Hasan Karakaya
AK Parti-CHP Koalisyonu kurulur mu... Kurulursa, yürür mü?
Bir “hatıra” ile başlayalım...
MSP’li yıllar... Daha doğrusu, MSP ile CHP’nin koalisyon yaptığı yıllar...
Merhum Necmettin Erbakan Hoca’nın “2 koruması” vardır...
Birinin adı Ekrem,
Diğerinin adı Hüseyin...
Merhum Hoca;
Bir yere gideceği zaman kâh Ekrem’i alırmış yanına, kâh Hüseyin’i...
Ama, daha çok Ekrem’i tercih edermiş...
Bu durum, yakın kurmaylarının dikkatini çekince, sormuşlar merhum Hoca’ya;
“Hocam, Hüseyin, Ekrem’e göre daha muttaki... Beş vakit namazında bir arkadaş... Ama siz, Ekrem’i daha çok tercih ediyorsunuz... Bunun sebebi nedir?”
Merhum Hoca cevap vermiş:
“Hüseyin konusunda gerçekten haklısınız... Çok takdir ettiğim bir arkadaş... Ekrem de, havalı biri...
Ne var ki;
Ben, bir yere Ekrem’le gittiğim zaman; bütün kapılar önümüze açılıyor...
Hüseyin’le gittiğim zaman ise;
Kapıları biz açıyoruz!..”
Peki, neden böyle oluyor?
Çünkü Hüseyin, edebinden dolayı Hoca’nın önünde yürümek istemiyor, hep Hoca’nın bir-iki adım gerisinde kalıyor... Dolayısıyla kapıları hep Hoca açıyor!..
“Koalisyon görüşmeleri”nin yapıldığı şu günlerde, merhum Erbakan Hoca’yı bir defa daha rahmet ve minnetle anıyor, kabrinin, “nur bahçelerinden bir bahçe” olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum...
Bu anekdotu niye aktardım?..
Çünkü efendim;
AK Parti’den, CHP ve MHP’ye giden “heyet üyeleri”ne baktım, çoğu“koalisyona meyyal” isimler!..
Yani, “maraza” çıkaracak isimler değil... Hepsi de, “kapıları açacak, ılımlı ve uyumlu” kişiler!..
Eğer AK Parti ve elbette Genel Başkan Davutoğlu; “koalisyon istemeyen”bir görüşte olsaydı, yanına “uyumlu” kişileri almaz, “maraza çıkaracak” ve kapıları daha açılmadan kapatacak kişilerle giderdi!..
O zaman da;
“Ön görüşme” bile olmadan, kapılar anında kapanır, görüşmeler “birkaç dakika” içinde biterdi...
Oysa; gerek Kılıçdaroğlu, gerek Bahçeli ile görüşmeler “hayli uzun”sürdü!..
Bu demektir ki;
“Bir koalisyon isteniyor!”
Yani, AK Parti;
Hem samimi, hem istekli!..
Ama sadece bu, yetmiyor işte!..
KIBRIS HAREKATI BİLE!
Bunu ifade ettikten sonra, tekrar dönelim “CHP-MSP Koalisyonu günleri”ne...
Malûm, “CHP ile Koalisyon” yapan ilk partilerden biri MSP’dir...
Gençler için söyleyelim;
MSP, yani Milli Selâmet Partisi...
İşte “Hoca’nın MSP’si” ile “Ecevit’in CHP’si” 1974’lerde, yani 26 Ocak 1974’te bir “koalisyon” kurdular!..
Bu koalisyonun; “Kıbrıs Barış Harekâtı” gibi parmak ısırtacak bir “zafer”i olmasına rağmen, uzun sürmedi!..
Erbakan Hoca; “Kıbrıs’ın tamamını alalım” derken, “Barış Harekâtı’na bile karşı” olan Ecevit, bu zaferi “fırsat”a dönüştürmek isteyip de “seçim”e gidince, boyunun ölçüsünü aldı...
İKİ GAZETE PATRONU
O “Kıbrıs Harekâtı” ki;
20 Temmuz 1974 günü, yani “Harekât’ın sabahı”nda, CHP’nin yarı resmi gazetesi Barış’ın sahibi Yaşar Aysev ile AP’yi destekleyen Son Havadis, Hür Anadolu ve Başkent gazetelerinin sahibi Mustafa Özkan, Hür Anadolu’nun idare binasında buluştular...
Her ikisi de çok mutluydu...
Öyle ya;
Bu harekâtla; Kıbrıs’taki “oldu-bitti”lere son veriliyor, Rumların “zulüm, katliam ve işkence”lerine dur deniliyordu!..
Mustafa Özkan, bugünkü ifadesiyle “CHP yandaşı” olan Barış’ın sahibiYaşar Aysev’e dedi ki;
“Kıbrıs Barış Harekâtı, CHP’yi en az 20 yıl iktidarda tutar...
Benden 20 yıl...
Eğer bunun değerini iyi bilirse, daha uzun yıllar iktidarda kalabilirler!”
Kalktı yerinden, Yaşar Aysev’in boynuna sarıldı, kucakladı ve tebrik etti onu...
Düşünebiliyor musunuz;
Biri “Ecevit yoldaşı” bir patron,
Diğeri “Demirel yanlısı” bir patron!..
Ama, birbirlerine sarılıyorlar, kucaklaşıyorlar, tebrikleşiyorlar!..
Her ikisi de;
“Türkiye gibi, tek yürek!”
Fakat, uzun sürmedi...
26 Ocak 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyonu; 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı gibi “dev bir başarı hikâyesi” gerçekleştirmiş olmasına rağmen 17 Kasım 1974’te yıkıldı!..
“Milleti birbirine kenetleyen” bu başarı hikâyesi uzun sürmedi!..
Harekât’tan 4 ay sonra dağıldı!..
ECEVİT’İN AÇGÖZLÜLÜĞÜ!
Peki, niye?..
Açık ve net:
“Ecevit’in açgözlülüğü”nden!..
“Kıbrıs Harekâtını başlatma” kararını Erbakan Hoca aldırmış olsa da; o dönemde de var olan “Algı Operasyonu” sonrasında, “Kıbrıs Fatihi” ilân edilen Bülent Ecevit oldu!.. Ecevit de; “Ben bu rüzgârla malı götürür, tek başıma iktidar olurum” diye düşündü, seçime gitti ama havasını aldı!..
Tarihleri tekrarlayalım:
l 26 Ocak 1974 - Koalisyon!
l 20 Temmuz 1974 - Kıbrıs Harekâtı
l 17 Kasım 1974 - Ecevit’in istifa etmesi ve koalisyonun dağılması!..
l 12 Nisan 1975’te de, “Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti”nin kurulması!..
Anladınız herhalde;
20 Temmuz 1974 sabahı, “Demirel yanlısı” bir Mustafa Özkan’ın, bütün iyiniyet ve samimiyetiyle “en az 20 yıl gider” dediği Hükümet, 1 yıl bile sürmedi...
Harekât’tan 4 ay sonra dağıldı!..
AYDIN DOĞAN ÇOK İSTİYOR
Demek istiyorum ki;
“CHP ile koalisyon zor!”
Bunu 1974’te merhum Erbakan Hoca yaşadı...
Bakalım; Ahmet Davutoğlu da yaşayacak veya yaşamayı deneyecek mi?..
Deneyecek ve zorluğunu görecek mi?..
Zira, bu işler;
“Medya destekleri” ile olmuyor!..
Koalisyon kurulsa da, yürümüyor!..
Yürüyecek olsaydı;
O yıllarda Yaşar Aysev ve Mustafa Özkan’ın gazeteleri tarafından verilen“samimi destekler”le yürürdü!..
Ama, yürümedi!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Bugün de; “Aydın Doğan Medyası”nın, elbette “çıkar hesapları”yla yürüttüğü “Büyük Koalisyon” şişirmeleri; “AK Parti-CHP Koalisyonu”nu yürütmeye yetmez!..
Böyle bir koalisyon kurulsa bile;
CHP, kendisine verilecek “bakanlık”larda “açık” arayacak ve bulduğu açıkları “dosya”lara doldurup, “bu malzemeleri ilk seçimde kullanmaya”başlayacaktır!..
Peki, dürüstlük müdür bu?..
İPİN UCU KANDİL’DE!
HDP’ye gelince...
Başbakan Davutoğlu’nun dün görüştüğü Selahattin Demirtaş’ın HDP’si; eskisi gibi “burnu havalarda” olmayıp, süngüsü düşmüş olsa da; hâlâ“terörün siyasî uzantısı” olmaktan kurtulamadı!..
Yani... AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nun da dediği gibi; karşımızda “HDP diye bir parti yok, Kandil vardır!..”
Daha bugünden; “Ateşkesi bozduk” diye açıklamalar yapan bir “Kandil”in; yarın “seçimlerin boykot edilmesini” istemeyeceğini kimse garanti edemez!..
Tamam; HDP, bir “proje”ydi ve “AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesini önlemek” için sandıktan çıkarılmış, barajı geçmesi sağlanmıştı!..
Ve bizler, Orhan Miroğlu’nun da dediği gibi; “HDP’nin barajı aşması”nı,“HDP’nin Türkiyelileşmesi” olarak okuduk!.. Ya da, bir kesim, bunu “böyle algılamamızı” sağladı...
Ama, gerçek öyle değil!..
HDP’nin Türkiyeleşme projesi; 80 milletvekili çıkarmış olmasına rağmen,“iflas etmiş bir proje”dir.
80 milletvekilinin bugün, bütün bu olup-bitenlere yönelik söylediği ciddi manada bir şeye rastlayamıyoruz.
Celal Doğan’ın Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesi, bugün Kürt siyasetinde bir sorun haline getirildi.
Diyaloğa kapalı, kimseyle görüşmeyen bir Kürt siyaseti parlamentoda.
Ama öte yandan da asıl toplumsal süreci, siyasi süreci bu siyaset adına yönlendiren bir Kandil gerçeği!.. Bölünme fikri ciddi bir fikir olarak bu hareketin gündeminde bulunuyor. İstedikleri kadar; “yok biz bölünmeden yana değiliz” desinler!..
HDP’nin “fırsatçı” bir parti olduğu ve her şeyi “kendine yonttuğu” artık daha net görülür olmuştur!..
Kürt halkı bu gerçeği görmedikçe ve gereğini yapmadıkça, HDP ile“yarın”lara yürümek mümkün değildir!..
Zaten, Davutoğlu da; “Usulen” görüştü HDP heyeti ile... Yoksa, bir beklentisi yok!..
İkinci tur da olmayacak!..
ESED’E “ZALİM” DEMEDİKÇE”
Bu ahval ve şeraitte;
Nasıl bir hükümet kurulacak ve kurulursa ne kadar sürecek?..
İşte bunu bilemiyorum!..
“Kıbrıs Barış Harekâtı” gibi “milli bir harekât” bile “CHP-MSP Koalisyonu”nu ayakta tutmaya yetmediyse; Esed’e “zalim” diyen, Sisi’yi“darbeci” olarak gören bir AK Parti ile CHP’nin koalisyon kurması mümkün olabilir mi?.. Kursalar bile, bu koalisyon yürür mü?..
Bana kalırsa;
Bunu, Aydın Doğan bile başaramaz!..
Ben, “dün”den anekdotlar aktardım.
Yani, “40 yıl öncesi”nden!..
Peki;
“Tarih tekerrür eder mi?”
“İbret” alınırsa, etmez!..
Ama, kim ibret alacak?..
Bu CHP mi,
Bu Kılıçdaroğlu mu?!?..
************************************************************************
Madem yüzme bilmiyordun, niye çıktın kavağa?
Öyle anlaşılıyor ki;
“Koalisyon görüşmeleri” kapsamında dün gerçekleşen AK Parti heyeti ileHDP heyeti arasındaki sohbette bazı diyaloglar yaşanmış...
Meselâ, Başbakan Ahmet Davutoğlu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a demiş ki;
“Niye PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunmuyorsunuz?”
Demirtaş da demiş ki;
“Biz defalarca açıklama yapıp, silahları bırakmalarını istedik ama, PKK’ya bizim sözümüz geçmiyor!”
İyi hoş da;
HDP madem “etkisiz eleman”dır, madem irabda mahalli yoktur, madem sözüne itibar edilmez, o halde niye “KCK’nın sözcülüğü”nü yapıyor?..
Madem yüzme bilmiyorsun, niye çıktın kavağa?..
Diyorlar ki;
“İmralı’ya gidemiyoruz!”
Gidince ne olacak ki?.. Sen değil misin “Sözümüz geçmez” diyen?.. O zaman; niye gideceksin İmralı’ya?.. “Turistik tur” yapmak istiyorsan, o zaman başka “ada”lara git!..
Artık son günlerde daha sık dillendirildiği gibi, bu HDP’den bir “cacık”olmaz!..
HDP’nin göbekten bağlı olduğu Kandil; “Apo’yu gömdü ama silahları gömmez!”
Hâlâ; HDP’nin “Türkiye Partisi” olduğunu söyleyenlerin aklına şaşarım!..
Çünkü onlar, Kandil’in partisi!..
yeniakit