Ahmet Taşgetiren
AİHM süreci Mahşer süreci
Hani “Yargı süreci devam ediyor” deniyor ya…
Hani “Yargı yollarının tükenmesi” diye bir hadise var ya.
Hani, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru için “yargı yollarının tükenmesi”, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM)’ne başvurmak için de “İç yargı yollarının tükenmesi” gerekiyor ya.
Bu süreçler, insanların “Adalet ümidinin ölmemesi, diri kalması” için önemli.
Bizim insanımız bir de dünyadaki tüm yargı süreci tamamlandıktan sonra niyetlere varıncaya kadar görüntüleyen “ilahi mobese kameraları”nın kayıtlarıyla bütün gerçeklerin gün yüzüne çıkacağı “Mahşer adaleti”ni aklında tutuyor.
Aslında herkesin, hataların telafi imkanının bulunduğu dünyadaki yargı süreçlerini önemsemesi gerekiyor.
İlk derece mahkemesinde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istenen bir davanın beraatla sonuçlandığı çok olmuştur.
Yargılama siyasetin tezgahında, medya mahkemesinde ya da sözümona halk mahkemesinde işleseydi ne canlar yakılırdı kimbilir.
“Yargılayın ve asın” dili klasik siyaset mahkemesi dilidir. Kızıl Kmerler Kamboçya’da, insanları öldürmüşler, asmışlar, sonra yakmışlardır. Vahşetin sınırı yok ki…
***
AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı.
Ne yapmalı onu?
Büyük Daire, 5 maddenin ihlal edildiği hükmüne vardı ve Demirtaş’ın derhal tahliye edilmesini kararlaştırdı. İhlal edildiği ifade edilen 18’inci madde ilginç. Burada AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğunun siyasal nedenlerden kaynaklandığını belirtiyor şu gerekçeleri ileri sürüyor: “Tutuklamanın çözüm sürecinin sona ermesinden sonra gerçekleşmesi, Cumhurbaşkanı’nın beyanları, sadece HDP ve CHP’li milletvekillerinin tutuklanması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin gözlemleri, Venedik Komisyonu’nun Türk yargısına ilişkin raporu, tutuklama sonucu Demirtaş’ın 2017 referandumu ve 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde kampanya yapamaması, Demirtaş’ın ve HDP’li milletvekillerinin tutuklanması yanında Belediye Başkanlarının görevden alınması ve tutuklanmasının da amacın muhalif sesleri kısmak olduğunu göstermesi.” Mahkeme kararında “Bütün bunlar tutuklamaların, demokrasinin temeli olan çoğulculuğu ve özgür tartışmayı bastırmak gibi saklı bir nedene dayandığını ortaya koymakta” deniyor.
Türkiye olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamışsınız. AİHM yargılamayı bu sözleşmeye göre yapıyor. Ve siz, AİHM’’i yargı sürecinin son halkası olarak kabul etmişsiniz. Üstelik Anayasanıza AİHM kararlarını bir Üst norm olarak kasbul edeceğinizi, AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu koymuşsunuz.
Ama henüz içerde AYM’nin kararlarının bağlayıcı olduğu hükmünü tartışmalı hale getirmiş bir siyaset – yargı düzeni var. Biliyorsunuz ki AYM kararları işlevsiz hale gelirse AİHM’de işiniz çok daha zor olacak. Ama yargı sürecini işlevsizleştirme anlamı taşıyacak tavırlar eksik olmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan AİHM kararına sıcağı sıcağına tepkisini koydu. Daha önce Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarına da tepkisini koymuştu. Oysa bu tür tavırlar yukardaki alıntıda da görüleceği gibi “Cumhurbaşkanı’nın beyanları…. tutuklanmada amacın muhalif sesleri kısmak olduğu…. özgür tartışmayı bastırmak gibi saklı bir neden” ifadesiyle AİHM kararlarının gerekçesi arasına giriyor.
Cumhurbaşkanı bu arada, “AİHM’in FETÖ davalarında da benzeri bir yola gireceği” itirazını da seslendiriyor. Belli ki tartışmalı binlerce dava var. İç yargı sürecinde bile kafa karışıklığı gözlenirken, yolun AİHM’e çıkmaması düşünülebilir mi?
Sayın Cumhurbaşkanı en keskin muhalifleri için bile olsa, devam eden davalarla ilgili kürsüden yargılamalarda bulunmaktan vaz geçmeli. Bırakın yargı süreci işlesin. Her türlü üst otoritenin baskısını hissetmeden işlesin. Adalet herkese lazım. Adaletsizliğin en nihayet Mutlak Adalet terazisinde ortaya çıkacağı inancını sözde değil özde hissetmek lazım.
CHP’nin savruluşları
Mevlevi ayini olayı… İBB’nin etkinliği çerçevesinde Kur’an meali’nin Kur’an tilavet edilir gibi okunması, ezanın ya da Itri’nin tekbirinin Türkçeleştirilmesi, semazenlerin kadın – erkek karışık dönmesi CHP’nin damarlarında hala tek parti dönemi uygulamaları bulunduğunu mu anlatıyor?
Bu, aklın dümura uğraması demek olurdu. Siyaset aklının bitimi. Çağ dışılığın anıtlaşması. Ama öyle olduğunu sanmıyorum. Bir yerlerde öyle bir ilkel damar kalmamış mıdır derseniz, mümkündür derim.
Ama asıl mesele, savrulmuşluk. Erken kalkanın imaj giydirdiği bir parti görünümünde CHP. Zihni savrulmuşluk da var belli ki. Durduğu, duracağı yeri belirleyememe hali. İslami hassasiyet dünyasına yabancılık.
Bunların siyaseten aleyhte kullanılması çok tabii. Muhafazakar camianın duyarlılıkları eğer bir siyaset alanı ise -ki her çevre için bu böyle- her savruluşun gündem olmasının kaçınılmaz olduğu bilinmeli. İktidar cenahı muhtemel ki, İmamoğlu profili sebebiyle tabanda kayma kaygısı taşıyor ve “CHP’nineEski CHP olduğu” temasını canlı tutmaya çaba sarf ediyor. Değilseniz duyarlı olacaksınız.