Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim
Habervakti.com Yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim/Habervakti.com
Önce, bir dua: 3 aylarımız ve haram aylarımızın ruhaniyeti bizi nurlandırsın, uyanışımıza vesile olsun inşallah. ABD, İngiltere, AB, Vatikan, Çin, Hindistan, Rusya daha doğrusu tüm dünyada hızlı bir çözülme süreci yaşanıyor. Dini inanışlar, Aile, ideolojiler, ahlak, siyaset, ekonomi, toplum hayatı, bilim, sanat, felsefe hepsi birden topyekun çöküyor. “Yarından sonraki gün” den söz etmiyorum, bugün’den söz ediyorum. Her Şey biz yaşarken oluyor. Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız. Tarihin başladı yerde, tarihin sonunu bekliyoruz. Korkarım insanların büyük çoğunluğunu büyük bir hüsran bekliyor.
Kurtuluşa ermek için tek çıkış yolu var. Yeniden iman etmemiz gerekiyor. “Allah’ın dini” yeri, göğü, ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din, karı-koca, gelin-kaynana kavgasını bile çözmüyor. Allah’ın dini, Müslüman ülkelerin yöneticilerinin halklarının yaşadıkları dine de benzemiyor. Onun için bizim dinimizi Allaha has kılmamız gerekiyor. Yeniden iman etmemiz gerekiyor. Bilmediğimiz bir dine değil, okuyup, anlayıp, gereğini yapmamız gereken, Allah, Resul ve kitab’dan ibaret bir dine dönmemiz gerek yüzümüzü. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edenlerden yüzümüzü çevirmemiz gerek. “İman ettik” demekle yakamızın bırakılıvermeyeceğini bilmemiz gerekiyor. İslam “Müslümancılık” değil. O da farklı bir ırkçılıktır, kadıncılık, erkekçilik, işçicilik, patronculuk, partizanlık, hemşehricilik, akrabacılık, Mezhepçilik, Tarikatçılık gibi. Mezhebimiz de olacak, Tarikatımız da ama biz Mezhebçi ya da Tarikatçı olmayacağız, “Benim liderim, şeyhim, örgütüm, partim” diye kendimize Hak, ya da haklılık payesi biçmeyeceğiz. Onlara torpil geçmeyeceğiz. “Hak” Allah’a aid olan bir ölçüdür. Yoksa İsrailoğulları’ndan, Siyonist’lerden ne farkımız kalır ki!
“Biz Müslümanlardanız” diyebilmek için tevhid’den taviz vermememiz gerek. Ahlak gerek, ibadetlerimizin amellerimizin üzerinde bir karşılığı olmalı. Adil şahid’lerden olmalıyız. İstişare ve Şura’dan ayrılmamalı, vahdet üzere olmalıyız Aynı Allaha, resulüne, kitaba iman edenlerle. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı durmalıyız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa.
Irkçılık yok. O Şeytanın en keskin hilesi ile ilgili bir fitne ateşidir. Doğduğumuz ana babayı biz seçmedik, doğduğumuz zamanı da, toprağı da. Derimizin rengini de biz seçmedik, cinsiyetimizi de. Bizi bize düşman eden her taraftarlık Şeytanın oyunudur. Onun için biz sürekli Şeytanın şerrinden Allah'a sığınırız. Hak’dan yana, Haklıdan yana, Haksıza karşı olacağız.. Yaşadığımız zamana dair, olaylar, kişiler konusunda adil şahid’ler olacağız. Bir kişiye ya da topluluğa karşı olan öfkemiz, hatta düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek.
Geçen gün sosyal media’dan bazı mesajlar paylaştım. Onların bazıları tekrar topluca size sunmak istiyorum: Evet, Ne TEK TİP bir TÜRK, ne TEK TİP bir KÜRD var! "Fikri kavmiyyet'i tel'in ediyor peygamber." Irkçılık, Şeytanın en kadim fitnesidir. Irkçılık ilk haram, ilk günahtır. İlk lanet Irkçılığadır. Biz hepimiz Adem'deniz ve atamız Hz. Adem de topraktandır. "Tefrika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez." BOP'un EŞ BAŞKANLIĞI ya da DAVUD KORİDORUndan açılan yoldan ilerleyerek CENNET'e varılmaz!
Cinsiyet kimliği, etnik kimlik üzerinden Hak ve siyaset pazarlığı herkes için, her zaman risktir. Birini hallettim zannederken, o perde inince arkasından ellerinde kendi bayrakları, sloganları ve sıkılmış yumrukları ile açılan kapıdan geçmek isteyen yığınlar görürsünüz. Bu işin kazananı olmaz. ADALET herkes için en iyi olanıdır. Adalet olmadan Barış bir aldatmacadır. Adalet ve Barış yoksa hiç bir Özgürlüğün garantisi yoktur. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamak için yaşasın adalet!
LEYEN ABLA! "İnternetteki yanlış bilgilendirme demokratik kurumları zayıflatabilir" demiş. Dünya Ekonomik Forumu'nda konuşan AB Başkanı Ursula von der Leyen, sosyal medya platformlarına yönelik kapsamlı düzenleme planlarını anlattı. "Büyük dijital şirketlerin bu muazzam gücünü kontrol altına almamız ve kurumlarımızı nefret söyleminin, yanlış bilginin, sahte haberlerin ve şiddete teşvikin aşındırıcı gücüne karşı savunmamız gerekiyor." DİYORSUN DA, sen önce nerede, kimin kürsüsünde konuşuyorsun ona bak! Seni dinleyen Şeytanlara mı anlatıyorsun bunu. Yalan söyleme hakkı sadece bizde olmalı, sosyal media üzerinde zıplayan trollerde ve o ağların patronlarında değil mi, demek istiyorsun. Bill Gates, Elon Musk ve Bezos'u mu kıskandık yoksa. Başkalarının gözünde çöp ararken, önce kendi gözünüzdeki merteği çıkartsanız. Laf ile aleme nizam veriyorsunuz da, kendi hanenizdeki binlerce suç dosyası ne olacak! Onlar temiz değil de, siz temiz misiniz. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” hesabı. Bu mesajı vermek için seçtiği adres önemli: WEF! Hesap vermesi gerekenler hesap mı soruyorlar!?
Peygamberler masumdur, ama onlar da "Biz zalimlerden olduk" da diyebiliyor. Peygamberler de tevbe istiğfar ederler. Bizler ne zaman suçumuzu itiraf edeceğiz, tevbe istiğfar edeceğiz? Buna karı-koca kavgaları dahil. Ne zaman adil şahid’ler olacağız! Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları, çalınan alın terleri üzerinden birileri kendilerine iktidar ve servet ürettiler. Şunu anlayalım artık, birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, Şeytana ve onun dostlarına karşı birlikte kazanacağımız tek bir zaferimiz var. Biz nerede, ne zaman, nasıl bir yanlış yaptık. Ve nasıl bunca zaman bu yanlışın farkına var(a)madık? Evet, 11 Eylül’de, 12 Eylül’de de, 28 Şubat’ta da, PKK’da, FETÖ’de, BOP’da da herkes rolünü oynadı. Bütün olanlar kirli, kanlı, Şeytani bir oyundu. Oyuncuların hepsine haklı bir gerekçe sunulmuş ve sonuç olarak onları tatmin edici vaatlerde bulunulmuştu.
PKK ile Mücadelede 47. yıl!. NATO'nun 2. büyük ordusu, MİT'i, Emniyeti, Jandarması, Özel kuvvetleri, korucusu yarım asra yakın bir zamandır bir terör örgütü ile savaşıyor. 100 yıl savaşlarında beyaz adam, Amerika, Afrika, Asya’yı işgal etti. 1. dünya savaşı 1914-18, 1939-45. 100 yıl savaşlarından sonraki en uzun süreli terör savaşlarından biri de PKK ile savaş olsa gerek. Eşref Bitlis, Cem Ersever, Uğur Mumcu niçin öldürüldü bunları bilmeden bu savaşı anlayamayız. Yanlış bir teşhisle doğru bir tedavi mümkün değil. Birileri "tavşana kaç, tazıya tut" diyor. böyle böyle 6 ay bir güz gittik, övgü, sövgü, görkemli şehid törenleri ve tumturaklı siyasi söylemlerin ötesinde geldiğimiz yer belli, bir arpa boyu bile yol alamadık.. Alooo, sesim geliyor mu? PYD'yi Fırat’ın doğusundan Doğu Akdeniz’e bağlayacak olan, Fırat’tan Deniz’e uzayan "Davud Koridoru" bir İsrail projesi idi. SDG/PYD, bizim BOP da beraber olduğumuz bir ABD Projesidir. PKK Apo'ya kurdurtuldu. O, PKK’yı, efendileri izin vermeden tasfiye edemez. Ederse ne olur , derseniz bir şey olmaz. Ona uyan olursa ne olur? Yeni, daha beter bir örgüt kurulur, öyle bir örgüte ihtiyaçları varsa. PKK’nın kullanım süresi doldu ise, yeni versiyonu da hazırsa, o zaman mevcudu tasfiye edebilirler. Sanırım birileri hala neyin ne olduğunun farkında değiller. PKK'nın sırrı ABD'de, NATO'da, Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, İsrail’de gizli.
İsrail deyince, denk geldi, CHP Avcılar belediyesi İsrail’in 2. Cumhurbaşkanı Yitzhak Ben Zwi’nin babası Selanikli muallim Şimon Zwi, nam-ı diğer Şemsi efendi’nin heykelini dikmiş. Biri de Celal Bayar’ın okuduğu Alliance İsrailiete’nin müdürünün resmi bulup heykelini dikse ne iyi eder aslında. Onu bize "Şemsi efendi" diye tanıttılar. Gerçek adı "Şimon Zwi". Sabatay’dır. Mezarı Üsküdar Bülbül deresi'ndedir. "Şemsi efendi:Şimon Zwi Mektebi" ise Abdulhamid'in evinde mecburi iskana tabi tutulduğu Alatini efendi'ye aittir. CHP ne yaptığının farkında mı? Bu konular konuşulunca merak eden birileri işin aslını araştırdığında bize ezberletilen tarihin nasıl bir yalan olduğu ortaya çıkar. Bu adım büyük bir cesaret isteyen bir iş olmuş. Demek ki, bu konuda bilgi sahibi değiller. Bilmiyolar, bilmediklerini de bilmiyorlar. O okul bir Kabbala okulu idi. İsrail Cumhurbaşkanı Ben Zwi'den bir yol İzmir’e, bir yol İsrail’e, bir yol İstanbul’a, bir başka yol Selanik’e gider. Bizde işler hep böyledir.
Allah’ın dini yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar, bizim yaşadığımız din karı-koca, gelin kaynana kavgasını bile çözmüyor. Gelin şu 3 aylarda Kur’an-ı Kerim’le yüzleşelim. Yeniden iman edelim. Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edindik. Mezheb’lerimizi din edinmekten vazgeçelim.. İslam öncesi “Atalarımızın dini”ne geri mi dönüyoruz?. Gençlerimiz, yaşlılarımızın kimi Deist oldu, kimi Agnostik, kimi de Şaman ya da Ateist oldu.. Dinimizin önüne ve sonuna sıfatlar ekleyince zaten din aradan çekilince, geriye seramoni, ritüel, folklör, ikonografi kaldı.
Dinimizi kendi aramızda 70 parçaya böldük. Selefi, Şii, Ehli Sünnet ve cemaat diye mezheb olur mu? Sufi’lik mezheb olur mu? Her Müslüman Selefi’dir, Kur’an’ın bütününün ilk uygulandığı dönemdir selefi dönem, (4 Halife dönemi). Ali Şiası’ndan / ehlibeyt’ten yanadır. Her Müslüman sünnet ehlidir ve İslam cemaatı’ndandır. Çünkü Müslümanlar kardeştir. Peki bu Vehhabi’ler, Safevi Şiası’nın peşinden gidenler, Tevhid’den habersiz Sünni geçinen kalabalıklar kim oluyor?. Masiyet’ten uzaklaşıp, saflaşmak, ehli Suffe ahlakı ile ahlaklanmak hepimizin görevi değil mi? Selam ve dua ile.