Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Adalet arayan kadınlar

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’i artık herkes biliyor olmalı. Sinan Ateş’in bir de ablası var, Selma Ateş… Hayatları “Ülkücü camia içinde” geçen ama Ülkü Ocakları Başkanlığı yapan eşi – kardeşi, yine “Ülkücü camia içinden” militanlarca öldürülen ve şimdi gerçek katillerin bulunması için ortaya canlarını koyan İki yürekli kadın. “Ortaya canların ı koyan” dedim, çünkü Ayşe Ateş’in bizzat kendisi “öldürülme ihtimali”nden söz ediyor.

Ayşe Ateş feryadını Devlet Bahçeli’ye, daha ötede Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyurasıya kadar mücadelesini sürdürecek, öyle anlaşılıyor.

Ayşe Ateş’in canhıraş mücadelesini düşünürken, bir süredir, belki uzunca bir süredir eş, evlat adaleti için hayatlarını ortaya koyan kadınların ne kadar da çoğaldığı geldi aklıma…

Bir kısmını topladım, belki hatırlayamadığım da vardır. Şu isimlere bir bakın:

-Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu. Gülefer hanımın, BBP’de Muhsin Bey’den sonra göreve gelen Mustafa Destici’yi mahkeme salonundan yaka paça kovduğu görüntüler var youtube’da… 15 yıldır bitmeyen bir davada sorumluluk sorgulaması nasıl yapılıyor, onun görüntüleri…

-Hrank Dink’in eşi Rakel Dink’in çığlıkları hâlâ kulaklardadır. “Masum bir çocuktan katil üreten zemin”i sorgulamıştı Rakel hanım… Nasıl oldu o iş, Devlet çözdü mü?

-Ankara’da bir suikaste kurban giden ve gerçek katilleri hâlâ bulunmayan Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Mehmet Ağar’ın “O tuğlayı çekerseniz Devlet yıkılır” sözünün kamuoyuna yansımasını sağlayan isim… O Devlet hangi Devlet çözüldü mü?

-Eskişehir’de gezi protestolarına katıldığı sırada polislerin sokak ortasında döverek öldürdüğü Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz 11 yıldır bu acı ile kıvranıyor.

-Gezi Parkı protestolarında bir polis tarafından öldürülen Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan 11 yıldır evlat acısı yaşıyor.

-2002’de evinin önünde saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu da kocasının yıllardır bulunmayan katillerini arıyor.

-Diyarbakır’da sokak ortasında kurşunlara hedef olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi kocasının katillerini bulma mücadelesi veriyor.

-Bir de iki oğlu ve eşi, AK Parti Şanlıurfa Milletvekili adayı İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları tarafından gözleri önünde hunharca öldürülen Emine Şenyaşar var adalet arayan… 14 Haziran 2018 cinayet tarihi… Ve Emine Şenyaşar, bir ucu Ankara’ya uzanmak üzere 400 günü aşkın süredir sokaklarda oturarak adalet arıyor…

-Ve “Cumartesi Anneleri” ... Çocukları fail-i meçhullerde kaybolan ve her Cumartesi, devletten çocuklarını isteyen anneler bunlar… Bu hafta “Bininci kere” buluşacaklar Beyoğlu’nda, Galatasaray Lisesi’nin önünde… Karda kışta aradılar çocuklarını… Etraflarında polis barikatları oluşturuldu her hafta… Ben bir İçişleri Bakanı’nın, bir valinin, hatta mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onları dinlemesini, varsa, yapılan çalışmaları onlara anlatmasını, hiç olmazsa acılarını paylaşmalarını beklerdim. Hep “Muhalif” olarak görüldüler ve katı, kaskatı muamele gördüler. Bakalım “Normalleşme” denen şey, onlara da ulaşacak mı?

-Ya Diyarbakır anneleri… Onlar çocukları Dağ’a götürülen ve bir daha onlardan haber alamayan, çokça vuku bulduğu gibi, bir gün bir haberde cesetleriyle karşılaşan, gözlerine uyku girmeyen anneler… HDP önünde toplandılar. 3 Eylül 2019’da başlattıkları oturma eylemi devam ediyor. Evlat nöbeti tutan ailelerin sayısı yurdun dört bir yanından gelenlerin de katılımıyla 375’e kadar yükselmiş. Eylem HDP’nin önünde… Anneler dağa çıkarılıştan HDP’yi sorumlu tutuyor. HDP belli ki işin bir yerinde. Yani onlara (Kürt annelere) gözünü kapatamaz, onları siyasi rakip olarak göremez, onlarla iletişimi koparamaz. Ama öyle olmadı. Onları siyasi mücadelenin parçası olarak gördü ve tepkili davrandı. Nasıl devlet Cumartesi anneleri ile doğru – sağlıklı iletişim kuramadı ise HDP de Diyarbakır anneleri ile sağlıklı – doğru iletişim kuramadı.

Tabii orada Devlet de “Dağdan iniş”i programlayamama, gerçekleştirememe gibi bir sorumluluk sahibi. Çözüm süreci maalesef yürümedi. İş “Ölen ölür” noktasına gitti.

O zaman nasıl sönecek Diyarbakır Annelerinin yürek yangını?

……

Memleketin babaları, erkekleri yoruldu acıların içinde… Anne ve eşlerin yüreği susmuyor.

En sıcak acı Sinan Ateş’in acısı… Ayşe Ateş, Selma Ateş her gün yeni bir bilgi ve iddia ile “Devlet”in kapısını çalıp duruyorlar. Devlet Bahçeli, ülkücü hareketin merkezinde bir insan olarak, Ülkücü bir akademisyenin yine “Ülkücü camia”dan sergerdeler tarafından sokak ortasında katledilmesi karşısında onlara kulağını kapamış gözüküyor. Sayın Cumhurbaşkanı da olan biteni görüyor, bu genç eş ve ablanın çığlıklarını duyuyor olmalı…

“Organize suç örgütü” sanığı Ayhan Bora Kaplan davası, Ankara’da, Emniyet’te, Yargı’da işlerin ne oranda “karmarkarışık” nitelik kazandığını gözler önüne seriyor. Bu karmakarışıklık içinden adaleti çıkarmak da Devletin görevi, tabii Sinan Ateş’in katillerini bütün iltisaklarıyla birlikte ortaya çıkarmak da… Ne demişti Ayşe Ateş: “Adalet sağlansın isterse kıyamet kopsun!” Neyi kastetmişti Ayşe Hanım, siyasi kıyameti mi?

Bilinmez daha kaç yıl Cumartesi annelerinin, Diyarbakır annelerinin, diğer büktün annelerin ve Ayşe Ateş’in çığlıkları “Devlet”te, “Siyaset”te birilerini sorgulamaya devam edecek? Fazlasıyla acı, fazlasıyla “Devlet zaafı” birikmedi mi?

Bu yazı toplam 300 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar