Abdurrahman Dilipak
Aile, gençlik ve çocuk!
Aile platformundan arkadaşlar, bir süredir, aile konusuna yazılarımda daha fazla yer vermemi rica ediyorlar. Evet, haklılar, aileyi kaybedersek, çok fazla şey kaybetmiş oluruz. Saadetimizi, sağlığımızı ve geleceğimizi kaybederiz. Aile toplumun kök hücresidir.
Özellikle şu adına CoVID dedikleri korku Pandemisi sürecinde, “eve sığmayan hayat” aile içinde yeni bir takım sorunlara sebep oldu. Boşanmalar patladı, devam eden evliliklerde ise mutluluk katsayısı çok düşük. Bir de başımızda İstanbul Sözleşmesi gibi bir bela var. Ama tek bela bu değil, İstanbul Sözleşmesinden bağımsız gelişen bir erozyon daha söz konusu, bugün ondan söz edeceğim.
Bizler ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Zor zamanlarda yaşıyoruz. Gün gelecek imanı kalpte tutmak, ateşi elde tutmaktan zor olacak. Kimi, dünyanın birçok yerinde bu ve buna benzer olaylar yaşanmıyor değil. Gelecek günler, geçen günleri aratabilir.
Çözüm, “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol”. Şunu bilelim, bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Çaresiz değiliz. Aksine çare biziz. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Sabırlı olacağız, Sevgimiz nefretimizden, merhametimiz gazabımızdan büyük olacak. Elimiz, dilimiz, kalbimiz tertemiz olacak, cennet kokacağız cennet! Güzel örnek olacağız. Hakk’ın ve halkın, gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacağız.
Bakın, Allah’ın ipini bırakanların Allah da ipini bırakacak. O zaman sizi kimse kurtaramaz. Hep birden Allah’ın ipinden tutacağız, Allah’ın boyası ile boyanacağız. Açın bakın kitaba, asra yemin olsun ki, iman edenler, ameli salihler, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna herkes hüsrandadır. Yakın gelecekte, dağılan aileler, intiharlar, psikolojik hastalıklar, irtidat bir karabasan gibi toplumun üzerine çökecek. Evet, evet, Allah’ın dini, yeri göğü, ölümü ve hayatı açıklar, ama bizim yaşadığımız din, karı ile koca arasındaki, gelinle kaynana arasındaki ihtilafı bile çözmüyor.
İman ettik demekle yakamızın bırakılıvermeyeceğini bilelim. Bizden öncekilerin başına gelenler, bizim de başımıza gelmeden cennete girdirilivermeyeceğiz. Onun için ey iman edenler, iman ediniz. Bakın, herkes için ancak yaptığınızın karşılığı vardır. Bırakın din büyüklerinizi, babanız peygamber olsa gelse sizi kurtaramaz ki artık peygamber de gelmeyecek.
Sabredenlerde, şükredenlerden, direnenlerden olacağız. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olursanız, Hz. İbrahim gibi, sizi ateşe atsalar, orası gül bahçesine döner. Kavminiz içinde Lut (a.s) gibi tek başınıza kalsanız, tek başına kurtulursunuz. 40 kişi kalsanız, Hz. Nuh’un gemisine binerseniz kurtulanlardan olursunuz. Hz. Musa gibi, önünüzde deniz, arkanızda Firavunun ordusu olsa ne yazar, deniz yarılır, kavminizle birlikte kurtuluşa erersiniz. Tanrı kral Calud, 100 bin kişilik ordusu ile çıkıp gelse Davud’un sapan taşı yeter onu yenmeye. Ebabil kuşlarımız var bizim. Bir tuzlu su kuyusunda yalnız başına yarı çıplak bir çocuk olsanız, Yusuf misali, Allah diler ve Mısır’a sultan olursunuz. Ve Allah sizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor. Sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor.
Bakın, ezilmiş kadınlar, şahsiyetli çocuklar doğuramaz. Ezilmiş çocuklar, toplumun kurtuluşu için rehberlik edemez. Onlara vurmayın, tehdit etmeyin, azarlamayın, onlarla kaba konuşmayın. Kardeşler birbirine vurmasın, anne-babalar çocuklarını dövmesin, çocuklar ana - babalarına “üf“ bile demesinler, karı-koca birbirine kaba davranmasın. Unutmasınlar ki, birbirlerine karşı kazanacakları bir zafer yok, birlikte kazanacakları tek zafer var. Karı-koca birbirine saygısızsa saygılı evlat beklemeyin. Çocukları mutsuz anneler mutlu olmaz. Onuru incinmiş bir babanın çocuklarının da hanımının da onuru kırılır.
Daha sağlıklı, daha mesud olmak istiyorsanız önce tebessüm etmeyi öğrenin. Okuyan, düşünen, tevazu ve merhamet sahibi insanlar Allah’ın rahmetine mazhar olacaklar. Cahillerle ve zalimlerle, ahlaksız, seciyesi düşük, yalancı, ikiyüzlü kişilerle beraber olmayın. Onlardan uzak durun. Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur. Merhamet ve tevazu en güzel ziynettir. Kibir insanı ahlaken alçaltır. Karı-koca birbirlerine Allah’ın emanetidirler. Sakın Resulullah’ın veda haccındaki ikazını unutmayın. Onlar öbür dünyada ilk önce birbirlerinden hesaba çekilecekler. Kimse birbirini aşağılamasın, kimse başkasına ailesini küçük düşürücü sözler söylemesin. Çocuklarınızı kötü ve aşağılayıcı sıfatlarla anmayın. Başkalarına örnek olmak ve onlara yardım etmek için önce bunu kendi aileniz içinde başarmanız gerek.
Ferd ya da toplum değil, önce AİLE gelir. Ferd aile içinde kişilik / şahsiyet kazanır. Bu kişiler mükemmel, adil topluluklar oluşturur. Aile insanı insan yapan ana mekteptir. Kadınlar da bu anlamda çocuklarının elbisesinin temizliğinden önce onun ahlakının temizliğine, onun karnını doyurmaktan önce kafasını ve kalbini doyurmaya özen göstermelidir. Çocuklarınız bedeninin temizliğine özen gösterin ki sağlıklı ve saygın olsunlar. “Temizlik imandandır”. Ahlakı temiz olanın hem necasetten hem de Hades’ten tahir olması için kalbinin aklının bedeninin ve elbisesinin temiz olması gerekir. Zaten Allah’ın huzuruna çıkmak için de bu şarttır. “Soğan yiyen mescide gelmesin” diyen peygamber her anlamda güzel, temiz, cennet kokan, başkalarının onların elinden, dilinden, belinden emin olduğu “El Emin” kişiler olmamızı istiyor.
Aile içinde fertler sorunlarını tek başlarına çözemiyorlarsa, kavga etmeden ailelerinden yardım istesinler. Öğüt dinlesinler. Uzmanlarla istişare edip çare üretsinler. Ama önce tutarlı, kararlı olsunlar ve bu işi ciddiye alsınlar. Tabi, öte yandan, siyasetin, medyanın, sosyal medyanın dili çok kötü. Bu topluma önderlik eden “VIP / Çok Önemli Personel” takımı böyle yaparsa, sıradan insanlar ne yapmaz ki! Ama unutmayın, şeytanın varlığı günah işlememiz için bahane değildir, olamaz. Hz. İbrahim de, Hz. Yusuf da güzel örneği olmadan hakikate ulaşanlardandı.
Allah kimsenin karısını kocasının, kocasını karısının başına musallat etmesin. Ona başka bir bela gerekmez. Onlar bela olarak birbirine yeter. Şeytan’ın hilelerine, Hannas’ın vesvesesine teslim olmayın. Karar verin.. Cennetin yolları “ah”larla değil, karşılıklı yapılan dualarla döşelidir. Selam ve dua ile.