Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim, niçin öldürdü!?

Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim, niçin öldürdü!?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim, niçin öldürdü!?/Habervakti.com

Miladi 2024’te “Narin utancı” ile veda ediyoruz. Son duruşmada da hepsi ağız birliği etmişçesine aynı yalanları tekrarladılar. Bu olanlar sürpriz değil, İns’in Şeytanları, her zaman, her yerde Allah’ı şahid tutarak yalan söylerler. Ahir zamana giden yolda İnsanlık cephesi’nde yeni bir durum yok!

Narin bir Kur’an kursu talebesi. Neden Diyanet, Diyanet sendikaları, Kur’an Kursları, Aile Bakanlığı bu davanın yakın takipçisi değil. Ve birçok kişi ve kurum susuyor. Biliyorsunuz: Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz Şeytanlardır. Eğer bu mahkûmiyet temyizde de onanırsa, bunlar AF edilecekleri günü bekleyecekler. Ve biz belki de Narin’in niçin öldürüldüğünü hiç öğrenemeyeceğiz. Öyle ya, Anayasa değişikliği ile birlikte, hele bir de Apo gelip TBMM de konuşacaksa, bu kadar FETÖ suçlaması ile görevden uzaklaştıran kişi varken kim istemez AF’fı!? Tabi bu arada ihaleye fesat karıştıranlar, kapa para sahipleri de yargının pençesinden kurtulmuş olacaklar, çeteler, uyuşturucu, kumar, fuhuş işletmecileri de. Bir gece de sütten çıkmış ak kaşık olacaklar. Artık Güranlar da evine döner bu şartlarda herhalde.

Bakın itiraf’da bulunup, “biz zalimlerden olduk” deyip tevbe istiğfar etmeden, varislerin rızası olmadan, yasayla, ya da kişisel iradenizle hiçbir suçluyu affedemezsiniz. Affettiklerinizin suç ortağı olursunuz. Suçluların cür’et ve cesaretini artırırsınız. Adalete güveni sarsarsınız. Toplumun çoğunluğu razı olmaz, tekil örnekteki hak sahibinin hakkını zail etmez. Zalim tevbe edip, mü’min bir kula dönüşse bile, başkasının onu affetmesi ancak hak sahibinin hakkını helal etmesi ile mümkündür. Hırsız çaldığı malı zimmetinde tutarken, onu affetmek onu ödüllendirmektir.

İster misiniz bu işi tam da Beraat kandiline denk getirsinler. (Allah “cc” korusun, böyle bir şey, Şeytanın insanları Allah’la aldatmasından başka bir şey olmaz). Biliyorsunuz 13 Şubat 2025 Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Beraat kandili. Sakın birileri Resulullah’ın Hz. Aişe’ye dediği ve Kadir gecelerinde sıkça okuduğumuz gibi "Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!" şeklindeki duamız, bağlamından kopartılıp, suçluları, Mafya babaları, uyuşturucu, kumar, fuhuş baronları, ihaleye fesat karıştıran, rüşvet alıp verenleri kurtarmaya yönelik bir komploya malzeme yapılmasın. Evet, Affedenler affedilecektir. “…Allâh’ın sizi affetmesini istemez misiniz?..” (en-Nûr, 22) O zaman biz de affedenlerden olalım. Burada asıl dikkat edilmesi gereken konu affedicilerin ve affedileceklerin kim olduklarına dikkat etmek gerek. Yoksa Şeytan bizi vicdan da dini kuralları tahrif ederek, siyasi maslahat bahanesi ile aldatabilir.

Bakın, biz bu hale durduk yere gelmedik. Doğum kontrol kampanyalarını düşünün. İstenmeyen gebeliklerin sonlandırması için yapılan kampanyaları hatırlayın. Din, ahlak, aile bağlarından nasıl kopartıldı insanlar onu hatırlayın.. Ve bunu kimin eliyle yaptılar. BM, AB ve bir takım Uluslararası fonlar hangi holdingler üzerinden, hangi STK’lar, Üniversiteler, hangi media üzerinden nasıl bir takım kampanyalar yaptılar?. Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı durduk yere İK’larında LGBT’ye pozitif ayırımcılık yapmadılar. Fatma Şahin Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı iken durduk yere Belediye idari birimlerinde ve belediye meclislerinde LGBT’lilere pozitif ayırımcılık komisyon ve müdürlükleri kurulması için tamim göndermedi. Aslında bu düzenlemeler yapılırken, biz hepimiz (Pek azımız müstesna) o gün öldürdük Narin’i.. Sadece Narin’i öldürmedik, onunla birlikte sadece Anne-babasını, amcasını, kardeşini değil, bütün bir köy halkını öldürdük.

Bakmayın onların nefes alıp verdiklerine. “Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir, demirci körüğü de hava alır ve verir”. Hastahane’lerde öldürülen bebekler, Sıla bebekler. Fuhuş pazarınca sermaye olarak kullanılan yetimhanelerdeki yaşayan ölüleri de sayalım mı?

Birileri bizim, din, ahlak, tarih, aile, tefekkür dünyamızı mahvetti, hem de ıslah edici gözükerek. BİREY’lere dönüştürülen kalabalıklar artık kim olduklarını, neye inandıklarını bile bilmiyorlar. Çoğu kurtarıcı zannettikleri birilerinin peşinden kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Kimi Deist oldu, kimi Agnostik, İntihar için uygun bir hale geldiler.

Narin’i yakan ateşi gözümüze çok yaklaştıracak olursak arkasında yanan kocaman bir ormanı kaybederiz. UNESCO’nun, Clinton Vakfı’nın, Bill Gates Vakfı’nın, Obama’ların, “Toplumsal Cinsiyet lobisi”nin başımıza bela ettiği “İstanbul sözleşmesi” ve “Lanzarote”yi destekleyen “TransHumanizm” ve LGBT+ çetesi, DSÖ, WEF, Epstein çetesinin arkasındaki CHABAT ve AGARTHA’cılar adı hep çocuk kaçakçılığı ile birlikte anıldı ama kimse tedbir almadı. Bu sonuç sürpriz değil. Ankara İstanbul sözleşmesinden çekilmedi. Çekileceklerine ilişkin bir irade beyanı dışında bir adım atılmadı. LGBT’lilerin ONUR YÜRÜYÜŞÜ’ne bir de Kültür Bakanlığının desteklediği KARNAVAL eklendi. Somut gerçek UN WOMAN desteğinde daha katı bir şekilde uygulanıyor.. Haiti depremi’nden sonra da bu vakıfların desteklediği LGBT’liler alandaydılar ve birçok kayıp çocuk bir daha bulunamadı. Bizdeki son Güneydoğu depreminde de aynı grub alandaydı. Diyarbakır’da yaşanan Narin olayının gölgesinde kaybolan, çok daha büyük dehşetli bir trajedi var. Bunu unutmamak gerek.

Bu rezillikten daha büyük bir başka rezalet Androcrome rezaleti. Bizde, İstanbul dünyasında çocuk kanından yapılan bu iksir’i kimler kullanıyor aceba!. Tayland’da çok önceden beri kullanılıyor. Yahudilerde çok daha eskilere dayanan bir ritüel bu bebek kanı. “İğneli fıçı” hikayesi eskiden beri bilinir. Roma’da da var bu gelenek, Pagan topluluklarda da. Mesela Afrika’da da insan avcılarından söz edilirdi. Eski Mısırda insanlar Nil’e kurban verilmez mi idi. Ya da eski Arabistan’da Müşrikler çocuklarını diri diri toprağa gömmez mi idi. Ama bu kadar yaygın, bu kadar vahşi bir şekilde belki de ilk kez oluyor bu iş. Bakın CoVID’de, mRNA’da, PCR’de, hepsi bu kirli oyunla bağlantılı konular. Eğer bu olanlardan ders alınmayacaksa bu Satanist’ler daha tehlikeli yeni oyunlara hazırlanıyorlar. Kaatlee Ruddy ve Satanist dostları sırtını bir takım Satanist Vakıflar’a dayayıp yeni pandemi için ve yeniden Invermectin hapını yutturmaya çalışıyorlar. Mikrobu yayanlar da ilaç diye 2.dalga ile daha ölümcül bir ilacı, aşıyı pazarlayanlar da kendileri.

Yani Gazze’de olduğu gibi sadece silahlarla değil, sağlık, ilaç, gıda üzerinden, elektronik yöntemler, iklim manipülasyonları ile de her yönden, önden arkadan, üstümüzden altımızdan saldırıyorlar. Mesela Chemistrail diye başımıza zehir yağdırıyorlar. Kimsenin sesi çıkmıyor! Havamızı, toprağımızı, suyumuzu zehirlediler. Bitkilerin ve hayvanların fıtratına müdahale ettiler. Yine kimsenin sesi çıkmıyor neredeyse. mRNA üzerinden damarlarımıza bile sızdılar. Şimdi yeni Turbo kanser pandemisi yanında bir de HIV pandemisi için hazırlık yaptıkları söyleniyor. Bakın bu doktorların çoğu Hekim filan değil, Tabib de değiller. Islah edici, şifa dağıtan değil, DSÖ’nün, FDA’nın tetikçiliği rolünü üslenmiş Biyolojik savaş elemanlarıdır. İnsan olan her yerde bunlar vardır. İnsan hem ekmeli mahlukat hem eşrefi mahlukat olur, hem de belhum adal olur. Yani hayvandan da aşağı olur.

CoVID aşılarının farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdi değil mi? mRNA “anne sütünden daha şifalı” (!?) idi. Kathleen Ruddy’ye göre. Bu kadın Clinton Vakfı'nda çalışan bir biyolojik savaş ajanı’dır aslında. Uzun zamandır meme kanserine karşı Mamografi öneren, hatta bizdeki kimi belediyelerin de bedava tarama kampanyası başlatmasına sebeb olan kampanyayı başlatan kadın bu. "Clinton Küresel Girişimi" için "Eylem Yükümlülüğü" şeklinde lobi yapan ve yine Clinton Vakfı'nın desteklediği "meme kanseri aşısı" çalışmalarının da çokça PR'ını yapıyor. Clinton Vakfı'na bağlı Clinton Sağlık Erişim Girişimi (CHAI) bu senaryonun operasyon için merkez karargâhı idi. Bu kadın Narin’in annesinden daha tehlikeli biri. Bunlar hem anneleri hem çocukları öldürüyor hem de alkış topluyorlar. Ve bu vakıflar, fonlar, Şeytani planlarını hayata geçirmek için ülkemizde, en az 300 milyon dolarlık kaynak aktardılar dostlarına!

Narin’lerin katilleri, LGBT’liler, daha doğrusu Pedefolik, Satanist Siyonistler, uyuşturucu, kumar ve fuhuş mafyasının arkasındaki siyasi lobiler UN WOMAN gibi, vergi ve yargı muafiyetine sahip, diplomatik dokunulmazlık yanında pozitif ayırımcılık imtiyazı ile koruma altındalar. Onun için onlara kimse dokunamıyor. Çocuk kaçırma, ritüele kurban etme, kelle kesip sur’dan aşağı atıp intihar eden çocukların sayısını artmamasını, kendi ailenizden kurbanlara sıra gelmemesini istiyorsak, partizanlığı, korkaklığı bırakalım ve çözüm bulalım. Bu #androcrome müşterilerinden uzaklaşalım ve onları kendimizden uzaklaştıralım.

Yeni zulüm dalgası eski bilinenlerden daha yaygın ve şiddetli bir şekilde geliyor. Beterin de beteri var. Gulak takımadaları, Guantanamo, Ebu Gureyb, Sednaya’yı unutun. Satanist Pedefoliklerin kurbanlarının sayısı Gazze’de şehid çocukların sayısından kat kat fazla. Yahudi Çeka'nın tasarladığı şeytani işkenceleri, Beyaz adamın Amerika’da, Afrika’da, Asya’da yaptıklarını unutun. Stalin’in, Troçki’nin yaptıklarını da. Tiberius ve Neron döneminde olanları, İspanyol Engizisyonunun da yaşananlardan daha beteri geliyor. Nuh tufanını, Lut kavminin başına gelenleri hatırlayalım. Bu gelen ahir zaman fitnesi’dir. Ne kadar geç uyanırsak, bu süreçte kaybettiğimiz kan ve can bedeli o kadar artacak, zulüm şiddetini artıracak, yayılacak ve derinlik kazanacaktır. Gazzeli çocukların ve Sednaya’dan yükselen mazlumların çığlığını kulaklarınız var duymuyor, gözleriniz var görmüyor, kalbiniz var hissetmiyorsanız, o zaman geçen günleri aratacak bir gelecek için bekleyin. O zaman bekleyin, Sıla bebeklerin, Narinlerin başlarına gelenler, sizin de başınıza gelebilir.

Hiç kimse dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Bizler Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacağız. Adil şahidler olacağız. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olacağız. Duamız, yaşadığımız zamana, mekana, kişi ve olaylara adil şahidlik yapmamız. Bir kavme olan düşmanlığımız bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli, bizi öldürmeye gelenlerin bizde dirilmeli. Selam ve dua ile.