Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Açlık grevi

 

 

 


Günlerdir açlık grevi konuşuluyor..
 

Garip bir durum. BDP'nin ne yapmak istediği belli değil..
 
3 şartları varmış: Tecrit sona ersin, anadilde eğitim, anadilde savunma..
 
Eğitim anayasa değişikliğini gerektiriyor.. O da olacak zamanı gelince. Yarın Irak Kürdistan'ında Kürtçe eğitim gören Türk vatandaşı çocukların diplomalarının eş değer olduğunu onaylamayacaksınız. Türki Cumhuriyetler'den gelecek bir sürü çocuk var, Gülen okullarından ve başka okullardan gelecek çocuklar da var. Bunların her biri başka bir dilde eğitim aldılar. Onların diplomaları da onanacak..
 
O zaman peki istiyorlarsa niye burada böyle bir eğitim almasınlar.
 
İngilizce eğitim alıyorlar da, başka bir dilde neden olmasın..
 
Bulgaristan'daki Türk çocukları da isterlerse Türkçe eğitim alsınlar istemez mi bazı insanlar..
 
Ha! Türkiye'de resmi dil Türkçe olduğuna göre, Türkçe'yi ağırlıklı ve özel olarak öğrensin. Başkaca da kaç dil öğrenmek istiyorsa öğrensin insanlar..
 
Ama bu Anayasa değişikliği gerekiyor. Onun için de Meclis iradesi gerek. Bu da zaman alacak bir konu.
 
Anayasa değişikliğinin önündeki en büyük engel de BDP'nin kendisi. Kırmızı çizgilerini bahane ederek süreci engelleyenler de kendileri değil mi?
 
Öyle iddialar da bulunuyorlar ki, Kürt halkının iradesine zorla ipotek koyma çabaları yetmiyormuş gibi, bir de parlemento iradesini ipotek altına almaya çalışıyorlar.
 
Peki yarın MHP ya da BDP de açlık grevi başlatıp, "bizim de kırmızı çizgilerimiz var" derse ne olacak..
 
Bu çatıya, ya da köprüye çıkıp, intihar tehdidi ile polisle pazarlık yapanların haline benziyor.

Bu iş; o işin politik versiyonu gibi sanki.
 
Savunmada kullanılacak dil konusuna gelince, zaten AK Parti, kongresinde bunu dile getirmiş.. Zaten bu biraz da uygulama ile ilgili bir konu. Kürtler için değil, Almanya'da doğup büyümüş Türk çocukları da yeteri kadar Türkçe bilmeyenleri Almanca, ya da Fransızca savunma yapabilmeli. Burada ana dile de takılınmamalı. Adalet siyasi pazarlıklara ve inatlaşmalara kurban edilmemeli..
 
Kendini en iyi hangi dilde ifade ediyorsa o dilde yapabilmeli insanlar savunmalarını..
 
İşin komik yanı, savunmada tercüme eden kişi de Türkçe ve Kürtçe bilen bir Kürt olacak. Ama birileri inadına, dostlar alışverişte görsün kabilinden bir şey yapacak ya!
 
Geçmişte bu anlamda zulümler yaşanmadı değil. Bu gün bu işler hal yoluna konulmaya çalışılırken, birileri sanki bu süreci sabote etmek istermiş gibi davranıyor.
 
Meydan okuma "dize getirme", "şecaat arzetme", "MHP yi kışkırtma" gibi yönleri de var sanki bu işin.
 
Türk Ergenekonu krizde ya, Suriye'de de kriz tırmandırılmaya çalışılırken, tam da İsrail'in Mavi Marmara konusunun yeniden gündeme geldiği bir zamanda, iktidarı köşeye sıkıştırma çabaları sürerken, sanki birileri Kürt Ergenekonunu da sahaya sürüyormuş gibi bir algı var iktidar çevrelerinde.
 
Erdoğan kararlı. Tavizsiz.. Çünki "PKK, iktidarı ve Erdoğan'ı dize getirdik" diye kendi tabanında propaganda yapacak, bir de kamuoyunda AK Parti ve Erdoğan'ı güya küçük düşürecekler.. Sanırım Erdoğan süreci böyle okuyor..
 
BDP "üzüm yemek mi istiyor, bağcıyı dövmek mi?" Küçük çocukların eline taş verip, sokağa salıp, onların arkasına saklanarak siyaset yapmanın BDP'yi yücelteceğini sanmıyorum..
 
Haksızlığa uğramak, başkalarına haksızlık yapma hakkı vermez kimseye. Böyle bir özgürlük mücadelesi de olmaz..
 
Tecrit meselesine gelince, kendi görüşmek istemiyorsa bilmem. Ama yasa herkese eşit uygulanmalı.
 
Burada asıl sorun, Apo'nun avukatları ile görüşmesi değil, Apo'nun ya da onun adına birilerinin kuryelik yaparak örgütü yönetmesi. BDP'liler bu konuda da bir şey söylemeliler..
 
Diğer mahkumlar için uygulanan Apo'ya da uygulanmalı. Bir kişiye ya ad topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli..
 
Apo'ya tecrit uygulanıyor da ne oluyor, örgüt birileri tarafından yine yönetilmiyor mu? Bunu da düşünmek gerek.
 
Apo'ya avukatlık yapıyor görüntüsü altında kuryelik yapanlar tutuklandı. Yine bunu yapan olursa yine tutuklanır, görevden men edilir.. Eğer tecrit uygulanacaksa ve Apo'nun örgütü yönettiğine ilişkin bilgi, belge, tanık varsa o da mahkemeye götürülüp Apo tekrar yargılanır ve hakkında "iyi hal" göstermediği için mahkeme kararı ile tecrit kararı da verilebilir, iyileştirme talepleri de bu gerekçe ile reddedilebilir..
 
Ailesi görüşmek istemiyormuş. O zaman TBMM İnsan hakları Komisyonu ile Adalet Komisyonu, karma olarak ziyaret etsinler.. Hatta bana kalırsa Darbeleri araştırma komisyonu da ziyaret edip Apo'nun tanıklığına başvurulabilir.. Şemdin Sakık'ın anlattıklarından sonra bu lazım.. Hatta keşke Apo kendisi dilekçe verse bu komisyonlarla görüşmek için.. Ergenekon davasında da tanıklık yapmak isteyebilir.. Süreç içinde adaletin tesisi ve barışın sağlanması için böyle bir katkı onun için de anlamlı olacaktır..
 
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı da bu görüşmeyi yapabilir.. Baro'dan avukat da istenebilir.. Bana kalırsa tecrit konusunda hukukun genel ilkelerine göre ve eşitlik kuralları çerçevesinde bir çözüm bulunması gerek.. Birinin BDP'lilere şunu söylemesi gerek: Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder. Zor oyunu bozar..
 
Kamu vicdanını daha fazla özlerseniz, iktidarın Anayasa değişikliği çabalarına bir yandan engel olup bir yandan değişim istiyor havasında sokak gösterileri ile ortalığı birbirine katacak olursanız, yanlış yaparsınız..
 
İktidarı, muhalefeti ile herkesin bu konu üzerinde düşünmesi gerek..
 
Ölümle sonuçlanacak grevler önce BDP'yi vurur.. Fırlattıkları boomerang kendilerine geri dönerse şaşırmamaları gerek. Selam ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1316 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar