Abdurrahman Dilipak: "Övmek, dövmekten daha kötüdür!"

Abdurrahman Dilipak: "Övmek, dövmekten daha kötüdür!"

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: "Övmek, dövmekten daha kötüdür!"

Liderini, Şeyhini, kendini, Markanı Ürününü övme konusunda Allah ve Resulünün ölçüsü nedir biliyor muyuz. Ya da bilmek ister misiniz? Bu yazıyı Reklamcılar, Lobiciler, Stratejist’ler, toplum Mühendisleri, Troller, onların efendisi kurumların iletişim başkanları, halkla ilişkiler ve PR danışmanları, Media’cılar okusunlar.

Vehb bin Münebbih Hazretleri; "Münafığın özelliklerinden biri, övülmeyi sevmek, diğeri de zemmedilmekten yani eleştirilmekten hoşlanmamaktır." buyurmuştur. Biz iktidara yürürken böyle diyorduk. Devlet kapısından görev almak için istekli olmayacaktık. O gün böyle başladık ve bugün nereye geldik! Aşırı övgü hastalıktır, aşırı yergi de.. Övülmek, övmek ikisi de övene de övülene de zarar verir. Kınayanlar, kınadıkları yaşamadan ölmezler. Açın bakın ahlak kitaplarına “Öven övüleni öldürmüştür. Övülen de öveni öldürmüştür”. Övülen kimse, kendisinde bir şeyler olduğunu zanneder. Resulullah efendimizin yanında birisini övdüler. Övene, (Onun boynunu kestin, duyarsa iflah olmaz) buyurdu. (Buhari, Müslim). (Birbirinizi övmekten sakının. Çünkü övmek onu boğazlamaktır.” (İbni Mace). (Kişiyi yüzüne karşı övmek, onu boğazlamaktır.) (İ. Ebiddünya) “Bizi öven bize iyilik etmiş olmaz. Bizi arkadan hançerlemiş olur. Onun için övenlerin sözlerine itibar etmemeli. İki hadis-i şerif meali:(Meddahların [herkesi övenlerin, yağcıların] yüzüne toprak saçın!”. (Müslim, Tirmizi) (Meddahların ağzına toprak atın.) (bni Hibban) (Bu onların sözlerine değer vermemek anlamındadır. Topraktan geldiğimizi, sonuçta toprağa döndürüleceğimizi hatırlatmak anlamındadır..)

Allah ve Resûlü’nün sevmediği kişilerden biri de övünen ve övülmekten hoşlanan kimselerdir. Bu kişi, topluluk herkesi kapsar. Nisa Suresi’nin 36. ayetinin son cümlesinde: “... Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” Lokman Suresi’nin 18. ayetinde de bu ifadeler tekrarlanır.

Bunlar kibir’e sebeb olur Kibir’se bulaşıcı bir hastalık gibidir. Hele de birilerinin bir suçunu, günahını ortaya çıkartıp, onu suçlarken, aynı yanlışı yapan bir başkasının suçunu gizliyor ya da görmezden geliyorsanız bu adi, aşağılık bir iş. Namuslu gözükerek biri bu şekilde kendi adamlarının. Günahlarını, suçlarını ahlaksızlıklarını gizlemek için yapıyorsa bu işi, bu münafıklıktır. Bu gibiler “aleme binlerce nizamat verirlerken, hanelerinde ne haltların işlenmekte olduğunu “gizlemeye çalışırlar. İnsanların algılarını yönetmeye çalışanlar, aslında sihirbazlar, kahinler, falcılar, müneccimlerden farklı bir iş yapmış olmuyorlar. Yaptıkları iş kendilerine de, savundukları kişi ve topluluklara da fayda sağlamaz. Aksine onların dünyalarına da ahiretlerine de zarar verir.

“Sizler Hz. Âdem’in oğullarısınız. Âdem ise, topraktandır. Bir kısım insanlar var ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya Allah nezdinde pisliği burunlarıyla yuvarlayan gübre böceklerinden daha değersiz olurlar.” (Müsned; Ebû Dâvud, Edeb) “Kim kavmiyetçilik dâvası güderse, cehennemde iki dizi üzerine çökecek olanlardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın Resulü, oruç tutsa da namaz kılsa da mı?” “Evet!” cevabını verdi. “Oruç tutsa da namaz kılsa da.”(Hâkim, Müstedrek 4,298) Bu sadece kavmiyetçilik değil, örgütcülük, kişileri İlah ve Rab edinmeye kadar varan yönelişleri de kapsar.

İyileri övmek uygun olmayınca, fâsıkları, yani açıktan günah işleyenleri övmek hiç uygun olmaz. Allah resulü buyurdu: “Fâsık övüldüğü zaman Allah-ü teâlâ gazaplanır.” (bni Ebiddünya, Beyheki). Övülmeyi sevmek, insanı kör ve sağır eder. Kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, verilen nasihati işitmez olur”, “Dini hizmetlerinizle, insanların sizi övmeleri arzusunu karıştırmaktan sakının. Sonra amelleriniz boşa gider.”(Deylemi)

“Cennetin ebedi nimetlerini isteyen, övülmekten hoşlanmasın.”(Deylemi); “Kim âlimlere övünmek, sefihlerle, cahillerle, aklı noksan olanlarla münakaşa etmek, onları susturmak, insanların teveccühünü kazanmak için ilim öğrenirse, onun yeri cehennemdir..” (Tirmizi, İbni Mace) . “Bir kavim çıkar, Kur'an okuyup ‘Kim bizden daha iyi bilir? Kim, bizden daha fazla fıkıh bilgisine sahiptir?’ der. İşte bunlar, Cehennem yakıtıdır.” (Taberani).

Evet, Övünmek haramdır. Kendindeki iyilikleri, nimetleri, kendinden bilirse, Allahü teâlâ’nın verdiğini düşünmezse, övünmek olur. Yani (Tezkiye-i nefs) olur. Bu nimetlerini Allahü teâlâdan geldiğini bilir, kendinin kusurlu olduğunu düşünürse, (Şükür) olur.

“YAM YAM” deyimi, Nuh peygamberin gemiye binmeyen oğluna kadar gider. Babaları ile, dedeleri ile övünmek ve tekebbür etmek, cahillik ve ahmaklıktır. Kabil, Âdem aleyhisselamın oğlu idi. Yam da, Nuh aleyhisselamın oğlu idi. Babalarının Peygamber olması, bunları küfürden kurtarmadı. İnsanın övündüğü dedeleri, bir avuç toprak oldu. Onların salih olmaları ile övünmemeli, onlar gibi salih olmaya, onların yolunda bulunmaya çalışmalıdır! Yani Tarihi mefahir / övgü kitabı olarak okumamak gerek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Atalarınız ile övünmeyi terk edin.” (Ebu Davud). “Hazret-i Musa’nın yanında iki kişi birbirine karşı övünmeye başladı. Biri ecdadını 9 göbek geriye doğru saydı. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya, "Ona söyle, iftihar ettiği 9 kişi Cehennemdedir. Kendi de onuncusudur" diye vahyetmiştir.” (İ. Ahmed)

EVET “O kimseye bakma ki, dinde senden aşağıdır, zira kendini beğenip, helak olursun. Dinde senden yukarısına bak ki, senden hayırlıdır. Malı çok olana bakma ki, Allah’ın kısmetine gadab edersin. Şu kimseye bak ki, yiyeceğini zahmet çekerek alın teri ile hazırlar, o zaman da, Hak teâlânın sana verdiği nimete şükredersin.” Ma’ruf-ı Kerhi Hazretleri de: “Dilini, başkalarını kötülemek ve aşağılamaktan koruduğun gibi, medhetmekten de koru” der.

Bu iyiliklerin anlatılmayacağı anlamına gelmez. Ama “o olmasaydı bu işler olmazdı” gibi bir ifade asla kabul edilemez. “Ezel-ebed” şeklinde ifade edilen cümle kalıpları şirk ifade eder. “Kaderi değiştirecek” fikir ya da eylem, ya da dini ve siyasi bir sıfat taşısın herhangi bir kişi’den sözetmek, onu İlah ve Rab konumuna yükseltir ki, bu şirktir.

Hz. Ömer Ashab’ın Halid b. Velid için “o başımızda olduktan sonra bizi kim yenebilir ki” şeklinde konuşulduğunu duyunca Halid b. Velid’i görevinden aldı. Neden böyle yaptığını soranlara ise “İnsanlar neredeyse zaferi Allahtan değil, Halid’den bekliyor olacaklardı” diye cevap verdi. (Allah onlardan razı olsun)

İyi şeyler yapanların iyiliklerini anlatmayacak, ona bu hizmetlerinden dolayı teşekkür etmeyecek değiliz tabii ki, ama bunun bir sınırı vardır. Kullanılan dil, zehirli bir oka dönüşmemelidir. “Şu görevlerde bulundu, bu işte fikir ve emek olarak içimizde en çok gayret eden, aramızda en cömert oydu ve Allah bu işte onu vesile kıldı, Allah kendinden razı olsun” demek de bir sakınca yoktur elbette.

Sıfat kullanırken, yüceltme ve aşağılamada ölçüyü kaçırmamalıyız. Sıfat kullanırken Mübalağadan kaçınmalı. Nefret ve medih dili konusunda zan ile değil, gerçeklikle ve o gerçeklerin dile getirilmesinin toplum için faydası esas alınmalıdır. Her türlü üstünlük iddiası içeren propaganda dili haram kapsamındadır. Özellikle de artırılmış sanal gerçeklik, insan aklını izale eden her türlü yöntem, teknik bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.

Gelin güzel örnekler olalım. Güzellikleri yayalım, teşekkür etmeyi bilelim. İyilerin iyiliklerini hatırlayalım ve onları örnek alalım. Hepsinden önemlisi yaşadığımız zamana, mekana, kişilere ve olaylara karşı adil şahidler olalım. İyilerin yanlışlarını, yanlış kişilerin iyiliklerini görmezden gelmeyelim. İyilikleri çoğaltıp, kötülükleri azaltalım inşallah. Kötüleri iyiliğe çağırırken, iyileri, sıratı müstakim üzere olması için nefis tezkiyesinden, kibirden uzaklaşıp nefsimizi terbiye konusunda dikkatli olmaya çağıralım. Selam ve dua ile.