. İsrail'den Kanada'ya, ABD’ye, AB’ye, Hindistan’a, Çin’e, Japonya’ya, Tayland’a, İslam ülkelerine, Meksika'dan Guatemala'ya kadar her yerdeler. Yani bugün başlamadı bu olaylar. Şüphesiz bu Allah’ın adı anıldığında kalpleri titreyen Rabbiler için değil, ama bugün Newyork’taki havranın altında ki tünellerde ve Gazze’de örneğini gördüğümüz, Pedefolik, Satanist, Siyonist’lerin gerçeğini ifade ediyor. Bu azgın topluluk, 1948 yılında, İngiltere, ABD ve diğer batılı ülkelerin iskan ettikleri topraklar üzerinde yasadışı İsrail devletinin kurulmasından bu yana bu kurucu babaların 1 trilyon dolardan fazla para ve silah desteği vererek kışkırttıkları Şeytani bir merkez olarak bu gün dünya barışını tehdit edercesine, Tanrı edindikleri Lucifer’i kıyamete zorlamak için de bu gün ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Dün her yönden destekledikleri bu Satanistler, bugün her yıl yüzbinlerce çocuğun kanlarından kendileri için mutluluk hormonu üretiyor, onlara tecavüz edip öldürüyorlar. PizzaGate, Epstein ve Diddy skandalları böyle bir şey değil mi idi?.
Katolikler bugün 20.Millenium’u geride bırakmakla kalmadı, 21. Millenium’un 1. Jübilesi de yapıldı. 5 Kapı’dan dünyanın dört bir yanından 10 çocuk girerken, onları farklı ülkelerden 54 abid takip etti.
Bu yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Papa bir cezaevinin kilitli kapısını açtı. Ve kapının adını “Umut kapısı” koydu. Korkarım bunlar, DSÖ’cüleri, GlobalReset’çileri, Epstein çetesini, Chabat’çıları, Agarthacı’ları, Mafya bozuntularını, ihaleye fesat karıştıranları affetmek için bahane arıyorlar. Bakarsınız Narin’in katilleri de, bu arada, daha Narin’in niçin öldürüldüğü belli olmadan, PKK’lar, DHKP-C liler, FETÖ’cülerle birlikte hepsi Lucifer’in dostları tarafından affedilir. Onlar pişmanlık duyup, çaldıklarını iade etmeden affederseniz onlarla suç ortağı olursunuz. Önce içeri attığınız suçsuzları serbest bırakın. Suçsuzları suçlu ilan edip, sonra affettiğiniz açıklamak 2. Bir zulümdür. Af pişmanlık şartına bağlıdır, Hak sahibine ait bir yetkidir. Dilerim birileri haddini aşıp yetki gasbı yapmaz. Önce DSÖ’nün cinayetine ve soygununa iştirak eden “yerli ve milli” iş birlikçilerini tutuklayın.
Papa’nın Jübilesi, sadece Ortodoks ve Protestan’ların tepkisine sebeb olmadı. Birçok Katolik de Papa’ya karşı öfkeli. Bir çok Katolik kiliseden ayrılıyor, başka bir kiliseye de bağlanmıyor. Bir Katolik dindar şöyle bir mesaj paylaşmış: “Ben Katolik'im ve kalbim bana bugünkü Papa’nın 2. Deccal olduğunu söylüyor.. Sakramentleri, gelenekleri ve ayinleri kutlamayı seviyorum. Bu canavar yüzünden ayrılmayacağım. Ayrılırsam değişimi teşvik edemem. O yaşlı ve onu bekleyebilirim. Beyaz duman umuyorum. Aforoz edilen Başpiskopos (Aforoz ettiği kardinal San Juan 23) Katolik Kilisesi'nin başı olmalı.” Böyle içeride kalıp, bu Cizvit Papaya, Tanrı adına Tanrının yeryüzündeki vekiline karşı direnme kararı alanlar da var.
Hristiyanlar “Kutsal kapı”(!?) aralanınca birilerinin gerçek yüzlerinin daha net görüldüğünü düşünüyor. Papa Satanist, Pedefolik kiliseyi işgal edip, yönetimi ele geçirmiş bir Şeytan olarak görülüyor. Aslında bu tartışma Papanın LGBT’lilere sahip çıkması ile başlamıştı.
Dindar İsevilerin bir kısmı "Tanrı insanların projelerinin dışında kaldığı sürece yeryüzünde gerçek bir barış olmayacak" düşüncesini taşıyorlar, ama bunun bugün bu Papa ile olmayacağını düşünüyorlar. Onlara göre, “devlete sadakatleri, dinlerine sadakatlerinin temelini oluşturmalı”. Tabi bunu bizim Laikçilere anlatmak kolay değil.
Her gün artık dünyanın herhangi bir yerinden gelen şu tür haberler görüyoruz: “Fransa Yaşayan insanlardan organ toplayıp satan bir suç şebekesini yöneten 17 haham tutuklandı. Bir haham on yıldan fazla bir süre böbrek sattı. Filistinliler aynı kaderi yaşıyor. Bu devlet tarafından kabul edildi. Komplo teorisi değil. İşte Siyonizm budur”. Bakın bunun Musevi’si, İsevi’si yok, dinli-dinsiz, milliyetçi, liberal, sağ-sol da fark etmiyor. Bu işler dünyanın her yerinde oluyor. İslam ülkelerindekilerin de yakında kokusu çıkar. MOSSAD arşivinde onların kaydı var. Zaten Gazze konusunda onun için sesleri çıkmıyor. Yoksa, bu tezgahta Hindu da var, Budist de, Ateist de. Her kesimden birileri var Şeytanın sofrasında ve her kılık arkasında ve çoğu da VIP ve CIP statüde birileri.
Şimdi bizim mesajımızı Allah’ın adı anıldığında kalpleri ürperen az sayıdaki Musevilere, İsevilere (ki insanların çoğu zaten hüsrandadır) sesimizi duyurmamız gerekir. Tabi önce bizim yeniden iman etmemiz gerekir. Saf bir yürekle, saf İslam’ı anlattığımızda akıl sahipleri için bir kurtuluş kapısı açmış oluruz. Evet, “Dindar Müslümanlar İsa’yı Tanrı’nın kutsal peygamberi ve Muhammed’in doğrudan selefi olarak görürler. Yahudi Talmud’una göre (Haşa) “İsa muhtemelen yaşamış en aşağılık varlıktır ve sonsuza dek Cehennemin en alt çukurunda, kaynar bir dışkı kazanına batırılarak kalmaya mahkûm edilmiştir.” Öte yandan Kiliselerde Hz.İsa'nın çok alçakgönüllü bir kişi olduğu öğretildi. Ama halk gibi kiliseler de zengin ve şatafatlı idi. Ritüeller, Seromoni’ler, İkonografik objeler ile aslında Hz. İsa’nın söylediklerinin tam aksi bir durum söz konusu idi. Kiliseler coğrafi keşiflerin sömürü mirası üzerinden yükselmedi mi?
Kilise ile ilgili Kehanetlere gelince bu Jübile yılı, yani 2025’te Katolizm’in ya da bugünkü Papalık döneminin sonu olabilir. Kilise kendi içinde köklü reformlara muhtaç, ama bunu başarmaları da bugünkü dengelere göre mümkün değil. Hristiyan dünyası için Teolojik ve Teo Politik açıdan yeni bir konsül kaçınılmaz. Hz. İsa’nın dönüşü beklenirken, Deccal’in de yeniden tanımlanması gerek. Temel sorunlardan biri Hz. İsa’nın İlah ve Rab olup olmaması yani teslis konusu. Ve Haç, yani Haça gerilmesi. Bunlar İslam açısından Saul’ün uydurduğu yalan ve iftiralardan başka bir şey değil. Bunlar gerçek değilse, İncilin de bu anlamda yeniden Tevhid temelli olarak gözden geçirilmesi gerekecek. Ve tabi Saul’ün takipçilerinin haramları Helal kılan tahrif ve reform hareketinin, ikonografik objelerin putlaştırılması geleneğinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Zaten kilise bunu yapmayacaksa, kilise takipçileri, kendi dünyalarında bunu sorgulayıp, kilise dışında bir ruhani kimlik kazanarak arayışlarını devam ettireceklerdir ki, bunların İslam’la buluşmaları da uzak bir ihtimal değil.
Bu arada hatırlayalım, Katolizm’in kurucu Yahudi Saul, Tarsus’lu. O’nun Hz. İsa görünümündeki biri ile buluşması (!?) Şam da oldu. İlk kilisesini Hatay’da yaptı. Kendi dinini ilk tebliğe gittiği yer Konya, 2.si Ankara, 3.sü İzmir ve 7 Kilise bölgesi. Ona ilk inananlar bu 7 pagan mabedinin ruhanileri. Oradan Selanik’e gitti. Onlar da ona iman etti. Sonra Kayseri’ye gitti ve orada Roma polisine yakalandı, Rodos, Girit, Malta üzerinden Roma’ya götürüldü. Köln ve Strasbourg’da da taraftarlar buldu. Roma’da başına gelenleri de, Romanın başına gelenleri de ayrıca okumak gerek.
“Tarihin sonu”ndan söz edenler, öyle anlaşılıyor ki kendi sonlarını getirecek bir yola saptılar. Ancak onlar peşlerinden çok büyük bir kitleyi de kendi cehennemlerine doğru sürüklüyorlar.
2025 bir kavşak noktası. Bu yıl görünen o ki, birçok hadiseye şahidlik edeceğiz. Kozmik olaylar olacak. Korkarım bu süreçte İnsanlık büyük bir kırım yaşayacak. Özellikle Yahudi-Hristiyan karması Pedefolik, Satanist Siyonistler, İsrail ve Vatikan’la birlikte trajik şekilde büyük bir felakete kapı aralayan bir eşikten geçecekler ve onlar için helake giden yeni bir süreç başlayacak.. Allah’ın ipi’ne tutunup, iman eden, iyi şeyler yapan, dürüst, bilgili, adil, cesur, akıl ve hikmet sahibi, merhamet sahibi, sabreden, şükreden, direnen insanlar kazanacak. Dilerim onlardan, Allah’ın (cc) rızasının tecellisinin vesilesi olanlardan oluruz. Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Musa, Hz. Davud, Hz. İsa, Hz. Muhammed (Onlara salat ve selam olsun) ve onların ruhaniyeti bizi kuşatır da Şeytanın şerrinden emin oluruz. Selam ve dua ile..